Azur Kral - Light Novel

Azur Kral – Bölüm 90 – Cennet Bahçesi Adası Hazineleri #1

Azur Kral Kapak Foto

Azur Kral – Bölüm 90 – Cennet Bahçesi Adası Hazineleri #1

Önceki Bölümden

“Sorun değil. Herkes, bana yakın olanlara zarar vermemeleri gerektiğini anlasın.”

“Sana yakın olan herkesi koruman mümkün değil. Bunu anlamalısın. Özellikle çekirdek aileni. Sen Clitus adasından geldin ve ailen de orada. Buradaki en vasat öğrenci bile Clitus adasını yerle bir edebilir. Hareketlerini yaparken bunları düşünmelisin.”

“Bu… Bu söylediklerinde çok haklısın. Ben bunları neredeyse hiç düşünmedim… Haklısın. Çok haklısın. Artık daha çok dikkat edeceğim.”

 

** 90 – Cennet Bahçesi Adası Hazineleri #1

“Miras alanında ne kadar zamanımız kaldı biliyor musun?” dedi Deniz Parvana, bu ankası miras alanında ne kadar vakit geçirdiğini bilmiyordu.

“2 ay kaldı. Ne yapalım? İstersen hemen çıkabiliriz. Zaten biz ve bizim klancılardan başka kimse kalmadı. Eh, bu durum bizim klan için iyi.”

“Hehe, orası öyle. O zaman keşiflerimize devam edelim.”

“Olur.”

Deniz Parvana ve JJ miras alanını keşfetmeye devam etmeye karar verdiler. 2 ay süreleri kalmıştı ve haritada işaretlenmiş alanların biri hariç hepsine girmişlerdi. Girmedikleri yere girdikten sonra artık rastgele bir yöne ilerleyip yeni şeyler keşfetmeleri gerekecekti.

Buz Ruhu Vahasından çıktıktan sonra Deniz Parvana haritasını açtı ve gittikleri alanları daire içine aldı. Buz Ruhu Vahası, Kara Katil’in Sarayı ve Gökkuşağı Vadisi… Bu üç yere gitmişlerdi. Sırada sessizce ve yerinden kıpırdamadan havada süzülen Cennet Bahçesi Adası vardı.

Tam yeri haritada işaretlenmişti. Cennet Bahçesi Adası tüm noktalara en uzak noktaydı. Sadece oraya varabilmeleri bile 1 hafta kadar sürecekti.

O anda Deniz Parvana’nın aklına kendi klan üyeleri geldi. Onlarla hiç karşılaşmamıştı. 3 bölgeye de gitmişler ve bu bölgeleri tamamen temizlemişlerdi. O halde neden 3 kişi hariç kimseyle karşılaşmamışlardı.

“JJ, Buraya gireli 1 ay ve üç bölgeyi de temizledik ama neden bizim klan üyelerimizden kimseyi görmedik. Sadece Yoshi Christie’yi görebildik.”

“Onların farklı bir planı vardı. Bana da bahsetmişlerdi ama sen gelince ben seninle girdim. Onlar haritalarda olmayan bir yere gideceklerdi. Zahra Eliisa ‘nın babası buraya haritalama amacı ile girenlerden biriymiş. Son girdiğinde ise çok özel bir mağara bulmuş. İçine girip biraz araştırmış ve orada inanılmaz güçte ve büyüklükte Ki kristalleri varmış. Bu kristallerin haricinde bir çok madende bulunuyormuş. Mağaranın sonunda ise Semavi Alem’in 7. Katında olan bir Vahşi Zıtlık Kurdu varmış. Kurdun bulunduğu bölümde daha önce bir insanın yaşadığı belliymiş çünkü bölmenin her yerinde sandıklar, kitaplar ve silahlar görmüş. Ancak görevi hazine toplamak olmadığından odaya girmeden ayrılmış.”

“Peki neden klan liderine söylememiş?”

Bu harita tüm klanların ortak çabasıdır. Buraya her klandan kıdemliler girer ve buldukları özel noktaları klan liderlerine bildirir. Klan liderleri ise diğer klan liderleri ile yaptıkları toplantılarda bu bilgileri söylemek zorundadırlar. Bu konu için aralarında çok büyük bir yemin var.”

“Anlıyorum. Bu bilgi diğer klanlara gitmesin diye söylememiş.”

“Evet. Ancak bu miras kapandıktan sonra bildirecek. Elbette biz büyük bir kar elde etmiş olacağız.”

“Zekice. Keşke yerini bilseydik.”

“Zahra Eliisa, miras yerini söylemeyecekti ama bize oraya kadar eşlik edecekti.”

