Azur Kral - Light Novel

Azur Kral – Bölüm 134 – Çağrıya Cevap

Azur Kral Kapak Foto

Azur Kral – Bölüm 134 – Çağrıya Cevap

** 134 – Çağrıya Cevap

Sıkılmış kral, Clitus adasına gitmeye karar verdi. Yüzlerce kere yardım talebinde bulunan o çöpü bizzat görmek istedi. Oradan elde edebileceği bir şey olmadığını biliyordu. Asıl amacı Clitus adasını ele geçirip geçiremeyeceğini görmekti. Clitus adasının Parlak Gökkuşağı Kıtası’ndaki 12 Güneş Derin Deniz Klanı’na ait olduğunu biliyordu. Gerçekte bu ada onların hiçbir işine yaramıyordu ama zamanın da bu adayı ele geçirmek istediğinde çok geç kalmıştı.

Üstelik kendine Kızıl Kral diyen o çöpün söylediği bazı şeyler ilgisini çekmişti. Mavi Krallığın bir anda elde ettiği güç artışı ve onların ilginç tekniklerini merak etmişti. Ancak asıl amacı o tekniklerin nereden çıktığı idi. Belki de bir miras alanı bulmuşlardı. Görmek istedi.

Yanına aldığı 100 asker ile birlikte ışınlanma platformuna geldiklerinde görevlilerden platformu aktif etmelerini istedi.

“Işınlanma platformunu aktif edin. Clitus adasına gidiyoruz.” Diye bağırdı. Işınlanma platformundaki görevliler klandaki kıdemlilerdi. Anında isteği yerine getirdiler ve ışınlanma platformunu aktif ettiler.

Işınlanma platformları yüksek miktarda kaynak tüketiyordu ancak bu Göksel 7 Kılıç Klanı için çok büyük sayılmazdı. Son zamanlarda karanlık canavarlar yüzünden yok edilen klanların kaynaklarını çoktan ele geçirmişti. Ancak yine de azımsanacak bir miktar değildi.

Işınlanma platformu aktif edildiğinde 100 asker ve kralları birkaç saniye içerisinde ortadan kayboldular ve birkaç saniye sonra Clitus adasının olması gereken yere vardılar ama gördükleri karşısında inanılmaz şaşırdılar.

Çünkü Clitus adası orada değildi.

“Ne! Bu nasıl olabilir? Ada nerde!”

Herkes inanılmaz şaşkındı. Ada yerinde yoktu. Orada hissedilen tek şey güçlü bir kılıç enerjisi izi idi. Aradan zaman geçmesine rağmen o enerji izi hala orada duruyordu.

“Kralım! Burada güçlü bir kılıç enerjisi izi var. Büyük ihtimalle ada yok edilmiş.”

“Yok mu edilmiş! Bunu yapabilecek kim var ki bu adada! Belli ki başka bir yerden gelen biri tarafından yapılmış. Bizimle iletişime geçtiklerini anladılar o yüzden mi yok ettiler acaba? Gidip araştırın. Okyanusa dalın ve ne olduğunu bulmaya çalışın.”

“Emredersiniz!”

100 askerden 50’si direk okyanusa daldılar ve adanın kalıntılarını buldular. Adanın kalıntılarını bulduklarında çok şaşırdılar. Çünkü adanın ortasında yer aldığı tahmin edilen bir noktada devasa bir yarık vardı. Tamamen düz ve pürüzsüz bir şekilde bir yarıktı. Yarığın devamında ada ikiye ayrılmış ve adayı yüzeyde tutan temellerin yok olduğunu anladılar.

“Kralım. Adanın tam ortasına devasa bir kılıç saplanmış gibi görünüyor. Bu sebeple adayı yüzeyde tutan temel çökmüş ve o kılıç darbesi yüzünden ada ikiye bölünerek batmış.”

“Böyle bir gücü bizim kıtadan biri yapabilir. Bu gezegende sadece bizim kıtamızdan birisi bu kadar güçlü bir kılıç enerjisi kullanabilir. Ama neden?”

