Azur Kral - Light Novel

Azur Kral – Bölüm 142 – Altın Kolye, Mektup ve Yükselişin Kıyameti

Azur Kral Kapak Foto

Azur Kral – Bölüm 142 – Altın Kolye, Mektup ve Yükselişin Kıyameti

** 142 – Altın Kolye, Mektup ve Yükselişin Kıyameti

Deniz Parvana kolyeyi fark ettikten sonra aklına o mektupta geldi. Hızlıca mektubu eline aldı ve okumak istedi ancak ne yazdığını okuyamıyordu. Tilbe’yi bulduğu odanın kapısında yazan kelimelere benzerliği vardı ama yine de anlamlandıramadı.

Okuyamamasının sebebini ise Tilbe söyledi…

“Bu mektubu nereden buldun?” dedi Tilbe. Artık şaşkınlığını gizleme zahmetinde bile bulunmuyordu.

“Bu mektup ve kolye, babam beni bulduğunda benim yanımdaymış. Ama birkaç yıl öncesine kadar haberim yoktu bunlardan. İlk elime geçtiğinde daha sonra okuyacağım demiştim. Aslında geç bile kaldım. Sen okuyabiliyor musun?”

“Hayır. Okuyamıyorum ama bu ifadeleri tanıyorum. Bu ilk tanrıların dilidir. Bu dilin öğrenilmesi çok zordur. Bir efsaneye göre tüm diller ilk tanrıların dilinden türemiştir. Bu dili okuyabilen yazabilen ve konuşabilen biri, kainattaki her dili okuyabilir, yazabilir ve konuşabilirmiş.”

“Lanet olsun. Bu sefer gerçekten kökenimi bulacağımı düşünmüştüm. Peki bu kolye hakkında ne diyebilirsin. Zihin bölme işine geçtiğimiz sırada boynumda değildi ama kendime geldiğimde boynumda olduğunu fark ettim. Ayrıca parlaklığı büyük ölçüde azalmış görünüyor.”

“Onun ne olduğunu bilmiyorum ama o olmasaydı daha ikinci günden kan kaybından ölmüştün. O zihin bölme işlemi sırasında o kolyeden sana inanılmaz derecede büyük hayat enerjisi akıyordu. O kadar şeyden sonra ölmeme şaşırmıştım ama sona gelince o kolyeyi anca fark edebildim.”

“Kan kaybından ölür müydüm?”

“Evet. Etrafına baksana. Ayak bileğine gelecek kadar bir kan gölü içindesin ve bu kanın her damlası sana ait.”

Deniz Parvana gözlerini açmış olsa da etrafını fark etmemişti. Şimdi etrafına dikkatlice baktığında renkli motiflerle süslenmiş olan zemin koyu kırmızı renkteydi. Neredeyse siyahtı. Ayağa kalktığında kan seviyesi gerçekten ayak bileğine kadar geliyordu.

“Bu kadar kan benden mi aktı? Bir haftada…”

“Evet. Çektiğin ruhsal acının fiziksel bedenine yansıması buydu. Vücudun yaklaşık 30 kere deri değiştirdi. Gerçi deri demek yanlış olur. Etin kemiklerinden sıyrıldı ve eriyip kana karıştı ve anında iyileşmeye başladın.”

“Haha! Ama buna değdi. 9 zihin eşi görülmemiş bir seviye. Bu kadar acı çektikten sonra önümde tek bir engel kaldı. Yükselişin Kıyameti. Ne kadar güçlüysem o kadar güçlü olacak. Ne kadar güçlü olursa potansiyelim o kadar yüksek olacak.”

“Ah, onu düşünmene gerek yok. ”

“Neden?”

“Çünkü Yükselişin Kıyametini almayacaksın. Yükselişin Kıyametinin ne olduğunu tam olarak bilmiyor gibisin.

