Bölüm 1 – Gelişim Dünyası (Başlangıç)

Gene her zamanki gibi sokakta oturuyor ve gazete kağıtlarının üstündeki yazıları okumaya çalışıyordum. Gene her zamanki gibi etraftaki insanların bana attığı kirli bakışları karşılıyor ve okumaya devam ediyordum. Her şey karmakarışık olsa da ben bu dünyadan nefret etmiyordum, aklımdan geçen tek şey “Tanrı ne yaptığını bilir.” oluyordu. Hayat anlamsız olsa da Tanrıya bağlı olmak insana daha iyi geliyordu. İçi ferah ve pürüzsüz oluyordu, yani sanırım.

“Ahhhh, neden böyle oldu ki şimdi. Gazete yırtılmış, olmaz böyle şey!”

Kızgın düşünceler ile sarılmışken bir anda etrafımda tuhaf bir alan oluştu ve beni içine çekti, hayatta hiç bir amacı olmayan bir insana böyle bir şey olması garipti, hem de çok!

Bu olanlardan sonra kendimi mat bir karanlığa ışınlanmış halde buldum. Ardıdan, etrafıma 12 kişi daha ışınlandı, beyazlar ve kırmızılar… Korkuyordum hem de çok. Bana fısıldıyorlardı sanki. Sanki bir taraf iyi; bir taraf kötüydü, bir taraf aydınlık; bir taraf karanlıktı. Ölümsüzlere karşı ben varmışım gibiydi, tekrardan söylüyorum korkuyordum, hem de hiç olmadığı kadar.

İnanılmaz bir aura etrafımı sarmış, beni eziyordu. Adeta ölüyordum. Aniden 12 şahıs:

“Bu çocuk ha?”

“Aynen öyle.”

“Gerçekten saf bir aurası var.”

“Ahaha, yok etmeye meyilli.”

“Katılıyorum.”

Bu şekilde o 12 kişinin konuşmalarını 1 dakika boyunca dinledim. İçimden çok fazla cümle geçiyordu. ‘Neler oluyor?’ ‘Bunlar kim ki?’ ‘Ne saflığı?’ ‘Yok etmek? Neyi yok edeceğim yahu!’

“Saflığı mı öğrenmek istiyorsun minik çocuk?”

Her ne kadar korkuyor da olsam bu olaya karşın bir cevap elde etmeliydim, kafamı evet anlamında salladım ve beyaz kişi konuşmaya devam etti:

“Biz 6 Melek ve 6 İblisiz. Bizim üstümüzde bir baş Tanrı var, bizler o Tanrı’nın yarattığı Melekler ve İblisleriz. Her birimiz senin gideceğin yerde eğitim aldık ama merak etme sen insansın bizim gibi değilsin.”

“Y..yaratmak mı, gitmek mi? “

“Evet. Her şeyi yaratan bir Tanrı var ve evet gideceğin yer. “

“Bu biraz inanılmaz sanki, haha!”

“Bana şaka falan mı yapılıyor anlamıyorum?”

Bir anda kafama hafif bir vuruş yedim, o hafif vuruş benim canımı çok ama çok yakmıştı. O kadar canım yanmıştı ki hiç durmadan kan kusuyordum. Kendilerini 6 Tanrı ve 6 İblis olarak tanıtan şahıslar şaşkın bir şekilde bana bakıyorlardı, tabii nedenini bilmediğimden umursamadım aslında dana neden bana vurulduğunu bile bilmiyordum neden umursamam gerekliydi ki?

“KIZIL KAN!?”

Ne dediklerini anlamadım ama hep bir ağızdan ‘KIZIL KAN!?’ diye bağırmışlardı. Sıradan insan kanı işte ne abartıyorlardı ki!

“A… Abartmıyoruz! Senin kanın saf kızıl, normal bir insanın damarlarında akan kan siyah-kırmızı karmasıdır fakat seninki saf kızıl!”

“Ne?”

Ben mi anlamadım yoksa? Bir insan değil miyim yoksa? Ne işim vardı o zaman dünyada lan benim!

“Yanlış anlama, sen normal bir insansın fakat… Kan auran o kadar güçlü ki bütün gelişim tekniklerini sahiplenebilirsin.”

“Bir saniye gelişim teknikleri? Bana şu şeyleri tam anlatır mısınız lütfen şu anda hiçbir şey anlamıyorum?”

