Merhaba arkadaşlar. Nasılsınız? Bende iyiyim. Bu yazımda da size Fate/Grand Order Archer Sınıfındakilerin Gerçek Hikayelerini anlatacağım.
Benim Fate/Grand Order Archer sınıfı benim favorilerimden biri. Hep ok ve yay gibi silahlara merakım olmuştur ve Fate/Grand Order Archer sınıfı bu tarz silahlar kullanan kahramanlarla dolu. Harika değil mi?
Fate/ Grand Order Archer sınıfını tanıtmaya bu altınlar içindeki psikopattan başlayacağım.
Fate/Grand Order Archer Sınıfındakilerin Gerçek Hikayeleri
Gilgamesh
Gilgamesh Sümer şehir devleti Uruk’un kralı ve efsanevi kahramanıdır. Ölümünden sıra insanlar tarafından tanrısallaştırılmıştır. Gilgamesh ölümsüzlüğü arayan kral olarak da tarihte yer edinmiştir. MÖ 2700 yıllarında yaşadığı ve 126 yıl tahtta kaldığı söylenmektedir. Dağların vahşi adamı Enkidu ile arkadaşlığı ve çeşitli maceraları 19. yy’da Nineveh ve Aşurnasirpa kütüphanelerinde bulunan ve şu anda British Museum’da sergilenen Akad’ca yazılmış on iki kil tablet bulunmaktadır. Kendisi Yunan Heracles ve Romalı Hercules figürlerinin öncüsü olarak görülür. Edebiyat tarihindeki ik kahraman olduğu söylenmektedir.
Atalanta
Atalanta Arcadia Kral’ı Lasus’un kızıdır. Kral Lasus krallığını devralacak bir erkek çocuk istemektedir ve Atalanta’nın kız olduğunu öğrendiğinde onu vahşi hayvanlarla dolu bir ormana terketmiştir. Ağlamalarını duyan bir anne ayı onu bulur ve yavru olduğunu düşünüp kendi yavrularının yanına götürür. Yıllarca onlarla yaşayan Atalanta mükemmel bir avcı haline gelmiştir. Yıllar sonra Atalanta’nın yolu Arcadia’ya düşmüştür. Onun adını ve yeteneklerini duyan Kral Lasus onu tekrardan kızı olarak kabul etmiştir. Atalanta evlenme çağında olduğu için hemen eş adayları aranmaya başlanmıştır. Ama Atalanta’nın evlenmek için bir şartı vardır. Eğer adaylardan herhangi biri onu koşu yarışında yenerse o kişi ile evlenecektir. Atalanta’ya çılgınca aşık olan Hippomenaller yarışı kazabilmek için Aphrodit’ten yardım ister. Aphrodit’te yarışı kazanması için ona üç altın elma verir. Bu elmalar sayesinde Hippomenaller yarışı kazanır ve Atalanta ile evlenme şansını elde eder. Bu yardımları için Hippomenaller Aphrodit’e şükranları sunmayınca Aphrodit oldukça sinirlenir ve ikisi Tanrıça Kibele’nin tapınağının önünden geçerken ikisini de şehvetle doldurur. Birbirlerine karşı koyamayan Atalanta ve Hippomenaller Tanrıça Kibele’nin tapınağında sevişirler. Bunu bir hakaret olarak algılayan Tanrıça Kibele ikisini de aslana dönüştürür. Antik Yunan’daki bir inanışa göre aslanlar asla aslanlarla çiftleşmezler. Bu yüzden halk ikisini farklı yerlere hapsetmiştir. Ömürlerinin geri kalanını birbirlerinin gözü önünde ama kavuşamayarak geçirmek zorunda kalırlar.
