Azur Kral – Bölüm 36 – Büyük Buluşma ve Yeniden Doğuş
Önceki Bölümden…
Bir haftanın sonunda genişleme tamamen durmuş ve koza dağılmaya başlamıştı. Bir yumurta gibi çatlayarak kırıldığında Ateş Kanatlı Katil Şahin’in yeni hali gözler önüne serilmişti. Ateş Kanatlı Katil Şahin başarılı bir evrim geçirmiş ve Kan Ankasına evrilmişti. Her ne kadar bir anka kuşuna evrilmiş olsa bile varoluşu çok düşüktü. Yani tam olarak bir anka sayılmazdı.
Ancak gücü, hızı Kral Diyarı ile yarışabilecek seviyedeydi. Daha da hızlı olabilirdi.
** 36 – Büyük Buluşma ve Yeniden Doğuş
Deniz Parvana boyutsal depolama yüzüğüne baktığında tam 195 tane Kutsal Ateş Kristali, 200 tane Ateş Gülü ve sayısız büyülü canavar cesedi ve çekirdeği bulunuyordu.
Elementlerin Ruhu tekniğinin eksik iki parçasını elde etmişti.
Fiziksel Beden Tavlama Tekniği elde etmişti. Gerçi Ateş Ejder Tanrısı ile birleşmesinden sonra o tekniğin pek bir anlamı kalmamıştı.
Ateş Ejder Tanrısının Antik Ejder Tanrısı’nın Hayat Ateşi tekniğini elde etmişti.
En önemlisi artık ateş Qi’sine sahipti. Bu yüzden artık istediği zehri yapmasına bile ihtiyacı yoktu. Kendisi tıp konusunda aziz sayılacak seviyede bilgisi vardı. Yaşlı kadının dediğine göre kendisi rahatlıkla bu zehri kendisine alabilir üzerine fayda sağlayabilirdi.
Deniz Parvana buradaki işleri bittiğinde mağaradan çıkmış ve yaşlı kadının yanına doğru yola koyulmuştu. Kan Ankası da kendisini takip ediyordu. Arkasını durup baktığında Kan Ankası boynunu eğmişti. Bu kuşların secde etme şekliydi.
“Benimle mi gelmek istiyorsun?” diye sordu.
Kan ankası onaylar anlamda başını salladı.
Deniz Parvana “Hehe! Gidelim o halde!” dediğinde Kan Ankası mutlu bir şekilde bağırdı.
**
Deniz Parvana, yaşlı kadının yanına geldiğinde, tezgâhın arkasında duran Veli’ye bir bakış attı. Veli gözleri pörtlemiş bir şekilde hızlıca arka tarafa geçmiş ve 5, 10 nefeslik süre içerisinde geri gelmişti.
“Saygıdeğer müşterimiz lütfen geçin.” Deyip kapıyı göstermişti.
Deniz Parvana merdivenleri yavaşça çıkmış, yaşlı kadınla özel olarak görüştüğü odaya gelmişti.
Yaşlı kadın, çırağı Veli’den duymuş olsa da yine de şaşkınlığını gizleyememişti. 5, 6 ay kadar önce etrafına huzur ve sakinlik yayan çocuk gitmiş yerine canlıların yüreğine korku salan, onları domine eden aynı zamanda onlarda secde etme isteği uyandıran bir çocuk gelmişti.
“Sana… Sana neler oldu?” diyebildi sadece.
“Uzun uzun anlatamam. Ancak zehre ihtiyacım kalmadığını söylemek için geldim.”
“Bir şekilde ateş tipi Qi ‘si elde etmiş gibisin. İnanılmaz bir şekilde Diyar ve seviye atlamışsın. Ek olarak tanımlayamadığım çok büyük bir değişimde geçirmişsin.”
“Detayları veremesem de haklısınız. Ateş Qi’si elde edebildiğimden dolayı zehre ihtiyacım kalmadı. Verdiğiniz tavsiye üzerine zehirlenen kişiden zehri çıkartabilirim.”
“Bunun için çok derin bir tıp bilgisi gerektirir.”
“Zehirlenen kişiyi fazladan 5 yıl hayatta tutabilecek bir seviyede tıp bilgisinin yeterli geleceğini umuyorum. O halde ben gideyim. Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkürler.” Dedi ve arkasını dönüp gidecekken yaşlı kadın konuştu.
“Sen Deniz Parvana’sın değil mi?” dedi yaşlı kadın. Deniz Parvana bunu duymayı asla beklemiyordu. Arkasını döndü ve “Bunu da nereden çıkardın?” dedi.
