Azur Kral – Bölüm 87 – Buz Ruhu Vahası ve Buz Ankası Mirası
Önceki Bölümden…
İkili artık soğuktan korkmaları gerekmediği için normal bir şekilde ilerlemeye başlamışlardı. Ancak attıkları her adımda ortamın daha da soğuduğunu fark etmeleri uzun sürmemişti. Bu soğukluk artışı yüzünden adımları giderek yavaşlamıştı. Bu soğuk Deniz Parvana için önemsiz olsa da JJ için durum tam tersiydi. Sürekli Deniz Parvana tarafından desteklenmeseydi çoktan buzdan heykel haline gelmişti.
** 87 – Buz Ruhu Vahası ve Buz Ankası Mirası
İleri doğru attıkları her adımda soğukluk yükseldiği için JJ daha fazla devam edemeyecek duruma geldi. Her ne kadar Deniz Parvana tarafından destekleniyor olsa da bir süre daha ilerlediklerinde Deniz Parvana’nın kendisini bile zor koruyacağı bir noktaya geleceğinden emindi.
“Deniz, ben daha fazla ilerleyemem. Yolumuz daha var ve sen hem kendini hem de beni korumayacak hale geleceksin. O yüzden ben geri dönüyorum. Merak etme kendimi gizleme yollarım var o yüzden beni düşünmene gerek yok.”
“Haklısın. Tamamdır öyle yapalım. Zaten sende benim ses iletim kristalim var. İşim bittiğinde haber veririm. Haber veremeyecek durumda olursam bir ay sonra buradan çıkmanı ve gideceğim diğer yerlere gitmeni istiyorum tamam mı?”
“Tamamdır. Öyle yapalım. Sana bol şans” dedikten sonra JJ geriye döndü ve geldiği yoldan geri gitti.
Deniz Parvana artık sadece kendisini koruması gerektiğinden çok daha rahatlamıştı. Zaten normalde yüksek seviye soğuk ve sıcaktan etkilenmiyor olsa da burası özel bir yerdi ve özel pasif korumasına rağmen soğuğu hissediyordu.
JJ ayrıldıktan sonra hızını katlayarak arttırdı ve hızlı bir şekilde ilerlemeye başladı. Bir süre ilerledikten sonra ufukta devasa buzdan bir saray göze çarpmaya başlamıştı. Aralarında çok fazla mesafe olmasına rağmen tüm ihtişamını gösteriyordu ki bu da ne kadar büyük bir saray olduğunu belli ediyordu.
Sağında ve solunda masmavi iki kule ve ortada açık mavi tonlarında devasa bir kule yükseliyordu. Ortadaki kule sarayın giriş kapısından başlıyor ve yükseliyordu. Saraya iyice yaklaştığında sağında ve solunda donmuş bedenleri görebiliyordu ve hiçbirinde hayat belirtisi kalmamıştı. Bu sebeple artık yapmaya alıştığı şeyi tekrarlamış, ölmüş olan kişilerin çantalarını ve üzerlerindeki özel görünen eşyaları toplamıştı.
Kendi yetişimi her yükseldiğinde kendi boyutsal alanını giderek büyüttüğünden dolayı hiç dolma belirtisi göstermiyordu. O boyut yüzüğünün içiresinde bir klanı kıskandıracak kadar çok kaynak, hazine ve teknik vardı.
İleride ne olur ne olmaz diye, klan kütüphanesinde ezberlediği teknikleri tek tek kitaplara aktarmış ve boyut yüzüğüne tekniklere ayırdığı bölüme koymuştu. Topladığı çantalardan çıkan kitaplarla birlikte küçük çaplı bir kütüphane oluşmuştu bile.
