Cennetin Soğuk Sesi – Bölüm 4 – Sıkı Çalışma (2)
“Liss abi buradan.”
“Anladım, sakin ol.”
Luun ve 2 kız kardeşi ile Cristina’nın odasına doğru yola çıktık. Bu büyük evde dolaşmak bile bana çok iyi geliyordu, açık saçık ve ferah’tı.
Neler olduğunu tam olarak düşünemiyordum, buraya gelmemin daha 1.günü olmasına karşın çok fazla şey yaşadım ve daha neler yaşayacağımı düşleyemiyordum bile. Ya tarikata giriş sınavında birileriyle yada birşeyle dövüşmemiz…hayır savaşmamız gerekirse? Ben ne yapacaktım? Butün bunlar garip sorulardı fakat artık biliyordum 2 hafta boyunca bir şey yemeden ve içmeden bir odada kalıp sadece gelişim yapacaktım. 15 yaşındaydım, yani bu dünyada gelişimim geride kalmış türdendi fakat sadece 2 haftada gelişimimi Giriş Kademe 9. Bölüm’e kadar getirmeyi planlıyordum, bu dahilerin gelebileceği bir noktaydı böylece her şey benim için daha kolay olabilirdi. Düşmüş Yaprak Tarikatına daha rahat girebilir ve üst kademelerine kadar çıkabilirdim. Bu benim için oldukça iyi olurdu.
Aniden aklıma bir şey geldi:
‘Neden saflaşmış bitkileri kullanmıyorum, zaten elimde 1000’lercesi var. Giriş kademeyi 3 bilemedin 4 günde geçebilirim! Hemde ruh kapasitem normalden 4-5 kat fazla olarak.’
“Hm hm…”
Üç kız bir anda bana odaklandı, uzunlama biçimindeki koridorun ortasında resmen durmuştuk.
“Liss abi? Bir şey mi oldu?”
“Yok, hayır. Sadece bir şey düşünüyordum.”
“Neymiş o düşüncen?”
“Ahhaha, her zamanki gibi sorguluyorsun. Açıkcası gelişimimi vücuduma zarar vermeden nasıl üst seviyelere yükseltebileceğimi düşünüyordum ‘hayır yapmıyordum’ fakat ihtimaller oldukça yüksek çıktı, herhangi bir yan etki olmadan atılım yapabilirim.”
“Yan etki?”
“Doğru sizin bu tür konularda bilginiz biraz kısıtlı, şöyle düşün. Bir atılım yapacaksın ama elinde yeterli bitki yok ve atılım yapamıyorsun, sana böyle derler değil mi?” (YN: Atılım bitkileri gerçekten ucuz şeyler)
Üçü de kafasını evet anlamında salladı, bense:
“İşte aslında yapabilirsin.” Sorgulanır bakışlar altındayken, “Bitki kullanmadan kademe atlayabilirsin, sadece sabır ile gelişimine devam etmen gerek. Böylece sen bir sonraki kademeyi zorlamayacaksın, aksine kademedeki ruhun seni zorlayacak ve kademe atlayacaksın. Hem de vücuduna zarar vermeden. İlginç, değil mi?”
YN: NASI YALAN SÖYLİ AMA JFJSJR
“E..evet hem de çok.”
“Elimde 1000’lerce saflaşmış bitki var. Bu yüzden benim için kademe atlamak çok kolay olacak.”
“Ne?!”
“Halen şaşırıyor musun? Bugün sadece kaç bitki gösterdim? Bu daha fazlasının olmayacağı anlamına gelmiyor değil mi hahahaha!!!”
YN: Kraliyet bu dünyada fazla önemli, o yüzden bu şekilde cümleler fazlasıyla olacak.
“S..sanırım haklısın.”
“Tabii haklıyım, haha. Ayrıca bu bitkileri kullanarak Giriş Kademesi’ni hiç zorlanmadan 2 haftada hatta belki de 3-4 günde geçebilirim, ayrıca saflaşmış bitkiler sayesinde ruhum çok ama çok geniş bir pınara sahip olacak(ruh kapesitesi demek istiyorum) Tabii kendimi zorlamak istemiyorum bu yüzden bu kadar beceriksiz damarlar ile 9.bölüme kadar zorlamayı düşünüyorum bu maximum sayı sanırım, en azından benim için.”
“Bu, inanılmaz Lissandra-lun!”
“Evet Kriss haklı efendim. Bu inanılmaz.”
“O zaman izninizle ben odaya gidiyorum.”
“Yolu biliyor musunuz?”