“Biliyorum. Sen Mavi Krallık’ın Bilge Prensi Deniz Parvana’sın. Zehirlenen kişi ise Mavi Kral’ın ta kendisi.”
Deniz Parvana’nın yüzü biraz sertleşmiş bir şekilde “Bütün bunları nereden biliyorsun?” dediği anda aklına Alev Kızıl tarafından fark edildiği aklına gelmişti. “Ah, anlıyorum. Alev Kızıl ben olduğumu anladı değil mi?”
“Evet. Sen gittikten sonra geldi. Yalan söylemem mümkün değildi. Sana bir soru sorabilir miyim?” dedi yaşlı kadın.
“Elbette. Size borçluyum.”
“Hiç Melek Kızıl adını duydunuz mu?” dedi.
O anda Deniz Parvana’nın beynine bir yıldırım düşmüş gibi hisseti. “Melek Kızıl mı dediniz?”
“Evet. Melek Kızıl.”
“Bu ismi nereden biliyorsunuz? Babam uykusunda bu ismi sayıklar durur. Ama hiç anlatmadı. Siz bu kişi hakkında ne biliyorsunuz? Tek anlayabildiğim Kızıl Kral ve Alev Kızıl ile bir akrabalığı olduğu.”
“Melek Kızıl, şu anda Kızıl Kral olan Göktuğ Kızıl’ın kız kardeşidir ve… O kişi de benim.”
“NE! Nasıl yani? Siz Kızıl Kral’ın kız kardeşi misiniz? Üstelik babamın sürekli sayıkladığı kişi.”
Yaşlı kadın zorlukla “Evet.” Diyebildi ve “Senden beni Mavi Krallığa götürmeni rica edebilir miyim? Anladığım kadarı ile Kızıl Krallıkta işin bitti. Bu dükkandaki her şey senin olabilir. Yeter ki beni Mavi Krallığa götür ve baban Mustafa Parvana ile görüşmeme izin ver.” Dedi.
Melek Kızıl ve Deniz Parvana bir süre konuştuktan sonra Melek Kızıl’ın isteğini kabul etti ve dükkandaki her şeyi Deniz Parvana’ya teslim etti. Sonrasında Veli’yi de yanlarına aldılar ve son hızla Kızıl Krallıktan ayrıldılar.
O anda odada üçüncü bir kişi daha vardı ve o kişiyi sadece Deniz Parvana fark etmişti. Ancak öylece beklediği için kendisi de bir tepki vermemişti.
Alev Kızıl duyduklarından sonra bütün amacını ve odağını kaybetmişti. Halasının başka krallıktan biri ile yasak aşk yaşadığını biliyordu ama olayların derinliğinden haberdar değildi. Yani bildiği şeyler üstün körü şeylerdi. Bu yüzden halasına sürekli olarak küfürlü konuşuyordu.
Üstelik kraliyet ailesine ait olduğu halde Qi kullanamıyor olması onu ezmesi için bile yeterliydi. Ama gerçekler öyle değildi. Çünkü halası, tarihinin parlayan yıldızı olan Melek Kızıl hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Babasının, kardeşinin sakatladığını bilmiyordu.
Melek Kızıl ve Deniz Parvana, Kan Ankası ile Mavi Krallığa giderlerken, Melek Kızıldan her şeyi öğrenmişti… Bu öğrendiklerinden sonra Kızıl Kraldan daha çok nefret etmişti. Ama babasını zehirleyen kişinin şimdiki Kızıl Kral olmadığını da öğrenmişti. Bu yüzden bir intikam almasına gerek olmadığına karar kılmıştı.
**
Aslında bütün Kızıl Krallıktan intikam almıştı. Çünkü Ateş Ejder Tanrısının kayboluşu Kızıl Krallık için görülmemiş bir felaket olacaktı. Kızıl Krallık halkı ise zamanla azalan ateş Qi ‘sini çoktan fark etmişlerdi. Volkan yavaş yavaş soğumaya başlamıştı. Kara dumanlar azalmış ve kara bulutlar dağılmaya başlamıştı. Volkanı canlı tutan şey lav denizinde yatan Ateş Ejder Tanrısıydı.
Artık bu ejder olmadığından volkan zamanla tamamen soğuyacak ve bir nebze bile ateş Qi’si yaymamaya başlayacaktı. Elbette Kızıl Krallık halkı bu durumu birkaç ay önce yaşanan fenomendeki gibi olacağını düşünüyordu. Gerçekleri fark ettiklerinde her şey için çok geç olacaktı.
