Azur Kral – Bölüm 68 – En Güçlü Üçüncü

Önceki bölümden…

“Ele geçirmek mi? Sözlerine dikkat et! Bizler hırsız değiliz Kıdemli Song. Elbette klan lideri kendisine bir ricada bulundu. Ancak teknik ruhsal bağlantılı bir teknik ve sadece Deniz Parvana okuyabilir. Bizler için gereksiz kâğıt parçalarından farklı değiller. Sadece Deniz’in kendi isteği ile tarif edebilmesini rica edip bekleyebiliriz.”

“Anlıyorum Kıdemli Kara Yıldız. Kötü sözlerim için affedin.”

Kıdemli Song’un gözlerinin içinde bir şeytan kahkahalar ile gülmeye başlamıştı. “Ateş ve Toprak elementi. Bu ikisini elde ettikten sonra atalarımızdan kalan tekniği geliştirebilirim. Önce bu klanı sonra da tüm kıtayı ele geçirebilirim. Deniz Parvana, o tekniği bana vereceksin!”

 

** 68 –  En Güçlü Üçüncü

Deniz Parvana, bir anda maksimum hızına çıkmış ve gözler önünden kaybolmuştu. Birkaç saniye sonra ortaya çıktığında yine aynı yerinde duruyordu. Ancak sonrasındaki birkaç saniye içinde hiçbir şey yokken Zahra Eliisa, bir avuç kan öksürdü. Ardından birkaç kere daha kan öksürdükten sonra dizlerinin üzerine çöktü bilincini kaybetti.

“O az önce ne yaptı? Gören var mı?”

En iyi iç saha öğrencisi, “Bu hıza nasıl ulaşabilir? Rüzgâr elementini de mi kullanabiliyor? Bir anda hızlandı, Zahra Eliisa’ya bir yumruk attı. Ama yumruk temas etmedi. Sadece hızından aldığı ivme kuvveti ile içsel zarar verdi. Teknik olarak dokunmadan kazandı.”

“Ne! Dokunmadı mı? Sadece hızından gelen ivme ile mi?”

Aynı sırada kıdemlilerde durumu analiz ediyorlardı.

“Ne hız ama, ben bile sadece Zahra Eliisa’nın önünde durduğunda ve geri döndüğünde görebildim. Yetişimini bilmesem boyutsal bir atlama diyebilirdim.”

“Boyutsal atlama mı? Yok daha neler! Boyutsal atlamalarda hız ile gelen ivme yoktur. Bilmiyor musun? O sadece göremeyeceğimiz kadar yüksek hıza çıktı. Bu ışınlanma ya da boyutsal bir atlama değildi. Öyle olsa zarar veremezdi.”

“Ah, doğru diyorsun.”

“Çok iyi. Çok iyi Deniz. Düşüncelerimin ötesine ulaştın. Miras için direkt aday olmaya layıksın. Buna artık kimse itiraz edemez. Hahaha!” Klan lideri meydan okumaları izlerken tek düşündüğü şey buydu. Bunu asla sesli söyleyemezdi. İşin ucunda 100 yılda açılan bir miras alanı olduğundan buna bütün kıdemliler itiraz edebilirdi. Ancak şu anda herkes Deniz Parvana’nın gücüne tanıklık ediyordu. Bu saatten sonra asla itiraz edemezler aksine desteklemek zorundalardı.

Karşılaşmalar son 3 kişi kalana kadar devam etti. Her biri tek hamlede yenildi. Son 3 kişi ise Deniz Parvana kendisi için sınır olduğunu düşündüğü seviyedeydi.

Üçüncü kişi, Semavi Alem’in 3. Katın girişinde, ikinci kişi Semavi Alem’in 3. Katının zirvesinde, ilk sıradaki öğrenci ise Semavi Alem’in 4. Katın zirvesindeydi.

Semavi Alem’in 3. Katını belki olarak düşünüyordu. Kafa kafaya bir mücadele, gerçek bir mücadele olabilirdi ama 4. Kat için emin olamıyordu. Zorlanacağını düşünüyordu. Her ne kadar yoğun ve saf Ki’ye sahip olsa da anlayışı hala Semavi Alem yetişimcilerinden daha düşüktü.

Semavi Alem’in 4 katının ortası dönüm noktasıydı. Tüm Semavi Alem’in merkezi ve sonraki diyar için dönülecek bir köşe noktasıydı. Bu köşeden dönüldüğünde ise tüm varoluş kişinin gözüne ve algılarına daha farklı görünmeye başlar, orta noktanın altında olanların asla anlayamayacağı şeyleri anlayabilirlerdi.

