Azur Kral – Bölüm 84 – Kara Katil’in Sarayı #2
Önceki Bölümden…
“JJ. Sen kapının oraya git ve…” Deniz Parvana sözünü tamamlamadan önce o sarsıntıyı yapan şey merdivenlerin başında görünür hale gelmişti.
O anda JJ gözlerine inanamıyordu. İki elini de ağzına götürmüş gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Değil kapının oraya gitmek bir milim bile kıpırdayamıyordu. Çünkü o anda gördükleri şeyler tüm varlığına kazınacak şeylerdi.
“…İzleeeee argh! Aaoooo ouuuuu uuuuu!”
** 84 – Kara Katil’in Sarayı #2
Deniz Parvana sözlerini bitirdikten hemen sonra yere kapaklanmış ve bedeninden inanılmaz bir ateş aurası yayılmaya başlamıştı. Merdivenlerin başında durun ise hayatında gördüğü en iğrenç şeylerden biriydi. Biraz insanı andırsa da insan olmadığı belliydi. Kapkara bir teni vardı. Ahtapotun kollarına benzer kolları vardı ve en az 10 tane sayabilmişti. Bir kafası ve kafasının üstünde 3 tane sivri boynuzu vardı ve 3 tane ucunda dikenler olan kuyruğu vardı.
Vücudunun her yerinden asit benzeri sıvılar damlıyordu. Asit olarak düşünmüştü çünkü bu sıvıların damladığı yerden dumanlar çıkıyordu.
En çok şaşırdığı şey ise Deniz Parvana idi. Çünkü sırtından bir kanata benzer bir şey çıkmıştı. Alının ortasında kızıl bir boynuz ve bir kuyruğu çıkmıştı. Ve ondan yayılan sıcaklık yavaşça dayanılamayacak bir seviyeye çıkıyordu. Bu sıcaklığa dayanamadığından yavaşça geri çekilmeye başlamıştı.
Deniz Parvana, “Bütün… Bunlar senin eserin mi!”
Kara Katil “Haaa!? Ne soruyorsun be ne üdüğü belirsiz yaratık! Elbette bunlar benim koleksiyonum. Kazıklardaki kızlar ne kadar da güzel değil mi? İtina ile hepsinin ırzına geçtim. Zevkten çıldırdıkları anda da kazıkları sapladım. Aaaah! Ne kadar da güzel anlardı.”
Deniz Parvana bu sözler ile daha da öfkelenmişti. Tam olarak geçiremediği dönüşümünü stabil hale getirmek için gereken öfkeye de ulaşmıştı. Çıkan tek kanadı tamamlanmış, boynuzu iyice uzamış ve kuyruğu tam şeklini almıştı.
O anda gelebileceği en yüksek seviyeye gelmişti. Bu yarım dönüşümde bile içinde akan gücü hissedebiliyordu. Çok güzeldi. O anda içinde akan güç… Kaosa girmiş Ki’si hızlanan kan akışı ona büyük bir haz veriyordu.
“Buuuu… Bu harika… AHAHAHAHA! Böylesine bir güç! ”
Deniz Parvana, öfkesi ile tetiklenen Ateş Ejder Tanrısı’nın gücüne resmen âşık olmuştu. Yavaşça bilincini kaybederken kendisini içindeki güce bırakmaya başlamıştı. O anda Ateş Ejder Tanrısının bilinci kontrolü ele geçirirken Deniz Parvana güçlü bir kükreme salmıştı.
“UWWAAAAAAAA!!!!”
Gözlerini Kara Katile dikmiş bir şekilde bir süre kaldıktan sonra bir anda ortadan kayboldu. Deniz Parvana ortadan kaybolduktan sonra Kara Katil etrafına bakınmaya başlamıştı. Çünkü Deniz Parvana tüm varlığı ile birlikte ortadan kaybolmuştu. Sanki hiç orada olmamış gibiydi.
Kısa bir süre sonra Kara Katil’in arkasında ortaya çıkmıştı. Birkaç saniye sonra Kara Katil acı bir çığlık patlatmıştı. JJ dikkatli baktığında Kara Katil’in gövdesinin tam orasında yanan bir kılıç ve silaha benzemeyen bir şey daha vardı. O şey Deniz Parvana’nın ejder dönüşümünden çıkan kanadıydı.
Kılıç ve kanat Kara Katil’in bedeninin sağına ve soluna doğru ilerlemiş ve Kara Katili ortadan ikiye ayırmıştı. Bununla yetinemeyen Deniz Parvana ağzını açabildiği kadar açtıktan sonra yaklaşık 10 saniye kadar beklemişti. 10 saniyenin sonuna doğru ağzının içinden kızıl bir ışık yayılmaya başlamıştı. Bu kızıl ışık iyice güçlendiğinde odanın sıcaklığını yüzlerce derece yükselten bir ateş çıkmış ve Kara Katil’in bedeninden geriye sadece çekirdeği kalana kadar yakmıştı.
