Azur Kral – Bölüm 72 – Derine Daha Derine!

“Hmm… Antik Çağ Miras alanı demek. Şimdiden sabırsızlanıyorum.” Klan lideri bile Deniz Parvana tarafından gizlice dinlenildiğinin farkında değildi. Çünkü Deniz Parvana, meditasyon yaptığı süre boyunca sadece ustasından aldığı tekniklere çalışmamıştı. Diğer tekniklerine de çalışmıştı.

 

** 72 – Derine Daha Derine!

Zamanın büyük bir bölümünü Buz Ankasının Buz Çağı tekniğinin ilk cildine adamış ve tarifinde geçmeyen yeni bir aşama daha kazanmıştı. O da yakın/orta mesafade konuşulanları algılayabilmekti. Havadaki neme odaklandıktan sonra, kişini konuşma esnasındaki hareketlerini, ağzından çıkan havayı ve ağız hareketleri algılayarak konuşulanları algılamayı başarmıştı. Sesli konuşmasına bile gerek yoktu. Ses çıkarmadan kelimeleri ağız hareketleri ile söylese bile anlayabilirdi.

Bunu meditasyon yaptığı odanın dışındaki görevlilerin konuşmalarını dinlemeye çalışırken öğrenmişti. Kendisi ile ilgili birçok haberi o görevlilerden almıştı bile.

Deniz Parvana klan sarayındaki kendi odasına geçip kazandığı kaynakları tüketmeye başlamıştı. Milyonlarca Ki hapı, binlerce Ki kristali vardı. Silahların çoğu işine yaramıyordu. Yetişimine katkı sağlayacak her şeyi tüketmeye başladı.

Ki haplarından avuç avuç alıp yedi. O kadar çoktu ki bitmeyecek gibiydi. Her bir Ki hapı tabiri caizse bir kum tanesi kadar Ki kazandırıyordu. Bunun üzerine bu hapları daha güçlü haplar üretmek için kullanmaya karar verdi.

“Bu haplardan trilyonlarca da tüketsem faydası olmayacak. Kristaller biraz daha fazla Ki tutsa da yine de değişen pek bir şey yok. Bakalım Yeryüzü Kutsal Yaşam El Kitabı’mızı açalım yapabileceğimiz neler varmış?”

Yeryüzü Kutsal Yaşam El Kitabı’nın eksik olan bir parçasını daha bulduğunda, o parçadaki haplar ve iksirlerin elindeki ilk parçası ile alakasız derecede güçlü olduğunu görmüştü. Bu ilaçların çoğunun istediği malzemeleri daha önce duymamıştı bile. Ancak birçok güçlü tarifin malzemelerini biliyordu. Hatta bazıları direk Ki hapları ve Ki kristalleri de istiyordu. Ki hapları ve kristalleri isteyen en güçlü tarifi belirledi.

“Hmm. Şeytani Kara Ki Hapı ve Semavi Aydınlık Kristali… Biri Ki hapı diğeri ise Ki kristali istiyor. ”

Hızlıca odasından çıkıp klanda tıbbi bitkilerin satıldığı bölgeye geldi. Burada görevli olan kıdemli Simyagerlik sınavında olan kıdemlilerden biriydi.

“Hohoouu. Deniz Parvana, seni gördüğüme sevindim. Bir ihtiyacın mı var?”

Deniz Parvana cebinden malzeme listesini çıkardı ve kıdemliye uzattı.

“Hoş buldum saygıdeğer kıdemli. Teşekkürler. Evet bu listedekileri temin edebilir misiniz? Ücretini ödeyeceğim.”

Kıdemli listeyi eline alıp okumaya başladı. Listenin sonuna geldikçe şaşkınlığı yüzünden okunur hale geldi.

“Bu malzemelere şüphesiz sahibiz ama bu malzemeler ile ne yapmaya çalışacaksın. Bu malzemelerin hepsi de aşırı saldırgan, tehlike seviyesi yüksek ve hassas bitkiler. Tabi o kadar da pahalılar.”

“Biliyorum kıdemlim. Yapacağım ilaçlar için bu malzemeler gerekli. Ödemeyi silah benzeri bir şey ile yapabilir miyim?”

“Elbette yapabilirsin. Ancak demircimizin malzemelere fiyat biçmesi gereklidir. Ki hapları ile ödemek istersen hepsi düz hesap 300.000 Ki hapı ya da 1.000 Ki kristali yapıyor.”