O anda askerlerden birisi bir deniz kızının boynundan yakalamış ve kralın yanına getirmişti.

“Kralım! Bir deniz kızı yakaladım. Buradalar da bir deniz kızı olmaması gerekiyor.”

“Haha! Aferin! Onu konuşturun ve nereden geldiğini öğrenin. Bu noktaya yakın bir yerden geliyor olmalı.”

O deniz kızı kaçamayacağını anladığı anda ağzında bir şey çiğner gibi yaptıktan sonra ağzından köpükler çıkmaya başladı. Birkaç saniye sonra son nefesini verdi. İntihar etti.

“Aaah! Lanet olsun! Hepiniz suya dalın ve başka deniz kızı var mı kontrol edin. Bütün bölgeye yayılın ve onları gördüğünüz anda bayıltın ki intihar edemesinler.”

“Emredersiniz!”

Askerlerin hepsi aldıkları emir ile birlikte okyanusa dağıldılar ve aralarındaki bağlantının kopmayacağı noktaya kadar dağıldılar. Bu alan 5000 Km lik bir alanı kaplıyordu. Birçok deniz kızı ile karşılaştılar ancak her biri ya kaçmayı başardı ya da daha yakalanmadan önce intihar etti. Tek bir deniz kızı bile ele geçiremediler.

Kral iki saat boyunca kimsenin çıkmadığını görünce iyice sinirlendi. Şimdiye kadar en azından bir iki tane bulabilmiş olmaları gerekiyordu. Bir saat daha bekledikten sonra iyice sinirlendi ve herkesi geri çağırdı.

Bu kadar saat boyunca hiçbirinin çıkmadığını, bir tane bile bulamadıklarına yordu ve düşüncelerinde de haklıydı. Bir tane bile deniz kızı ele geçirememişlerdi.

“Efendim. Bizi fark ettikleri anda anında intihar ettiler. Onların algılama kapasitesi bizden daha genişti. Cezamıza razıyız.”

Askerlerin ellerinden bir şey gelmemiş olsa da yine de suçlu olduklarını biliyorlardı. Krala göre hepsi suçluydu.

“Cezanızı geri dönüğümüzde çekeceksiniz. Şimdi, adaya tekrar gidin ve değerli ne bulabilirseniz toplayın. Özellikle Mavi Krallık bölgesindeki her şeyi toplayın. O bahsedilen teknikleri merak diyorum.”

“Emredersiniz!”

Askerler en büyük hızları ile okyanusa tekrar daldılar ancak tüm kıtayı aramalarına rağmen hiçbir şey bulamadılar. Ada boyunca istisnasız her ev, her oda, her gizli bölge tek bir eşya kalmayana kadar toplanmıştı. Geride tek bir tabak bile bırakılmamıştı.

Tüm bunların, deniz kızları tarafından yapıldığına en ufak şüphe duymadılar. Görünen o ki çok geç kalmışlardı ve şimdi elleri de tamamen boş kalmıştı. Kral ve askerleri gerçekten bir hiç uğruna devasa miktarda kaynak harcayarak buraya kadar gelmişlerdi.

Işınlanma platformları çift yönlü çalışır. Her platformun bir anahtarı vardır. Platform ile ışınlanan bir kişi o anahtar ile geri dönebilir. Platforma yüklenen kaynaklar hem gidiş hem de geliş için çalışır. Gidişte yüklenen kaynakların yarısı tüketilir tekrar çalıştırıldığında kalan yarısı tüketilir.

Kralı aklına Parlak Gökkuşağı Kıtası’na gitmek gelmiş olsa da buradan oldukça uzaktaydı. Ayrıca her ne kadar güçlü olduklarından emin olsa da bir kıtadaki tüm insanlarla yüzleşmesi çok zordu. En kötü ihtimalle ölmeden sadece kendisi geri dönebilirdi.