Chiron
Orjinalde Centaur olan Chiron Tanrı Chronos ile Peri Philyra’nın oğludur. Philyra oğlunun bir Centaur olduğunu görünce dehşete düşer ve Tanrılar’dan onu bir ıhlamur ağacına dönüştürmeleri için yalvarır. Terkedilen Chiron bir çoban tarafından bulunur ve Tanrı Apollo’ya verilir. Artık o Apollo’nun oğludur. Apollo onun hem babası hemde öğretmeni olmuştur. Apollo sayesinde Chiron bilge bir erkek, müzisyen, öğretmen ve şifacı olur.
Bir gün öğrencisi Hercules ile ava çıktıklarında Hercules’in attığı zehirli oklardan biri bacağına isabet eder. Ne yaparsa yapsın zehiri bir türlü iyileştiremez ve acıdan duramaz hale gelir. Ölmek bile bu acıdan kurtulmak için bir seçenek değildir çünkü Chiron babası yüzünden ölümsüzdür. Aynı zamanlarda Promete Tanrılardan ateşi çalıp insanlara vermiştir ve bu yüzden Zeus tarafından cezalandırılmıştır. Sonsuza kadar bir kayaya zincirlenmiştir ve her gün kargalar gelip iç organlarını yemektedir. Zeus sadece yerine başka bir ölümsüz geçerse özgür olabileceğini söylemiştir ve bunu duyan Chiron bu acıdan kurtulmak için Promete ile yer değiştirir. Bu şekilde ölümsüzlüğünü kaybeder ve acılarından kurtulur.
Ishtar
Ishtar Asur’luların aşk ve cinsellik Tanrıçasıdır. Hava Tanrıçası Anu’nun kızıdır. Ereshkigal’ın kardeşidir. Ishtar intikam için savaşan savaşçı bir Tanrıçadır. Ishtar’ın aşkı şiirlere konu olsada öfkesi yıkıcı fırtınalara benzetilmiştir.
Bir efsanede Ishtar yeraltı dünyasının kraliçesi olan kız kardeşini ziyarete gider. Fakat diğer Tanrı’lar bunu düşmanca bir hareket olarak algılar. Çünkü Ishtar çok hırslı olmasıyla tanınır. Ishtar savaşa gitmeden önce ya da sevgilileriyle buluşmadan önce her zaman güzelce giyinir ve hazırlanır. Kız kardeşi Ishtar’ın gene hazırlandığını duyunca yeraltı dünyasını fethetmeye geldiğini düşünür ve güçlerini kaybetmesi için bir plan yapar.
Ishtar’a Ereshkigal’ın evine gitmek için yedi kapıdan geçmesi gerektiği ve her kapıda kıyafetlerinden birini çıkarması gerektiği söylenir. Ereshkigal’in evine vardığında Ishtar tamamen çıplaktır ve Ereshkigal tarafından ne olduğunu anlamadan öldürülür. Lakin ölümü bütün dünyayı etkiler ve cinsellik hissi ile doğurganlık tamamen yok olur. Bilgelik Tanrısı Ea’nın tavsiyesi üzerine Ishtar yeniden diriltilir ama söylenenlere göre bir kere yeraltı dünyasında yer edinen kişiler oradan geri gelmezmiş.
Tristan
Tristan Kral Arthur’un Yuvarlak Masa Şövalyelerinden biridir. Anavatanı Karadeniz’in kuzeyinde bulunan Sarmaya’dır. Sarmaya Roma ile yaptığı savaşı kaybeder ve zorla bir anlaşma imzalamak zorunda kalır. Anlaşmanın şartlarından biri çocuklar küçük yaşta ailelerinden alınıp 15 yıl boyunca Roma Ordusunda eğitim görecektir. Tristan’da bu çocuklardan biridir. Ok ve Yay kullanımındaki üstün becerileri ile ün salmıştır. Çoğunlukla yalnız başına gizli görevlere çıkar. Hayatı çok fazla sorgulamayan biridir ve görevinin insan öldürmek olduğunu uzun zaman önce kabullenmiştir. Gerek dalga geçer gibi insanlarla konuşması, gerekse insanüstü gibi görünün savaş yetenekleri yüzünden çoğu zaman diğer insanlar tarafından anlaşılmaz. Buna rağmen arkadaşlarına ve kralına çok sadıktır.
