Film, ırk ayrımcılığına değişik bir yorum getiriyor…
KAPAN (GET OUT)
Yönetmen ve Senaryo: Jordan Peele
Görüntü: Toby Oliver
Müzik: Michael Abels
Oyuncular: Daniel Kaluuya, Allison Williams, Catherine Keener, Bradley Whitford, Caleb Landry Jones, Marcus Henderson, Betty Gabriel, Lil Rel Howery
Zenci Fetişi Var Bunların
Sinemada ırk ayrımcılığını ve metropolden uzak Amerikan kasabalarında yaşayan “tehlikeli tarikatlar”ı konu edinen sayısız film izledik.
Kapan (Get Out) da aynı istikameti tâkip eden bir film. Siyahî bir genç, güzel “beyaz” sevgilisinin âilesi ile tanışmak için yola çıkıyor. Tabiî gitmeden önce türlü endişelere sâhip. Nasıl sâhip olmasın ki?..Zencilerin pek de sevilmediği bir zengin muhitte, son derece lüks mâlikânelerinde yaşayan bu “beyaz” âilenin, bu kara derili adamı kabul etmesi kolay mı!..
Chris, endişelerinde pek de haksız çıkmıyor: Beyin cerrahı baba ve psikiyatr anne, başlangıçta bu adamı hüsnü kabulle karşılıyorlar fakat gitgide tuhaflaşan hareketleri, Chris’i fazlasıyla şüphelendiriyor. Bilhassa da annenin “sigaradan kurtarmak” için hipnoz ile terapi teklifi, garîban Chris’in aklını iyice bulandırıyor. Gerisi ise tam bir muamma…
Bu ilginç öykü, yer yer aşırı klişelere savrulsa da ilk kez yönetmen koltuğunda oturan Jordan Pelewle’nin elinde belirli nispette çalışıyor. İlk film denemesi için çok başarılı olmasa da “ortalamanın üstünde” diyebileceğimiz bir yönetmenlik var ortada.
Çünkü film, Amerika denilen vahşet ülkesinin bitmek tükenmek bilmeyen ırkçılık hastalığına ve taşrada yaşayan sapkın insanların hikâyesine, kendine has bir yorum getirmeyi başarıyor.
İlk yarısında, “sapkın beyaz tarîkatların” zencilere karşı garip bakış açısını izlerken film ikinci yarıda korku ve gerilim türüne evriliyor. Bu durum, filmin tabiî akışında olması gereken, olağan bir durum lâkin maalesef filmin burada aleyhine işliyor.
Filmi izlerken sürekli bir “eksiklik” hissine kapılıyoruz. Sanki oturmamış bir şeyler var. Özellikle gerilim ve korku anlarında maalesef kullanılabilecek tüm klişelere müracaat ediliyor. Aksiyonun başladığı ândan tâ ki final sahnesine kadar yaşanan her şey, daha önce sayısız filmde gördüğümüz gibi gelişiyor. Oysa çok daha özgün sahneler izleyeceğimizi umuyordum.
Oyuncular da fena değil. Başroldeki siyahî oyuncu (ben çok sevemesem de) Daniel Kaluuya‘nın adını zâten bu filmle beraber duymaya başladık. Sevgili Rose rolünde Allison Williams gāyet iyi. Amerikan bağımsız filmlerinin usta aktrisi Catherine Keener’i izlemek her zaman keyifli.
Başta da dediğim gibi: Film, ikinci yarısında hemen hemen aksiyon ve gerilim filmlerinin bütün klişeleşmiş ögelerini kullanıyor. Keşke daha özgün kalabilseydi. Yine de ortalamanın kısmen üstünde bir iş olduğunu deyip hakkını teslim edelim.
Daha fazla film incelemesi için BURAYA ve daha fazla detay için BURAYA tıklayınız.