Azur Kral – Bölüm 67 – Meydan Okumalar
“Pes ediyorum derseniz, kaybedersiniz. Arenanın dışına çıkarsanız, kaybedersiniz. Bilincinizi kaybederseniz, kaybedersiniz. Kıpırdayamayacak kadar güçsüz düşerseniz, kaybedersiniz. Ölürseniz, zaten her şeyinizi kaybetmiş olursunuz. Bilerek ve isteyerek öldürmek yasaktır. Aman dileyeni öldürmek yasaktır. Kurallara uymayıp bir yoldaşınızı öldürürseniz, ölürsünüz. Aklınızda bulundurun.
O halde meydan okumalar başlasın!”
** 67 – Meydan Okumalar
Deniz Parvana, arenanın tam ortasında dururken, sunucu kıdemli havaya yükselmiş ve isimleri saymaya başlamıştı. 100 isim söylendikten sonra işaretini vermişti.
Deniz Parvana ilk olarak kendi dayanıklılığını test etmek istemiş bu yüzden hiçbir hareket yapmamıştı. Öylece bekliyor ve 100 kişinin kendisine saldırmasını bekliyordu. Arenadaki öğrencilerin hepsi dış saha öğrencileriydi ve en yüksek yetişime sahip kişi Fiziksel Alem Kral Diyarının ileri aşamaları idi. Yani Deniz Parvana ile aynı aşamalardaydı.
Deniz Parvana’ya göre Fiziksel Alemdeki hiç kimse rakibi olamazdı.Ona tek bir çizik bile atamazlardı. Ancak yine de işini şansa bırakmamış ve vücudunu hafifçe Ki ile sardıktan sonra “İstediğiniz gibi saldırabilirsiniz.” Dedi.
“100 kişi ile aynı anda savaşmak mı? Kibrinden aklını kaybetmişsin! Çok fazla havalandın ve bu havanı birazdan indireceğiz!.”
100 kişi aynı anda en sık kullandıkları ve güvendikleri teknikleri ile saldırıya geçti. Hepsinin saldırıları aynı anda olmasa da yok yakın aralıklarla Deniz Parvana’ya yöneldi. Saldırıların güçlerini inceleyen Deniz Parvana biraz hayal kırıklığı yaşamıştı. Çünkü bu teknikler çok zayıftı. Arkalarında bir güç yok gibiydi. Sanki rüzgarda süzülen ölü yapraklar gibiydiler.
Tüm saldırılar ilerlerken görsel bir şölen sunuyordu. Her yerden bir noktaya sarı, mavi, kırmızı, kahve rengi enerjiler ve su ve ateş topları, toprak parçaları, hilal saldırılar akın ediyordu.
Sıra sıra bütün teknikler hedefine ulaştığında devasa bir mantar bulutu oluşmaya başladı ve giderek büyüdü. Bu toz dumanını dağılmayacak gibi göründüğünde Deniz Parvana bir ayağını yere vurdu ve bir şok dalgası ile birlikte bütün duman dağıldı.
Birkaç kişi hariç herkesin gözlerinden inançsızlık vardı. 100 farklı saldırıyı direk olarak karşılamış ve tek bir çizik bile almamıştı.
“Hepsi bu kadar mı? En güçlü teknikleriniz ile tekrar deneyin.”
“Bu nasıl bir kibir!”
“Kibrin gökleri bile aşmış. Bunu söylediğine pişman olacaksın.”
Arenadaki tüm öğrenciler bu tarz şeyler söylerken bir yandan en güçlü tekniklerini hazırlıyorlardı. Arenadan inanılmaz Ki dalgalanmaları yayılıyordu. Her yede devasa ateş topları, elektrik cızırtıları ve devasa buz kütleleri büyürken, insanın ruhunu bile kesebilecek gibi hissettiren güçlü kılıç saldırıları hazırlanıyordu.
Bir süre sonra birçok kişini tekniği hazırlanmış ve bekliyorlardı. Bekletmelerinin sebebi ise aynı anda saldırmaktı. Yaklaşık 90 kişi tekniklerini hazırladığında saldırılarını gerçekleştirmiş ve teknikleri arenanın merkezine göndermişlerdi.