“Neyse, olan oldu. O zaman biz Cennet Bahçesi Adası’na gidelim. Nedense orası ile ilgili içimde çok güzel hisler var. Çok büyük bir şey elde edecekmişiz gibi?”

Deniz Parvana ve JJ, Helios ile birlikte 3 günlük uçuş ile Cennet Bahçesi Adası’na varmışlardı. Cennet Bahçesi Adası düşündüğünden çok daha büyük bir adaydı. Gökyüzünde süzülen bir kıta gibiydi ve öylece havada duruyordu.

Helios ile birlikte adaya çıkan Deniz Parvana ve JJ adanın üzerine bir tur attıktan sonra uygun bir yere indiler. Bu adada çok önceleri birilerinin yaşadığı belliydi. Tüm ada boyunca yayılan köyler vardı ver hepsi yollar ile merkezdeki saraya benzer bir yapıya bağlanıyordu. Bazı yerlerde tarlalar ve küçük göletler vardı. Adanın geneli bir şehir gibiydi. Ya şehir adaya kurulmuştu ya da bu ada bir yerden sökülüp alınmıştı.

İkilinin adaya indikleri yer bir köyün meydanıydı. Öncelikle köyde gezindiler. Köyde değerli bir şey bulamadılar. Normal bir şekilde adadaki tüm köyleri dolaştılar. Bazı evlerde masaların üzerlerinde yemekler bile vardı. Burayı terk edenler bir sebepten ötürü acele ile terk ettikleri belliydi. Yere düşmüş sandalyeler devrilmiş bardaklar. Orada görünen her şeyin gösterdiği şey acele ile kaçmayı işaret ediyordu.

Köylerde bir şeyler bulamamışlardı. Bu yüzden adanın merkezindeki saraya yönelme zamanı gelmişti. Saraya yaklaştıklarında çok değişik bir olay fark etmişlerdi. Burada etrafta uçuşan taşlar ve yapraklar vardı.

“JJ, sanırım bu sarayın içindeki bir şey bu adayı havada tutuyor.  Şu taşlara ve yapraklara baksana havada süzülüyorlar.”

“Haklı olabilirsin. İçeri girecek miyiz?”

“Elbette. Dedim ya burası hakkında içimde güzel bir his var. Beni heyecanlandırıyor. Saraya yaklaştıkça daha net hissediyorum. Adını duyduğumda bu sadece bir tahmindi ama şu an gerçekten hissediyorum. Orada bir şeyler beni çağırıyor.”

Deniz Parvana ve JJ daha fazla oyalanmak istemediklerinden sarayın kapısına doğru yöneldiler. Deniz Parvana rahatça girerken JJ bir duvar ile karşılaşmış gibi geri sekmişti. Şaşkınlığı üzerinden atan JJ tekrar ayağa kalkmış ve görünmez duvara dokunmuştu. Bu duvarı ne yapsa geçememişti. Deniz Parvana içeri girip çıkabilirken JJ giremiyordu.

“Bu da nesi böyle!” dedi Deniz Parvana. Çok sinirlenmişti. Hatta bu duvara defalarca saldırmıştı ama bir iz bile yoktu.

“Uzatmaya gerek yok Deniz. Anlaşılan ben istenmiyorum. Sen gir işlerini hallet ben burada bekliyorum.”

Çaresiz kalan Deniz Parvana mecbur kabul etmişti.

“Peki. Hızlı bir şekilde geri dönmeye çalışacağım.” Dedi ve hızlıca saraya girdi.

Deniz Parvana saraya girdi ve etrafına bakındı. Karşısında bir masa ve masanın üzerinde çeşitli büyüklüklerde ve renklerde kristaller, birbirinden farklı objeler ve iki tane kitap vardı. Kristallerin bir tanesi diğerlerinden oldukça büyüktü. Masanın sağında ve solunda iki adet altından yapılmış gibi görünen kapı vardı.

Onu çeken şeylerin masanın üzerindeki kristaller olduğunu hissediyordu. Masaya iyice yaklaştı ve ilk olarak kristallere dokunmadan onları inceledi. Her kristal sanki beni al diyordu. Ama ne olduklarını bilmeyen Deniz Parvana onlara dokunmayı pek istemiyordu. İncelemesine devam ederken Ki çekirdeğinden bir tutam Ki’nin çıktığını ve beynine gittiği fark etti.

Bu bir tutam Ki beyninde yayıldığında karşısında duran kristallerin ne olduğunu bildiğini fark etti. Anlaşılan Ateş Ejder Tanrısı ona bu şeylerin ne olduğunu söylemişti.