Deniz Parvana eğilip yerden çekirdeği aldıktan sonra onu boyutuna atmış ve gözlerini JJ’ye dikmişti. Tam JJ’ye saldıracakken kapı bir anda açılmış ve içeriye Yoshi Christie ve grubu girmişti.
Bu grup, Yoshi Christie, Direk Kıdemli Song Rauf ve Deniz Parvana’nın tanımadığı bir kişiden oluşuyordu. Grup içeri girdiğinde Yoshi Christie,
“DENİZ PARVANA ÇIK ORTAYA! ÇIK ORTAYA VE BİZİMLE YÜZLEŞ. YÜZLEŞ Kİ CEZANI ÇEK!”
Deniz Parvana, o anda tam olarak kendinde değildi. Her şeyi görüyordu ve anlıyordu ama kontrol kendisinde değildi.
“Sennn! Demek geldin. Seni kendini beğenmiş kibirli pislik ve sen hain piç. Ben buradayım. Hadi biraz oynayalım ne dersiniz!”
Dediği anda elindeki Ateş İfritinin Nefesi Kılıcı tanımadığı 3. Kişini göğsünün tam ortasından içeri girmiş ve onu içeriden yakarak küle dönüştürmüştü. İnsanlarda çekirdek olmadığından geriye hiçbir şey kalmamıştı.
Yoshi Christie ve Direk Kıdemli Song Rauf korkudan tek kelime bile edemiyordu. O kılıcın nasıl geldiğini bile görememişlerdi. Sanki ışınlanmıştı. Yoshi Christie o anda yine içinde bir pişmanlık yaşıyordu. Neden bu kadar kötü şeyler onun başına gelmeye başlamıştı. Bunların hepsi Deniz Parvana yüzündendi. Deniz Parvana’ya olan siniri ile ölüm korkusu birbirine karışmıştı.
Sadece bir kere gözünü kırpmıştı Yoshi Christie… Bir göz kırpma süresinde Deniz Parvana geçirdiği kısmi ejder dönüşümü ile tam olarak karşısındaydı. Aralarında bir metre bile mesafe kalmamıştı.
Deniz Parvana, Yoshi Christie’yi boğazından tutarak havaya kaldırdı. Boğazından tuttuğu anda ellerinden dumanlar çıkmaya başlamıştı. Aslında bu dumanlar Yoshi Christie’nin yanmaya başlamış boğazından geliyordu.
Deniz Parvana başını hafifçe yana eğmişti ve Yoshi Christie’nin gözlerinin içine bakıyordu. 5 dakika boyunca yavaş yavaş yanan Yoshi Christie’den geriye hiçbir şey kalmamıştı. Bu kadar çok acı çekmesine rağmen içinde olduğu ruh hali ve boğazının sıkılmasından dolayı tek bir ses bile çıkartamadan külleri bile kalmayacak şekilde yok olmuştu.
Gözlerini Song Rauf’a çevirdiğinde, Song Rauf poposunun üstüne düşmüş ve yerde sürünerek kaçmaya çalışıyordu.
“Sen bir hainsin değil mi Song Rauf?” dedi Deniz Parvana. Aslında konuşan Ateş Ejder Tanrısının bilinciydi.
Song Rauf, her ne kadar Semavi Alem’in zirvesinde olsa da karşısındaki varlığın gücünü bile göremiyordu. Eğer bir kişi karşısındaki kişinin yetişim seviyesini göremiyorsa, bu kendisinden çok daha üstün seviyede olduğunu gösterirdi.
Karşısındaki kişi Deniz Parvana olsa da geçirdiği dönüşüm ona inanılmaz bir güç vermişti. Bu halde olan Deniz Parvana ile kapışması mümkün bile değildi. O yüzden yapabileceği tek şey hayatı için yalvarmak olabilirdi.
“Evet! Evet efendim ben bir hainim. Lütfen canımı bağışlayın efendim. Lütfen!”
“Hangi klanlara çalışıyorsun?”
“Hepsine efendim. 3 büyük klana da çalışıyorum. Toprak ve ateş elementini elde edebilmek için kaynaklara ihtiyacım vardı. Lütfen canımı bağışlayın efendim. Şu andan itibaren amacımdan vaz geçiyorum ve diğer klanlar için casusluk yapmayacağıma şerefim üzerine yemin ederim.”
