Azur Kral – Bölüm 135 – Ejderha Yüreği Yemek!
** 135 – Ejderha Yüreği Yemek!
5 günlük seyahatin sonunda kral ve askerler nihayet ufukta Parlak Gökkuşağı Kıtası’nı gördüler. Karaya yaklaştıkça Ki seviyesi yükselmeye başlamıştı. Uzun süre nefeslerini tutmuşlar gibi bu Ki delice özümsemeye başladılar.
Daha önce bu kıtaya gelmemişlerdi. Sadece Kral’ın dedi daha küçük bir çocukken kıtalar arasında yapılan turnuva için gelmişti. Bu turnuva yaklaşık 1000 yıldır yapılmıyordu. 1000 yıl kadar önce kıtalar arasında çıkan bir savaş yüzünden kıtaların arasındaki antik seyahat platformları tamamen yok edilmişti. Bu sebeple sadece bir turnuva için dünya kadar kaynağı feda etmeye kimse istekli olmamıştı. Böylece bu turnuva sona ermişti.
Kral bile sadece dedesinin anlattığı gençlik hikayelerinden dolayı biliyordu. Dedesinin ve onun babasının buradaki bir klan ile aralarının iyi olduğunu duymuştu. Ortasında etrafında mavi haleleri olan mor renkli elmaları olan devasa bir ağacın etrafında kurulmuş bir klan olduğunu biliyordu.
Buraya kadar gelmişken o klana da uğramayı düşünüyordu. Dedesinin tariflerinden ortalama yerini tahmin edebiliyordu. Zaten çoktan karaya çıktıklarından dolayı kısa bir süre sonra görüş alanlarına girmiş olması gerektiğini düşünüyordu.
Yaklaşık 6 saatlik uçuştan sonra cehennemden fırlamış gibi görünen bir alan gördüler. Bu alan alev alev yanıyordu ama o alanın tüm çevresi tamamen sarılmıştı. Büyük bir klan bu cehennemden fırlamış alanın etrafına kurulmuştu.
Dedesinden bir kere bile böyle bir şeyi duymamıştı. Son 1000 yıl içinde oluşmuş olmalıydı. Alanı incelediğinde ise daha çok şaşırdı. Çünkü bu alanda birbirinden farklı kökenlerden gelen ama tamamen birleşmiş birden fazla ateş türü vardı ve çok canlı bir şekilde yanıyordu.
Üstelik ortamda hala farklı bir aura vardı. Bu aura dedesinin bahsettiği gibi kutsal ve rahatlatıcı bir aura idi ama silinmek üzereydi. Buna bakarak bu şeyin yeni oluştuğunu anlamak zor değildi. Bir şey dedesinden duyduğu bu güzel klanı tamamen yok etmiş ve geride bu cehennem çukuru kalmıştı.
Kral ve askerleri bu alanı incelerken Yalım Kutay, Alev Kızıl, JJ ve güçlü birkaç kadın daha bu kralın karşısına çıktılar.
Hiç tanımadıkları hatta bu kıtadaki insanlar ile alakası olmayan karanlık auralar yayan bu insanları hemen hissetmişlerdi ancak önce amaçlarını görmek istediklerinden hemen ortaya çıkmadılar.
Kral bu birbirinden güzel kızları gördüğünde şaşkınlığını gizleyemedi. Bu kadar güzel kadının bir arada olması ve karşısına çıkmasının cennetlerin ona gönderdiği bir armağan olan gördü.
“Kimsiniz ve burada ne arıyorsunuz!?” dedi Yalım Kutay.
“Bir tanrıça kadar güzelsin ama görgü kurallarından yoksun musun? Birine adını sormadan önce kendi adını söylemen gerekmez mi?”
“Hmph! Eğer bu kıtadan biri olsaydın dediğin gibi yapardım. Ancak bu kıtadan bile değilsiniz ve görgü kurallarını bekliyorsunuz. Klanımızın sınırlarına kadar izinsizce girdiniz. Sizi direk öldürmeden önce adını soracak kadar nazik olduğumu düşünüyorum.”