Bu kristallerin hepsi Ejder Kristalleriydi. Bu kristaller farklı farklı renktelerdi. Koyu mavi renkte olan bir buz ejderhasının, Kırmızı renkte olan bir ateş ejderhasının, açık mavi renkte olan bir fırtına ejderhasının, yeşil renkte olan bir rüzgâr ejderhasının, kahverengi renkte olan ise bir toprak ejderhasının kalpleri, Ki çekirdekleri ve kanlarından yapılmış Ejder Kristalleri idi. Bu kristallerden daha büyük yani neredeyse 3 katı büyüklükte olan kristal ise Fırtına Ark-Ejderi Kristaliydi.

Ark-Ejder, Ejder Tanrısının bir alt seviyesinde olan ejderhalardı. Normal ejderhalar bile doğal afet olarak anılırken bir ark-ejder kıyamet olarak görülebilirdi. Ejder tanrıları ise bir kuyruk darbesi ile bir gezegeni yok edebilecek canlılardı.

Bu kristalleri hemen boyutuna aldı ve her şeyden ayrı bir köşeye bıraktı. Ama nedense hala bir şeylerin kendisini çektiğini hissediyordu.

Masanın üzerindeki diğer nesnelerden birisi kristallerin yokluğunda hemen dikkatini çekmişti. Bu şey, önceleri Deniz Parvana’yı ölümün kıyısına getirmiş olan bir anahtar parçasının diğer parçasına benziyordu. Hızlı bir şekilde boyutundan o parçayı çıkardı. Parça elinde belirdiği anda masadaki altın anahtar parçası yerinden fırladı ve Deniz Parvana’nın elindeki parça ile birleşti.

Bu iki parça birleştiği anda Deniz Parvana, önceki olayda yaşadığı gibi, altın parçadan çıkan bir tutam Ki istemeden özümsemişti. Aslında o Ki tutamı ne yapması gerektiğini biliyor gibi direk vücuduna girmişti. Ama bu sefer hazırlıklıydı ve deneyimliydi. Bu yüzden vücuduna giren bir tutam Ki’yi direk özümsemedi. Yavaşça vücudu içinde gezdirmeye başladı.

Ki tutamı vücudunda gezerken yavaş yavaş çözünmeye ve nazikçe Deniz Parvana’nın çekirdeğine akmaya başladı. O anda hissettiği şey gökyüzünden okyanusun yağması gibiydi. Direk suyun kendisi akıyordu. Yetişimi yükselmeye başlamıştı bile.

Semavi Alemin 2. Katının sınırındaydı. Çekirdeğine giren o Ki sürekli olarak sınırı zorluyordu. Biraz daha devam ederse sınırı aşacağını düşünürken vücudunda bir güç patlaması ile birlikte bir rahatlama hissi yayıldı vücuduna. Semavi Alem 2. Kat sınırını aşmış ve 3. Kata ulaşmıştı. Ancak ilerlemesi devam ediyordu. 3. Katın ortalarına yaklaşıyordu ki o bir tutam Ki tamamen özümsenmişti.

Özümseme sona erdiğinde Deniz Parvana elindeki tam anahtarı hayret ile izliyordu. Anahtarın etrafında 10 tane Ki küresi dönüyordu. Altın renklerinde olan bu Ki küreleri anahtarı sallasa da gitmiyor. Anahtarın bir parçası gibiydiler. Anahtarın tutacak kısmında omuzunda bir testi olan bir kadın simgesi vardı. Kovadan bir şey dökülüyor gibiydi. Bu detay ise dikkatli bakıldığında görülebiliyordu.

Bir süre anahtarı inceledikten sonra anahtarı boyut yüzüğüne gönderdi ve masanın üzerindeki diğer şeylere bakmaya karar verdi. Masadaki kitaplardan birisi ilgisini cezbetmişti. Kitabın üzerinde büyük harfler ile Zodyak yazıyordu.

********************************************************

Yazar’ın Köşesi 🙂

Azur Kral – Bölüm 90 – Cennet Bahçesi Adası Hazineleri #1

Her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri yeni bölümler gelecek.

Yavaş yavaş ilk cildin sonuna geliyoruz. 100. Bölümde ilk cilt tamamlanmış olacak ve o zaman ek bir bölüm ile resimleri paylaşacağım. İlk cilt sona erdiğinde iki hafta bölüm gelmeyecek.

NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉 

Keyifli Okumalar…

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************

About Mustafa BÜKÜLMEZ

Boş zamanlarımın tümü bilgisayar karşısında geçer. Bilgisayar oyunlarından en sevdiğim oyun World Of Warcraft’tır. Daha sonra sırası ile half-life, minecraft, moba oyunları ve prince of persia serisidir ek olarak hemen her oyunu oynarım. Animelerde en genel anlamda fantastik türü anime-manga severim.

Related Posts

Bir cevap yazın