Tomoe Gozen
Tomoe Gozen tarihe adını yazdırmış nadir kadın samuraylardan biridir. Japonya’nın en ünlü ve en korkulan savaşçılarından biridir. Federal Dönemde sadece erkeklerin savaşabildiği düşüncesini yıkıp geçen kişidir. Kadın savaşçılar çoğunlukla evlerini yada kasabalarını korurlarken Tomoe Gozen saldırı birliklerinin başında yer almıştır. Takip etme, kılıç ve yay kullanımında eğitim alan Tomoe Gozen ününü Genpai Savaşı ve Awazu Savaşı’nda elde etmiştir. Awazu Savaşı sırasında Uchida Leyoshi ve Hatakeyama Shigetada gibi güçleriyle ün salmış kişileri yenmıştır. Tomoe Gozen’in kılıç ve yay becerisinin bin savaşçıya denk olduğu söylenmektedir.
Tomoe Gozen’in neden Fate/Grand Order Archer sınıfında olduğunu anlayamadım. Bence Saber’a daha uygun.
James Moriarty
James Moriarty Sherlock Holmes (Fate/Grand Order Ruler) romanlarında ortaya çıkmış bir karakterdir. Sherlock Holmes’un düşmanı olan James Moriarty matematik ve astronomi profesörüdür.
James Moriarty varlıklı bir ailenin oğludur. Asteroid Dinamikleri üzerine yazdığı tez o kadar zekice yazılmıştır ki Avrupa’da yazıyı eleştirebilecek kapasitede birinin olmadığı söylenir. Tüm İngiltere’yi kapsayan bir suç örgütünün başında olduğu söylenmektedir. Sherlock Holmes onun için Suçun Napoleon’u tabirini kullanır.
İlk kez Sherlock Holmes’un Son Vaka romanında kendini göstermiştir.
Arjuna
Arjuna Hint Mitolojisinde büyük yere sahiptir. En büyük savaşçılardan biridir ve Hindu destanındaki Mahabharata’nın beş büyük kahramanından biridir. Arjuna korkusuz bir okçudur ve çoğunlukla Yenilmez Vishnu adıyla söz edilirdi. Beş Pandava kardeşin üçüncüsü olan Arjuna Indra ve Kunti’nin oğludur. Arjuna her iki elini de kullanarak ok kullanabilmektedir. Yudhisthira’nın zaferi ile sonuçlanan Mahabharata savaşında önemli bir rol oynamıştır. Ustası Drona’dan savaş sanatları üzerine dersler almıştır. Karna (Fate Apocrypha‘daki kırmızı Lancer) ve Jayadratha’nında içinde olduğu bir çok Kaurava generalini öldürmüştür.
Kendisi Karna (Fate/Apocrypha‘daki kırmızı Lancer) ile kardeştir. Karna annesi Kunti tarafından Indra ile evlenmeden önce terkedilmiştir. Söylenene göre ilk doğana Karna olduğu için Pandava kardeşler arasında en büyük olan odur. Arjun ve kardeşleri Karna’nın kardeşleri olduğunu bilmeden onunla savaşmıştır.
Nikola Tesla
Nikola Tesla Sırp kökenli Amerikalı mucit, makine mühendisi, elektrik mühendisi ve fütüristtir. New York’ta kendi ayakları üzerinde durmaya başlamadan önce Edison Machine Works’de bir süre çalıştı. İnsanların fikirlerini pazarlamaları ve finanse etmeleri için New York’ta laboratuvarlar ve şirketler kurdu.
