Cennetin Soğuk Sesi – Bölüm 2 – Tarikat Sınavları?

Kapıdaki adamın bana söylemesi üzerine tarikat müdürlüğüne doğru sessiz ama temkinli adımlar ile yürüyordum. Hiç şüphesiz bu şehir hayatımda gördüğüm en inanılmaz şeydi, her tarafı renkli ve hareketliydi. Bu hızda yürümenin bana yarar olan tarafı ise şehri aklıma çok rahat bir şekilde kopyalayabilmemdi, şu anda yaptığım kopyalama olayını yaparak para kazanan insanlar olduğunu düşününce yaptığım şey oldukça iyiydi.

1 saat kadar yürüdükten sonra bazı muhafızların bana attığı bakışları hissettim ve daha fazla yürümemem gerektiğini düşündüm, adımlarımı biraz hızlandırıp tarikat müdürlüğüne girdim.

“Hoş geldiniz.”

“Hoş bulduk abla.”

“Abla?”

“Evet, yanlış bir şey mi söyledim?”

“Yo..yok öyle demedim, yaşın kaç bakalım?”

“15.”

“15? Yaşına göre oldukça küçük ve şirinsin.”

“Haha evet öyle derler.”

“Peki söyle bakalım ne için geldin?”

“Kimlik çıkartacağım, önceki kayboldu da.”

“Ahh, anladım. Bu insanların başına çok sık gelir, o kimlikleri ruhlarında taşısalar çok daha kolay olabilir.”

SERİ BİLGİ NOTU: Ruh, hem güce, hem depolamaya, hem de simyaya yardımcı olur ama bazı insanların ruhları diğerlerinden zayıf olduğundan olan oluyor :D.

“Haklısın abla, fazla aptalım.”

“Y..yok o anlamda demedim. Lütfen hadi kimlik çıkartmak için gerekli testlerin yapıldığı alana gidelim.”

Kafamı evet anlamında salladım, kısa zaman sonra test(oluşum) alanına geldik. Benden ilk başta ad ve soy ad istediler. Bense onlara Lissandra Amesta diye cevap verdim, sonra sırasıyla boy, kilo, parmak izi ve benzeri özelliklerimi aldılar, bense onlara 1.71, 67 diye cevap verdikten sonra parmak izimi bir kağıda basıp onlara verdim.(çok devrik oldu cümle ya dndjdj)

Bütün bunlar olduktan sonra bekleme salonuna geçtim, yaklaşık bir 20 dakika sonra beni Tarikat Şehri Kimlik Kartımı vermek üzere yanlarına çağırdılar. Kimlik kartı özenli bir şekilde dizayn edilmiş ve ele sığar bir boyutta yapılmıştı, yani kısacası cidden güzeldi.

Oradaki ablaya teşekkür ettikten sonra en yakındaki giyim dükkanına girdim. Oldukça lüks bir yerdi, tabii böyle olması normal, burası asillerin giysi aldığı yerlerden biriydi. Her yerde kadınlar, kızlar, adamlar ve erkekler vardı. Kadınların çoğunluk olması normaldi sanırım, her dünyada aynı bu kadınların giysi sevdası. Tabii bu beni ilgilendirmezdi.

Bir kaç saniye etrafa baktıktan sonra bir abi beni karşıladı, abinin yanına yaklaştım ve onun kulağına bir şeyler fısıldadım:

“Özel giyim odanız varsa beni oraya götür, saygı değer abi. Parası önemli değil.”

Konuştuğum abi kafasını evet anlamında salladı ve özel odaya doğru yola çıktık, bir kaç saniye yol aldıktan sonra arkadan bir ses geldi:

“Hey sen!”

Önce etrafıma baktım, belki bana demiyordur diye düşündüm. Bana dediğini anlayınca biraz kalın bir ses ile cevap verdim:

“Buyur?”

Çocuk biraz sarsılmıştı, benden bu kadar kalın bir ses çıkmasını beklemiyordu sanırım.

Çocuk şaşkınlığını atlatınca, geri cevap verdi:

“Benle düzgün konuş, benim kim olduğumu biliyor musun?!”

‘Alt tarafı buyrun dedim, sanki küfür ettim adama!’