Fiyat Deniz Parvana’nın umduğundan çok daha düşük gelmişti.

“O halde ödemeyi Ki hapları ile yapacağım.” Boyutsal depolama yüzüğünden Ki haplarını çıkardı ve kıdemliye uzattı.

“O halde biraz bekleteceğim. Malzemeleri ayarlayıp hemen geliyorum.”

Yaklaşık on dakika sonra kıdemli gelmişti ve yüz ifadesi biraz sıkıntılıydı.

“Deniz Parvana, istediğin malzemelerden ikisi elimizde kalmamış. Diğer klanlara da sordum ancak onların ellerinde de yok. ”

“Hmm, bu kötü oldu. Peki hangileri yok?”

“Şeytan Gözü Kristali, Göksel Işık Kristali ve Kötücül Mezarlık Otu.”

“Anlıyorum. Peki bunları burada nerede bulabilirim.”

“Bundan emin misiniz? Bu malzemeler elde edilmesi çok zor olan malzemelerdir. Bunlar için 5 yıldızlı özel görev açmalıyız.”

“Sorun değil kıdemlim. Nerede bulabileceğimi söylerseniz fazladan toplayabilirim. Siz nerede bulabileceğimi söyleyin ve lütfen görev bildirimini yapın.”

“Madem o kadar ısrar ediyorsun. Sana güveniyoruz. Şeytan Gözü Kristali ve Kötücül Mezarlık Otu’nu klan doğu sınır hattının 5.000 km ilerisindeki karanlık uçurumun dibinde bulabilirsin. Ancak oradaki canavarlar için seni uyarlamalıyım. En düşükleri Semavi Alem’in 3. Katında olurlar. Göksel Işık Kristali ise uçurumun 15.000 km ilerisindeki dağ sırasının bulutların üzerine çıkan zirvesinde bulabilirsin. Orada da çok tehlikeli uçan canavarların yuvaları vardı. Bu yüzden normalden çok daha tehlikeli olurlar. ”

“Uyarılarınız için teşekkürler saygıdeğer kıdemli. O halde ben ayrılıyorum. Geri döndüğümde görevi alır ve malzemeleri teslim ederim. İlginize teşekkürler.”

Deniz Parvana, kıdemlinin hazırladığı malzemeleri aldıktan sonra eksik olan malzemelerin ücretini geri almış ve ayrılmıştı.

Ustasına bir ses iletimi gönderip durumu anlattıktan sonra hızlıca klan doğu sınırına yaklaşmıştı. O sırada Boyutsal Canavar Evi yüzüğüne odaklandı ve Helios’u kontrol etti. Helios uyanmıştı ve öylece uçuyordu. Deniz Parvana Helios’u çağırdığında hızlıca yüzükten çıkmış ve Deniz Parvana’y ölümüne şaşırtmıştı.

“Sen! Sana ne oldu böyle Helios!”

“Ustamın verdiği isim gerçekten çok büyük bir kudret içeriyordu. Ustamın ejder kanı ve verdiği isim sayesinde tekrar evrim geçirdim. Ustamın verdiği ateş ejder tanrısı kanı çok zayıf olan anka soyumu tetikledi. Verdiğiniz isimin içerdiği kudret ile birlikte gerçek bir Ateş Ankası oldum.”

“Bu! Bu harika. Kocaman olmuşsun ve dediğin gibi gerçek bir ankaya dönüşmüşsün. Yetişimin ne durumda?”

“Şu anda Semavi Alem’in ikinci katındayım usta.”

“Aaah ah sen bile beni geçmişsin. Benimde bir an önce Semavi Alem’e yükselmem lazım. Yapacağım bu ilaçların bir etkisi olmalı.”

Deniz Parvana daha da hırslı bir şekilde Helios’a bindi ve gidecekleri yeri tarif etti.

**

Uçurumu gördüklerinde hiç duraksamadan uçuruma daldılar.

“İlk iki malzememiz burada Şeytan Gözü Kristali ve Kötücül Mezarlık Otu bu uçurumun dibinde bulabilmeliyiz.”

Uçurumun dibine vardıklarında onlarca canavar üzerine atlamaya başlamıştı. Birkaç tanesini Helios küle çevirirken birkaç tanesini de Deniz Parvana parçalarına ayırmıştı. Fiziksel gücü ortalamanın çok üzerinde olduğundan sadece yumrukları ile canavarları parçalarına ayırabiliyordu. Tabi çekirdeklerini de öylece bırakmıyordu.