Patentler alıp geliştirebileceği bir sürü icat yapmaya çalışan Tesla mekanik jeneratörler, elektriksel deşarj tüpleri, ve X ışınları üzerine deneyler yaptı. Ayrıca ilk kablosuz kumanda edilen teknelerden birini yaptı. Mucit olarak tanınan Tesla aynı zamanda laboratuvarlarına ünlüleri ve varlıklı insanları çağırıp onlara yaptığı şovmenliklerle de tanınıyordu. Kablosuz iletişim üzerine açıklamalar yapan Tesla fikirlerini kıtalararası kablosuz iletişim ve güç ileticisi olan henüz bitmemiş Wardenclyffe Kulesi projesinde pratik kullanıma sunmaya çalıştıysada bunu tamamlayamadan bütün parasını tüketti. Parasız kalan Tesla bir süre otellerde yaşadı.
Euryale
Euryale üç Gorgon kızkardeşten biridir. Aslında Gorgon kardeşler olarak görülen Medusa, Stheno ve Euryale kardeş değillerdir. Ama yaşayan tek Gorgon’lar onlar olduğu için Zeus tarafından kardeş ilan edilmişlerdir. Euryale aynı zamanda Tanrıça Gaia’nında kardeşidir.
Medusa öldükten sonra Zeus annesinin isteğini geri çeviremez ve Euryale’ye insan olma şansı verir. Ama bunun için kardeşi Stheno’yu öldürmesi gerekmektedir. Euryale teklifi kabul edip Stheno’yu öldürmeye kalkışır. Efsanenin üç farklı sonu vardır.
- Euryale kardeşini öldürüp insan olmuştur lakin Stheno’nun ruhu onu rahat bırakmaz ve ona hayatı zindan eder.
- Euryale insan olur ve hayatının geri kalanını o şekilde geçirir.
- Euryale Stheno’yu öldürmeye çalışır ama aslında öldürmeye çalıştığı Stheno kılığına girmiş Zeus’tur ve ne olduğunu anlamadan Zeus’un elindeki hançer kalbine saplanıp onu öldürmüştür.
Sei Shonagon
Sei Shonagon ünlü bir Japon yazar ve şairdir. Gerçek adı Sei Shonagon değildir ve kimse tarafından bilinmemektedir. Bilim adamı ve tanınmış bir şair olan Kiyohara no Motosuke’nin kızıdır. 16 yaşında hükümet yetkilisi olarak çalışan Tachibana no Norimutsu ile evlenmiştir. Bu evlilikte bir oğlu olmuştur. 27 yaşında İmparatoriçe Teishi’ye hizmet etmeye başladığı zamanlarda boşanmış olduğuna dair söylentiler vardır. Daha sonrasında Fujiwara no Muneyo ile evlenmiştir ve bu evlilikten bir kızı olmuştur.
Sei Shonagan İmparator’un ikinci eşi Shoshi’nin hizmetçisi Genji masalı yazarı Murasaki Shikibu ile olan rekabeti ile de bilinir.
Bazı kanıtlar Sei Shonagon’un Budist bir Rahibe olduğunu söylemektedir.
William Tell
William Tell için İsviçre’yi Avusturya boyunduruğundan kurtarmaya yardım ettiği söylenir. İsviçre’de bir bölgeyi yöneten Gessler düzlük şapkasını Altdrof meydanında bir direğe astırır ve önünden geçen herkesin şarkanın önünde selam vermesini söyler. William Tell ise selam vermediği için tutuklanır. Okçuluk yetenekleriyle ün salmış olan William Tell’in ünü Gessler’e kadar gelmiştir. Bu yüzden William’a bir şans verir. Eğer oğlunun başının üzerindeki elmayı vuramazsa ikisini birden idam edecektir. Elmayı vurmakla kalmayıp ortadan ikiye bölen William’ın eline iki ok aldığı Gessler’in gözünden kaçmaz. Ona bunun nedenini sorduğunda William eğer ıskalasaydı ve oğlunu öldürseydi ikinci ok ile Gessler’i öldüreceğini söyler. Bunun üzerine hapsedilir. Bir gemi ile ülkeden gönderilirken çıkan fırtınadan istifade eder ve kaçmayı başarır. Memleketine geri döner ve Gessler’in aynen dediği gibi okla öldürür. Bu hareketi ile İsviçre’lilerin Avusturya’lılara karşı ayaklanmada fitili ateşlediğine inanılır.