O andan sonra saldırıya geçmemiş olan kişilerden de saldırılarını hazırlayanlar saldırılarını gerçekleştirmeye başlamışlardı.
Tüm teknikler hedefini bulduğunda öncekinden çok daha yoğun ve büyük mantar dumanı yükselmiş ve arena şiddetli bir şekilde sarsılmıştı. Deniz Parvana aynı şekilde dumanı tekrar dağıttığında gücünün çoğunu kullanmış olan öğrencilerden çoğunun şaşkınlıktan dizlerinin bağları çözülmüş ve diz üstü düşmüşlerdi.
İnanamıyorlardı. Birbirinden güçlü 100 teknik hedefine ulaşmış ama tek bir çizik bir atamışlardı.
Deniz Parvana etrafına bakmış ve “O zaman sıra bende” dedikten sonra ayağını tekrar sertçe yere vurdu. Yere vurduğu ayağının altından bir su dalgası yükseldi ve hızla devasa bir dalga haline geldi. Bu dalgaya yakalan tüm öğrenciler arenanın dışına sürüklendi.
Kıdemliler kendi aralarında durumu analiz etmeye başladılar.
“Ne! Su dalgası mı? Deniz Parvana ateş temelli Ki’ye sahip değil miydi? Nasıl tam zıt bir elemente sahip olabilir? Üstelik bu kadar güçlü bir teknik! Cennetler, klan lideri bu çocuğa ne öğretmiş?”
“Bu nasıl bir teknik böyle? Daha önce hiç görmedim.”
“Bu bir teknik değil. Sadece basit bir Ki yönlendirmesi ve su manipülasyonu. Asıl şaşılacak şey, Deniz Parvana’nın nasıl su elementi kullanabildiği… Tüm sınav boyunca sadece ateş Ki’si kullandı. Hepimiz bunu gördük.”
Bu savaştan sonra sırasını bekleyen birçok öğrencinin içine korku tohumları düştü. 100 kişi ile aynı anda savaştı, bir çizik dahi almadı ve basit bir saldırı ile hepsini aynı anda yendi. Bu birçoğunun rüyalarında bile göremediği fantezi içinde fanteziydi.
“İlk meydan okuma savaşı sona erdi. Diğer Fiziksel Alemden 100 kişiyi çağıracağım.”
Sunucu kıdemli isimleri saymaya başladığında hiç beklemediği bir şey ile karşılaştı. İsmini okuduğu kişi ayağa kalkıp “Pes Ediyorum!” dedi. Hala savaşması beklenen 400 kişi vardı ama hepsi de pes etmişti.
Bu şekilde dış saha öğrencilerinin beşte dördü pes etmiş ve ne kadar aptal olduklarını düşünmüş kaybettikleri Ki hapları ve Ki kristalleri için ağlama noktasına gelmişlerdi. Arenada rezil olmak yerine pes edip daha az rezil olacaklarını düşünmüşlerdi.
“Dış saha öğrencilerinden kalan meydan okuyucuların hepsi pes etti. Böylece dış saha öğrencisi kalmadı. Sırada iç saha öğrencileri var. Bu durumda tekrar Deniz’e döneceğim.”
Deniz Parvana, kıdemliye bakıp eli ile 10 yaptıktan sonra sunucu kıdemli konuşmaya devam etti.
“10 kişi! İç daha öğrencilerinden sayacağım 10 kişi arenaya gelecek ve Deniz Parvana ile yüzleşecek.”
Kıdemli isimleri saymaya başlamıştı ama yine pes edenler olmuştu. İç saha öğrencilerinin büyük çoğunluğu Semavi Alem’in 1. Katındalardı. Bu yüzden kendisine güvenemeyen birçok kişi pes etmişti.
6000 kişiden 3000’i çoktan pes etmişti. Bu durum pes etmeyen iç saha öğrencilerini daha sinirlendirmişti. İç saha öğrencilerinin yüzünü yere getirmişlerdi. Ancak o kadar çok öğrenci vardı ki, insanlar hangi birini hatırlayacaktı. sonuçta onlar iç saha da olsalar da pek önemsenmeyen öğrencilerdi.