“Evet, buz aurası kolaylıkla hissediliyor.”
“Ah…O zaman iyi şanslar Liss-abi.”
“Tabii, haha.” dedim ve hızlı adımlar ile odaya ilerledim, sadece bir kaç saniye içerisinde odaya varmıştım. Odanın kapısını açtım ve hayretler içinde baka kaldım. Dev bir buz aurası, adeta beni kucaklıyordu. Sanki ölümüne kan kaybediyor gibiydim, vücudum donuyor ve yok oluyordu. Çok hoşuma gitmişti, o kadar iyi hissediyordum ki hemen gelişimime başlamak istedim, yapmak istediğim şey ise Simya Haplarını kullanarak istediğim elementte ustalaşmaktı, fakat bir riski elbette vardı. Bir insan 2 taneden fazla elementi kullanırsa onun vücuduna uygulanan ruhsal baskı artar (yüksek kademeler için geçerli değil) ama ben biraz farklıyım, ruhsal baskıyı özümseyecek bir teknik biliyorum ama bu da biraz tehlikeli, bu yüzden iksir kullanmam gerekir tabii su anda 2 elementte ustalaşacak değilim. Eğer ruhsal baskıyı fazla özümsersem…korkarım ki gelişim damarlarım patlayabilir ve bunun sonucunda benim kaderim direkt bir ölüm ile kapanır. Bu ruh baskısını güvenli bir şekilde özümsemek için gelişim yolunda biraz yol kat etmem gerekiyor. Gelişim damarlarına verilen zararı iksirlerin bile düzeltemeyeceğini düşününce….biraz korkuyorum. Sonuçta 12 şahıs bana çok düşük seviye damarlar vermişti. Elime yeterli eşya verdiklerini ve bu şekilde damarlarımı güçlendirebileceğim söylemişlerdi, tabii…zamanı gelince..
Bu ölüm korkusundan dolayı düşüncelere daldım: ‘Simya Haplarını özenli ve yavaş kullanmalıyım. Bir Buz hapını ağzıma attıktan sonra hemen artından Ateş Safhası bitkisini yemem gerek yoksa ruhsal baskı çok fazla olur. Bu 2 haftada Buz Ruhu Element’imi şekillendirip Giriş Kademenin 4. Bölümüne getirmem gerek. Yoksa kendimi güvende hissetmeyeceğim, ne şanslıyım ki Buz Element’i eğitimini yapmak için en uygun alanlardan birindeyim. Elbette buzul kıtaları kadar soğuk değil fakat, iş görebilecek bir yer.’
Hemen gelişim pozisyonunda yere oturdum(bağdaş). Sonrasında ihtiyaç kasamdan 100’er Buz Hapı ve Ateş Safhası Bitkisi aldım ve yere koydum. 100’ünü tüketmem mümkün müydü bilmiyorum ama yine de denemek zorundayım. Bir an önce güçlenmeye başlamalıyım, belki de Düşen Yaprak Tarikatı’ndan sonra orduya katılırım. Sonuçta ordu benim için en iyi savaş tecrübelerinin bulunduğu yer olacaktır. Sanırım herkes için öyle, ama bu kadar uzak bir geleceği düşünmemem gerekiyor.
“İhtiyaç Kasaları!” kasaları andığım anda bir küp önümde belirdi, bende küpü kontrol etmeye başladım. Fakat eşyalara bakmadan önce bir şeyi fark ettim, küpün içindeki çoğu yer zihnimi zorluyor ve beni geri gönderiyordu belirli şelyer istiyordu. Belirli paralar, teknikler, gelişim seviyesi, eşyalar ve diğerleri. Bu sanırım bir güç testiydi.
Bir Beyaz Anka Ruh Kılıcı, Bir Kara Anka Ruh Mızrağı ve bazı simya tarifleri, sanırım yarım bir simyager olma yolunda gidebilirdim. Bunlar bana yardımcı olacak temel eşyalar, ruh kılıcı ve ruh mızrağı, adı üstünte ruhun derinliklerinde ve sen istemedikçe dışarı çıkmayan, Lord’unu kan sözleşmesi ile tanıyan silahlar. Ama beni asıl merakta bırakan bunlar değildi, 12 şahıs onların bile erişemediği, bizzat, tam anlamıyla Baş Tanrının emri altındaki varlıklar tarafından(12 şahıs onların 1 altı) oluşturulmuş gelişim tekniklerinin bulunduğunu söylemişlerdi. ‘Eğer bunlardan birini bulup biraz ustalaşırsam nasıl güçlenirdim acaba’ diye düşünüyordum. Bu tamamı ile merak konusuydu.
