Azur Kral – Bölüm 82 – Gökkuşağı Vadisi

Önceki Bölümden…

Zahra Eliisa ise karmaşık duygular içerisindeydi. Düellodaki davranışını hoş bulmasa da için için rahatlamış hissetmişti. Her ne kadar kendisine kedi kız denmesinden hoşlanmasa da kendisine Deniz Parvana’nın o an ki şaşkınlığı ile söylediğini söylüyordu. Her ne olursa olsun sonuçta kendi klanından biriydi ve en çok saygı duyduğu insanın en sevdiği öğrencisiydi.

İnsanlar kendine gelmeye başladığında 12 Güneş Derin Deniz Klanı öğrencileri ve kıdemlileri sırayla miras alanına girmeye başlamışlardı.

 

** 82 – Gökkuşağı Vadisi

Yanan Anka Ateşi klan lideri olan Yalım Kutay içten içe sevinçliydi. Çünkü Deniz Parvana sakat değildi. Üstelik aurası çok daha güçlü gelmişti. Yalım Kutay’ın Deniz Parvana’dan hissettiği şey basit bir kan soyu değildi. Çok saf bir kan soyu idi. Öyle ki sadece birkaç damla kan özü değil daha derin ve daha büyük bir şeydi. Bir ateş ejderinin iliğini hatta belki de ruhu miras almış olabilirdi. Kan soyu ne kadar derin ve güçlü ise kendi klancıları için o kadar iyi olurdu.

Eğer Deniz Parvana ile birleşme şansını elde ederse kesinlikle kendi anka soyları daha çok uyanacak ve daha güçlü hale gelecekti. Üstelik anka ateşlerinde ateş ejder aurası bile olabilirdi. Bu Ateş Ankası soyunu biraz etkileyebilirdi bile ama en iyi halde tek vücutta çift kadim canavar soyu olurdu ki bu inanılmaz bir güç artışı verebilirdi.

Tam tersi şekilde Kutsal Mor Elma Klanı ise Deniz Parvana’nın yok edilmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Çünkü en son Yanan Anka Ateş Klanı’nı yok edebilecekleri bir seviyede iken görmezden gelmişlerdi. Şu anda ise en büyük rakipleri arasına çıkmışlardı. Böyle bir şeye tekrar müsaade edemezlerdi. Yılanın başı küçükken kesilmeliydi.

**

Deniz Parvana ve Julien Jodan miras alanına ilk giren kişilerdi. Deniz Parvana ustasından miras alanı hakkında bildiği her şeyi öğrenmişti ve ondan bir harita almıştı. Hangi tarafta ne tür güçlere ait hazineler olduğu bir harita üzerinde gösterilmişti.

“Jodan.”

“Jul”

“Ne?”

“Efendim bana Jul diyebilirsin.”

“Tamam sana Jul derim ama bana efendim demeni istemiyorum. Klanda güvenebileceğim tek kişi sen olduğundan seni yanıma aldım. Buradan güzel şeyler elde etmemiz gerekiyor Jul. Bu yüzden bu saçma muhabbetlere girmek istemiyorum.”

“Anladım. Nasıl istersen.”

“Umarım. Neyse. Ustamdan bir harita aldım. Bu harita bu miras alanının en geniş haritası. O yüzden birçok alan belirtilmiş. Yüksek seviye bitkilerin yetiştiği ve kristallerin oluştuğu Gökkuşağı Vadisi, Buz elementi temelli hazinelerin bulunduğu düşünüldüğü Buz Ruhu Vahası, içerisinde neler olduğu bilinmeyen Kara Katilin Sarayı ve havada kıpırdamadan süzülen Cennet Bahçesi Adası var. Bunlardan birine gidebiliriz. Burada 3 aylık bir vaktimiz var ve bize en yakın olan kısım Buz Ruhu Vahası. Oradan başlayalım mı?”

“Bana sorarsanız Gökkuşağı Vadisinden başlayalım. Ben elimden geldiğince diğer klanları araştırdım. Buz Ruhu Vahası’na girebilecek kadar güçlü buz elementi kullanıcısı yok. Ama Gökkuşağı Vadisi öyle değil herkes girebilir. O yüzden ilk olarak oraya girmeli ve elde edebildiğimiz tüm materyalleri toplamalıyız. Çünkü sadece Gökkuşağı Vadisinde yetişen ve yetişmesi binlerce yıl süren meyveler var. İşlenmeye gerek olmadan direk tüketebiliyorsun. Üstelik bazı meyveler kişiye elementler hakkında anlayış bile kazandırabiliyor. Örneğin Buz Ruhu Meyvesi yiyen kişinin buz elementi hakkında yeni bir kavrayışa yükselmesini sağlayabiliyor.”

“Hmm… Çok mantıklı. O zaman dediğin gibi yapalım. Hızlıca oraya gidelim.”

Deniz Parvana bir elini ileri uzattı ve Helios tüm ihtişamı ile yüzüğünden çıktı.

“Helios bizi haritada görünen Gökkuşağı Vadisine götürür müsün? Ne kadar hızlı o kadar iyi. Diğerleri birazdan girerler.”

“Screee!!!”

Deniz Parvana ve Julien Joden hızlı bir şekilde Helios’un üzerine çıktılar ve en hızlı hızları Gökkuşağı Vadisine doğru ilerlediler. Deniz Parvana uçuş esnasında hayranlık dolu gözlerle etrafını seyrediyordu. İnanılmaz büyüklükte bir alandı. Her yer göz alabildiğince yeşil ve mavi tonlarındaydı. Adeta bir cenneti andırıyordu.