“Evet fakat önce saflığı öğretelim. Bak şimdi iyi dinle tamam mı bunlar gerçekten önemli, ölüm kalım durumunda sana yardım edebilecek şeylerden bahsediyoruz burada.”

Yutkundum ve ardından kafamı evet anlamında salladım. Kendinden melek olarak bahseden bu kişi ise konuşmaya devam etti:

“Saflık, bir bakıma insanı ölümsüzlüğe kavuşturan bir auradır.”

Gözlerim genişledi, sürekli bunlarla ilgili hayal kuran ben çok şaşkındım. Sesim aklımda yankılandı: ‘Ölümsüzlük!’ bu güç her şeyi başarmama yardımcı olabilir.

“Ne kadar saflığın varsa o kadar az çalışmayla çok büyük bir güç elde edebilirsin. Bu güç ile bütün tarikatların en üstüne çıkabilirsin ve dünya ayaklarının altında olabilir. Anladın mı çocuk saflık budur, bu bir destan gibidir!”

“Anladım fakat….ya gelişim dünyası olayı.”

“Evet, bir de o var. Senin yeni gideceğin Dünya bir gelişim dünyası olacak, orada ne kadar gelişim yaparsan o kadar yükseğe çıkacaksın. Şimdi anlatmaya tam anlamıyla başlıyorum, çok ama çok dikkatli dinlemelisin!”

Bu kaçıncı şaşırmamdı bilmiyordum fakat ayakta duran ben bağdaş kurdum ve yere oturdum, sonrasında kafamı evet anlamında salladım. Adam ise konuşmasına devam etti:

“Bu dünyada kademeler vardır, güç kademeleri. Bu güç kademeleri ile seni bir bakış ile toza çevirebilirler. Bu yüzden sürekli korku ile yaşa ve senden yüksekte birileri olduğunu hatırla, şimdi devam edelim. Kademeler şu şekildedir:

Giriş Kademe(1-2-3-4-5-6-7-8-9. bölümler)(her bölüm kendi içinde 200 parçaya ayrılır.)

Orta Giriş Kademe(1-2-3-4-5.bölümler)(her bölüm kendi içinde 100 parçaya ayrılır.)

Gelişim Kademe(1-2-3-4-5-6-7-8-9.bölümler)(her bölüm kendi içinde 75 parçaya ayrılır.)

Varoluş Kademe(1-2-3-4-5-6-7-8-9.bölümler)(her bölüm kendi içinde 50 parçaya ayrılır.)

İmparator Kademe(Basil Bölümü[1-2-3. bölümler], Earth Bölümü[1-2-3. bölümler], World Bölümü[1-2-3. bölümler])(her bölüm kendi içinde 25 parçaya ayrılır.)

World(Dünya) Kademe(İmparator Bölümü[1 bölüm], Yokluk Bölümü[1 bölüm]), Varlık Bölümü[1-2-3-4-5-6-7 bölüm](her bölüm kendi içinde 10 parçaya ayrılır.)

Ve son olarak!

Evren Kademe(Aydınlık, Karanlık ve Matlık)(her bölüm kendi içinde 3 parçaya ayrılïr.)

Bunlar insanların gelişebileceği son noktalardır. Tabii bunların üstüne de çıkabilecek olan birkaç istisna olacaktır, o kadameleri de o zaman öğrenirsin ha?

“A..anlıyorum fakat ben o dünya hakkında bir şey bilmiyorum, tabii anlattıklarınız dışında.”

“Merak etme sana gerekli bilgileri vereceğiz, gerekli maddi kaynakları da. O dünyada bir asil gibi davranacaksın ve böylece gelişeceksin.”

Herkes sessizleşmişti, benim kabul edip etmeyeceğimi sorguluyorlardı.

‘O hayattan vazgeçmek güzel olabilirdi, param olacakmış (kaynaklar dedi ya hani xD), yeterli her şeyim olacaksa orada olmayı reddetme gibi bir durumum yok… Fakat beni dünyaya sadece canları istediği için mi gönderiyorlar?’

“Bir sorum var, ama gerçekleri söylemeniz gerekiyor.”

“Peki sor bakalım.”

“Beni o dünyaya tam olarak ne için gönderiyorsunuz?”