Sana, benim seviyemde bebeklerin bile Yükseliş Aleminde doğduğunu söylemiştim. Çünkü o bebeklerin her biri bir tanrı kutsaması ile doğarlar. Yani doğumları bile kutsanmıştır. Düşük alemdekiler için durum farklı işliyor. Öncelikle Yükselişin Kıyameti dediğin şey aslında bir kutsamadır.

Her insan o kutsamayı alamaz. Kutsanmak istediğinde kâinattan bir istekte bulunursun. O seviyeye geldiğinde doğal olarak nasıl yapılacağını bilirsin. Kâinata gönderdiğin Ki bütün Takım Yıldız Alemleri tarafından fark edilir. Eğer 88 Takım Yıldızı Tanrısından birisi kutsamayı kabul eder ise onu bir teste tabi tutar. Gücünü, potansiyelini, sırlarını görebilmek ve gelecekte ne konuma geleceğini tahmin etmek için gönderdiği Ki’yi yakalar.

Kutsanmak isteyen kişide bunu hisseder. Son olarak kutsamayı verecek olan tanrı, kutsanmak isteyen kişiyi ölümlü dünyaya bağlayan zincirlerini kırmak için gücünü kullanır. Bu güç farklılık gösterir. Bazıları yıldırım indirir bazıları ise ateş… Bu kutsama ölümlülük zincirlerini kırarken kişini Ki’sini de geliştirir, kirlilikleri giderir ve potansiyeline giden yolları tertemiz eder.

Bu kutsama sonrasında kişi kendisini kutsayan tanrıyı ve onu nasıl bulacağını bilir ancak bu bilgi kimseye verilmemelidir. Aksi halde avlanması an meselesi olur.

Yani aslında Yükselişin Kıyameti bir kutsamadır. Düşük seviyeli insanlar için o kutsama onları atomlarına kadar yok edebilecek güçtedir. Senin gücüne göre güçlenmesi de verilen kutsamanın büyüklüğünü simgeler. Daha güçlü bir kutsama haliyle daha zorlu olur çünkü zayıf bedenleri o kutsal güce dayanamaz”

“Şimdi daha mantıklı geldi. Ama neden benim düşünmeme gerek yok?”

“Hehe, fark etmedin sanırım. Sana demedim mi? Ben bir Takım Yıldız Tanrısının kızıyım. Bir Takım Yıldızı Tanrısının kızı olarak onun varisiyim. Bu sebeple kutsama verebilirim. Zihnini bölerken zaten kutsamamı verdim. Üstelik bugüne kadar verdiğim en büyük kutsamaydı.”

“Ne?”

Deniz Parvana hemen tüm varlığını kontrol etti. Gerçekten de artık çok daha farklı hissediyordu. Bir anda elde ettiği 9 zihnin karmaşası ve kolyenin durumuna odaklandığından fark etmemişti. Çekirdeği bir kez daha dönüşüm geçirmişti. Ayrıca vücudunda en ufak bir kirlilik kalmamıştı. Karabars Gerelbayar’dan aldığı dünya kadar ilacı tükettikten sonra vücudu fena şekilde kirlilik tutmuştu. Bu sebeple bir süre ilaçlardan fayda sağlayamayacaktı.

Ancak Tilbe kendisinin zihnini bölerken ona kutsamasını da vermişti. Bu sayede tüm kirliliklerinden kurtulmuştu. Daha temiz, daha saf, daha güçlü hissediyordu.

Aynı zamanda çekirdeğine eklediği ekstra yoğunlaştırma bariyerlerinin de artık orada olmadığını fark etti.

“O gereksiz bariyerleri de temizledim. Her ne kadar Sonsuz Ki’ye ulaşmanı hızlandırıyor olsa da o kadar büyük bir fark yaratmayacaktı. Bu küçük faydaya karşın ekimini aşırı yavaşlatıyordu. Yani yaradan çok zararı vardı. O yüzden onları kaldırdım.

