Azur Kral – Bölüm 91 – Cennet Bahçesi Adası Hazineleri #2

Önceki Bölümden…

Özümseme sona erdiğinde Deniz Parvana elindeki tam anahtarı hayret ile izliyordu. Anahtarın etrafında 10 tane Ki küresi dönüyordu. Altın renklerinde olan bu Ki küreleri anahtarı sallasa da gitmiyor. Anahtarın bir parçası gibiydiler. Anahtarın tutacak kısmında omuzunda bir testi olan bir kadın simgesi vardı. Kovadan bir şey dökülüyor gibiydi. Bu detay ise dikkatli bakıldığında görülebiliyordu.

Bir süre anahtarı inceledikten sonra anahtarı boyut yüzüğüne gönderdi ve masanın üzerindeki diğer şeylere bakmaya karar verdi. Masadaki kitaplardan birisi ilgisini cezbetmişti. Kitabın üzerinde büyük harfler ile Zodyak yazıyordu.

 

** 91 – Cennet Bahçesi Adası Hazineleri #2

Bu kitap bayağı geniş ve kalındı. Kitabı hemen eline aldı ve okumaya başladı. Yazılar çok farklı bir dileydi ama nedense okuyabiliyordu. Bu çok tuhaf bir histi.

“Evrendeki yıldızların belirli düzenleri var. Bu düzenin de bir sebebi var. Onları her zaman göremezsin. Bulunduğun konuma göre hiçbirini göremeyebilirsin ama onların var olmadıklarını göstermez.

Zodyak olarak adlandırılan kavram, 13 farklı takım yıldızını temsil eder.

Şimdi bu takım yıldızların tarihe bir göz atalım;

Antik tanrılar zamanında sadece gerçek tanrılar ve şeytanlar vardı. Bu şeytanlara titanlar da denirdi. Tanrılar ve Şeytanlar büyük bir savaşa girdiler. Bu tüm tarihler içindeki en büyük savaştı. Bu savaş esnasında tüm evren yıkılmış ve yeniden oluşmuştu.

Savaşta tanrıların yanında, tanrılar kadar güçlü olmayan yarı tanrı olarak anılan güçlü varlıklar da vardı. Antik tanrılar bu savaşlarda en çok fayda sağlayan 12 komutanı özel güçler ve yetenekler ile kutsadılar. Bu kutsamadan sonra onlar da artık gerçek tanrılardı. Ve antik tanrılar, bu yeni tanrılara özel takım yıldızları armağan etti. Bu kutsama ve armağanlar ile yeni gerçek tanrıların, asıl gerçek tanrılar gibi kendilerine takipçiler edinebilmelerini ve edindikleri takipçileri sayesinde giderek güçlenebilmelerini sağladı.

Bu 12 komutanın haricinde 76 komutan daha vardı. Bu 76 komutan, ödüllendirilen 12 komutan kadar etkili değillerdi ama yine de göze çarpıyorlardı. Antik tanrılar, bu 76 komutana özel güçler vermemiş olsa bile onlara da kendilerine ait olacak takım yıldızlar verdi.

Bu 88 komutana verdiği en büyük hediye ise tüm yaratılıştaki varlıkların bir şekilde kendilerini bulabilmelerini sağlamasıydı. Her biri zamanın sonuna kadar hatırlanacaklardı. Bu en büyük hediyeydi.

Yeni doğan varlıklar doğdukları anda kendisine en yakın olan takım yıldız hangisi ise o yıldız tanrısının karakteristik özelliklerini alabilir. Bazıları ise özel kutsamalar alabilir. Bu özel kutsamaları alanlar, kendi halkları arasında dahi olarak anılır ve bu kutsama sayesinde, kutsanan kişi, kutsamayı veren takım yıldızı tanrısını bulabilmesini sağlar. Böylece çağrıları duyabilecek kadar güçlendiklerinde kendilerine armağan edilen güç için şükranlarını gösterebilir ve müritler arasına katılabilirler.

Bu 12 komutanın gerçek isimleri bilinmiyor. Antik tanrıların onların, hatırlanmalarını istedikleri isimler biliniyor. Bu isimler; Aries, Leo, Sagittarius, Cancer, Scorpius, Pisces, Taurus, Virgo, Capricorn, Gemini, Libra ve Auarius’tur. Diğer 76 komutanın isimleri ise; Andromeda, Antlia, Apus…

76 komutanın varlıkları kutsama yetenekleri olmadıklarından çok fazla bilinmezler. Ancak evren ile ilgili olan herkes tarafından bilinirler. ”

Bu kitabın devamında, bulunduğun konumu hesaplama, hangi takım yıldızını görebileceği, takım yıldızlarının özellikleri ve nasıl göründükleri hakkında bilgiler verilmişti.

Deniz Parvana, Zodyak kitabını boyut yüzüğüne attıktan sonra diğer kitabı eline aldı. Kitabı açtığında ise kitabın başının ve sonunun eksik olduğunu gördü. Kitabın ilk sayfasını incelediğinde el yazısının tanıdık geldiğini fark etmişti.

Evet! Bu kitap aslında Yeryüzü Kutsal Yaşam El Kitabı’nın başka bir parçasıydı. Bu parçayı elde eden kişi kendinde kitaba kapak yapmıştı. Deniz Parvana kitabın kapaklarını çıkardı ve elindeki diğer kitabı ile birleştirdi. Ancak bu tam bir eşleşme olmamıştı çünkü elindeki bir kısım ile diğer elindeki kısım arasında eksik parçalar vardı. Ancak yine de parçaların bir arada kalması için yeni elde ettiği parçayı ana parça ile birleştirdi.

Masanın üzerinde kalan diğer şeyler pek ilgi çekici şeyler değildi. Genellikle Ki kristalleriydi yada çok düşük miktarda nadir madenlerdi. Daha çok bir tür kristal koleksiyonu gibi görünüyordu.