Deniz Parvana klanın genel öğrenci gücü hakkında biraz fikir edindiğinden dolayı ağırdan almaktan vazgeçmiş ve hızlıca bitirmek istemişti.
Öğrenciler arenaya çıkıp, kıdemlinin işaretini verdiği anda saldırısını yapmış ve tüm öğrencileri dışarı atmıştı. İlk olarak 10arlı gelen öğrenciler daha sonra 20şer, 30ar olarak gelmeye başlamış olsalar da tek hamle de yenilmişlerdi.
Deniz Parvana, hiç gerçek bir teknik bile kullanmamıştı. Dalga saldırısını bazen su, bazen ateş bazen de toprak olarak kullanıyordu. Deniz Parvana’nın üç element kullanabildiği görenler delirmenin eşiğine gelmişti. Sadece üç element kullanabildiği gören iç saha öğrencileri bile pes etmeyi düşünmüş hatta bazıları pes etmişlerdi.
Tüm meydan okuyuculardan geriye 20 kişi kalmıştı. Bunlar klanın en güçlü 20 öğrencisiydi. Ne kadar içlerinde korku olsa da pes etmeyi kendilerine yedirememişlerdi.
“Evet! Geriye sadece en güçlü 20 iç saha öğrencisi kaldı. Bu aşamada artık karşılaşmalar teke tek olarak devam edecek. Bakalım bu öğrenciler Deniz Parvana’ya gerçek bir teknik kullandırabilecekler mi?”
Aynen. Deniz Parvana bir tane bile gerçek teknik kullanmamıştı. Ellerinde birçok teknik vardı vardı kullanma gereği duymamıştı. Ustasından aldığı içsel teknikler sayesinde Sonsuz Ki ‘nin yolunu açmıştı. Sadece Ki kullanarak basit manipülasyonlar kullanması bile güçlü teknikler ile baş edebilirdi. Bu içsel kuvveti ile gerçek bir teknik kullanırsa rakibini öldürebilirdi ve bunu istemiyordu.
Üstelik bu Sonsuz Ki’ye alışamamıştı. Hep fazla Ki kullanıyordu. Bu sebeple kullandığı basit şeyler bile çok güçlü oluyordu.
Sonuç olarak bir bardak su ile bir bardak kum aynı ağırlıkta değildi. Deniz Parvana’nın kullandığı miktar aynıydı ancak Ki aşırı yoğun olduğundan istemesede teknikler güçleniyordu.
“Şimdi, Deniz Parvana ile karşılaşacak olan kişi, Donmuş Kan Klanının dâhisi, Zahra Eliisa. Kendisi Semavi Alem’in 3. Katına ulaşmış ve iç saha öğrencileri arasında en güçlü 20. Öğrencidir.”
Sunucu kıdemli dışarıyı kontrol etmiş ve havanın karardığını görmüştü.
“Deniz Parvana, sabah erken saatlerden beri savaşıyorsun. Dinlenmek ister misin?”
“Saygıdeğer kıdemli buna gerek yok. Ben iyiyim.”
“Cennetler, hala o kadar çok Ki’ye mi sahip!”
“Nasıl bir içsel teknik çalışmış böyle? Binlerce kişi ile savaştığı halde hala yorgunluk belirtisi göstermedi.”
Zahra Eliisa arenaya gelmiş ve Deniz Parvana’ya sert bakışlar atıyordu. Mor saçlı, açık mavi gözlü kedi kulakları olan bir kızdı. İnce ve zarif vücudu ile gözleri dolduruyordu. Boyu biraz kısa olsa bile güzelliği bir tanrıça gibiydi. Giydiği siyah kıyafetlerinde çiçekler yer alıyor ve saçında da büyükçe bir çiçek yer alıyordu.
“Vooaaaa, sen şu hep kitaplarda okuduğum kedi-insan ırkından mısın? Vaaaah! Sizden biri ile karşılaşabileceğimi hiç düşünmezdim. Görülmenizin çok nadir olduğunu okumuştum. Gerçekten kitaplarda yazıldığı kadar güzel ve göz alıcısınız. Özellikle kedi kulaklarınız çok hoş.”