Bu 100 güçlü askeri kaybetmiş olursa kendi oturduğu dalı kesmiş gibi olur. Kendi savunmalarına büyük bir darbe olur. İçinde oldukları karanlık canavarlar krizi düşünülünce akıllıca bir karar olmadığı her halinden belliydi. Rasyonel bir insan hemen geri dönmeyi seçerdi ama bu canı sıkkın kral rasyonel biri değildi. Ona deli demek hiçte yanlış olmazdı.

Bu sebeple beklenen kararı değil, can sıkıntısını atabilecek olan kararı verdi.

“Toparlanın! Parlak Gökkuşağı Kıtası’na gidiyoruz. 12 Güneş Derin Deniz Klanı ile bir görüşme yapalım bakalım! Bir toprağı yok etmek savaş suçudur. Bu atalarımız tarafından belirlenmiş kurallardandır. Hiçbir şey, milyonlarca masum insanı öldürmeyi haklı çıkaramaz. Birinin işlediği suç masum insanlara yüklenemez.”

Bu 100 askerden sorumlu general çekingen bir şekilde kralın yanına geldi ve diz çöktü.

“Kralım! Klanımız karanlık canavar krizi yaşarken başka bir kıtaya gitmemiz bizi son derece kötü etkileyecektir. Hepimiz sizin tarafınızdan seçilen askerleriz ve klanımızın son savuma hattıyız eğer bir savaşa girersek ne kadarımızın sağ çıkabileceğini bilemeyiz.”

“Savaşmaya gitmiyoruz. Bir savaş suçunun cezasını vermeye gidiyoruz. Biz de bu adaya Parlak Gökkuşağı Kıtası kadar yakınız ve doğal olarak üzerinde söz hakkımız var. Eğer bir suçları olmuşsa ve artık yönetmek istemedikleri bir noktaya gelindiyse koskoca bir adayı çöp gibi atamazlar. O kadar masum insanı öldürmüş olmalarının cezasını çekmeliler. Gerçi o çöpler umurumda bile değil. Ben sadece tazminat ile ilgileniyorum. Buraya gelirken harcadığımız kaynakların bir kısmını da olsa çıkarmalıyız.”

Kral son sözü söyledikten sonra askerlerin uymaktan başka çareleri yoktu. Kral bir yöne doğru hızlıca uçuşa geçtiğinde askerlerde kralı takip ettiler. Parlak Gökkuşağı Kıtası’na ulaşmaları en azından 5 gün sürecekti.

Bulundukları bölge gereği çok fazla Ki bulunmadığından dolayı sürekli olan Ki Toparlama Hapı tüketmek zorunda kalıyorlardı. 5 günlük sürede onlarca Ki Toparlama Hapı tükettiler. Bu kadar sığ bir bölgede ve sürekli Ki harcadıkları anda ek bir destek olmadan devam edebilmeleri çok zordu. Üstelik okyanus üzerinde, toprak üzerinde olduğundan çok daha az Ki bulunuyordu.

Bu oran %50 kadar daha azdı. Bazı bölgelerde ise %30’a kadar düşüyordu. İlerledikleri her saniye daha çok kaynak tüketmek zorunda kalıyorlardı ve bu kralı daha çok sinirlendiriyordu. Clitus adasında beklediği hiçbir şeyi bulamadı. Bu yüzden sinirini mutlaka çıkarması gerekiyordu.

********************************************************

Yazar’ın Köşesi 🙂

Yeni bölümler her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri saat 09:00’da…

Takipte kalın.

NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉 

Keyifli Okumalar…

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************

About Mustafa BÜKÜLMEZ

Boş zamanlarımın tümü bilgisayar karşısında geçer. Bilgisayar oyunlarından en sevdiğim oyun World Of Warcraft’tır. Daha sonra sırası ile half-life, minecraft, moba oyunları ve prince of persia serisidir ek olarak hemen her oyunu oynarım. Animelerde en genel anlamda fantastik türü anime-manga severim.

Related Posts

Bir cevap yazın