Calamity Jane
Calamity Jane gerçek adıyla Martha Jane Cannary 1852 yılında Princeton’da doğmuştur. Çocukluğundan beri ata binmeye ve silah kullanmaya meraklı olan Jane henüz 13 yaşındayken erkeklerle dolu bir vagonda başına bela açmadan Virginia’ya yaptığı yolculuktan sonra büyük bir saygınlık kazanmıştır. İlerleyen zamanlarda para için vücudunu satmak zorunda kalmıştır. 1870’de Fort Russel’da Kızıldereliler’e karşı yapılan savaşta erkek kılığına girdi ve bir sürü insan öldürmüştür. Bu savaştan sonra insanlar ona Yedi Bela Jane demeye başladılar. 1876’ya kadar orduda kaldı. Ordudan ayrıldıktan sonra bir sürü erkekle birlikte olsada resmi olarak Teksaslı Mr. Clinton Burke ile evlendi. Bu evlilikten bir oğlu olsada bebekken öldü. Ardından bir kızı olan Jane ailesiyle birlikte pek çok eyaleti turladı. Kocasından boşandıktan sonra küçük kızını da bir manastıra bıraktı. Ardından bir süre müze şovlarında boy gösterdi. 1879’da kendi otobiyografisini yayınladı ve hayatının geri kalanını Güney Dakota’daki Calloway Hotel’de beş parasız bir alkolik olarak devam etti.
Billy The Kid
Billy The Kid gerçek adıyla Henry McCarty Lincoln Bölge Savaşında bir çok kişiyi öldürmüş bir kanun kaçağıdır. Lincoln Bölge Savaşına kendi çetesiyle katılmıştır. BAzı maden işçileri onu Henry McCarty adıyla tanırken çetesindekiler onu Richard ‘Dick’ Brewer olarak tanımaktadırlar. Savaş sonrasında kurduğu yeni çetesinde ise Jose Chavez adını kullandığı söylenir. Bu isimle Kaliforniya’da yaşamaya başlamıştır. Billy The Kid’in New Mexico’dan çıkışı yasaklanmıştı ve Şerif Patt Garret tarafından Fort Sumner şehrinde yakalandı. Şerif tarafından öldürülen Bill için silahsız olduğu ve karanlıkta öldürüldüğü söylenmektedir. Kimsenin tanımadığı birinin Billy The Kid’in mezar taşına Arkadaşlar yazdığı söylenmektedir. Billy The Kid 21 yaşında ölmüştür ve o yıl 21 kişiyi öldürmüştür.
Paris
Çanakkale il sınırlarında yer alan antik Troya Kral’ı Priamos ile Hekabe’nin oğludur. Diğer adı ise Aleksandros’tur. Hekabe Paris doğmadan önce bir rüya görür. Hekabe bir alevtopu doğurduğunu görür ve bu alev topu bütün şehri yakar. Kahin bu rüyanın iyiye işaret olmadığını söyler. Bu yüzden Priamos ve Hekabe Paris doğduğu gibi onu İda Dağı’na bırakırlar. Bir çoban tarafından bulunan ve yetiştirilen Paris hayatına basit bir çoban olarak devam eder.