Dağ gibi olmuş altın ve gümüş paralar, Ki hapları, Ki kristalleri vardı. Dağ gibi yükselmiş materyaller, raflarca dolu iksirler ve zehirler ve onlarca kat fazlasını üretecek bitki ve kristaller vardı. Yüzlerce farklı canavar cesetleri ve malzemeleri, bir dağ gibi yükselen silahlar, zırhlar ve ziynet eşyaları vardı. Özellikle bir noktada ise ne olduğunu bilmediği malzemeler vardı. Özellikle aralarında ortamı kızıl renge boyayan bir kristal vardı. Kara Katil’in sarayına girip ateş ejder tanrısı dönüşümü geçirdiği sırada ortaya çıkmış bir şeydi. Büyük ihtimalle ateş ejder tanrısı tarafından alınmış ya da üretilmişti.
Hayatları donarak sona ermiş yetişimcilerin hazineleri toplayarak ilerledi ve çok kısa sayılmayacak bir sürede o mavi sarayın girişine kadar geldi. Çevredeki soğukluğun bu saraydan yayıldığını artık net olarak biliyordu. Buz Ruhu Vahası adını hak eden bir ortamdı burası.
Buz mavisi sarayın kapısı biraz açıktı ve asıl soğuk bu kapıdan dışarı sızan soğuktu. Şu anda iyi bir haldeydi ama kapıdan girdiği anda iliklerine kadar işleyen soğuğu hissetmiş ve istemsizce titremeye başlamıştı.
Soğuktan tir tir titrerken buz Ki’si daha güçlü olarak vücudunda dolaştırdıktan sonra biraz rahatlamıştı. Artık en azından normal bir şekilde yürüyebiliyordu.
“Soğuktan ve sıcaktan etkilenmememe rağmen burası bu kadar soğuk. Şimdi asıl önemli olan Buz Ankası’nın miras alanını bulmak. Umarım kapılarındaki ifadeler aynıdır.”
Diye düşündükten sonra sarayın içerisinde gezmeye başladı. İlk katı tamamen gezdi ancak hiçbir şey bulamadı. Buralar çoktan temizlenmişti. Hızlıca ikinci kata oradan da üçünce kata çıktı. Üçüncü katta açılmamış kapılar vardı. Bu kapıları teker teker açtı ancak umduğu gibi bir hazine bulamadı.
Hayal kırıklığı ile sürekli katları tırmandı ama yine de bir şey bulamadı. Bu saray tamamen boştu. Yolda ölen o kadar insan bir hiç için mi ölmüşlerdi?
Katları tırmanırken giriş kapısının üzerindeki kuleye tırmandığını anladı baktığı bir pencereden. Ancak pes etmeden tırmanmaya devam etti. Devam ettikçe hayal kırıklığı büyümeye devam etti. Ta ki en son kata gelene kadar.
Son kata geldiğinde orada tek bir kapı vardı ve bu kapıda Antik Mavi Krallık kalıntıları içinde bulduğu Buz Ankası Miras alanının kapısındaki desen ile aynı desen vardı. Hızlıca ilerledi ve ellerini kapıya dayadığı anda dünyası karardı. Gözlerini açtığında yine aynı yerdeydi. Sonsuz bir okyanusun üzerindeydi. Su o kadar kalındı ki attığı adımlarda suyun yüzeyinde neredeyse dalga oluşmuyordu. Su değil sanki kayaydı.
Hemen olduğu yere oturdu ve bacaklarını çaprazladı. Aynı desen ve aynı ortam olduğundan testin de aynı olacağını düşündü. Ve düşüncesinde de haklıydı. Ne hızlı ne de yavaş bir hızda 18 tane su küresi oluşturdu ve beklemeye başladı. 10 saniye kadar bir süre geçmişti ki Buz Ankası’nın bilincinin parçası, Buz Ankası suretinde okyanusun içinden çıktı.
“Bu testi daha önce aldın değil mi? Hangi Buz Ankası Miras alanını bitirdin?”
