Azur Kral – Bölüm 153 – Küçük Leydi ve Yaşlı Klaus
** 153 – Küçük Leydi ve Yaşlı Klaus
Deniz Parvana, boyutsal kapıdan geçtikten sonra karalık boyuttaki varlığın tarif ettiği gibi devasa bir gezegen gördü. Bu gezegen, az önce kaçmak zorunda olduğun gezegenden en az 500 kat daha büyüktü. Böyle büyük bir gezegenin varlığını hayal bile edemezdi.
“Evren gerçekten çok büyük.” Diyebildi sadece. Kendi bedenini düşününce bu gezegen karşısında bir kum tanesi kadar bile değildi.
En hızlı hızı ile gezegene doğru uçmaya başladı. Ne kadar hızlı giderse gitsin gezegene yaklaşıyor hissi yaşamıyordu. Yıldırım Serabı tekniğini de kullanarak daha hızlı bir şekilde gezegene doğru ilerlemeye başladı.
Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordu ama tahminince 10 günlük bir uçuşun ardından sonunda ayakları toprağa dokunabildi. Bu gezegendeki Ki oranı daha önce hiç hissetmediği kadar yoğundu. Hemen tüm gözenekleri açıldı ve delicesine Ki özümsemeye başladı.
Bir süre bu özümseme hissine alışacaktı ve normal gelecekti. Ne yöne gideceğini bilmiyordu. Çevresinde de hiçbir canlı yoktu bu yüzden bir yönde ilerlemeye başladı. Karşısına ne çıkacağını bilmiyordu.
Yıldırım Serabı tekniğini kullanarak birkaç bin kilometre ilerliyor ve bir süre etrafını inceliyordu. Bazı bölgelerin o kadar güzel manzarası var ki bazen bu manzaralara baka kalıyordu.
Birkaç gün ilerledikten sonra bir yüksek bir dağ buldu ve tırmanmaya başladı. Dağın yüksek noktalarına çıkarsa çevresini daha iyi görebilecekti.
Dağa ulaşmak için büyükçe bir orman vardı önünde ama ormandan kükremeler ve Ruhsal Alemin 5. Ve 6. Seviyelerinin auraları yayılıyordu. Deniz Parvana ise henüz Ruhsal Alemin 3. Aşamasının zirvesine ulaşabilmişti.
Birkaç tane canavar ile baş edebilirdi ancak 4 veya daha fazlası gelirse baş edebileceğine emin değildi. Üstelik tamamen yabancısı olduğu bu gezegende kendisini ne gibi canavarların beklediğini de bilmiyordu.
Ormanın neredeyse girişinde, girip girmeme konusunda Tilbe ve Bald ile konuşurken ormanın içinden bir kızın çığlığını duydu. Bu sesi duyduğu anda düşünmeyi bıraktı ve ormana daldı.
Birkaç kilometre ilerledikten sonra büyük bir savaş alanına benzer bir alanda buldu kendini. Bu alanın ortasında büyük sayılabilecek bir araca benzer yıkıntılar gördü. Etrafta birçok parçalanmış bedenler vardı. Hepsinin ortak özelliği ise aynı tür zırhlar giymiş olmalarıydı.
Alanda, aynı zamanda en küçüğü 3 metre boylarında olan 10 tane boynuzlu beyaz kurt vardı ve bu kurtlar merkezdeki yıkıntıya doğru gidiyordu. Yıkıntıların hemen yanına yerde yatmış bir şekilde elindeki kılıcı kurtlara doğrultan beyaz saçlı bir adam vardı. Adamın arkasında da 12, 13 yaşlarında görünen uzun sapsarı saçları olan bir kız çocuğu vardı ve ağlıyordu.
Deniz Parvana’nın, kurtlara yakalanmış olan bu insanların önemli bir kişiyi koruma görevinde olduklarını ve o sarı saçlı kızın da korunması gereken önemli kişi olduğunu anlaması zor değildi.
Yaşlı adam Deniz Parvana’nın varlığını hissetti. Hemen Deniz Parvana’ya baktı ve,
“Genç adam. Lütfen bize yardım et. Küçük Leydi’yi korumama yardım et. Ne istersen vereceğim. Kesinlikle hayal edemeyeceğin kadar büyük bir ödülle ödüllendirileceksin. Lütfen yardım et.”
Yaşlı adam Deniz Parvana ile konuşunca diğer kurtlarda Deniz Parvana’yı fark etmişlerdi.
Deniz Parvana, nihai alevleri ile kaplı kanatlarını çıkardı, ellerini ve ayaklarını ejder pençelerine dönüştürüp, Ki kolları ile dört kılıcını da çektikten sonra Yıldırım serabı ile aniden yaşlı adamın önünde belirdi.
“Tamam. Sizi kurtaracağım. Yaşlı adam artık dinlenebilirsin.”
Deniz Parvana, zihninde yeni beliren Ateş Ejder Ruhani Kükremesi Etki Alanı’nı kullandı ve gökyüzü bir anda kara bulutlar yüzünden karardı. Birkaç kızıl şimşek çaktıktan sonra bulutların arasından bir Ateş Ejder Tanrısı figürü göründü ve korkunç bir şekilde kükredi.
Kükremeden sonra yaşlı adam ve küçük leydi üzerindeki mevcut baskı ile kendilerinden geçtiler. Diğer kurtlar ise korkularından çöktüler ve kıpırdayamadılar. Deniz Parvana savunmaları tamamen düşmüş olan kurtların her birini teker teker öldürdü.
Yıldırım Serabı tekniği sayesinde bir nefeslik sürede beyaz boynuzlu kurtların kafalarını bedenlerinden ayırdı. Kullandığı etki alanını sonlandırdığında üzerine büyük bir yorgunluk çöktü. Bu zihninde beliren tekniği ilk defa kullanışıydı ve bu kadar büyük bir yük getireceğini bilmiyordu. Neredeyse tüm Ruhsal Gücünü tüketmişti.