Örneğin, kendilerine yönlendirilen bir tekniğin zayıf noktasını bulabilir ve o noktaya bir darbe ile tekniği iptal edebilirdi. Ya da kendisine yönlendirilen tekniği yakalayıp geri fırlatabilirdi. Böyle bir seviyeye gelmiş kişi Deniz Parvana’nın rakibi olacaktı.

“Artık sona gelmek üzereyiz. Son 3 kişi kaldı. Deniz Parvana son üç kişiyi de yenebilecek mi? O halde 12 Güneş Derin Deniz Klanı’mızın en güçlü üçüncü öğrencisi olan Sofia Dani geliyor.”

Sofia Dani, küçük bir klandan çıkıp gelmiş bir dahi idi. Herkes ona ilk başlarda köylü muamelesi yapmış olsa da hiçbirine aldırmamış ve başarı basamaklarını teker teker tırmanmıştı.

Siyah saçlı, kızıl gözlü olan Sofia Dani, bir ucunda bir bayrak olan bir mızrak boyutunda devasa bir balta kullanıyordu. Baltanın çok özel bir silah olduğu bariz belliydi. Gökyüzü sınıfında olan bu balta yüzlerce kilo ağırlığında görünüyordu.

Giydiği zırhı da baltası gibi gökyüzü sınıfındaydı. Bakır renkli olan zırhı sadece kollarını ve omuzlarını kapatıyordu ama zırhın tüm vücuda koruma sağladığını belli ediyordu. Kırmızı gözleri, sert bakışları ve baltası birleştiğinde insanların yüreğine korku salmaya yetiyordu.

Sofia Dani, oturduğu yerden bir zıplayış ile arenanın ortasına kadar gelmiş, yere indiğinde ise sert bir sarsıntıya sebep olmuştu. Deniz Parvana, rakibinin dişe gelir bir rakip olduğunu anlayabiliyordu. Kullandığı silaha bakılınca ne çok yakın ne de çok uzak bir mesafede savaşacağını düşünüyordu. Elindeki silahı ile olması gereken bu gibi görünüyordu.

Bütün kıdemlilerin gözlerine ise onaylama ve övgü vardı. Bu kızı beğendikleri her hallerinden belliydi. Ancak Deniz Parvana’da bu zamana kadar kibirli bir profil çizse de şu ana kadar yaptıkları kibirli olmasını haklı çıkarıyordu ama gerçekler çok daha farklıydı.

“Sofia Dani, Kıdemli Deniz Parvana’yı selamlar. Lütfen sizden bir şeyler öğrenmeme izin verin.”

Sofia Dani, her hareketi ile övgüleri topluyordu. Bu sözleri sarf etmesi içinde hiç kibir olmadığının simgesiydi. Herkes Deniz Parvana’nın davranışını merak ediyordu.

“Klana giriş süresine bakıldığında siz benim kıdemlim oluyorsunuz. Deniz Parvana, Kıdemli Sofia Dani’yi selamlar. Lütfen sizden bir şeyler öğrenmeme izin verin.”

Deniz Parvana’nın sözleri sadece Alper Us’u şaşırtmamıştı. Çünkü o Deniz Parvana’nın doğasını en iyi bilen kişiydi. Sofia Dani bile bu tepkiye biraz şaşırmış ve gözündeki yeri değişmişti. O anda aslında o kadar da kibirli olmadığını fark etmişti. Bahsedilen kadar kibirli olsaydı bu sözleri sarf etmesi mümkün olmazdı. Üstelik gerçek anlamda Deniz Parvana’nın kıdemli olmasına rağmen Sofia Dani’ye kıdemli diye hitap etmişti. Bu zamana kadar hiçbir kişisel öğrenci bu sözleri sarf etmemişti.

“Başlayın!” sunucu kıdemli karşılaşmayı başlatmıştı ama kimse hareket etmemişti. Seyirciler ise nefeslerini tutmuş tüm dikkatlerini ikiliye vermişlerdi.

Sofia Dani, “Sen saldırmayacaksan ben geliyorum. Şu anda bir meydan okumada olabiliriz ama gerçek bir savaşta düşman asla haber vermeyecektir.” Tavsiyesini verdikten sonra baltasını çekti ve zırhına bir tokat atarak aktifleştirdi. Ağırdan almayacağı belliydi.