“Bilmiyorum, ama anladığım kadarıyla soyuna güvenen bir veletten başka bir şey değilsin.” ‘sanırım sert giriştim ama o kaşındı’

Çocuğun yüzü kızardı sonra bana cevap verdi:

“Ben “Bitki Dünyası” dükkan zincirinin genç kız efendisiyim. Özel odaya gidiyorsun değil mi? Yerini bana ver, zorluk çıkartma.” 

“Reddedildin, hadi görüşürüz.” ‘Başka oda yok mu lan!’

Çocuk o kadar sinirlenmişti ki, her şeyi yakmak ister gibi bir yüzü vardı. ‘Seni tehtid etmek istememiştim fakat bunu sen istedin’

“Senin adın ne?! Eğer o odayı bana vermezsen senin Bitki Dünyası’ndan alış-veriş yapmanı yasaklarım!”

Herkes şaşırmıştı, böyle bir tehtit. O anda herkes şunu düşünüyordu ‘odayı ver aptal herif’.

“Benim adım Lissandra Amesta. Ve söylemek gerekirse, senin hayatından daha çok bitkiye sahibim. Elimde bulunan bitkilerin %6’lık kısmı saflaşmış bitkilerdir, sadece bir bitki senin sözde ”Bitki Dünya’nı” çökertmeye yeter de artar.”

Herkes bir daha şok geçirmişti, ‘bu çocuk aptal mı? saflaşmış bitki ne demek haberi yok mu?’ diye düşünüyordu.

“Ya..yalan söylüyorsun!!”

“Yalan? İzle bakalım o zaman!” Yüzüm çok sinirlenmiş bir haldeydi, bağırdım:

“İhtiyaç kasası!”

Birden havada süzülen 2 tane beyaz bitki kasadan çıktı. Bunlar Ejderha Zambağı ve Beyaz Hayalet Özü bitkileriydi. Herkes bir kez daha şok geçirmişti, 2 saflaşmış bitki hemen önlerindeydi ve bu bitkiler 3. seviye olan bitkilerdi, yani saflaşınca 6 belki de 7. seviye bitki etkisi veriyorlardı. İşte saflaşmış bitki bu demekdi.

“Bu…bunlar, ciddi olamazsın.”

Çocuk dizlerinin üstüne düştü ve kafasını aşağı çevirdi. Ağlıyordu. Ağlamasının nedeni yıllarca büyüttüğü bitkilerinin ve ailesinin gerçekten yerle bir olabilme ihtimalinin var olmasıydı.

“N..na..nasıl.”

Yanına yaklaştım ve ayaktayken ortalama bir ses ile konuştum:

“Sadece bir Kral var ve sadece bir taç var, o yüzden çalışmaya devam etsen iyi olur.” YN:Bu çok sevdiğim bir şarkı sözü o yüzden kullanmak istedim 😀

Sanki bir spor yarışı bitmiş de sportmenlik yapıyormuş gibi çocuğa elimi uzattım ve onu ayağa kaldırdım. Çocuk bana tip tip bakıyordu, sanki bir şey demek istiyor gibiydi. Utandı, sonrasında bir şey söyledim:

Sound-“puffff…”

“Giysi zevkin güzel midir?”

Çocuk heyecanlanmış gibi gözüküyordu “evet iyidir.” dedi. Benim yanımda kalmak istiyordu, nedeni ise belliydi. Bu kadar saflaşmış bitkiyi nereden bulmuştum?

Not: 0.seviye bitki saflaşınca 1.seviyenin başına zar zor geliyor.

“Peki o zaman abi bizi özel odaya götür, dediğim gibi para önemli değil.”

“Elbette, genç efendi.”

‘Genç efendi? Bunu sevdim.’

Bir odaya giriş yaptık ve uzun süre bana kıyafet aradık. Ve sonunda benim zevkime uygun bir şey bulduk.

“İşte bunlar!” Diye bağırdım.

“Evet Liss abi bunlar gerçekten iyi.” Dedi mutlu bir sesle küçük çocuk.

Ben bir an durdum ve çocuğa baktım. Çocuğun yüzü soldu. ‘acaba yanlış bir şey mi söyledim?’

“Sen daha demin ne dedin?”

“Ne demişim Liss abi?”

“Bak gene dedin.”

“Liss abiyi mi?”

“Ee..evet.” yüzüm kızarmıştı. Küçük kız bana abi demişti, hemde adımı kısaltarak. ‘lan Oğuz kendine gel sen kardeş görünümlü insanlara hasas değilsin!’

