Azur Kral – Bölüm 122 – Dahiler Turnuvası

** 122 – Dahiler Turnuvası 

En güçlü olarak bilinen 1 öğrenci kendi bölümlerinde mağlubiyetsiz devam ediyorlardı. Ancak gruplarda 2 tane de kara at vardı. Biri 12 Güneş Derin Deniz Klanı’ndan katılan Zahra Eliisa idi. Zahra Eliisa ile Deniz Parvana daha önce klanda karşılaşmışlardı. Bir nekomata olan Zahra Eliisa kendini çok iyi geliştirmişti ve rakiplerini acımadan eziyordu. Rüzgâr temelli saldırılar yapıyordu. Önceki haline göre çok daha güçlüydü. Güçlü bir teknik bulduğu kesindi. Hatta Rüzgâr yıldırımı hakkında kavrayış kazandığı belliydi. Rüzgarını hızı ile saldırıyor pençelerinde topladığı yıldırım enerjisi ile de rakiplerini biçip geçiyordu.

Diğeri ise Yanan Anka Ateşi Klanı’ndan Aysu Elaine idi. Aysu Elaine’de yarı insandı. Uzun kulakları ve pelerine benzeyen uzun tüyleri vardı. Bir kuş gibiydi ama kuş gibi kanatları yoktu. Aşırı hızlı hareket edebilse de uçamıyordu. Saldırıları tüylerini jilet gibi fırlatmak ve geri çekmekten oluşuyordu ama her fırlattığı tüy büyük patlamalara neden oluyordu. Anka ateşlerini kullanabiliyordu. Bu da Aysu Elaine’nin iki farklı kan soyuna sahip olduğunu ve bunları mükemmel bir uyum ile kullandığını gösteriyordu.

İnsanlar için bahis yapılacak kişiler arasına girmişlerdi. Birkaç saat sonra elenmeler başlamıştı. En başından beri hiç iddiası olmayanlar elenmeye başlamışlardı. Turnuvaya tahminlerden daha fazla katılan öğrenci olduğundan düşünüldüğünden daha uzun sürecekti.

Turnuvaya 12 Güneş Derin Deniz Klanı’ndan 100 kişi katılmıştı ve turnuvaya en az öğrenci getiren klandı. Az öğrenci getirmiş olsalar bile çoktan farklarını belli etmişlerdi. Çünkü sadece savaşçı sınıfındaki öğrencileri getirmişlerdi.

12 Güneş Derin Deniz Klanı’nda savaşçı sınıfındaki öğrenciler savaş dehaları ve savaş manyaklarıydı. Bu yüzden farkları hemen belli olmuştu. Diğer klanlarda savaş gücü olmayanları bile savaşçı yapmak istemeleri yüzünden genel güçleri düşük kalıyordu. Savaşmak istemeyen birinin savaş alanına sürmek ne kadar mantıklı olabilirdi ki?

Diğer klanlar ise 250şer öğrenci getirmişlerdi. Çünkü sınır 250 idi. Onlara göre ne kadar çok öğrenci o kadar çok şans demekti.

Birkaç saatlik süreden sonra tüm güçsüzler elenmişti. Kalanların hepsi ortalamanın üzerinde olanlardı. Artık yarışmacı olarak 80 kişi kalmıştı. Bu 80 kişinin hepsi artık adını tüm klanlara duyurmuşlardı.

Kutsal Mor Elma Klanının gizlice yaptığı gruplama artık sona gelmişti. Artık gerçek turnuva başlıyordu onlar için. En başından beri ismi bilinen 10 kişinin ilk etaplarda karşılaşmalarını istememişlerdi.

Kutsal Mor Elma Klanı bu yaptıklarının fark edilmediğini düşünüyorlardı ancak durum böyle değildi. Diğer klan liderleri durumu bir süre sonra zaten fark etmişlerdi. Ancak müdahale etme gereği görmemişlerdi çünkü bu biraz mantıklıydı. Bu şekilde turnuvanın süresi daha da uzun olacaktı.

Bu dakikadan sonra beklenen kapışmalar başlıyordu. Çünkü en güçlüleri kalmıştı ve birçok öğrenci süprizler göstermişti. Tüm gizli kozlar bu turnuvada kullanılacaktı. Kalan öğrencilerin hepsi de Mental Alem’e ulaşmıştı. Ancak sadece Deniz Parvana çoktan üç zihne ulaşmıştı. Çünkü amacı bu turnuva değil Kutsal Mor Elma Klanını yok etmekti amacı…

Sıradaki karşılaşma Deniz Parvana ile Kerr Timothea arasındaydı. İki tarafında aklındaki tek şey rakibini öldürmekti.

İkili arenaya geldiklerinde ve hazır olduklarında hakem işaretini vermişti. Hakem işaretini verdiği anda Kerr Timothea Karanlık Gökyüzü tekniğini kullanıp tüm arenayı gece karanlığa boğmuştu. Göz gözü görmüyordu. Ayrıca bu teknik kişinin hislerini de büyük oranda bastırıyordu. Ancak Deniz Parvana için hiçbir önemi yoktu. Çünkü Buz Ankası ‘nın Buz Çağı tekniğinin ilk cildinde havadaki nemi hissedebiliyor ve bunun sayesinde çevresindeki varlıkları hissedebiliyordu.