Tanrılar Peleus ve Thetis’in düğünü sırasında bir anlaşmazlığa düşerler ve hakemlik yapması için Paris’i seçerler. Nifak Tanrı’sı Eris’in hediye ettiği ‘En Güzeline’ yazan elma yüzünden hepsi tartışmaktadırlar. Athena altın elma için Paris’e çok büyük bir bilgelik ve savaşlarda yenilmezliği vaat ederken Hera tüm Asya kıtasını vermeyi teklif eder. Aphrodit ise Akha Kralı Meneleos’un destanlara konu olmuş güzellikteki karısı Helen’i vaat eder. Elmayı Aphrodit’e veren Paris onun yardımıyla bir davet sırasında Helen’i kaçırır. Troya savaşının başlamasına neden olan Paris Athena ve HEra’yı da kendine düşman etmiştir. 10 yıl süren savaşın başlamasından sonra Truva Atı yöntemiyle Yunanlıların kaleyi ele geçirir. Bu basken sırasında Paris Yunan Savaşçı Achillus’u (Fate Apocrypha serisindeki kırmızı Rider) topuzundan vurarak öldürür. Lakin Paris Heracles’in oku tarafından vurularak öldürülür. Çünkü okun ucunda zehirli olduğu söylenen Hera’nın kanı vardır.
Napoleone
Napoleone Bonaparte Fransız Asker ve Politikacıdır. Birinci Napoleon olarak 1804 – 1814 yılları arasında Fransız İmparator’u olmuştur. 1769’da Korsika adasının Ajaccio kentinde dünyaya geldi. Sekiz çocuklu bir ailenin ikinci çocuğudur. Babası Korsika Fransız’ların yönetimine geçince sarayda hizmet etmeye başlamıştır ve bu sayede Bonaparte ailesi soylu ilan edilmiştir. Babasının bağlantıları sayesinde abisi ile birlikte Fransa’ya gidip burslu bir şekilde okuma hakkı kazandı.
Brienne’deki askeri okula giren Napoleon matematikteki başarısı sayesinde Parisien Ecole Royale Militaire adlı askeri akademiye kabul edilmiştir. Matematik ve geometrideki yeteneğini iyi değerlendirmek için Topçuluk sınıfını tercih etti. Babasının ölümü üzerine geliri azalan Napoleon iki yıllık okulu bir yılda bitirmiştir.
1804 yılında Kralcıların komplolarını bahane eden Napoleone kendini imparator ilan etti. Tribunat Meclisinde yapılan oylama üzerine Napoleone resmi olarak imparator oldu. Napoleone imparatorluk tacını Notre Dame Katedrali’nde giymiştir. Tacı Papa’nın giydirmesi planlanmış olmasına rağmen Napoleone bunu reddetmiştir. Çünkü Papa’nın önünde eğilmek ona göre otoritenin Tanrı’dan geldiğini kabul etmektir. Bu yüzden tacı önce kendi ardından eşi Josephine’ye takmıştır. Tacı kendi takmış olsa bile törende Papa’nın bulunmasını sağlamıştır.
Napoleone Büyük Chalemagne krallığından esinlenip yeni bir Fransa İmparatorluğu kurdu. Bu yüzden halktan büyük tepki topladı. Ailesi onunla irtibatı kesti. Beethoven bestelerinde onun adını sonsuza kadar sildi. Bir çok devlet adamı, diplomat, asker ve bürokrat onunla bağlantılarını kesti.
Orion
Poseidon’un oğlu olan Orion deniz üzerinde yürüme yeteceğine sahip güçlü bir dev avcısıdır. Orion’un karısı kocasının babasından miras aldığı suyun üzerinde yürüme yeteneğinden sürekli böbürlendiği için Hera tarafından Tartaros’a atılmıştır. Bunun üzerine Orion yaşadığı yeri terkedip Sakız adasına yerleşir. Orion Sakız Adası’nda Oinopion’un kızı Merope’ye tecavüz ettiği ya da tecavüz etmeye kalkıştığı için uyurken geçici olarak kör edilmiştir. Kör kaldıktan sonra Hephaistos’un demirci ocağına giden Orion Kedalion adlı küçük bir çocuğu omzuna oturtmuş ve kendisini doğan güneşe doğru götürmesini istemiştir. Bu sayede tekrardan görebilmeye başlamıştır.
