Cennetin Soğuk Sesi – Bölüm 5: Sıkı Çalışma(3)

”Haha, şaka gibi. Resmen tek bir hap-bitki kombosu ile 1.seviyeye ulaştım. Bu muhteşem!!”

Çok mutluydum, açıkçası böyle bir şey olmasını hiç beklemiyordum. Aksine başarısız olacağım korkusu beni içten içe yiyip bitiriyordu, her ne kadar yüksek seviyedeki malzemelere sahip olsam da bu tür bir gelişim beni çok şaşırtıyordu. Sonuçta, malzemeler gelişimde büyük bir rol oynasada insanın potansiyeli olmayınca bu malzemeler birer çöp oluyorlardı.

Tek bir hap-bitki kombosu ile 1.seviyeye ulaştım fakat bu yarım gün kadar sürdü, bu biraz sıkıntı olacaktı çünkü eğer sadece gelişimi yaparsam yaptığım gelişimde ve geldiğim seviyede gücümü toplayamam fakat aynı zamanda buz ruhumu da şekillendirirsem bu sefer de seviyem geride kalacak ve hepten güçsüz olacaktım. Bir de benim elimde olan tekniklerde ustalaşmam gerekecekti ve işin kötüsü elimde hiç buz elementi tekniği olmamasıydı. Elimde 3 tür element tekniği vardı fakat bunların içinde buz elementi yoktu…

“Hah tam bir baş ağrısı. Ah anlıyorum, o zaman gölge tekniklerine çalışmalıyım.”

Buz ruhu şekillendirmeyi biraz askıya alma kararı aldım ve gölge ruhumu şekillendirmeye döndüm, gölge garip bir ruh biçimiydi. Olabilecek her somut maddenin altında bir gölge parçası vardı, insanlar gölgeyi değersiz olarak görürdü çünkü bu dünyadaki insanların çoğu ışık ruhu şekillendiriyordu. Elde edilebilecek en kolay ruhu.

Bana verilen gölge şekillendirme talimatlarına bakılarak buz elementinin içindeki gölgeleri çekmeyi deneyecektim, bu iş biraz zordu çünkü buz elementine o kadar sarmalanmış değildim yani buzun içinden bir şey almak hayır çalmak hiç de kolay olmayacaktı.

Halen daha bağdaş pozisyonunda oturuyordum. Elimi meditasyon haline getirdim ve kalbimi karanlığa gömmeyi denedim ve başaramadım, elbette ilk denemede başarabileceğimi düşünmüyordüm. Sonuçta en dahiler bile en baştan başlardı değil mi?

Birkaç denemeden sonra buzun içindeki o saf gölgeyi çekmeyi azıcık da olsa başarmış ve kalbimi biraz daha karanlığa alıştırmaya çalıştırmıştım. Kalbim karanlığa alıştıkça gölgeyi daha kolay özümseyecektim.

Birden aklıma bir fikir geldi…fikir biraz absürt ve şidderkâr olsada fikrim odadaki bütün ışıkları yok etmekti, böylece odaya sınırsız bir karanlık hakim olacak ve gölgeyi özümsemek daha da kolay hale gelecekti. Hemen ayağa kalktım ve Beaming’i çağırdım. Sonrasında ise odaya ışık sağlayan her şeyi yok ettim başladım.

Hissedebiliyordum, gölgeyi özümseme hızım en az 4 katına çıkmıştı. Hissediyordum, bu başarmanın göğüs kabartan sıcaklığıydı……

~~~~~8 Gün Somra~~~~~

“Hah hah hah…So….sonunda gölge ruhumu şekillendirebildim, halen daha güçsüz bir şekilde fakat kendi ruhumu geliştirdikçe o da benimle birlikte güçlenecek.”

“Fiyuvvv, çok yorucuydu ama sonunda başarabildim. Bu ilk zaferimdi. Peki geriye 6 günüm kaldı, buraya geldiğim saati ve artan süreyi de hesaplarsam neredeyse 6,5 günüm var. Bu 6,5 günde gelişebildiğim kadar gelişeceğim, tabii bu sürede ara vererek gölge tekniğine çalışacağım.”

İhtiyaç kasasından 7 gün süren bir ruh mumu çıkarttım, bu mum hem yüksek bir ışık kaynağı yayıyor hem de ruhu güçlendiriyordu. Gelişimime yardım edebilecek her 1 parça 1 parçadır. Mumu yaktım ve tekrardan meditasyon pozisyonuna geçtim. Gölge ruhu şekillendirdiğim için normal ruhuma zarar vermeyecek bir hap türünü kullanmalıydım. Yani “Gölge Hap’ını”, şanslıydım ki elimde 50 küsür gölge hapı vardı. Hemen bir tanesini ağzıma attım ve kendi ruhumun içine girdim. Bu hapın verdiği ruh baskısı çok rahat hissediliyordu fakat buz hapı kadar bir baskıya sahip de değildi. Bu oldukça hoş ve gülümseticiydi sonuçta bu hap hem gölge ruhumu hemde kendi ruhumu güçlendirecekti.

Ruhumun içindeki baskıya baktım ve göz kırptım. Oldukça hafif ama karamsar, öldürmeye meğilli ve yıkımcı bir yapıya sahip gölge elementini bu kadar güçlendirip baskılayabilecek başka bir hap yoktu bu evrende. İste bu o 12 varlığın gücüydü…

Baskıyı yavaş yavaş özümsemeye başladım, bu olay oldukça iyiydi. Eğer ki bana verilen “Ruh Baskısını Dönüştürme” tekniği olmasaydı şu anda meridyenlerim patlamış ve yok olmuştum. Sonuçta bu tür hapları sadece 2 tür insan kullanabilirdi: “muhteşem gelişim damarlarına sahip olanlar” ve ” doğuştan güçlü insanlar”, bense 3.tür oluyordum “tekniği bilen”. Bu süre içinde gölge hapının verdiği ruhsal baskının yani beni geliştirecek şeyin üçte birini özümsemiştim bile, hızlıydı çünkü şu anda hap ve bitki kombosunu yapmıyor, acıyla vücudumu geliştirmiyor ve soğukla cebelleşmiyordum. Bu açıkca işimi kolaylaştıran şeydi. Gölge hapını özümsedikçe içimdeki gücün filizlendiğini hissedebiliyordum, gölge kalbimden vücuduma yayılıyor ve gelişimimi daha yüksek seviyelere çıkartıyordu.

Herşey çok kalay gibi gözükse de vücüdumu bu kadar hızlı güçlendirmek canımı o kadar yakıyordu ki bu his binlerce karıncanın seni ısırması yada binlerce arının aynı anda seni sokmasıyla eş değerdi. Kalan son 6 günü nasıl değerlendireceğim konusunda ise bir şey düşündüm. 4 günü ruhumu geliştirmek için kullanacak kalan 2 günde ise bu dünya hakkında elimde bulunan bütün kitapları bitirecektim yani bu odadakileri.

