Cennetin Soğuk Sesi – Bölüm 6:Tarikat Sınavına Doğru

“Ne dedin! 2 haftada Giriş Kademe 7.seviyeye mi geldin. Bu çok üstün bir gelişim hızı, inanamıyorum.”

Bunun inanılmaz olduğunu biliyordum fakat elimdeki kaynaklar yavaş yavaş tükenecek ve gelişemeyeceğim bir duruma gelecektim nede olsa gelişimimde “Gölge Ruhunun” önemli bir etkisi vardı, belirli bir güce erişemeden bırak başka bir elementi sahiplenmek onu sahiplenmeye çalışmak bile beni öldürürdü bu yüzden gelecekte güclenmek için elimde kalan tek kaynak Saflaşmış Bitkilerim olacaktı.

“Öyle düşünme Kong-lun, bu beni oldukça zorladı.”

“Peki ya buz ruhu? Buz ruhuna ne oldu?”

“Ondan vazgeçtim, onun yerine gölgeyi şekillendirdim.” Kong’un yüzü biraz düşmüştü çünkü buz yerine gölgeyi seçmek çok garipti.

“Acaba nedenini sorabilir miyim?” Bu sorunun bana yöneleceği baştan belliydi zaten, bu yüzden cevabı çoktan hazırdı.

“Buz ruhu daha yeni gelişim yapmış biri için oldukça zorluydu, buz üstünde çalışmaya devam etseydim bedenimi buz yanıkları içindeyken ölü bir halde bulurdunuz.” Bu kelimeleri ağzımdan çıkarttıktan sonra Kong’un suratı biraz daha düştü ve:

“Özür dilerim, pek fazla kurcalamak istemedim.”

“Çok iyi niyetlisin Kong-lun. Eşinizden benim için özür dileyin lütfen. Boşu boşuna odasını işgal ettim.” Kong’un suratı bir anda düzelmişti, ona karşı kötülenmediğimi görünce çok sevinmişti. Sanırım beni kaybettiğinden korkmuştu.

“Birşey diyeceğini sanmam, gelişimin için tebrikler.”

Bu kadar bu kadar güçlü olup da hiç kötü olmaması beni biraz uyuz ediyordu sonuçta bu evrendeki her insanın içinde bir kötülük hissi, birilerini baltalama isteği oluyordu. Kong neden yapmasın? Bu konuda tedirgindim fakat kendisine bir o kadar da güveniyordum açıkçası. Garip duygular peşimdeydi sanırım.

“Ne ise Kong-lun ne zaman yola çıkabiliriz? Sınavlara bir an önce katılmak isterim.” Kong da bunu soracağımı biliyormuş gibiydi ve oldukça iyi hissetmişti çünkü beni evinde barındırarak ona borçlandığımı düşünüyordu. Evet, belki de biraz borçlanmışımdır fakat bu borcu ne zaman ödeyeceğim de bana kalmıştı değil mi? “Evet, fakat önce bir banyo yapmak isteyebilirsin, biraz fazla kokuyorsun Lissandra’lun.”

YN: Terbiyesizlik diz boyu.

“Ne? Ciddi misin? Oh çok özür dilerim hiç bilmiyordum.”

“Yok pek de önemli değil fakat sınava gideceğimizden…”

“Anladım, peki nerede banyo yapabilirim?” Kong’un yüzünde bir gülümseme yükseldi. “Ahem, istersen özel banyomu kullanabilirsin. Tüm ülkedeki en iyi banyolardan birine sahibim, gelişimciler sayesinde su daima kendiliğinden akıyor hıhıhı.”

Gözlerim biraz açıldı, açıkcası şaşırmıştım. Ama bu şaşırma ülkedeki en iyi banyolardan birine sahip olduğu için değil bu dünyadaki teknolojinin bu kadar ileri olmasıydı. Her ne kadar bunları gelişimciler yapmış olsa da sonuçta teknoloji teknolojidir değil mi?

“Ah…sizin için sorun olmayacaksa.”

“Hiç önemli değil.”