“Clitus adasında, okyanusun dibinin bile altında olan ve Antik Mavi Krallık ya da Azur Krallık olarak bilinen yıkılmış bir krallıktaki miras alanını tamamladım. Oradaki sizden, sınavı geçtiğim için Buz Çağı tekniğinin ilk cildini aldım ve ustalaştığımda tekrar uğradım. Teknikte ustalaştığımda geri gelirsem başka bir Buz Ankası Miras alanının yerini söyleyeceğine söz vermişti. Bu kıtada olduğunu öğrenmiştim ancak böyle bir miras alanı içerisinde olması ve benim buraya gelmemden kısa bir süre sonra açılmış olması benim için büyük şans.” Dedi tek nefeste…
Buz Ankası bilinç parçası, “Anlıyorum. O halde ilk cildin ne durumda olduğunu anlamama izin ver.” Dedi bir kanadının en ucundaki buzdan yapılmış tüyü Deniz Parvana’nın alnına değdirdi. Bu temas anında Deniz Parvana’nın tüm benliğinin çırılçıplak gözler önünde olduğunu hissetmişti.
“Anlıyorum. Bu çok ilginç! Ben, büyük savaş zamanında hayatlarımın sonuna geldiğimi anladığım bir zamanda bilincimi parçalara böldüm ve tüm var oluşa yaydım. Ancak bu alanda kalan alanım başka bir miras alanı içerisine girdiğinden varlığım çok fazla tükenmedi. Çünkü buraya 500 yılda anca bir ya da iki kişi ulaşabiliyor. Bu sayede senin varlığını görebilmemi sağlayan tekniğimi kullanabildim.”
Buz Ankasının bilinç parçası kısa bir sessizlikten sonra devam etti. Deniz Parvana ise can kulağı ile dinliyordu.
“İlk girdiğin miras alanındaki parçamız sönmek üzere olduğundan seni görememiş ve sana hak ettiğin ilgiyi verememiş. En ilginç olan kısım ise üzerinde Buz Çağı tekniğimiz olduğu halde evrendeki en kibirli ve gururlu ırk olan ateş ejder içinde tanrı seviyesine ulaşmış bir varlık tüm varlığını senin varlığına bağlamış. Bu düşük seviyede böyle bir varlığa rastlamış olman bile bir mucize sayılabilir. Gerçekten mucize olarak adlandırabileceğim bir şey var ki, o da Elementlerin Ruhu tekniğine sahip olman… Yaratıcı tanrılardan birine ait bu teknik. Ve bu kadar düşük seviyede bu tekniği ele geçirmiş olman, hatta ateş ejder tanrısından ilk aşamanın eksik parçalarını almış olman ve yine diğer aşamalardan birçok parçayı yine bu düşük seviyede bulman… Buna mucize demekten başka bir kelime bulamıyorum.
Yeryüzü Kutsal Yaşam El Kitabı ‘na sahipsin. Bu kitabın arkasındaki tarih hakkında en ufak bir fikrin yok.
Yan Bu’nun, Altın Güneş Yayı’na da sahipsin ama Yan Bu’nun kim olduğunu bilmiyorsun. O silahı nasıl ve neden kullanabildiğin hakkında bir fikrin yok.
Üstelik, kendin ile ilgili birçok şey hakkında en ufak fikrin yok! Sana sıradan bir insan gözü ile bakmam bile mümkün değil.”
********************************************************
Yazar’ın Köşesi 🙂
Azur Kral – Bölüm 87 – Buz Ruhu Vahası ve Buz Ankası Mirası
Her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri yeni bölümler gelecek.
Yavaş yavaş ilk cildin sonuna geliyoruz. 100. Bölümde ilk cilt tamamlanmış olacak ve o zaman ek bir bölüm ile resimleri paylaşacağım. İlk cilt sona erdiğinde iki hafta bölüm gelmeyecek.
Yine geçen hafta bölüm atamadım. Kusura bakmayın arkadaşlar. Geçen haftayı telafi etmek için Cumartesi, Pazar ve Pazartesi için ikişer bölüm yani toplamda altı bölüm atacağım. 🙂
NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉
Keyifli Okumalar…
Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.
********************************************************