**
Deniz Parvana, Kan Ankası ile saraya kadar fark edilmeden gelmişti. Üçlü Kan ankasından indikleri gibi saraya girmişlerdi. Deniz Parvana, Veli’yi saray görevlilerine teslim etmiş ve asla saygıda kusur edilmemesini emretmişti. Melek Kızıl ile birlikte direkt olarak Mustafa Parvana’nın odasına yönelmişlerdi. Deniz Parvana önce odaya girmiş ve babasını uyandırmıştı. Sonra kendisine bir sürprizi olduğunu söylemiş ve Melek Kızıl’ı içeri almıştı.
Mustafa Parvana ve Melek Kızıl karşı karşıya geldiklerinde birbirlerine sarılmışlar ve dakikalarca ağlamışlardı. Deniz Parvana, ikili sakinleşene kadar araya girmemişti. İkili sakinleştiğinde son 6 aydır başından geçenleri hiçbir şey atlamadan anlatmıştı. Son olarak bir elinde su diğer elinde ateş küresi üreterek her şeyi kanıtlamıştı.
“Babacım. Seni iyileştirmenin yolunu buldum.” Dedikten sonra bir elini babasının dantian bölgesine diğer elini de alnına dayadıktan sonra “Babacım. Biraz acılı olabilir. Lütfen mücadele etme ve kendini serbest bırak.”
Deniz Parvana kendi ateş Qi’sini babasının tüm vücuduna yaymış ve babasının vücudunda olan onu zehirleyen Qi’ye yapıştırmıştı. Yavaşça kendi Qi ‘sini ve babasını zehirleyen Qi’yi çekmiş ve babasının vücudundan tamamen çıkarmıştı.
O anda Mustafa Parvana’nın etrafında çok güçlü bir hortum oluşmuş ve su tipi Qi karadeliğe çekilir gibi Mustafa Parvana’nın bedenine çekilmişti. Çıkan hortumdan odada hiçbir şey yerinde kalmamıştı.
Bu sırada herkesi öfkeden kan kusturacak bir şey meydana geliyordu. Mustafa Parvana yetişim basamaklarını akıl almayacak bir hızla tırmanıyordu.
Yeryüzü Diyarı
Yaşam Diyarı
Gökyüzü Diyarı
Ruh Diyarı zirveye geldiğinde ilerlemesi durmuştu. Tabi tek değişim bu değildi. Yetişimi yükseldikçe gençleşmişti. Kasları yine eski haline gelmiş ve zehirlenmeden önceki Mavi Kral haline geri dönmüştü. Yavaşça ayağa kalktı, başını arkaya attı ve son gücü ile “AAAAGGGHHHH!!!!” diye kükredi.
Bu kükremenin ardından Mavi Krallıktaki herkes olduğu yede diz çöküp secde etmişti. İşte bu Mavi Kral’ın gücüydü. Elbette bunu yapabilmesindeki en temel etken Mavi Krallık Krallarının nesilden nesile geçen Su Kanı mirasıydı. Su tipi Qi’ye sahip herkese hükmedebilmesini sağlayan o güçtü. Secde etmeyen iki kişi vardı. Melek Kızıl ve Deniz Parvana… Bu ikisinde ateş Qi’si olduğundan bu mirastan etkilenmemişlerdi.
“Babacım. Bu… Bu nasıl oldu?”
“Haha! İşte bu oğlum… Mavi Krallar arasında nesilden nesile aktarılan mirasın gücüdür. Mavi Kral olduğunda bu güç senin olacak. ”
“Baba, bu konuyu daha önce konuşmuştuk. Neyse, o zaman sırada Melek Kızıl’ın dantianını ve Qi damarlarını düzeltelim.”
“NE!”
********************************************************************************
Evet! Artık geri döndüm ve seri tekrar yayına başladı. Haftada 4 bölüm olarak düşünüyorum şuan ancak her hafta 4 bölüm yazabilirsem… İşlerimdeki yoğunluk biraz azaldığından yapabilirsem haftada 4 bölüm atmaya çalışacağım.
08.09.2019, 09.08.2019, 10.08.2019 ve 11.08.2019 tarihlerinde ve saat tam 09:00’da birer bölüm atacağım.
Umarım seriyi okurken keyif alıyorsunuzdur. Bir kaç takipçimiz yorum atıyor sağolsunlar. Yorum atmayan diğer arkadaşlar da umarım yorumlarını eksik etmezler. ^_^
Keyifli Okumalar…
Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.
********************************************************************************