Ve ek olarak, Ruhsal Alemin 3. Seviyesi olan Ruhsal Usta seviyesine geldin. Sonuçta kutsamalar bir güç içeriyor. Senin akıl almaz Ki özümseme seviyen düşünüldüğünde en ufak bir Ki ‘yi bile boşa harcamadan özümseyebildin. 3. Seviyede olsan bile bu sadece görünen. Çevrene verdiğin his çok daha yüksek seviyede tabi gerçek gücünde öyle.”

“Gerçekten… Gerçekten sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum Tilbe. Hayatımın sonuna kadar bu iyiliklerini unutmayacağım. ”

Bu sözler üzerine Tilbe biraz kötü hissetmişti.

“Aslında, kutsamanı ben değil başka biri verseydi, yani gerçek bir tanrı verseydi bu halinden çok daha güçlü olabilirdin. Ancak fark edilmeni ve edilmeyi göze alamadım. Bir bakıma potansiyelini baltalamış oldum diyebilirim.”

“Bu sorun değil Tilbe. Ben her zaman engelleri aşan biri oldum. Bunun sebebi ise imkansıza inanmadım. Denemeden bilemezsin. Belki en iyisi budur. Kader gerçekten tahmin edilemez. Ama öylece beklersen de hiçbir şey sana gelmez. Orada almam gereken bir şeyler varken bir çaba göstermezsem asla bana gelmez ama ona uzanırsam… Alırım.”

“Hehe, iyi dedin. ”

“Bu arada Bald nerelerde sesi çıkmıyor?”

“Sen acı çekerken, çektiğin acıyı deneyimlemek istedi. Çok öfkeli ve üzgün görünüyordu. Zihnini sana açtığı anda bayıldı. Çektiğin acıya dayanamadı.”

“Neden böyle bir şey yaptı ki?”

“Bilemiyorum. Çok derin bir şeyler düşünüyor gibiydi. Daha çok kendini sorgular bir haldeydi. Ne düşündüğü hakkında bir fikrim yok. Bir süre daha uyanamayacak. Uyanında sorarız.”

“Kendi kanımı burada bırakmak istemiyorum ama şu anda bir zehirden farklı değil. Neyse bu da benden bir iz olarak kalsın.”

“Evet. O kadar kirliliğe nasıl ulaştığını da düşünemiyorum.”

“Acil bir şekilde ekimimim yükseltmem gerekiyordu ve ne olduğuna bakmadan elimdeki bütün ilaçları kullanmıştım. ”

“Bir süre ilaç kullanmana gerek yok. Bu kristaller seni bir süre idare eder. ”

********************************************************

Yazar’ın Köşesi 🙂

Yeni bölümler her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri saat 09:00’da… (İnşallah 🙂 )

Bahaneler… Bahaneler… Lanet olası corona virüsü sebebi ile çalışmayan diş klinikleri yüzünden iki haftadır çektiğim diş ağrıları sebebi ile anca 5 bölüm yazabildim (Zor da olsa bir tane buldum ve ilaç tedavisine başladım Şükür ağrılarım geçti.). Bu beş bölümü de bu hafta içinde atacağım.

İlerleyen haftalarda durum ne olur bilemem. Umarım yeni bölümler yazabilir ve atabilirim.

Bu beş bölümü de Kuro kardeşime ithaf ediyorum.(5/4)

Umarım serinin ilerleyişini beğeniyorsunuzdur. Seri ve ilerleyiş hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum.

Takipte kalın.

NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉 

Keyifli Okumalar…

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************

About Mustafa BÜKÜLMEZ

Boş zamanlarımın tümü bilgisayar karşısında geçer. Bilgisayar oyunlarından en sevdiğim oyun World Of Warcraft’tır. Daha sonra sırası ile half-life, minecraft, moba oyunları ve prince of persia serisidir ek olarak hemen her oyunu oynarım. Animelerde en genel anlamda fantastik türü anime-manga severim.

Related Posts

Bir cevap yazın