İntikam için Oinopion’u aramış olsada Hephaistos’un yeraltı sığınağına saklanan adamı bulamamıştır. Daha sonra Aurora adlı bir kadınla gittiği Delos’ta Hyperborea’lı bakire Opis’e ya da Tanrıça Artemis’e tecavüz etmeye kalktığı için Tanrıça tarafından gönderilen zehirli bir akrep tarafından sokularak öldü. Ardından Orion ve onu sokan akrep birer takım yıldızına dönüştürüldü.
Başka bir efsaneye göre Orion’a aşık olan Artemis kıskandığı için akrebi göndermiş ve onu öldürtmüştür.
Arash
İran’lılar ve Turan’lılar arasında yapılan savaşta Turan generali Afrasiad Manucherh’in güçlerini kuşattı ve iki taraf barış yapmayı kabul etti. İki tarafta yay atışı ile yerleşim yeri seçmeye karar verdiler. Yayın atıldığı yerden düştüğü yere kadar olan bütün topraklar İran’a iade edilecektir. Geri kalanı da Turan’lılara verilecektir. Bir melek Manuchehr’e özel bir yay ve ok yaptırmasını söyler. Okçu olarak da Arash’ı seçmesini söyler. Arash şafak vakti kararlaştırıldığı gibi özel yapılmış oku atar ve ok inmeden uzunca bir yol kateder. Bu sayede İran ve Aniranya’lılar arasındaki sınırlar belirlenmiş olur.
Robin Hood
Robin Hood 12.yy’da İngiliz halk hikayelerinde ortaya çıkmış bir hayduttur. Robin Hood’un en eski hikayelerinde aslında kendisi bir çiftçidir. Daha sonraki hikayelerinde ise soylu biri olarak yer almaktadır. Bazı hikayelerde Haçlı Savaşlarına bile katılmıştır ve savaştan döndükten sonra şerif ona ait olan topraklara el koymuştur. Şerifin despot, görevini kötüye kullanan ve yüksek vergileri ile fakirlere eziyet eden biri olduğunu gördükten sonra onun düşmanı olmuştur. Şeriften çaldığı paraları fakir köylülere iade etmektedir.
Robin Hood’un gerçek bir hırsızdan mı esinlenildiği hala bilinmemektedir.
Oda Nobunaga
Oda Nobunaga (gerçek adı Kichihoshi ardından Saburo) Ashikaga Shogun’luğunu devirmiş ve Japon eyaletlerinin yarısını kendi yönetimi altına geçirmiş Japon bir savaşçıdır. Bu sayede feodal savaşları sona erdirmiştir.
Ünlü Fujiwara ailesine mensup olan Oda Nobunaga 1549’da babasının mülklerinin hepsini devraldı. O zamanlar Ashikaga Shogunluğu eski otoritesini sağlayamaz duruma gelmiştir ve topraklarını genişletmeyi kafaya koymuş olan Doimyo’lar ile savaşa girmişlerdir. Nobunaga 1560’da Owari’nin tümünü denetimi altına alarak askeri yeteceğini herkese kanıtlamış oldu. Aynı yıl içinde komşu eyaletleri elinde tutan Imagava Yashimoo’nun büyük kuvvetlerini bozguna uğratmıştır. Kimsenin beklemediği bu zafer ile ülkeyi birleştirmek için ilk adımı atmış oldu.
İlerleyen yıllarda Tokugawa Ieyasu ile ittifak kurdu. Suikast sonucu öldürülen Shogun Ashikaga Yoshiteru’nun yerine Yoshitake’yi geçirmek için Kyoto üzerinden yürüyerek Yoshitake’yi Shogun yapmıştır. Ama Yoshitake ile arası açıldıktan sonra onu iktidardan uzaklaştırdı. Bu şekilde Ashikage Shogun’luğuna son verdi.
