Azur Kral – Bölüm 45 – İkinci Başarısızlık

Önceki Bölümden…

Elbette bu Alper Us’un hatası olacaktı ve bu hata Kara Yıldız’ın yüzüne bok atılmış kadar büyütülebilir, abartılabilirdi. Kıdemliliği bile dillere düşer ve belki de klandan atılırdı. Rıza İrfan, hem Alper Us’un öldürülmesi hem de düşmanı olarak gördüğü Kara Yıldız’ın klandan atılması ihtimallerini düşündüğünde öldürmemesi konusunda kesin karara varmıştı.

Zengin, mutlu ve huzur dolu olarak 12 Güneş Derin Deniz Klanı’nın yolunu tutmuştu.

 

** 45 – İkinci Başarısızlık

Rıza İrfan, geri döndüğünde başına geleceklerden tamamen habersizdi.

“Huuuuh!” Alper Us derin bir nefes vermiş ve rahatlamıştı. “Geri zekalı. Bir kıdemli olmuşsun ama hala bir geri zekalısın Rıza İrfan… Geri döndüğünde kesinlikle büyük bir ceza alacaksın. Ve tabi Kızıl Krallıktan aldığın 100.000.000 Qi Hapa ustam -eski ustam- tarafından el koyulacak. Hahaha! Bu sana birkaç yüzyıl daha yeter.”

Alper Us’ın yüzü melankolik bir hale geldi ve “Umarım bu jestim ustamın biraz yumuşamasını sağlar. Belki de bu sayede 12 Güneş Derin Deniz Klanı’na dönerken eskim ustamdan yardım isteyebilirim.”

**

Deniz Parvana, tüm bu olanlardan, hakkında konuşulanlardan habersizdi.

Siyah Krallığa vardığında beklemediği bir şekilde bir kral gibi karşılanmıştı. Kimse 4 krallığın Mavi Krallık ile 1000 yıllık barış ve ticaret anlaşmaları imzaladığını söylememişti. Şüphesiz Deniz Parvana bu bilgiyi öğrense ve bu anlaşmaların temelinde kendisi olduğunu öğrense geçirdiği şoktan günlerce çıkamazdı.

Çünkü kendisini son derecede gizlediğini düşünüyordu ve Beyaz Krallığın, Deniz Parvana’nın ziyarete gelip kutsal bölgelerine girmek istediğini ve Lord Diyarına eriştiğini tüm krallıklara yaydığını bilmiyordu.

Siyah Kral’ın yanına en ufak bir pürüz olmadan ulaşmıştı. Ne bir yerde bekletilmiş ne de bir saygısızlık görmüştü. Siyah Kral ile karşı karşıya geldiğinde ise saygılı bir şekilde, “Siyah Kral’ı selamlarım. ”

Siyah Kral ‘da aynı şekilde cevap vermişti. “Bilge Mavi Prensi selamlarım. Bilge Mavi Prensin ziyaretini neye borçluyuz acaba?”

Her ne kadar sormuş olsa bile, Siyah Krallığın kutsal bölgesine girmek isteyeceğini tahmin etmişti ve tahminleri doğruydu.

“Ben, karanlık element Qi’sinin en yoğun olduğu noktaya götürmenizi rica ediyorum. Elde ettiğim birkaç bilgiyi test etmem için gerekiyor. Eğer başarılı olabilirsem size bu konuda bilgilendirme yapacağım. Başarılı da olsam başarısız da olsam ayrılmadan önce de size bir hediye bırakacağım ve bu hediyeden memnun kalacağınızdan hiç şüphem yok.”

Direk olarak konuya girmiş ve önceki krallıklarda elde ettiği deneyimler ile Qi Yoğunlaştırma Tılsımlarının çok değerli olduğunu anlamıştı. Vereceği hediye ise diğer krallıklarda olduğu gibi 20 adet Qi Yoğunlaştırma Tılsımı idi.

Siyah Kral bu durumdan hoşnut değildi ancak başka çaresi de yoktu. Daha 4 ay kadar önce 2 aylık görüşmeler sonunda Mavi Krallık ile anlaşmalar imzalamışlardı. Deniz Parvana’yı reddetmesi bu anlaşmaları bozması anlamına da geliyordu.