Göller, akarsular, devasa boyuttaki ağaçlar ve ormanlar… Her bir nesne bu alanı olabildiğince güzel göstermek için özenle yerleştirilmiş gibiydi. Yaklaşık 1 günlük uçuşun ardından istedikleri bölgeye gelmişlerdi. Ve bu Gökkuşağı Vadisi hayal ettiğinden çok daha güzel görünüyordu. Tüm bu miras alanı cennetten bir parça ise burası cennetin kendisi gibiydi.

Vadinin hemen yukarısına geldiklerinden Helios’tan inen ikili hiç duraksamadan vadiye atladılar. Zemine indiklerinde planlarını yaptılar.

“Jul, burada ayrılalım ve bulabildiğimiz her şeyi alalım. İstediğin şeyi yemekte özgürsün ama bana sorarsan hemen tüketme taraftarı olma. İlk olarak buradaki her şeyi toplayalım buradan çıktığımızda topladıklarımızı birleştirir paylaşırız. Hehe, diğerleri buraya geldiğinde tamamen boşaltılmış bir vadi bulsunlar. Güzel bir sürpriz olur onlara da. Tamam mı?”

“He he, nasıl istersen. Bitki ve meyve toplama konusunda bilgime güvenirim. Hiç merak etme kendi tarafında hiçbir şey bırakmam.”

“Tamamdır. O zaman 3 gün sonra burada buluşalım. Ayrıca bu tılsımı al acil bir durum olursa bana ses iletimi gönderebilirsin.”

“Ah, burada ses iletim tılsımları çalışmaz ki.”

“Çalışmaz mı? Övünmek gibi olmasın ama benim yaptığım tılsımlar basit şeyler değildir.”

Julien Jodan ve Deniz Parvana tılsımı test edip ve çalıştığını onayladıktan sonra planlarını uygulamaya başladılar.

Deniz Parvana sakince patika yoldan yürürken tüm algısı çevresine yaymış ve tüm bitki ve kristalleri hissetmişti. Havadaki nemden yüzlerce kamçı ürettikten sonra hissettiği tüm malzemeleri toplamaya başladı. Bütün meyveler, çiçekler, otlar, taşlar ve kristaller… Hatta değerli olan ağaç kabukları, özleri ve bazen ağacın kendisi. Her şey süratle Deniz Parvana’nın boyutuna çekiliyor ve kendilerine ayrılan köşede yerlerini alıyorlardı.

İkinci gün sona ermeden hemen önce Deniz Parvana kendi yarısını tamamen temizlemiş hatta tekrar tekrar kontrol ederek değerli bir şey kalmadığını onaylamıştı. Hızlı bir şekilde buluşma noktasına geldiklerinde Julien Jodan henüz gelmemişti. Orada beklemek istemediğinden kendisi de Julien Jodan’ın gittiği yöne doğru ilerlemeye başlamıştı. Julien Jodan’ın gözden kaçırdığı her şeyi de toplamayı ihmal etmemişti. Deniz Parvana gerçek anlamda Gökkuşağı Vadisinde değerli olan tek bir şey bile bırakmıyordu. Ne kadar az değerli olduğuna bakmaksızın değeri olan her şeyi toplamıştı.

Yaklaşık 3 saat kadar geçtikten sonra Julien Jodan’a ulaşmıştı.

“Jul ben kendi tarafımı bitirdim. Sen dinlenebilirsin zaten az bir şey kalmış ben onları da toplayıp geliyorum.”

Dedikten sonra hızlıca ayrılmış ve vadinin kalan yarısındaki her şeyi de toplayıp Julien Jodan’ın yanına gelmişti.

“Hehe, bu vadi artık tamamen boşaldı. Değeri olan bir taş parçası bile bırakmadım. Hadi gidelim. Birileri buraya geldiğinde yüz ifadelerini görmek istesem de vakit kaybetmeyelim.”

“Nasıl isterseniz. Şimdi nereye gideceğiz?”

“Kara Katil’in Sarayına ne dersin? Buraya oldukça yakın.”

“Olabilir. Kimse kolay kolay oraya girmeye cesaret edemiyor.”

“Tamamdır. Hadi gidelim.”

Deniz Parvana Helios’u çağırdı ve hızlı bir şekilde oradan uzaklaştılar. Gözden kayboldukları sırada 12 Güneş Derin Deniz Klanı’ndan 3 kişi alana varabilmişti. Vadiye geldiklerinde ise gözleri yerinden çıkmıştı. Vadide değerli olan bir taş tanesi bile kalmamıştı. Bu gelen üç kişilik grubun lideri ise Yoshi Christie idi.

Yoshi Christie, “Lanet olsun! Kim böyle bir toplama yapmış olabilir. Lanet olsun! Tek bir değerli taş bile bırakmamışlar. Daha gireli 3 gün oldu. Ne zaman buraya ulaştınız da böyle bir temizlik yapabildiniz? Deniz Parvana! Bu sendin biliyorum! İlk giren sendin ve böyle kirli bir yol izledin.”

Yoshi Christie cebinden haritasını çıkardı ve inceledi.

“Buradan çıktıktan sonra kesinlikle Kara Katil’in Sarayına gitmiştir. Çünkü buraya en yakın bölge orası. Geliyorum Deniz Parvana! Bana yaptıklarının hesabını sana ödeteceğim. Sadece bekle ve gör!”

 

********************************************************

Yazar’ın Köşesi 🙂

Azur Kral – Bölüm 82 – Gökkuşağı Vadisi

Her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri yeni bölümler gelecek.

Yavaş yavaş ilk cildin sonuna geliyoruz. 100. Bölümde ilk cilt tamamlanmış olacak ve o zaman ek bir bölüm ile resimleri paylaşacağım. İlk cilt sona erdiğinde iki hafta bölüm gelmeyecek.

NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉 

Keyifli Okumalar…

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************