Azur Kral – Bölüm 59 – Savaşçı Sınıfı Sınavı

Önceki Bölümden…

O anda Deniz Parvana’yı takip eden Klan Lideri, “Cennetler bu çocuk daha 12 yaşında. Annesinin karnında mı eğitime başlamış? Her sınıfta bu kadar başarılı birini 500 yıllık hayatımda ilk defa görüyorum. Ya da sadece binlerce yılda bir gelecek hayır milyon yılda bir gelecek bir zekâ ile kutsanmış. O kadar zeki ki… Anında durumu değerlendirip yine anında çözüm üretiyor ve hepsi doğru şeyler oluyor. Hayır, hayır. Sadece zekâ olamaz… İnanılmaz bir bilgi kapasitesi de olmalı. Aaah! Cennnetler! Sadece zekâ ve bilgi de işe yaramaz ki. Deneyim ve tecrübe de gerekli. Sürekli araştırma ve deneyimleme gerekli. Sen tam olarak nesin?”

 

** 59 – Savaşçı Sınıfı Sınavı

Klan Lideri, artık gözlerini bile kırpmak istemiyordu. Öyle ki Deniz Parvana hakkında en ufak detayı kaçırmak istemiyordu. Deniz Parvana’nın hissedip hissedememesine aldırmadan tüm odağını yönlendirmişti. Tüm algı alanları ve gücü ile Deniz Parvana’nın vücudunu, ruhunu ve zihnini taramaya çalışıyordu.

Tüm gizliliğini kenara bırakıp açık açık kontrol etmeye başladığında Deniz Parvana’yı tam olarak göremediğini anladı. Kendisinin bile göremediği şeylerin olduğunu görmek onu daha da şaşkınlığa itmişti.

Klan Lideri kimdi? Milyarlarca insanı ve onlarca ülkeyi kontrolü altında tutan, hatta diğer klanların bile bir hareket yapmadan önce onlarca kere düşünmesine sebep olan kişiydi.

Parlak Gökkuşağı Kıtası’ndaki en güçlü 10 kişi arasında ilk sıradaydı. Bu ilk on kişinin kendisi dahil üç kişisi de 12 Güneş Derin Deniz Klanı’na aitti. Bu güçler onları Sonsuzluk Metalinden bir kalkan gibi koruyordu.

Böyle bir kişilik bile küçücük bir çocuk karşısında şaşkınlığa uğruyordu. Onu inceledikçe övgüsü ve sevgisi giderek artıyordu. Şüphesiz şu an çok güçlü değildi ama ileride, kendi yaşına ulaştığında kendisinin hayal bile edemeyeceği noktalara, yıldızların arasında gönlünce gezebileceğini düşünüyordu. Ve bu ışığı saçan çocuk kendi şu anda klanındaydı.

“Üzgünüm Kara Şahin. Bu çocuğu ben alacağım. Hehe….”

Klan Lideri kararını vermişti. Daha önce bir öğrenci almayacağına dair yemin etmişti. Çünkü, kendisini eğitimine layık olan bir öğrenci bulamayacağına kesin emin olmuştu. Kendisine verdiği bu yemin tam 500 yıllık bir yemindi. Ve kendisi de 500 yıldır klan lideriydi. Son aldığı öğrencisi Direk Kıdemli olduğu zamanlardaydı ve o öğrenci ise Kara Yıldız’dan başkası değildi.

Kara Yıldız’ı kendinden sonraki klan lideri olarak görüyordu ama şimdi durum değişmişti. Karşısında cennet tarafından kutsanmış bir çocuk vardı. En son klan lideri olacağı bildirildiğinde bu kadar heyecan ve sabırsızlık yaşamıştı.

Deniz Parvana hızlı bir şekilde son sınav alanına koşuyordu. Birçok kişinin sınavı çoktan bitmiş, konaklama alanlarına dönmüşler ve sonuçları bekliyorlardı. Katılımcılar sadece kendi puanlarını biliyordu. Sınav sona erdiğinde kazan isimler açıklanacaktı. Puanları düşük olanlar bile umutluydu çünkü taban puan sınırı veya kaç kişi alınacağı söylenmemişti. Klan istersen herkesi alabilirdi.

Bu miktarda öğrenciyi bırakın bunun on katı kadar öğrenciyi tek seferde kabul edebilecek kaynaklara sahip bir klandı. Konaklama alanına uğramadan ayrılanlar ise elenmiş, diskalifiye olmuş öğrencilerdi.

0 puan elenme sebebiydi. Bir miktar puan alan ama yetişimi veya vücudu sakatlananlar de elenmişti. Hile yapmaya çalışmak, kıdemlilere yalakalık yapmaya çalışmak, bir tanıdığını kullanmaya çalışmak, sınav alanında diğer katılımcıları öldürmek ise diskalifiye olma sebebi arasındaydı.