El mahkûm kabul etti ve Siyah Krallığın kutsal bölgesi olan Karanlığın Kuyusu adlı yere götürdü. Siyah Kral Karanlığın Kuyusu alanının kapılarını açtı ve Deniz Parvana’ya içeri geçmesini işaret etti.

“Beni mazur görün ancak süreç tamamlana kadar yalnız olmalıyım. Bu konuda da zahmet vereceğim.”

“Ah, pekâlâ…” dedikten sonra gür bir ses ile içerideki yetişimcileri dışarı çıkartmıştı.

“İşleminiz ne kadar sürecek acaba?”

“Bilmiyorum. 1 hafta da sürebilir 6, 7 ay da sürebilir. Çıktığımda size haber vereceğim.”

“Ah, pekâlâ. Pekâlâ. Nasıl isterseniz… O halde ben gideyim.”

“Siyah Kral’a teşekkürler.”

Deniz Parvana kolay bir şekilde girebildiğine çok seviniyordu. Çünkü buraya girmenin başka hiçbir yolu yoktu. Yerin derinliklerinde olan bu yer zifiri karanlıktı. Gideceği yeri bile göremiyordu. Yavaş ve küçük adımlarla baskının en yoğun olduğu noktayı buldu. Adımlarını saya saya 100 adımlık yarıçapa sahip bir daire etrafına Qi Yoğunlaştırma tılsımlarını dizdi. Tam merkeze geldiğinde ise Elementlerin Ruhu tekniğinin parşömenlerini açtı ve beklemeye başladı.

Beklerken içinden günleri sayıyordu. Her gün çok düşük seviye bir ışık ile parşömendeki Karanlık Element simgesini kontrol ediyordu. 1 aydan sonra hala bir değişim görmemişti. Bu 1 ay süresince elindeki bütün tılsımları düzenli bir şekilde dizmiş ve toplanan Qi’leri parşömene yönlendirmişti.

Aradan 3 ay geçtiği halde aynı şekilde kaldığını gördüğünde ise delirme noktasına kadar gelmişti. 20 tanesi hariç tüm tılsımları topladıktan sonra lanetler okuyarak Karanlıklar Kuyusundan ayrılmıştı.

Kapıdan çıkar çıkmaz Siyah Kral anında Deniz Parvana’nın yanında soluğu almıştı.

“Bilge Mavi Prens, amacınıza ulaşabildiniz mi?”

“Maalesef. Buradaki karanlık element Qi’si yeterince saf değildi. Size bahsettiğim hediyeyi odanın içerisinde bıraktım. Hediyelerim 20 adet Qi Yoğunlaştırma tılsımıdır. Her ne kadar benim işime yaramamış olsa da içeride Qi seviyesi yaklaşık 100 kat yükseldi.”

Siyah Kral bu sözleri duyduğu anda odanın içerisine girmiş ve teyit etmişti. Hızlıca geri gelmişti ve yüzlerce kez teşekkür etmişti.

Deniz Parvana, Beyaz Kral’a söylediği her şeyi Siyah Kral’a da söylemişti. “Tılsımlara kesinlikle dokunma”

Deniz Parvana, sinirli ve üzgün bir şekilde Siyah Krallıktan ayrılmış rotasını evine çevirmişti. 1 yılını Işık ve Karanlık element Qi’sine adamıştı ama ikisini de elde edememişti. Sadece daha önce okunmayan birkaç paragraf okunur hale gelmişti.

Kan Ankasına bindikten sonra son hızla Mavi Krallığa yönelmişti. 3 hafta kadar yol çektikten sonra sonunda Mavi Krallık görünür hale gelmişti.

Ustası ile geri dönüşüne 6 ay kadar bir süresi kalmıştı. Bu süreyi de Azur Krallık kalıntılarında kullanacaktı. İlk hedefi ise ikinci kata çıkabilmekti.

Deniz Parvana, Mavi Krallığın girişinde Kan Ankasından inmiş ve yürüyerek kapıya yönelmişti. Uzun zamandır krallığın içinde gezinmiyordu. Saraya gitmeden önce krallıktaki akademilere uğrayacak ve öğrencilerin durumlarını kontrol edecekti.