“Rahatsız mı oldun? Özür dilerim.” Dedi üzgün bir sesle küçük kız.

“Ha..hayır, öyle bir şey yok. Sadece utandım haha.”

Küçük kız nedenini anlamıştı. Sonradan daha çok Liss abi demeye karar verdi ve işimize devam ettik. Çok geçmeden giyebileceğim başka giysiler bulduk. Siyah bir gömlek, beyaz ayakkabılar, siyah bir pantalon, beyaz bir kravat ve gine beyaz bir hoody. Okula gidiyordum sanki ama hep okula gitmek istediğimden bu kıyafetlere aşırı değer veriyordum.

~~~1 Saat Sonra~~~

“Ahhhh…Sonunda bitti he küçük kız?” Küçük kız biraz sinirlenmişti, nedenini anlamıyordum. Yanlış bir şey mi yapmıştım?

“Yanlış bir şey mi söyledim yada yaptım?”

“Evet!”

Cidden çok sinirliydi, saçma bir sinirlilik…

“Pe..peki ne yaptığımı anlatacak mısın?”

“Bilmem anlatmam gerekir mi Liss abi?!”

“Elbette yoksa sorunu çözemem.” Söylediğim her şeyi nazik karşılamam onu birazçık yumuşatmıştı, bu iyi bir haberdi.

“Tanıştığımız andan beri bana küçük çocuk yada küçük kız diyip durdun. Benimde bir adım var, ama hiç sormadın.” dedi üzgün bir sesle.

‘nE? Bunun için mi bu kadar kızdı? Kendini tanıtamıyor musun be? Sanırım biraz tilt edilmelidir, muhahahah”

“Ehh? Fakat öyle değil misin?”

Kız o kadar utanmıştı ki yüzünü bırak kulakları bile kızarmıştı.

“Se..sen ouff!!”

“Şaka, sadece şaka, peki söyle o zaman adın nedir?”

“Luun…Adım Luun.”

‘Oh! Çok tatlı bir isim.’ diye geçirdim aklımdan.

“Oh! Çok güzel bir ismin varmış.” Bunu söyledikten sonra kızın yüzü biraz daha kızarmıştı. Ve ardından bir şey hatırlamış gibi bana döndü ve konuştu:

“Liss abi, sen Düşen Yaprak Tarikatından mısın?”

“Hayır değilim.”

“Peki sınavlara girecek misin? 2 hafta sonra tarikat alım sınavları var.”

“Oh…Gerçekten mi? Girerim sanırım. Bu şehre gelme amaçlarımdan bir de buydu zaten.”

“Eeeee(şaşırmak anlamında)…Bende sınavlara gireceğim, kazanırsam beraber aynı okulda olacağız. Çok iyi bir haber bu!” Luun’un yüzünde kelebekler takla atmaya başlamıştı resmen, sanırım bana değer veriyordu ama bunun sebebi ben miyim yoksa bitkiler mi belirsizdi.

Yüzüne karşı biraz gülümsedikden sonra aklıma bir şey geldi, kalacak yerim yoktu! Elimi yumruk olarak sıktım, avucuma yavaşça vurdum ve:

“Oh…Tabii ya kalacak yer ayarlamam gerek.”

“Kalacak bir yerin yok mu?.”

“Yok, tabii şimdilik.”

“Benim evimde kalmak ister misin Liss abi?”

“Ailen ile birlikte mi?” Luun kafasını evet anlamında salladı ve konuşmaya başladı:

“Annelerim bir şey demez fakat babam konuşabilir.”

‘annelerim? annelerim ne lan? ne oluyor olum, nasıl bir dünyaya geldim lan ben?’

“Tabii neden olmasın ama şimdiden söyleyeyim kalacağım 2 hafta boyunca sadece eğitim yapacağım.”

Luun biraz üzülmüştü fakat sonunda kafasını evet anlamında salladı. Çok geçmeden gülümsedi ve:

“Hadi o zaman gidelim!” dedi.

~~~~~~~~~~

Öncelikle merhabalar, bölüm ortasında gördüğünüz gibi benim sevdiğim şarkıdan alıntılar vardı. Bunu oldukça fazla yapacağım, hayranı olduğum yazarların ve benzeri insanların sözlerinden ufak ufak alımlar yapacağım, bilginizde olsun.


Serinin bölüm listesi sayfasına gitmek için tıklayınız.