~~~~~Neredeyse 4 Gün Sonra~~~~~

“Ha? Bu nasıl kural lan? Soylulara alttan bakılmayacak, onlara düzgün davranılacak, onlar ülke ve tarikatlar için çok şey veriyorlar da ne demek? Bana vurursa geri karşılık vermeyecekmiyim yani? Anlamıyorum, bu dünya çok absürt”

Çoktan gelişimimi sonlandırmış ve kitapları okumaya başlamıştım, okuduğum bazı kurallar ve bilgiler ilginç ama bazıları da çok uçuk ve absürttü. Gelişimimde 7.seviyeye kadar gelmiş ve geriye 7 tane gölge hapı bırakmıştım. Gölge Ruhumu tam olarak şekillendirmiş ve yükseltmiştim. Gölge ruhum şu anda 5.seviyenin başlarındaydı, fakat sahip olduğu bu saflıkla beraber en azından 7.seviye bir ruh ile savaşabilirdi, tabii bu sırada 3 tane gölge tekniğini çalışmış, vücuduma alıştırmış ama tekniğe dökmemiştim ama bu tabii bir sorun değildi.

Bütün bunları yaptıktan sonra kitapları silip süpürmeye başlamıştım, 7 saat kadar sürede 100 küsür kitabı bitirmiştim ve işin güzel yanı ise görsel hafızam yüzünden bütün kitapları en ince ayrıntısına kadar hatırlayabiliyor olmamdı. Bu gerçekten önemli bir iş olarak sayılabilirdi. Normal kuralları ve görgü kurallarını kitaplardan öğrenmeye hızlıca devam etmeyi planlıyordum ve tabii herşeyi silip süpürmeyi de.

~~~~~2 Gün Sonra~~~~~

Olduğum odanın kapısı yavaşça açıldı ve bir anda hislerim dışarı boşaldı, evdeki her gölgeyi hissedebiliyor ve adeta kontrol edebiliyordum. Bu hisler sayesinde Luun’u ve babasını hissetmiş ve onlara doğru yürümeye başlamıştım. Adımlarım sessiz ve yavaştı, gölge elementi gerçekten işe yarıyordu. Çok sürmeden aile salonuna gelmiştim, beni gören Luun hemen ayaklandı ve selam verdi aynı sekilde babasıda selam vermeyi ihmal etmedi.

“Hoşgeldin Liss-abi.” Lunn açıkça beni gördüğüne mutlu olmuştu.

“Hoşbuldum, sonunda biraz ışık görebildim. 10 küsür gün boyunca gelisim yapıp karanlıkta kitap okumaktan gözlerim ağrıdı.”

“Ne kitabı?”

“Temel bilgiler hakkında pek de önemli bir şey değil.”

“Anlıyorum.”

Luun ile konuşurken babasının bana attığı merak dolu bakışı gördüm ve Luun’a:

“Luun rica etsem babanla beni birkaç dakika yanlız bırakabilir misin?” Diye sordum. O ise “Tabii.” diye cevaplamış ve çoktan odadan ayrılmıştı.

Kong-lun’un bana yönelteceği soruyu zaten biliyordum fakat soramadan edemedim.

“Peki. Bana ne sormak istiyorsun Kong-lun?”

“Düşündüğüm gibi Lissandra-lun. Çok zekisiniz.”

‘Ne zekisi be adam, herkes soracağın şeyi tahmin edebilir. En aptalı bile!’

“Ah, efendim çok mütevazisiniz.”

“Haha, zaten soru sormak istediğimi anlamışsın. O zaman ne sormak istediğimi de biliyorsun değil mi?”

“Bilmem belki biliyorumdur?” (YN: :d)

“Haahhh. Peki o zaman Lissandra-lun. Bu iki haftalık sürede gelişimini 0’dan kaça çıkarttın?”

 

——-‐——-

YN: Okuyan herkese teşekkür ederim, okumaya devam etmenizi tavsiye ederim olaylar daha yeni başlıyor :d.


Serinin bölüm listesi sayfasına gitmek için tıklayınız.