Büyük sayılabilecek ve alev alev yanan bir kuşun kapının biraz ilerisine indiğini gören nöbetçi askerlerin yüreğine korku düşmüştü. Çünkü böylesi bir canavarı ilk defa görüyorlardı ve onunla nasıl baş edeceklerini düşünüyorlardı.

Eğer biraz zorlanırlarsa direk Baş Danışman Aktan’a haber vereceklerdi. Ancak Kan Ankasının öylece beklediğini ve üzerinden birinin indiğini görmüşler ve biraz rahatlamışlardı. Kan Ankasından inen kişini seviyesi Lord Diyarının 3. Aşamasının zirvesinde olan bir yetişimciydi. Askerler Lord Diyarına erişmiş olan tüm Mavi Krallık yetişimcilerini tanıyorlardı ama bu kişi onlara tanıdık gelmemişti.

Deniz Parvana askerlere iyice yaklaştığında, askerler onu tanımış ve secde ederek selam vermişlerdi.

“Bilge Prensi Selamlarız!”

Bu durumu tuhaf bulan Deniz Parvana, üzerine fazla düşünmeden devam etmişti.

“Selamlar.”

Deniz Parvana kibir sahibi biri olmadığından askerlerin selamını uygun bir şekilde almıştı ve açılan kapılardan içeri girmişlerdi. Sur kapılarının ardına kadar açıldığı görenler işlerini güçlerini bırakıp kapıya yönelmişti. Eğer Mavi Krallıkta kapılar ardına kadar açıldıysa ya ordu geri dönmüştür ya da Kraliyet ailesinden birisi gelmiştir demekti.

O sıralarda dışarıda olan tek kişi ise Bilge Prens Deniz Parvana idi. Deniz Parvana kapılardan içeri girdiğinde kendisini gören herkes secde ediyordu. Durumun gittikçe tuhaflaştığını hisseden Deniz Parvana yakında sebebini anlayacağını bildiğinden üzerine düşünmeden yoluna devam etmişti.

Sırayla bütün akademileri ve sınıflara ziyarette bulunmuş, öğretmenlere ve öğrencilere tavsiyeler vererek gününü geçirmişti. Güneş sonsuz okyanusa gömülürken Bilge Prens evine varmıştı. Saraydaki herkes dört gözle Deniz Parvana’nın gelmesini bekliyordu. Hatta Melek Parvana sarayın kapısına kadar gelmişti.

Melek Parvana, oğlunu gördüğü anda ona doğru koşmuş ve daha önce hiç kimseye sarılmadığı kadar sıkı bir şekilde sarılmıştı.

“Oğlum! Hoş geldin! Dört gözle gelmeni bekliyorduk.”

Deniz Parvana, bu sarılmanın etkisiyle kalbindeki bütün öfke dağılmış yerini huzura bırakmıştı. Böyle bir sarılmayı her zaman arzulamıştı.

“Hoş buldum anne. Geri döndüm.”

“Gel hadi çabuk. Baban bizi bekliyor. Sana anlatacağımız çok şey var.”

“Bu anlatacaklarınız herkesin bana secde etmesi ile ilgisi var mı?”

“Elbette! Sen gittikten sonra neler olduğu bir bilsen!”

Deniz Parvana, içten içe meraklanmıştı. Kendisi yokken neler olmuştu? Herkes çok mutlu ve huzurlu görünüyordu.

 

********************************************************

Azur Kral – Bölüm 45 – İkinci Başarısızlık

Arkadaşlar kusuruma bakmayın bu hafta inanılmaz yoğun geçti. bölüm atmayı bırakın yeni bölüm bile yazamadım. Ama bunu telafi etmek dün gece oturup yazdım. Bu yüzden bir toplu geliyor.

Umarım seriyi okurken keyif alıyorsunuzdur. Bir kaç takipçimiz yorum atıyor sağ olsunlar. Yorum atmayan diğer arkadaşlar da umarım yorumlarını eksik etmezler. ^_^

Keyifli Okumalar…

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************