Her ne kadar hisleri bastırılsa da çevresindeki 5 metre çapında bir alanı hala hissedebiliyordu ki bu ona zaten kendisini savunmak hatta saldırmak için yeterdi. Zaten Clitus adasında Gece Mai ile yaptığı karşılaşmada böyle bir tekniği görmüştü. Arena gece karanlığına büründüğünde Kerr Timothea kılıçlarını çektiği gibi saldırıya geçmişti. Kılıçlarının etrafı yaşam ki’si ile kaplıydı. Ancak bu bir saldırı yeteneğine bağlı olduğundan kılıçlarının etrafından yaşam Ki’si temas ettiği canlıların, canlılığını çekmek içindi.

Bu tekniğin adı Yaşam Çalan Kılıçlar’dı. Bu yetenek ile açılan tek bir yara karşı taraf ile bir bağ kurar hem yaranın iyileşmesine izin vermez hem de sürekli olarak Ki’sini çekerdi. Çekecek Ki kalmadığında yaşam enerjisini çekerdi. Kerr Timothea bu tekniğini şimdiye kadar kullanmamıştı çünkü rakiplerini küçümsüyordu. Ama Deniz Parvana’yı kesinlikle öldürmek istediğinden bu teknik ile başlamıştı.

Bu tekniğin en güzel kısmı ise rakibinden Ki çektikçe saldırıları giderek güçleniyordu. Rakibi zayıfladıkça kendisi güçleniyordu.

Deniz Parvana kendisine hızla yaklaşan rakibi ve kılıcındaki Ki’yi hissetmişti. Bu kılıç saldırı ile yara alması mümkün değildi. Ancak Bald’ın ona verdiği tavsiye ile kendisinin savunmamış ve bir yara almak istemişti. Bu sebeple gerçekten tüm algısı kısıtlanmış gibi davranarak saldırının kendisine gelmesini beklemişti.

Saldırı ölümcül bir noktaya geliyordu. Bu barizdi. Bu sebeple ölümcül bir yara almayacak şekilde saldırı geldiği anda tesadüfen kaçınmış gibi yaptı ve omuzundan küçük bir yara aldı. Bald’ın düşündüğü gibi yara iyileşmiyordu ve o yaradan dışarı Ki sızıntısı oluyordu.

“Ahaha salak kız. Kendi ölüm fermanını imzaladı.” Dedi Bald. Deniz Parvana’da yarasından Ki sızıntısı olduğunu anladığında rakibinin kullandığı tekniği çözmüştü.

Tekniğini başarı ile uygulayabildiğini gören Kerr Timothea, “Ahahahaah! Sen öldün Deniz Parvana! Önce tüm Ki’ni tüketeceğim sonra da tüm yaşamını çekeceğim.” Diye bağırmış ve Karanlık Gökyüzü tekniğini geri çekmişti.

Diğer klan liderleri Deniz Parvana’ya acımışlardı. Çünkü bu tekniği biliyorlardı ama Kaim Bu çok rahattı. Bu rahatlık diğer liderlerde şüphe uyandırmıştı.

Kerr Timothea fütursuzca gülerken, Deniz Parvana’nın hala kıpırdamadığını hatta yüzünde kötü bir gülümseme olduğunu görmüştü. Yoksa kaybedeceğini anladığı için delirmiş miydi?

Kerr Timothea zaferinin garantilediğini düşünüyordu. Sonuçta yarayı açmış ve Deniz Parvana’nın Ki’sini çekiyordu.

Beş dakika kadar geçtikten sonra bir tuhaflık olduğunu düşünmüştü. Çünkü çoktan rakibinin Ki’sinin tükenmiş olması gerekiyordu. Ama Deniz Parvana’da bir değişim yoktu. Sanki Ki’si çekilmiyordu. Kılıçlarına baktı. Kılıçları giderek güçleniyordu. Bir sorun yoktu. Rakibin Ki’si çekiliyordu.

O anda Deniz Parvana herkesi şaşırtan bir şey yaptı. Kıyafetinin üst kısmın açtı. Elinde bir miktar Buz Ki’si topladı ve bıçak haline getirdi. Kerr Timothea’nın açtığı yarayı iyice genişletti. Yara büyüdükçe çekilen Ki’nin oranı yükseliyordu.

Omuzunun ön tarafındaki küçük bir çizik şeklinde olan yarayı iyice genişletti ve bir omuzundan diğer omuzuna kadar uzattı. Kılıçlar öyle hızlı ve öyle büyük miktarda Ki çekiyordu ki Kerr Timothea çok şaşırmıştı. Kılıçtaki Yaşam Ki’si aşırı yüklenmeye başlıyor ve gücü kaldıramadığı için çatlamaya başlıyordu. O anda tekniği durdurmak istedi.

Korkmaya başlamıştı. Deniz Parvana’nın bir canavar olduğunu düşünmüştü. Gözlerindeki belirgin hale gelmiş korku ile Deniz Parvana’ya bakmak gibi büyük bir hata daha yapmıştı. Deniz Parvana ile göz göze geldiği anda çevresinin bir duman gibi dağıldığını ve bambaşka bir yere geldiğini fark etti. Birkaç saniye sonrasındaysa dünyası tamamen kararmaya başlamıştı. Gökyüzünden itibaren süzülen bir karanlık her şeyi yutmaya başlamıştı.

Ta ki o dünya da sadece kendisi kalana kadar.

********************************************************

Yazar’ın Köşesi 🙂

Yeni bölümler her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri saat 09:00’da…

Geçen hafta bölüm atamadım bu yüzden bu hafta ikişer bölüm geliyor!

Çok sevgili okurlarıma Sevgililer Gününe özel +1 bölüm daha!

NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉 

Keyifli Okumalar…

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************