“Hahaha. Kendini 3 büyük klana birden mi sattın? Tahminen o diğer klanların bundan haberleri yoktur. Milyonlarca yıllık hayatım boyunca çok fazla casus gördüm ama 3 farklı bölgeye çalışan ve birinden diğerine bilgi gönderen bir casusu ilk defa gördüm. Hahahaha! Siz insanlar gerçekten çok ilginç şeyler yapıyorsunuz.” Dedi Deniz Parvana ve devam etti.
“Hmph! Şerefin üzerine yemin mi edersin? Casusların haysiyeti ve onuru olmaz Song Rauf. İki bölge arasında casusluk yapan casusların bile bir nebze şerefi vardır. Ama söz konusu sen olunca, senin hiç yok Song Rauf! Olmayan şeyler üzerine yemin edemezsin. Sen… Bu kadimin varlığını emanet ettiği insan çocuğunun elindeki tekniklere gözünü dikmiştin. Hatta buraya kadar bu kadimin öğrencisini öldürüp sahip olduklarını çalmak için geldin. Varlığın bu kadimin öğrencisinin varlığını tehdit ediyor. Söylesene, bu gençler ile aynı paralelde giriş yapabilmek için ödediğin bedel neydi?”
Dedikten sonra bir eli ile Song Rauf’un kafasından tutmuş ve onun dantianındaki bütün Ki’yi özümsemeye başlamıştı. Ona bir soru sormuştu ama cevabını da merak etmiyordu. Özümsediği Ki’nin tamamı Deniz Parvana’nın dantiasına akıyordu. Semavi Alemin Zirvesinde olan Song Rauf’un sahip olduğu bütün Ki Deniz Parvana’yı Semavi Alemin 2. Katının ortalarından 3. Katın sınırına kadar yükseltmişti ama 3. Kata çıkaramamıştı.
“Tsch! Tamda düşük seviye bir çöpten beklenildiği gibi. Ki’si bataklıktaki çamur gibi bulanık ve pislik dolu. Semavi Alemin zirvesine çıkmış ama kullandığı ilaçlar yüzünden bir adım daha ileri gidemeyecek duruma gelmiş. Yarımdan az kalmış bir katı bile yükseltmedi.”
Song Rauf’un sahip olduğu tüm Ki bedeninden zorla çekildiğinden dolayı hayatta kalması mümkün değildi. Ateş Ejder Tanrısı, Song Rauf’un tüm Ki’sini özümsedikten sonra onunla yetinmemiş vücudundaki tüm yaşamı de özümsemişti. Song Rauf kurumuş bir ağaç kabuğu gibi kalmıştı.
Ateş Ejder Tanrısı her ne kadar tamamen Deniz Parvana ile birleşmiş olsa bile bilinci ve ruhu sapasağlamdı. Deniz Parvana’nın Kara Kral’a karşı bir şansı olmadığını bildiğinden ortaya çıkmaya karar vermişti. Bu zorlayış Deniz Parvana’ya zarar verecek olsa da ölmesinden iyiydi. Üstelik ona bir hediye bile vermişti.
Son olarak en güçlü ateşleri ile Kara Katil’in Sarayındaki tüm ceset ve parçalarını yakmıştı ve o parçalardan geriye tek bir kül tanesi bile kalmamıştı. Yavaşça JJ’ye döndü ve
“Dönüşümü geri aldığımda Deniz bir süre kendine gelemeyecek. Yakın bir çevrede hiç kimse yok. Deniz uyanana kadar kimse buraya gelemez.”
Dedikten sonra dönüşümü geri çekmeye başlamıştı. Dönüşüm geri çekilirken Deniz Parvana’nın bilinci de kapanmaya başlarken Ateş Ejder Tanrısının JJ’ye bir şeyler daha söylediğini duymuştu ama ne olduğunu anlayamamıştı.
********************************************************
Yazar’ın Köşesi 🙂
Azur Kral – Bölüm 84 – Kara Katil’in Sarayı #2
Her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri yeni bölümler gelecek.
Yavaş yavaş ilk cildin sonuna geliyoruz. 100. Bölümde ilk cilt tamamlanmış olacak ve o zaman ek bir bölüm ile resimleri paylaşacağım. İlk cilt sona erdiğinde iki hafta bölüm gelmeyecek.
Yine geçen hafta bölüm atamadım. Kusura bakmayın arkadaşlar. Geçen haftayı telafi etmek için Cumartesi, Pazar ve Pazartesi için ikişer bölüm yani toplamda altı bölüm atacağım. 🙂
NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉
Keyifli Okumalar…
Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.
********************************************************