50yi aşkın canavarı öldürdüklerinde Deniz Parvana işe yarayabilecek olarak gördüklerinin cesetlerini boyutuna almıştı. (YN: Boyutsal depolama alanından daha güzel 😀 ) Etrafında korku dolu gözlerle ikiliye bakan canavarlar vardı. İkilinin diğerlerini paramparça ettiğini gördüklerinde korkmuşlar saldırıya geçmemişlerdi.

Başka saldıran canavar olmadığını gören Deniz Parvana malzemelerini toplamaya başlamıştı. Sadece istedikleri değil daha farklı farklı birçok malzeme vardı. Birçoğu tanımıyordu bile. Lazım olabilir diye işe yarayabilecek her şeyi istisnasız toplamıştı. Uçurumun dibinde yaklaşık 2 gün boyunca gezinmişler istediği ve yeni gördüğü malzemelerden binlercesini toplamışlardı.

“Bu biraz fazla kolay oldu gibi. Bu malzemeler çok zor bulunan malzemeler ve çok değerliler. Neden kimse toplamaya gelmemiş.”

Kollarını yana açıp dudaklarını büktükten sonra umursamadan yoluna devam etti. Biraz daha ilerlediğinde sağ tarafından bir yol gittiğini gördü. Ancak bu yolun nereye gittiğini hayal bile edemiyordu. Helios’un alevleri bile içeriyi aydınlatamıyordu.

“Ne dersin Helios, bir maceraya atılalım mı?”

“Ustam nereye ben oraya…”

“O halde gidelim.”

Helios ile birlikte doğrudan içeriye daldılar. Helios’un kutsal anka alevleri bile en fazla 10 metrelik bir çevreyi aydınlatabiliyordu.

“Bu biraz korkutucu hı?”

Önlerini bile göremeden ilerlemeye devam ederlerken yavaşça aşağı doğru meyillenen bir yola girdiklerini hissettiler. Bir süre daha ilerledikten sonra ileride bir ışık görünmeye başladı. İlerlemeye devam ettikçe ışık büyüyor ve çoğalıyordu. Deni Parvana bir an büyük bir tehlike hissetti ve anında kayboldu.

Bu tehlike hissini daha önce hiç hissetmemişti. Ancak merakı, korkusunu yendi ve ilerlemeye devam etti. Işıklara giderek yaklaştılar ve birkaç kere daha tehlike hissi anlık var olup kayboldu.

Sonunda tüm ışıkları görebilecek noktaya geldiklerine bir tür kapının eşiğinde olduklarını anladılar. İçerisi ise bambaşka bir dünya gibiydi. Karanlıklardan oluşan bir dünya gibi. Soğuk, karanlık ve ölümcül. İçeriye baktıklarında hissettikleri şey buydu.

Kapının eşiğinden bir adım daha attıklarında Helios titremeye başladı. Deniz Parvana, Helios’un hislerini algılayabildiğinden inanılmaz bir korku yaşadığını anlıyordu. Titremesi devam ederken Helios dayanamayıp hızlıca canavar yüzüğüne girdi.

“Buraya gelmemen konusunda 5 kere uyarıldın ama dinlemedin!”

 

********************************************************

Yazar’ın Köşesi 🙂

Azur Kral – Bölüm 72 – Derine Daha Derine!

Diğerlerini Cuma, Cumartesi ve Pazar günlerine zamanlayacağım.

Kusura bakmayın arkadaşlar. Gerçekten yoğun çalışıyorum. Bazen oluyor bir hafta bölüm yazamıyorum. Bazende oluyor yazdıklarımı paylaşamıyorum. Bölümler düzensiz geldiği halde takibi bırakmadığınız için teşekkür ederim.

Bölümler bir sür gelmeyebilir ama seriyi bırakmayacağımı bilin. Sonuca erdirene kadar devam edeceğim. En fazla biraz kısa keser bitiririm ama mutlaka sonunu getiririm. 😉

Resimler içinde ilk cildi bitirdikten sonra atmayı planlıyorum.

NOT: Seriye sürekli ara vererek devam ettiğimden aklımdan çıkan unuttuğum bazı şeyler olabiliyor. Bundan dolayı da mantık hataları çıkabilir. Fark ettiğiniz bir şey olursa yorum olarak belirtirseniz. Düzeltmeye çalışırım. 

Keyifli Okumalar…

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************