Hatırlıyorum: 2009-2010 yılları idi. O zamanlar “Yerli Dizi, Yersiz Uzun!” diye sloganlar atılıyor, kampanyalar tertip ediliyordu.
O dönem dizi süresi, bölüm başına 100 dakîka civarında idi. Bir TV gecesini, kanallar iki dizi ile ancak doldurabiliyordu. Aradan seneler geçti. İronik şekilde dizilerin süreleri kısalacağına gitgide arttı. Artık kanallar, tüm geceyi bir dizi ile kapatıyor. Dolayısı ile dizilerin bölüm süreleri 150 dakîkaya kadar çıktı!
Bir film için bile uzun sayılabilecek bu süre tabiî ki dizilerin kalitesini hayli düşürdü: Uzun uzun bakışmalar, sürekli araya giren yüksek sesli müzik, hikâyenin gelişimine hiçbir katkısı olmayan diyaloglar, ağlak senaryolar…
Bu yüzden artık televizyonda doğru düzgün komedi dizisi bile çıkmıyor. Çünkü 2.5 saat boyunca bir insanı güldürmek elbette imkânsız. Gülseren Buğdaycıoğlu’nun kitaplarından uyarlanan, iç karartıcı, ağlak senaryolara teslim oldu dizi sektörü. Bir de beş para etmez romantik diziler, üçüncü sınıf aldatma temalı diziler yahut niteliksiz mafya dizileri…
Hepimiz, “Bu kötü gidişe internet dizileri çâre olacak!” diye düşünüyorduk; heyhat şu âna kadar yanıldık. Aslında böyle düşünmekte haklıydık: Sansür olmayacaktı, dizilerin daha gerçekçi atmosferi olacaktı ve en önemlisi; dizilerin bölüm süreleri kısalacak, makûl sürelere çekilecekti. Lâkin tahminlerimizin hemen hemen hiçbiri gerçekleşmedi şimdiye kadar.
Ah Netflix…
Netflix, BluTV, Puhu TV, Exxen, Gain…Ardı ardına yeni platformlar ile tanıştık. Bunlar arasında en büyük hayal kırıklığını yaratan ise Netflix oldu şüphesiz. 2018 yılında ülkemize gelen çevrim içi servis, çok büyük beklenti yaratmıştı hepimizde. Ancak şu âna kadar iyi bir dizisini seyredemedik. İlk önce berbat süper kahraman dizisi Hakan Muhafız, ardından gelen kötü fantastik iş Atiye. Aşk 101 adlı rezil “gençlik” dizisini aslında söylememe bile gerek yok. Her şeyin karikatürize olduğu, 3. sınıf senaryoya sâhip 50 metrekare ve son olarak mantık hataları ile dolu, kötü bir seri katil dizisi Fatma…
BluTV de başlangıcı iyi ama nedense final bölümü kötü dizileri sundu kullanıcılarına. Masum dizisini beğenmedim. Yarım Kalan Aşklar’ın ve Bozkır’ın ise final bölümleri hayal kırıklığı yarattı. Alef de sonu hüsrana uğratan, bekleneni veremeyen bir dedektif dizisi olarak kaldı. Çıplak; telefon kamerası ile çekilmiş, üçüncü sınıf bir rezillikten başka bir şey değildi. Yine de atmosfer olarak BluTV yapımlarının, Netflix’in dizilerinden daha iyi olduklarını söyleyebiliriz.
Gain ve Exxen ise bu senenin başında yayın hayatına başladılar. Gain, biraz fazla “beyaz yaka”ya göre diziler üretti. Ex Aşkım berbattı. Özelden Yürüyenler de keza bomboş bir dizi idi. Maalesef 10 Bin Adım da senaryosu kopuk, oyunculukları başarısız bir işti. Terapist dizisini sevdim. Ancak o da fazla Amerikanvari ve didaktik diyaloglu bir yapımdı. Bizi Ayıran Çizgi -fazla sanatsal olsa gerek- herkese göre olmayan bir diziydi. Sanırım platformun en sevilen dizisi Ayak İşleri oldu.
Exxen’in ise Gibi’den başka ses getiren bir dizisi olmadı. İşte Bu Benim Masalım, IMDb’de 1 puan alarak tarihin en düşük puanlı dizisi unvanını aldı. Hakîkaten de rezalet bir dizi idi. Öğrenci Evi, Hükümsüz, Vahşî Şeyler, Şeref Bey gibi dizileri ise pek tutulmadı, konuşulmadı. Platform, 6 aylık süre zarfında isteneni bir türlü veremedi.
Seyircinin kısm-ı azamı tarafından takdir edilen diziler ise Netflix yapımı Bir Başkadır ve Puhu TV dizisi Şahsîyet oldu. Şahsîyet, IMDb’de rekor puan aldı, çok beğenildi. Bir Başkadır ise çizdiği Türkiye portresi ile takdir topladı. Fakat linç edileceğimi bilerek söylüyorum: Aslında bu iki dizi de hiç iyi değildi. Şahsîyet; Anadolu’ya oryantalist cepheden bakan, kötü diyalogların esiri, karikatürize bir dizi. Bir dizinin hassas konulara değinmesi, maalesef onu iyi dizi yapmaya yetmiyor. Dizileri sadece kamu spotu olarak göremeyiz.
Tek Sorun Bölüm Süresi mi?
Bir Başkadır ise Türk toplumunun en kaba hâli ile Başörtülü – Seküler olarak ayırdı. Tabiî ki “başörtülü kadın” temizlikçi idi. İyi de artık ülkemizde başörtülü doktorlar, hâkimler hattâ profesörler var. Diziye konu olan kişiler neden bunlardan seçilmedi? Bence bu seçim, senaryoyu çok daha ilginç bir şekle sokardı. Ne yazık ki dizinin Türkiye portresi, biraz karikatürize duruyor ve eski kafa ile çizilmiş. Dizide fazlaca yer alan tesadüfler, senaryonun genel akışı ise hiç olmamış. Sadece iyi diyalogların mevcut olduğunu söyleyebiliriz. Bir de senarist tebriği hak ediyor. Çünkü dizide yer alan “Hoca”yı üçkağıtçı ve düzenbaz göstermemiş. Yeşilçam filmlerinden beri senelerdir her dizide ve filmde; din adamlarının, hocaların kötü gösterilmesine alışmıştık. Bu defa senarist, böyle bir şaklabanlık yapmamış. Gerçekten helâl olsun.
Sonuç olarak Şahsîyet (Puhu TV), Bir Başkadır (Netflix), Gibi (Exxen), Ayak İşleri (Gain) ve Yeşilçam (BluTV) dizileri, bu platformların en gözde dizileri oldu. Ama bence hâlâ beklediğimiz kalitede dizileri izleyemedik. Diziler internete geçince bölüm süreleri kısaldı, sansür azaldı, küfürler arttı lâkin senaryolarındaki o kofluk hep devam etti. Hep hayal ettiğimiz “bölüm süresi kısa Türk dizisi” düşüncesi fiyasko ile neticelendi ne yazık ki. Bizim derdimiz, sadece dizilerin süreleri değil; senaryolarının da kalitesiz olması. Ne diyelim?..Umarım bu gidiş böyle devam etmez ve gelecek yıllarda iyi diziler izleriz…