Karanlık… Karanlık… Karanlık…
-Tek hissettiğim tenimi kesen bir rüzgar ve karanlık. Burası neresi ve buradan nasıl kurtulabilirim.
-Tak… Tak…
Birinin yürüdüğünü hisseden All-kun ona seslenmeyi denedi. Ama ona seslenmesine gerek yoktu. Çünkü o kişi de All-kun’u görmeye geliyordu.
Metal bir demir kapı gıcırdayarak açıldı. O an All-kun yerin altinda tabut gibi bir mahzene kapatıldığını anladı. Karşısında uzun boylu siyah uzun saçlı narin genç bir kadın vardı.
-Neresi burası? Neden beni burada tutuyorsunuz.
+Ahh! Sen de herkes gibi sıkıcı bir insansın anlaşıldı.
Kadın aslında yanılıyordu. All-kun hiç de sıradan biri değildi.
Kadın konuşmaya devam etti.
+Benim adım Elisa bura da çalışan bir doktorum. Sen de benim sıkıcı deneğimsin. Burası da insanlara özel güçler aşılamaya çalışan doğaüstü güçleri araştırma laboratuvarı.
-Neden beni seçtiniz? Bırakın beni gitmem gereken bir yer var. Bırakın !!!
+Buraya girdikten sonra asla çıkamazsın. Ahahahaha ! Bu arada çok konuştuğun için ağzını bantlamalıyız.
Elisa eline geçirdiği ilk koli bandıyla All-kun’un ağzını bantladı. Sonra onu deneyleri rahat yapabilmek adına sedyeye bağladı.
+Her şey tamam. Şimdi sana ne gibi işkenceler yapsak sıkıcı denek.
Elisa ilk defa bir deneği inceledi sıradan bir insan gibiydi kahverengi açık gözleri vardı, sağ kaşının üstünde de bir pirsing.
+Buraya biz senin gibi serserileri alırız. Özellikle de tek yaşayan serserileri…
All-kun ne kadar debelense de sedyedeki bağlardan kurtulamıyordu.
İçinde bir gram korku yoktu. Sadece karşısında lanet kadından kurtulup eve gitmek istiyordu. All-kun’un debelendiğini fark eden Elisa:
+Sakin ol. Sadece alnından, ense kökünden ve kulaklarının arkasından birer tane iğne yapacağım. Sonra seni odana göndereceğim.
+Ama hangi gücü sana versem bilemedim. Ya da biliyorum elimde tam sana uygun bir güç var.
Elisa gülümser.
+İnsanların akıllarından geçeni duyabilen, aynı zamanda görünmez olabilen ve vücudu çelik gibi bir mutant olmak istemez misin?
All-kun mırıldanır.
+Tabii ki istersin o zaman sana Ferculus yapmamız lazım.
Elisa sedyeye doğru yaklaştı.
+Tak.. Tak… Tak…
3 gün sonra…
Burnuna gelen hafif tatlı bir kokuyla Al-kun kendine gelir.
– Ha? Burası da ne böyle lanet olsun. Her şey rüya, evet evet her şey rüya.
Al-kun gözlerini açtığında kocaman büyük bir odanın ortasındaki kaz tüyü yastık ve yorganlarla bezeli bir yatakta bulur kendini. Burnuna gelen hafif tatlı kokunun yeni pişmiş bir ekmek kokusu olduğunu fark eder. O sırada karnı guruldar.
– Önce yiyecek bir şeyler bulmalıyım.
Diyerek odadan dışarı çıkar. Ama ev o kadar büyüktür ki nereye gideceğini bilemez ve merdivenlerden aşağı inmeye başlar. Ve sonunda mutfağı bulan Al-kun mutfak kapısından içeri adımını atmasıyla beraber bir sürprizle karşılaşır.
– Günaydın Alberto-sama !
5 tane Japon kadın hizmetçi Al-kun’un karşısında durup onun gözlerine bakmaktadır.
Al-kun rüya gördüğünden artık iyice emindir. Çünkü en son sedye de Elisa denen sürtük doktorun deneylerine maruz kalıyordu ve o kadının kendisini böyle bir yere getirmeyeceğinden adım gibi emindi.
– Neyse ben çok açım bana kahvaltı hazırlayabilir misiniz?
Bunu duyan hizmetçiler hemen mükellef bir kahvaltı hazırladı. Açlıktan ölmek üzere olan Al-kun tam krepini kesecekken eli kesilir.
– Lanet olsun. Ah biraz daha dikkatli olmalıyım. Dur bir dakika ama elim kanamadı acımadı da ama bıçak elime değdi gördüm kesmesi lazım nasıl olur.
Al-kun rüyada da olsa kanaması lazım değil mi, ya da Elisa denen o kadın söylediklerinde ciddi miydi? Diye düşünmeye başladı. Ve sonunda tüm cesaretini toplayıp bıçağı eline sağladı.
Ve Al-kun gördükleri karşısında şok olur eline sapladığı bıçak kırılmıştır. İyice şok olan Al-kun hemen Elisa’yı bulması gerektiğini düşünür. Ama nasıl bulacağını bilemez. Hizmetçilere dönüp:
– Beni buraya kim getirdi?
+ Sizi buraya Katty-sama getirdi.
– Katty de kim?
+Katty-sama Elisa-sama’nın kız kardeşi.
– Tamam. Elisa denen o kadını nerde bulabilirim?
+ Artık Elisa-samayla görüşemezsiniz. Katty-sama görüşmenizi yasakladı.
-Lanet olsun neler dönüyor burada. Peki tamam Katty denen sürtüğü nerede bulabilirim?
+ Kahvaltınızı bitirdikten sonra Katty-sama sizi odasına kabul edecek ama lütfen önce kahvaltınızı bitirin.
– Lanet olsun.
Diyerek Al-kun mutfak masasına döndü.
Kahvaltıdan sonra hizmetçiler, Al-kun’u kocaman bir kapının önüne bıraktı. Al-kun hemen o kapıyı açtı ama karşısında gördüklerine inanamadı. Dalgalı sarı saçları boncuk boncuk bakan mavi gözleri olan şirin mi şirin 5 yaşlarında bir kız çocuğu.
– Hoş geldin Al-kun.
+Ha? Hoş bulduk merhaba a-adın ne senin? Annen ya da baban yok mu?
– Aa. Ablamın dediği kadar sıkıcı ve salaksın Al-kun. Ben Katty.
+Ama nasıl olur sen en fazla 5 yaşında falansın. Lanet olsun burada gerçekten neler oluyor.
-Anlaşıldı sana bir örnekle göstermem lazım. Sadece beni izle Al-kun dikkatlice bana bak.
Al-kun gördükleri karşısında dehşete düşmüş. Kafası daha da karışmıştır tüm bunları yapan kişiyi bulup öldürmek istiyordur. Bunları düşünürken Katty’nin sesi Al-kun’u kendine getirir.
– Şimdi bir şeyleri anladın mı Al-kun?
+ S-Sen… Az önce… Ne yaptın?
Birinci Bölüm Sonu …
Not: Hikayeyi mangaya aktarabilecek yetenekli arkadaşlarımız var ise sosyal medyadan bize ulaşabilirler.
Akıcı ve güzel