“Seni göndermemi isteyen Baş Tanrı’ydı. Ona olan sonsuz inancından etkilenmiş ve sana çok daha iyi ama aynı zamanda çok daha zorlu bir sınava sokmaya karar vermiş. Bu sınavsa senin başka bir dünyaya gönderilmendi.”

“Anladım, çok sağ olun.”

“Yani kabul ediyorsun?”

“Elbette, nasıl etmem!” Yüzüm biraz utanma ile doluydu.

 “Ah.. bir de orada hangi tarikatın şehrinde olmak istediğini seçmen lazım.”

“Tabii.”

“Şimdi tarikatları sayıyorum sana, dinle. Sonsuz Lütûf Tarikatı, Karanlığın Sonsuz Sanatları Tarikatı….”

Birkaç yüz tane daha tarikat saydıktan sonra beni bir tarikat adı etkiledi:

“Düşen Yaprak Tarikatı.”

“Dur!”

Sayımı yapan şeytan durdu, bana bakıyordu bense konuşmaya devam ettim:

“Efendim lütfen Düşen Yaprak Tarikatının şehirlerinden birine gitmeme izin ver.”

“Tabii, sen nasıl istersen.”

“Bir de son olarak, bana verdiğiniz imkanları nasıl kullanacağım?”

“Onlar mı? Para için ‘İhtiyaç Kasası’ diye bağırman yeterli, materyaller için ‘İhtiyaç Kasası 2’ diye bağırman yeterli.”

“Ahh, anlıyorum. Teşekkür ederim efendiler! O zaman elveda!”

“Ah bu arada kasalarda mühürler var, sen ne kadar güçlenirsen o kadar mühür devre dışı kalır.” Hepsi birden bağırdı.

“Anladım, herkese çok teşekkür ederim!”

“İyi şanslar çocuk!”

~~~~~

“Hadi bakalım, yeni macerama yelken açalım. Bu benim, Oğuz’un destanı!”

Mat karanlıktan beyaz bir ışık aracılığı ile bir ormana gönderildim, şehrin sınırları gözüküyordu. Üstümde biraz asil bir kıyafet vardı, hemen ‘kasa’ diye bağırdım ve içinden biraz para aldım. Bana bu dünya hakkında temel bilgileri verdiklerinden her şey daha kolaydı. Elbette bana verdikleri daha çok şey vardı. Mesela:

2x Gelişim, Bir Beyaz Anka Ruh Kılıcı, Bir Kara Anka Ruh Mızrağı, gelişim teknikleri ve daha çoğu tabii çoğu mühürlüydü ama açık olanlar 2x Gelişim, kılıç, mızrak, gelişim tekniklerinden birkaçı ve birkaç da gelisim hapıydı.

Bunlar bana yardımcı olacak şeylerdi.

“O 12 kişinin tam olarak kim olduğunu bilmesem de onlara sonsuza kadar minnettar olacağım.”

Yavaş adımlarla şehir kapısına doğru yaklaştım, önümde 2 tane adam bana kötü gözlerle bakıyordu. Beni biraz süzdükden sonra soldaki adam konuştu:

“Kimlik.”

“Kimliğimi bu şehirde çıkartmak istiyorum.”

“Anlıyorum, o zaman şehre giriş için 10 altın rica etmek durumundayız.”

Gülümsedim ve parayı adamın eline verdikten sonra yoluma devam ettim. İçimde duygu patlamaları yaşanıyordu ve dedim ki:

“HADİ BAŞLAYALIM!”

********************************************************************************************************

YN: Evet Figurex’de olmak iyi bir his. Buraya kadar okuyan herkese çok teşekkür ederim ❤️❤️

********************************************************************************************************

Selamlar ben Admin Mustafa, FigureX’te Light Novel yayınlanmasından sorumlu olan kişiyim. Bu seri bir takipçimizin kaleminden çıkan bir seridir. Bölümler yayınlanmadan önce genel bir kontrolden geçmektedir. Fark ettiğim yazım hataları, diyalogların farklılaştırılması gibi düzeltmeleri yapıyorum. Ancak bu derinlemesine bir kontrol değildir. Daha çok üstün körü bir kontroldür.

Bilgilerinize…

Umarız, bu yeniliğimizden memnun kalırsınız. İyi okumalar. ^_^


Serinin bölüm listesi sayfasına gitmek için tıklayınız.