“Hahahahahahaha! Gerçekten mi? Gerçekten beni bu küçük ekim ile öldürebileceğini mi sanıyorsun seni küçük sürtük? ”
Bu sıralar da Yalım Kutay, Alev Kızıl ve JJ çoktan Ruhani Alem’e yükselmişti. Yalım Kutay Ruhani Alemin 2. Aşaması olan Ruhani Kalfa seviyesinin zirvesine ulaşırken diğer ikisi Ruhani Alem’in ilk aşaması olan Ruhsal Çırak seviyesinin ortalarına gelmişlerdi.
Ancak bu ekim seviyeleri karşılarındaki kral için bir anlam ifade etmiyordu. En güçlüleri olan Yalım Kutay kralın arkasındaki askerler arasındaki en güçsüzleri kadar güçlüydü.
Kral, zaten öfkesini zorla bastırmıştı. Ancak Kutsal Mor Elma klanının olması gerektiği yerde cehennemden fırlamış bir çukur görmesi ve karşısına dikilen 3 karıncanın kendisi ile bu kadar kibirli bir şekilde konuşması zorla kontrol altına aldığı öfkesinin yeniden taşmasına sebep olmuştu.
Kralın gerçekten çok güçlü olduğunu fark ettiklerinde büyük bir terör duygusu onları sarmıştı. O anda hemen Deniz Parvana’ya ulaşmaya çalıştılar ama bir türlü ona ulaşamadılar. Son çare olarak bu kıtadaki klan liderleri arasında hazırlanmış olan “Beklenmeyen Tehlike” alarmını çalıştırdı.
Beklenmeyen Tehlike alarmı klan liderleri tarafından kararlaştırılmış bir durumdu. Eğer ki bir klan dışarıdan gelen beklenmedik bir bela ile karşılaşırlarsa bu alarmı çalıştırırlar ve diğer klan liderleri acilen yardıma gelirdi. Bu alarmı görmezden gelme şansları yoktu.
Alarmı alan Kaim Bu ve Algan Aras ellerindeki işleri bırakır bırakmaz Kutsal Yin Ateşi Klanına doğru en büyük hızları ile koştular.
İnanılmaz kısa bir süre sonra Kaim Bu ve Algan Aras Yalım Kutay ve diğerleri ile bir araya gelmişlerdi.
“Hah! İki karınca daha geldi. Hmm? Biri diğerlerinden biraz daha büyükçe görünüyor” dedi kral.
Kaim Bu ve Algan Aras, bu yabancı ile karşılaştıkları anda dehşete kapılmışlardı. Düşman gerçekten çok güçlüydü ve arkasında en güçsüzü kendileri kadar olan 100 kişi vardı. Eğer savaşırlarsa mutlak ölüm anlamına geliyordu.
Geldiler ancak hiçbir şey söyleyemediler. Ortamda mutlak bir sessizlik vardı. Rüzgâr bile esmiyordu.
“Buraya kadar iki şey için geldim. Birincisi Clitus adasına ne oldu? İkincisi ise Kutsal Mor Elma Klanına ne oldu? Birincisi ikincisinden çok daha önemli. ”
Kaim Bu bir adım ileri çıktı ve söze girdi.
“Ben 12 Güneş Derin Deniz Klanı lideri Kaim Bu. Clitus adası bizim yönetimimizdeydi ancak Clitus adasına ne olduğu hakkında bir bilgimiz yok. Önemli bir durumu rapor etmek için Clitus Adasına atadığımız vali geri dönmek zorunda kalmıştı. İşini halledip geri döndüğünde ise Clitus adasının artık orada olmadığını söyledi. Geriye sadece yıkıcı bir kılıç niyeti aurası vardı. O kadar güçlüydü ki valimiz yaklaşamadı bile. Sonrasında bizde kontrole gittik ve durum aynıydı. Neler olduğunu anlamak için bile yaklaşamadık. ”
“Bu ne kadar zaman önce oldu?”
“Yaklaşık 1,5 yıl oluyor.” Dedi Kaim Bu. Kral 1.5 yılı duyduğunda kulaklarına zar zor inanabildi. O kadar zaman geçti ama o kılıç niyetinin aurası hala net bir şekilde hissedilebiliyordu. Yıkıcılığı kalmamış olsa bile kesinlikle oradaydı.