Çok fazla sürmeden aklımdaki düşüncelerden çıktım ve tekrardan yere oturdum(*bağdaş). Ruhumu sakinleştirdim ve soğuk aura’nın vücüduma girmesine izin verdim, böylece hem ruhsal hem de elementsel olarak gelişim yapacaktım. Ağızıma Buz Hapını koyduktan sonra olacakları, yani ruhumun gelişime açılmasını bekledim. Pek bir süre geçmeden ruhum donmaya başladı, gerçek anlamda donmaya başladı. Bu buz baskısı altında birazcık dayanmam gerekiyordu yoksa hapın hiç bir anlamı kalmazdı, fakat ben ne kadar dayanırsam baskı o kadar artıyordu. Ruhum o kadar hızlı donuyordu ki kalp atışlarımın yavaşladığını duyabiliyor, hissedebiliyor ve görebiliyordum. Bu olayın üstüne hemen Ateş Safhası Bitkisi’ni çiğnemeye başladım ve ardından yuttum, içimdeki buzun enerjiye dönüştüğünü hissedebiliyordum. Kısacası ruh pınarım çok ama çok hızlı büyüyordu. 0.Bölüm 169.Parça, 0.Bölüm 170.Parça, 0.Bölüm 171.Parça…… En sonunda ilk hap ve bitki gitmişti ve bende rahatlamak için ruhsal silahları donatmaya karar verdim, bağdaş pozisyonunu bozdum ve hemen bağırdım:
“İhtiyaç Kasası 2!” Ben bağırdıktan sonra önümde her zamanki gibi bir kasa geldi. Düşüncemi o kasaya yönlendirdim ve içinden 2 tane eşyayı aldım: “Beyaz Anka Ruh Kılıcı ve Kara Anka Ruh Mızrağı.”
Hemen kılıç ile mızrağı yere koydum ve yerdeki buzu kullanarak elimi kesmeye çalıştım, yapmak istediğim şey 2 silahın üzerine de kanımı damlatıp kendimi lordları olarak göstermekti, elimi kesmek abartılı şekilde acı verici olmasına rağmen dayanmaya çalışıyordum. Yaklaşık 2 dakika sonra ancak parmağımı kesmiş bulunmaktaydım. Hemen parmağımı mızrağın ve kılıcın üzerine getirdim, parmağımdan düşen iki damla kan kılıç ile mızrağın parlamasına neden oldu ve aklıma onlara isim koymak geldi(nereden geldi acep fkdkd). Düşündüm ve karar verdim:
‘Beyaz Anka Ruh Kılıcı senin adın bundan sonra Beaming!’ Kılıç şiddetle titremeye başladı, o kadar şiddetli titriyordu ki yerdeki buzlar çatlamaya başladı ki bu onun ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu. Hemen ardından mızrağa sıra geldi. Mızrağın adına pek düşünmedim çünkü biri beyaz anka, diğeri ise kara anka’ydı. Yeniden aklımdan ‘Kara Anka Ruh Mızrağı senin adın da bundan sonra Aphotic!’ ardından aynı şekilde mızrak da titreyip zemini çatlatmaya başladı ve bir süreden sonra durdu.
“Sanırım bu sözleşmenin tamamlandığını gösteriyor değil mi? Peki o zaman Beaming! Aphotic! Geri dönün!!”
Herşey düşündüğüm gibi olmuştu, kılıç ve mızrak onlara emir verdiğim gibi ruhuma geri dönmuşlerdi…
~~~~~Yaklaşık 10 Dakika Sonra~~~~~
Uzanırken bir anda ruhum titremeye başladı, hemen bağdaş pozisyonu kurarak neyin sorun çıkardığına bakmak istedim. Büyük ihtimal Beaming ile Aphotic ayrışmaya girmiştir diye düşündüm fakat olan şey beni hayrete düşürmüştü: “Birinci bölüme geçiyorum lan!”
Hemen ruhumu stabilize etmeye başladım ve ruh pınarının ortasındaki kapıyı açtım. Bir anda bütün ruh pınarı kapıdan geçen enerji ile genişledi ve başına kadar doldu. Sonrasında ise ruh pınarı ikiye bölündü ve kapı kapandı.
Nefes nefese kaldım, adeta yok oluştan sağ çıkmıştım, hemen kendi kendime söylendim:
“Sonunda…birinci bölüm.”
~~~~~~~~~~
Okuyan herkese teşekkürler ❤❤
******************************************************