Bu ani tüketim yüzünden 9 zihninden sadece 2 tanesi kullanabiliyordu. Ruhsal Gücü tüketmenin yan etkisinin böyle olduğunu ilk defa deneyimlemişti.
“Bir sonrakine daha dikkatli olmam gerekiyor.” Diye geçirdi içinden.
Ruhsal yorgunluk, fiziksel yorgunluktan çok daha kötü bir his veriyordu. Fiziksel bedeni patlamaya hazır volkan gibiydi ama ruhsal olarak bitik durumdaydı. Yavaş hareketler ile yaşlı adamın ağzına bir Hızlı Toparlanma Hapı koydu ve yutmasını sağladı. Yaraları çok ağır olmadığından dolayı ekstra müdahaleye gerek duymadı Yavaş adımlarla yıkıntının üzerine çıktı ve Ruhsal Gücünü toparlamaya başladı.
Karanlık Boyuttaki varlığın verdiği hazineler arasında ruhsal gücünü toparlayacak haplar vardı. Bu haplardan birkaç tane yuttu ve beklemeye başladı.
İki saatlik sürenin sonunda yaşlı adam ve küçük leydi uyanmışlardı. Deniz Parvana ise ruhsal gücünü toparlamaya çalışıyordu. Yaşlı adam, uyandığı anda telaşla yerinden fırladı ve etraflarındaki beyaz kurtların hepsinin aynı şekilde öldürülmüş olduğunu gördü. O anda yardım istediği genç aklına geldi ve etrafında bakınmaya başladı. Kendilerini kurtaran gencin yıkıntıların üzerinde oturduğunu fark etti.
Kendinden geçmeden önce hatırladığı tek şey ruhunu derinliklerine kadar titreten, kara bulutların arasından çıkıp gelmiş kızıl bir ejderha idi.
“Çabuk uyandın.” Dedi Deniz Parvana.
“Sen… Bana bir tür iyileştirme hapı mı verdin? ”
“Evet. Yaraların çok ağır değildi. Şanslıymışsın. Kurdun boynuzu küçük bir farkla çekirdeğini ıskalamış. Yoksa bir sakat olacaktın.”
“Çok teşekkürler genç adam. Bu zamanda senin gibi temiz kalpli birileri ile karşılaşmak gerçekten bizim şansımız. Şüphesiz cennetler bizi gözetiyordu.”
“Sanırım öyle”
“Sen tam olarak kimsin? Ayrıca o ejderha kükremesi…” Yaşlı adam o kükremeyi hatırladığı anda ruhunun titrediğini hissetti.
“Ah, o tekniği ilk kullanışımdı bu yüzden sizin de etkilenmenize neden oldum.”
“Bir ateş ejderi soyuna sahip gibi görünüyorsun. Tam olarak hangi klandansın?”
“Haklısın ve bu gezegene ilk kez geliyorum.”
“Bir tür gezgin misin?”
“Öyle de denebilir. Benim adım Deniz Parvana, sizin nedir?”
“Bendeniz, Klaus Yann, bu hanımefendi ise Küçük Leydi Alice Arcaida, Arcaida klan liderinin tek kızıdır. Bizi kurtardığın için gerçekten ne kadar teşekkür etsem az gelir.”
“Peki nasıl bu duruma düştünüz? Böyle bir ormanın içinden geçiyor olmak çok mantıklı gelmiyor.”
“Aslında uçuyorduk. Üzerinde oturduğun ve artık kullanılamaz halde olan enkaz bizim aracımızdı. Ancak tam bu noktaya geldiğimizde çok güçlü bir canavar bize saldırdı. Biz karşılık veremeden aracımızı parçaladı ve kaçtı. Buraya düştüğümüz anda daha kendimizi toparlayamadan kurtlar gelmeye başladı. Birkaç tanesini öldürebildik ancak kan kokusu yayıldıkça daha güçlüleri geldi.”
“Anladım.” Deniz Parvana, o sırada çoktan 6 zihninin kontrolünü kazanmıştı ve bütün zihinleri ile bu olayı analiz ettikten sonra bunun bir suikast girişimi olduğunu anladı. “Bir suikast girişimi olduğuna bahse girerim.”
“Ne! Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Arcaida klanının hiç düşmanı yoktur. Kim? Neden böyle bir şey yapmak istesin?”
“Hiç düşmanı yok mu? Şaka mı bu? Hiç düşmanın yoksa herkes düşmanındır. Bunu bile düşünemiyor musunuz?”
“Seni velet! Bizi kurtardın diye bu kadar küstah olabileceğini mi sanıyorsun?!”
“Klaus! Yeter! Biraz düşünemez misin lütfen? Bende bu Beyefendinin haklı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bize saldıran o canavar yabani bir canavar değildi. Sırtında eyeri vardı. Evcilleştirilmiş bir canavar olduğu kesin.”
Küçük leydi sözlerini bitirdiği anda iki metalik ses ile birlikte Deniz Parvana’nın bir kılıcı küçük leydi’nin bacaklarının önüne, diğer kılıcı ise Klaus’un arkasına, yere saplandı.
Ardından zar zor duyulan bir cızırtı ile Deniz Parvana ortadan kayboldu.
********************************************************
Yazar’ın Köşesi 🙂
Yeni bölümler her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri saat 09:00’da… (İnşallah 🙂 )
Umarım serinin ilerleyişini beğeniyorsunuzdur. Seri ve ilerleyiş hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum.
Takipte kalın.
NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉
Keyifli Okumalar…
Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.
********************************************************