“Aradan bir yıl geçtikten sonra tekrar kontrole gittik. Kalıntıları okyanusun dibinde bulduk. Adanın tam ortasında devasa bir yarık bulduk. Tamamen düz ve pürüzsüz bir yarıktı. Sanki devasa bir kılıç saplanmış gibiydi. Elimizden bir şey gelmezdi.”
“Pekala! Anladım. O halde ikinci soruma geçelim.”
“Kutsal Mor Elma Klanına ise… Bu onların beklediği kıyametti. Eski klan liderlerinin bir kehaneti vardı ve bir şekilde bunu öğrenmiştik. Ancak ne zaman olacağını bilmiyorduk. Onlara böyle bir durum hissettikleri anda yardımda bulunmalarını ve onlara yardım edeceğimizi söyledik ancak… Haber vermeye bile şanları olmamış gibi görünüyor.”
“Bu olay ne zaman oldu?”
“Sadece birkaç ay önce oldu. Ancak ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yok.”
“Anlıyorum. Ben Cennetsel Kılıç Villa Kıtası’nın şu an ki sahibi Göksel 7 Kılıç Klanı’nın lideri olan Yishai Vilen.”
O anda Kaim Bu kaskatı kesilmişti. 500 yıl kadar önce Clitus adası için savaştıkları klanın lideri şu anda karşısında duruyordu. O sırada klan lideri başka birisiydi ancak bu adam kesinlikle onun oğluydu. O zaman kendisi de savaş katılmıştı ancak savaşmasına izin verilmemişti. Sadece kenardan izleyebilmişti.
Ama o zaman ki klan liderinin oğlu gerçekten çok kısır biriydi. Karşısına çıkan herkesi acımadan öldürebilen hatta bunu yaparken kahkahalar atabilecek kadar kalpsiz bir şeytandı. Ve o şeytan şu anda karşısındaydı.
“Kaim Bu? Seni hatırlıyorum. Clitus Adası savaşında kenarda duran ve insanlarının ölmesini gözyaşları ile izleyen o veletsin değil mi? Nasıl bir duyguydu? Ben, senin insanlarını parçalara ayırırken attığım kahkaları kaç yıl sonra unutabildin? Hahahah! Savaş korkağı ve Savaş Manyağı karşı karşıya! Aramızdaki fark işte bu kadar açılmış. Ben o savaşlar sayesinde sınırları aşıp yükseldim ama sen takılıp kalmışsın. Şu anda benim için bir karıncadan farklı değilsin.
Buraya çok uzun yoldan geldim ve çok fazla kaynak tükettim. Clitus’tan bana bir yardım isteği geldi. 3 yıl önce… Ben! Yishai Vilen! Çağrıya cevap verdim ama elim boş kaldı. Dedemin, Kutsal Mor Elma Klanı ile yakın ilişkisi var diye buraya geldim ama elim yine boş kaldı. Seni buldum. Ancak bir karınca olduğunu görünce tüm savaşma hevesim kaçtı. Tch! Neyse… Bana harcadığım kaynakları ödeyin ve bu lanet yerden gideyim.”
“Kendi isteğin ile öylece geliyorsun ve yine öylece haraç mu kesiyorsun! Ejderha yüreği felan mı yedin!”
Bu sesi duyan herkes şoka girmişti. Sesin geldiği yöne döndüklerinde herkes daha büyük bir şoka girdi.
********************************************************
Yazar’ın Köşesi 🙂
Yeni bölümler her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri saat 09:00’da…
Arkadaşlar kusuruma bakmayın. Bölümleri düzenli atmaya çabalıyorum ancak inanın çok yoğun çalıştığımdan fırsat bulamıyorum. Elimden geldiğince de geç attığım zamanlar için fazladan atmaya çalışıyorum. Bölüm biriktirmiş olmasam son iki üç haftadır tek bölüm atamazdım. Umarım anlayışla karşılarsınız.
Okunma sayıları düştü ama yine de sorun değil. Bu seriyi sona erdirene kadar 1 kişi okuyor olsa bile devam ettirmeyi istiyorum.
Umarım serinin ilerleyişini beğeniyorsunuzdur. Seri ve ilerleyiş hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum.
Takipte kalın.
NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉
Keyifli Okumalar…
Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.
********************************************************