O kristalleri de alırken yine ne olduğunu anlamadığı bir şey bulmuştu. Bu şey bir avucun dörtte biri kadar boyutta, çok hoş yeşil renkte olan piramit şeklinde bir nesneydi. Yaklaşık 5 x 5 cmlik bir tabanı vardı. Bir süre o piramidi inceledi ancak hiçbir tepki alamadı. O piramidi de boyut yüzüğüne attıktan sonra masanın üzerinde hiçbir şey kalmamıştı.

Sağındaki ve solundaki kapılara baktı ve ilk olarak soldaki kapıyı denemeye kadar verdi. Kapının karşısına geldiğinde kapıyı açacak bir yer bulamadı. Ne bir imge ne bir işaret vardı. Kapı olduğu aşikardı çünkü yerde kapının açılıp kapandığına dair izler vardı. Aklına gelen her şeyi denemesine rağmen kapıyı bir türlü açamadı.

Dakikalarca incelemesine rağmen en ufak bir ipucu bulamamıştı. Ne bir formasyon izi vardı ne de başka bir şey. Kapıya bildiği dillerden bazı kelimeler bile söylemişti ama başarı yoktu.

En sonunda dayanamayıp “Açılsana lanet olası kapı!” diye bağırmıştı. Ama yine bir tepki yoktu. Hatta küfürler bile saydırmıştı. Bu kapıda elde ettiği fiyaskodan sonra kötü bir ruh hali ile sağdaki kapıya gitmişti. Bu kapıdan da aynı şeyleri görmek istemiyordu.

Omuzları düşmüş bir şekilde sağdaki kapıya geçti ve sonuçta bir değişiklik olmamıştı. Kapılar açılmıyordu. Ne yapması gerektiğine dair en ufak bir fikri yoktu. Yaklaşık bir saatini kapılar ile harcadıktan sonra tamamen pes etmişti.

Saraydan çıkış kapısına ulaştığında arkasına bir kere daha bakmıştı. Belki son anda bir şey fark edebilirim diye düşünmüştü ama olmamıştı. Kapıları açamamış ve saraydan çıkmıştı.

Her ne kadar Deniz Parvana fark etmemiş olsa da bilinci Deniz Parvana’nın çekirdeğinde olan ateş ejder tanrısı kapıların nasıl açılacağını biliyordu ama sesini ona ulaştıramamıştı.

Deniz Parvana saraydan çıktıktan sonra JJ hemen yanına gelmişti. Üzgün bir ifade ile çıktığını gören JJ, Deniz Parvana’nın bir sorun yaşadığını anlamıştı.

“İçeride ne oldu?”

“İki büyük kapı vardı ama ne yaptıysam açamadım.”

“Beni çağırıyor dediğin şey o kapıların arkasında mıydı?”

“Hayır. Sarayın içinde bir masa vardı. O masanın üzerinde altın bir anahtarın parçası vardı. Bende de diğer eksik parçası vardı. Bendeki parçayı çıkardığım anda iki parça birleşti ve tek bir anahtar haline geldi. Beni çağıran şey o anahtar parçasıymış. Gerçi içerisi bir saray gibi değildi. Daha çok bir kilise gibiydi.”

“Hmm… Anlıyorum. Denemiş olacağını düşünüyorum ama… Kapıları o anahtar ile açmayı denedin mi?”

“?!?!?!?!”

Deniz Parvana, elleri ile kafasını kavramıştı ve gözleri yerlerinden fırlayacak kadar açılmıştı. Hafifçe çökmüş ve öylece yere bakıyordu. Bu tepkisi gören JJ, düşüncesinde haklı olduğunu anlamıştı. Deniz Parvana pozisyonunu bozmadan hafifçe kafasını kaldırmış ve ağlamak üzere görünen gözlerle JJ’ye bakmıştı.

O yüz ifadesini gören JJ gülmemek için eli ile ağzını kapatmıştı. Ki’sini vücudunda gezdirip gülme isteğini bastırdıktan sonra, “Bu nasıl aklına gelmedi?” dedi.

“Harbiden nasıl aklıma gelmedi bu? Üstelik burada bir şeylerin beni çağırdığını ve o çağıran şeyi de elde ettiğim halde…”

JJ ile Deniz Parvana bir süre birbirlerine baktılar. JJ ‘in gözlerinde merak varken, Deniz Parvana’nın gözlerinde çaresiz bir ifade vardı. JJ bir süre daha Deniz Parvana’nın tekrar içeri girip anahtarı denemesini bekliyordu ama Deniz Parvana’dan öyle bir hareket görmeyince,

“Eeee? İçeri girip anahtarı denemeyi düşünmüyor musun?” dedi.

Deniz Parvana, şapşal bir ifade ile JJ’ye baktı. O anda aynı soruyu kendi kendine tekrar ettiğinden emin olmuştu JJ.

Kısa sürede kendini topladı ve “Haklısın. O halde tekrar giriyorum.” Dedi Deniz Parvana ve tekrar saraya yöneldi. Ancak hiç beklemediği bir şey olmuştu. Hem JJ hem de Deniz Parvana çok şaşırmışlardı.

********************************************************

Yazar’ın Köşesi 🙂

Azur Kral – Bölüm 91 – Cennet Bahçesi Adası Hazineleri #2

Her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri yeni bölümler gelecek.

Yavaş yavaş ilk cildin sonuna geliyoruz. 100. Bölümde ilk cilt tamamlanmış olacak ve o zaman ek bir bölüm ile resimleri paylaşacağım. İlk cilt sona erdiğinde iki hafta bölüm gelmeyecek.

NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉 

Keyifli Okumalar…

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************