Zahra Eliisa’nın bi anda yüzü kızarmaya başlamış ne diyeceğini bilememişti. İlk defa böyle bir tepki ile karşılaşıyordu.
“N- Ne diyorsun s- sen! Nasıl daha önce görmemiş olabilirsin?”
“Bilmiyorsunuz sanırım. Ben Clitus adasından geliyorum. Buraya çok uzak ve bir nokta kadar küçük bir yer. Sizin deyiminize göre köylüler için bile köylüyüm. Hehe.”
“Yeter! Konuşmayı bırak ve savaşa başlayalım.”
“Çok sertsiniz ama nasıl isterseniz. O halde hızlıca bitirmeliyim.”
Deniz Parvana, en hızlı hızı ile bir anda harekete geçtiğinde bir anda gözlerden kaybolmuştu. O kadar çok hızlıydı ki onu sadece Direk Kıdemliler ve Klan Lideri görebiliyordu.
“Böylesi bir hız. Gerçekten takdir edilemeye değer.”
“Sonsuz Ki adayından beklenildiği gibi…”
“Ne! Kıdemli Kara Yıldız, Sonsuz Ki mi dediniz?”
“Ah, evet. Deniz, Sonsuz Ki adayıdır. Bu yüzden Ki’si hala bitmedi. En azından 3,4 gün boyunca bitmeyeceğini düşünüyorum.”
“Anlıyorum. Anlıyorum. O zaman her şey açıklığa kavuştu. Bu arada kıdemli Kara Yıldız. Deniz ‘in birden fazla element kullanabilmesini sağlayan teknik nedir?”
“Hehe, o tekniği bizde bilmiyoruz. Deniz klana girmeden önce de hali hazırda 3 elementi kullanabiliyordu. Doğuştan gelen elementi sadece su elementiymiş ama sonradan ateş ve toprak elementlerine sahip olmuş.”
Kara Yıldız ile konuşan Direk Kıdemli, bacağını tokatladı ve “Cennetler! Böyle bir teknik en az tanrısal seviye bir teknik olabilir.”
“Aynen öyle. Tanrısal seviye bir teknik ve Deniz’in söylediğinde göre bu tekniğin büyük bölümü hala eksikmiş. Sadece ana elementler değil alt elementler hakkında da çeşitli açıklamalar veriyor ve nasıl elde edileceğini tarif ediyormuş. Hatta şu anda mevcut olmayan alt elementleri yaratabilmenin yolları ip uçları ve tüyolar veriyormuş.”
“Kıdemli Kara Yıldız o halde tekniği ele geçirmemiz gerekmez mi? Bu sayede klanımız daha da güçlenmez mi?”
“Ele geçirmek mi? Sözlerine dikkat et! Bizler hırsız değiliz Kıdemli Song. Elbette klan lideri kendisine bir ricada bulundu. Ancak teknik, ruhsal bağlantılı bir teknik ve sadece Deniz Parvana okuyabilir. Bizler için gereksiz kâğıt parçalarından farklı değiller. Sadece Deniz’in kendi isteği ile tarif edebilmesini rica edip bekleyebiliriz. ”
“Anlıyorum Kıdemli Kara Yıldız. Kötü sözlerim için affedin.”
Kıdemli Song’un gözlerinin içinde bir şeytan kahkahalar ile gülmeye başlamıştı. “Ateş ve Toprak elementi. Bu ikisini elde ettikten sonra atalarımızdan kalan tekniği geliştirebilirim. Önce bu klanı sonra da tüm kıtayı ele geçirebilirim. Deniz Parvana, o tekniği bana vereceksin!”
********************************************************
Azur Kral – Bölüm 67 – Meydan Okumalar
Umarım seriyi okurken keyif alıyorsunuzdur. Bir kaç takipçimiz yorum atıyor sağ olsunlar. Yorum atmayan diğer arkadaşlar da umarım yorumlarını eksik etmezler. ^_^
Arkadaşlar, seri nasıl ilerliyor sizce? Hikaye anlatımı olsun, ana karakterin gelişmesi olsun vs. sizce nasıl? Yorumlarsanız sevinirim… Teşekkürler. ^_^
Keyifli Okumalar…
Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.
********************************************************