Kendimi tam anlamıyla bildim bileli ilk kez banyo yapacaktım sanırım o yüzden çok garip bir deneyim olacaktı bu. Bir insan nasıl banyo yapar? nasıl kurulanır? bunlar benim için önemli sorulardı, her ne kadar gereksiz olsada.

~~~~~

Kıyafetlerimi çıkartıp küvetin içine girdim, banyonun içindeki mumlar içeriyi adeta deniz kıyısındaymış gibi kokutuyordu, insanı rahatlatan ve serinleten türden.

“Ahh…dünya varmış. Banyo ilk başta zaman israfı olarak gelmişti fakat şu anda harcadığım bütün saniyeler ve dakikalar umurumda değil.”

Banyo beni o kadar rahatlatıyordu ki zihnim açılmaya başlıyordu, resmen yenien doğuyordum. Fakat daha zamanım vardı ve biraz daha gelişim yapabileceğimi fark ettim. Hemen ihtiyaç kasasından biraz gelişim arttırıcı bitki çıkarttım ve bitkiyi buruşturup suya attım. Bu gelişim tekniğini Kong’un eşinin odasındayken bir kitapta okumuştum, iyiki okumuşum…

Bitki etkisini o kadar hızlı göstermişti ki gelişim yaparken rahatlıyordum. Gelişim hızım artmış gibi hissediyordum, her ne kadar artmamış olsa da öyle bir his vermesi bile muhteşemdi. Her saniye vücudumdaki enerji güçleniyordu ve bir anda 7.seviyeyi kırmak üzere olduğumu fark ettim.

“Ciddi olamazsın daha 10 dakika bile olmadı fakat 7.seviyeyi kırıyor muyum? Ama gelişim hızım yükselmemişti, yükselse hissederdim!”

Bu düşüncelerimi dışa vurarken 7.seviyenin sonuna geldiğimi ve resmen 8.seviye duvarını kazdığımı hissediyordum, çok ama çok az kalmıştı.

Dakikalar sonra nihayet 8.seviyeye geçmiştim ve rahatlamıştım. Vücudumdan deli gibi ter akmış ve aynı zamanda vücudumdaki pis kanların 3’te 1’ini atmıştım. Bu olay son seviyeye geçmeden önce vücudu arındırmak için otomatik olarak yapılırdı, sanki vücudumuz bunu kendisi yapıyormuş gibiydi.

“Sadece yarım saatlik bir sürede 1 seviyeyi geçmek! Bu inanılmaz!”

Anlamıyordum, buranın insanları bunu bilmiyor muydu. Sadece bitkileri buruşturdum ve suya attım, yaptığım başka birşey yoktu. Eğer bu dünya bu gelişimi bilmiyorsa….korkarım ki bırak şeytanlarla savaşmayı, kendimizi bile yenemeyeceğiz.

Bir anda aklıma 12 şeytan ve meleğin bana verdiği 2x eğitim gelmişti, bu biraz absürt bir eğitim hızıydı. Sonuçta 2x bir şeyi zaten gelişimini 2x’e çıkartabileceğin bir bitki ile kullanırsan 4x eğitim elde edersin değil mi? Bulunduğun atmosfer ve ruhun bu olaya karışırsa 8x bile olabilir.

“Bu yeteneğin değerini şimdi anlamaya başladım işte.”

~~~~~

Bonyadan çıkmış koridorda yürüyordum. Adımlarım ve nefesim o kadar sessizdi ki koridorda bir tık ses bile yükselmiyordu, gölge ruhu düşündüğümden çok daha korkunçtu.

Yavaş ama ağır adımlarla merdivenlerden aşağı yürümeye başladım, sessiz ve kendimden emin adımlarımın ağırlığı etrafa büyük bir kudret yayıyordu. Merdivenleri inmiş Kong’un yanına varmıştım.

“Şimdi gidebilir miyiz Kong-lun?” Kong etrafıma baktı, beni biraz süzdü, havayı kokladı ve dışarıdaki at arabasını işaret ederek konuştu: “Elbette, önden buyurun.” At arabasını süzdüm ve oldukça şaşırdım, bu atların bu kadar güçlü olması beni resmen yerlebir etmiştim.

‘Hangi atın gücü Orta Giriş Kademe’nin 5.seviyesi’nde olur lan!’

Sanırım hayatımda görebileceğim en saçma şeyi şu anda görmüştüm. Bu attan alacağım bir çifte beni öbür tarafa göndermeye yetecekti, hayır şanslı olursam beni öbür tarafa göndermiş olurdu.

Çok sürmeden Kong ve bütün ailesi arabalara sırasıyla yerleştik. Gideceğimiz yol yaklaşık olarak 1 saatti, bunu Kong’un eşinin odasındaki kitaplardan birinde okumuştum, bitki dünyasını anlatan o muhteşem tarih kitabından. Her zaman tarihe meraklı ve açtım, bulabildiğim bütün tarih gazetelerini silip süpürüyordum. Her ne kadar az bulmuş olsam da bu silip süpürdüğüm gerçeğini değiştirmiyordu.

Okuduğum kitaplardan öğrendiğim pek çok şey vardı, mesela şeytanların bilinen bütün tarihi gibi. Öncelikle onu aklıma kazımalıyım sanırım…

[Şeytanlar! Sayısız küçük imparotorluk ve 10 tane büyük imparotorluktan oluşuyorlardı. İnsanlar tarafından “10 Şeytan Tırnağı” olarak anılsalarda kitabın başka bir bölümünde “İlk Şeytanın 10 Kelimesi” şeklinde küçük bir bölüm vardı. İmparotorlukların adlarının küçük bir niyet ile yazıldığı minik bir yer. O imparotorluklar şunlardı: Ay, Dünya, Yıldız, Gezegen, Güneş, Uzay, Galaksi, Bütünlük, Evren ve Sonsuzluk. Bunlar kitaptaki o küçük niyeti kapsayan 10 kelime ve imparotorluktu.]

[Eskiden beri var olan insan ve şeytan imparotorlukları sürekli bir savaş içindeydi ve bundan nefret eden bazı tanrılar şeytan canavarlarını yarattı, onlar sonradan bu İnsan ve Şeytan tanrılar tarafından öldürülecek tanrılardı. Bu şeytan canavarları adıyla hiç bağışmıyordu, hem şeytanlara hem de insanlara düşmandı. Saniyeler dakikalara, dakikalar saatlere, saatler günlere, günler haftalara, haftalar aylara, aylar yıllara dönüşmüş ve sonunda savaşlar durmuştu. Ta ki yaklaşık 1.500.000 yıl kadar önce ortaya çıkan o savaşa kadar. Eternal Savaşı!]


Serinin bölüm listesi sayfasına gitmek için tıklayınız.