Yönetim merkesizi Kyoto’ya taşıdıktan sonra Cizvit misyonerlerini koruması altına aldı. Başkente bir kilise ve Azuchi’de ilahiyat okulu kurmalarına izin verdi. Bunun tek nedeni batı kültürüne duyduğu hayranlık değildi. Nobunaga eğer Hıristiyanlık güçlenirse Budist tapınaklarını etkisinin azalacağını düşünmektedir. 1582 ilkbaharında bütün Orta Japonya’yı denetimine alan Nobunaga egemenliğini ülkenin batısına doğru yönlendirmeye hazırlanırken Akechi Mitsuhide’nin ihaneti ile Honno-ji’de pusuya düşürüldü. Bu yüzden intihar etti.
Düşman ordularına karşı ateşli silahlar kullanan Oda Nobunaga bu birime verdiği önem ile savaşlarda büyük avantajlar elde etmiştir. Kale kuşatmalarında tüfekli birlikler ile çember ateşin deneyen ilk savaş lordudur.
David
David diğer adıyla Davud İbranice Kutsal Kitabı’nda söylenene göre Üçüncü İsrail ve Yahuda Monarşisi kralıdır. Samuel’in kitaplarında ise David önceleri müzisyen sonrasında düşmanı Calut’u öldürerek şöhret kazanan genç bir savaşçı olarak yer etmektedir. David aynı zamanda Kudüs’ü kurmuş ve bu şehre Ahit Sandığı’nı getirmiştir. Tanah ve Kur’an-ı Kerim’de David yani Davud Peygamber olarak nitelendirilir. İncil’de ise Eski Ahit’teki önemli din adamlarından biri olarak nitelendirilir.
Davis’in adı Kur’an-ı Kerim’de 16 yerde geçmektedir. Allah’ın Hz. Davud’a bilgelik, krallık, demir işleme sanatını öğrettiği ve bu sayede bedeni koruyan zırhlar yapmayı öğrettiği yazar.
David görüntü bakımından Fate Grand Order Archer sınıfına değilde Caster sınıfına aitmiş gibi duruyor sizce de öyle değil mi?
Asvatthaman
Asvatthaman Pandava’lara karşı Kaurava tarafında savaşan bir Maharathi’dir. Brahmashirasta’yı Uttara’nın rahminden vurduktan sonra Lord Krishna’nın lanetinden dolayı ölümsüz olmuştur. Söylentilere göre Asvatthaman ölmüş oğlu için yas tutan aciz babası Drona’nın başını kesmiştir.
Asvatthaman Kurukshetra Savaşı’nda Kaurava’nın son komutanı olarak atanmıştır. Pandava kamplarının çoğunu tek gecede indiriyor. Asvatthaman ilahi güçlerini kötüye kullanan savaşçılar arasında gözükür.
Tawara Touta
Gerçek adı Fujiwara no Hidesato’dur. Onuncu yüzyıl Japonya’sında yaşamıştır. Askeri yetenekleri ve cesareti ile ünlüdür. Fujiwara Klanı’nın Oshu’da dahil olmak üzere çok sayıda klanın atası olarak görülür. İmparator Suzuka’nın yanında görev yapmıştır. Taira no Masakado isyanını bastırmak için Taira no Sadamori ile birlikte savaşmıştır.
Tawara Touta olarak da tanınan Hidesato söylenene göre Omi’deki Ejderha Sarayı’nı rahatsız eden dev bir kırkayağa yok etmiştir.
Fate/Grand OrderArcher sınıfının da sonuna geldik. Araştırmadan önce bu nasıl bu sınıfa girmiş diye merak ettiğim bir sürü kişi vardı ama size yazı yazmak için araştırınca neye dayanarak onları bu sınıfa koyduklarını da biraz anlamış oldum. Benim içinde bilgilendirici bir yazı oldu. Size bu yüzden teşekkür ederim.
Eğer Fate/Grand Order Archer sınıfı yazısını beğendiyseniz ve diğer hizmetkarları merak ediyorsanız buraya basınız.
Başka bir yazıda görüşmek üzere.