O kadar ağırlıkta balta ile aşırı hızlı bir hız ile saldırıya geçmişti. Bir anda Deniz Parvana’nın yakınında ortaya çıkmış ve baltasını sanki hafif bir kılıçmış gibi büyük bir hızla savurmaya başlamıştı. Deniz Parvana ise sürekli olarak saldırıları savuşturuyordu.

Birkaç saldırıdan sonra Deniz Parvana’nın gözlerinin kapalı olduğunu görmüş biraz sinirlenmişti. Saldırı şeklini değiştirip bir kombo saldırı daha gerçekleştirmişti ancak Deniz Parvana gözlerini hala açmamıştı.

Sofia Dani, tam mükemmelleştiremediği bir kombosunu yapmaya karar vermiş ve tekrar saldırmıştı. Bu kombo saldırı baltayı tamamen kullanmayı gerektiriyordu. Hem sapını hem ucunu ve bayrağını hem geniş keskin tarafını hem de sivri olan arka kısmını… Sadece baltanın kendisini değil baltayı yere vurduğunda kopan toprak parçalarını ve tozu bile kullanması gerekiyordu. Bu yüzden mükemmelleştirilmesi çok uzun sürüyordu.

Bu sürpriz saldırılar ile dolu olan kombo saldırısında bile rakibinin gözleri açılmamıştı. Ancak bunun alay ya da hakaret etme ile ilgili değil bir tür çevresini algılama tekniği olduğunu anlamıştı. Muhtemelen gözlerini kapalı tutup konsantre olması gerekiyordu. Bunu fark ettiğinde siniri geçmiş hatta takdir etmişti. Bir savaşta sakin kalabilmek çok zordu.

Biraz nefeslenmek için geri çekildiğinde Deniz Parvana’nın yerinden bir adım ile hareket etmediğini gördüğünde kendine sinirlenmişti. Yetişimi kendisinden düşük olsa bile ona zarar vermeyi bırak yerinden kıpırdatamamıştı. Bunun üzerine daha fazla hırslanmış ve saldırı şeklini değiştirmişti. Elindeki baltasını yere bırakmış ve şiddetli bir sarsıntıya neden olmuştu. Sadece bu sarsıntıdan bile o baltanın en azından 4, 5 ton olduğu tahmin edilebilirdi.

“Hmm. Saldırını şeklini değiştirecek. Sanırım bende farklı bir şey denesem fena olmaz.”

Bu sarsıntı üzerine Deniz Parvana gözlerini açmış direk olarak Sofia Dani’nin gözlerinin içine bakmıştı. Sofia Dani bu bakışlardan içi bir an ürpermiş ve gözlerini kaçırmıştı. Ancak sebebini anlayamadığı bir şekilde tekrar göz göze gelmişlerdi. O anda Deniz Parvana’nın gözlerini tamamen değişmişti. Altın sarısı gözlerin üzerinde sadece kan renginde bir çizgi olan korkutucu bir çift göz vardı.

Bu gözler ile kendi gözleri birleştiğinde kendisini bir anda bambaşka bir dünyada bulmuştu. Cehennem çukurlarından birine benzeyen bu alanda her yerden alevler ve iç parçalayan çığlıklar yükseliyordu. Bu durum Sofia Dani’yi biraz etkilese de ruhen çökecek kadar güçlü etkisi olmamıştı. Ancak üzerine gelen bir rüzgâr baskısından sonra gökyüzüne baktığında sınırlarını göremediği devasa bir ejderha görmüştü ve bu ejderin gözleri kendisine odaklanmıştı.

O ejderha öylesine büyüktü ve kudretliydi ki kendisini bir karınca gibi hissetmişti. Korkusuna yenik düştükten sonra dizlerinin bağı çözülmüş ve yere çökmüştü. Ruhu çökmenin eşiğine geldiğinde ise bu ejderha bir dağı olduğu gibi yutabilecek genişlikteki ağzını açmış ve Sofia Dani’yi yutmuştu.

 

********************************************************

Azur Kral – Bölüm 68 – En Güçlü Üçüncü

Bu gün bölüm geç geldiği için kusura bakmayın. Anca müsait olabildim.

Arkadaşlar, seri nasıl ilerliyor sizce? Hikaye anlatımı olsun, ana karakterin gelişmesi olsun vs. sizce nasıl? Yorumlarsanız sevinirim… Teşekkürler. ^_^

Bu arada isterseniz karakterler için resimler bulup atmaya çalışırım. Ne dersiniz?

Keyifli Okumalar…

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************