Bunlara ek olarak geldikleri sayıda ayrılamayan gruplarda vardı. Öğrencileri sınav esnasında ölmüş olan gruplardı ve çok da az görünmüyorlardı.

Sınav alanına varan Deniz Parvana, sıraya girmişti. Bu sınavı en sona bırakmış olmasına rağmen hala inanılmaz sıra vardı.

Sınav şekli tek aşamaydı ve bir rakibe karşı savaşmaktı. Bu rakip klanın iç kapı öğrencileriydi. Ancak yetişimleri karşısına çıkan kişinin yetişimi ile eşitleniyordu. Katılımcı rakibini baskı altına alabildiği an iç kapı öğrencilerinin yetişimleri bir aşama yükseltiliyordu.

Öldürmek ve sakatlamak kesinlikle yasaktı. Eğer bir şekilde katılımcı, öğrenciyi öldürürse idam edilirdi. Eğer öğrenci bir katılımcıyı öldürürse yetişimi sakatlanır ve kalandan atılırdı.

Sınav Kıdemlileri işleri daha da zorlaştırmak için klandaki en karizmatik, yakışıklı ve en çekici, seksi öğrencileri getirtmişti. Bu sayede aklı ve ruhu savaşçı halet-i ruhiyesinde (ruh hali demektir.) olmayanların hiçbir şansları olmayacaktı. Ve bu öğrenciler ek olarak Kozmetik Hapları ile desteklenmişlerdi. Bu haplar tüketen kişinin cildinin, saçlarının, yüzünün daha güzel olması, gözlerinin daha güzel bakması daha hoş bir fiziğe sahip olması gibi etkiler veriyordu. Bu haplar ise işi kabul eden öğrencilerin ödülleriydi ve eledikleri her 10 öğrenci için bir tane daha almaya hak kazanacaklardı. Bu sayede bu işe kendilerini daha iyi vereceklerdi.

Bu işi kabul eden toplam 100 öğrenci vardı ve hepsi en az 30 er tane Kozmetik Hapı almaya hak kazanmışlardı. Bu hapları ister satar ister kullanırlardı.

Güneş batmaya devam ederken savaşçı sınıf sınavı durmadan devam ediyordu. Görünen o ki bitene kadar durmayacaklardı. 3 tam günlük beklemesinden sonra sıra Deniz Parvana’ya gelmişti. Armasını kıdemliye uzattı.

“Deniz Parvana, kullandığı element ateş. Sen 88. Platformdaki Sui Nehir ile karşılaşacaksın. Kuralları biliyorsun değil mi?”

“Evet biliyorum saygıdeğer kıdemlim.”

“Tamamdır. 500 tam puan almak için rakibini yenmelisin. O halde platformuna ilerle.”

“Rakibimi yenmek mi? Bunu nasıl yapacağım ki?”

Deniz Parvana, sınavı yapan öğrencilerin klanın iç kapı öğrencileri olduğunu biliyordu. Ve her biri Kral Diyarının zirvesindeydi.

Hızlı adımlarla savaşacağı platforma geldi ve karşısındaki kadını gördüğünde nutku tutuldu. Hayatında hiç bu kadar güzel bir kadın görmemişti. Kadının güzelliği gökyüzündeki yıldızları ve ayı örtüyordu. Sui Nehir’e baktıkça etraf kararmaya başlıyor ve sadece Sui Nehir görünür halde kalıyordu. Etrafı karardıkça da bir güneş gibi parlamaya başlıyordu.

Açık sarı saçları ve mavi gözleri tıpkı kendi saçı ve gözleri gibiydi. Sui Nehir’in saçları, kendi saçlarının renginden daha açık bir sarıydı. Gözleri ise kendi gözlerinden daha açık bir maviydi. Boyu kendi boyundan biraz kısa gibi görünüyordu. Yüzünde bir tanrının en sevdiği hizmetkarına verebileceği nazik ve sevecen bir gülümseme vardı. Kıyafetleri ise altın sarısı, mavi ve beyazlardan oluşuyordu.

Saçları, gözleri, teni ve kıyafetleri, her şeyi üzerine düşen ay ışığını yansıtıyor ve bu ona tanrısal bir hava katıyordu. Sanki cennetin en üst katından inmiş gibiydi. Fiziği ise anlatılamazdı. Pürüzsüz ve beyaza yakın teni ve kusursuz kıvrımları, giydiği kıyafet yüzünden hiç kapatılmamış gibiydi.

Aklındaki tek şey bu tanrıçaya sahip olmaktı. Onunla hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği fantezileri gerçekleştirme arzusu ile dolmuştu. Ona dokunmak ve sonsuza kadar bırakmamak istiyordu. Toz pembe ve güzel kokulu bir bataklığa batıyormuş ve sanki binlerce yıldır bunu arzuluyormuş gibi hissediyordu. Bunu bütün kalbi, ruhu ve varlığı ile arzuluyordu.

YN: Biraz ATG sytle olsun dedim. Gerçi ATG de bir kadının tarifi bir bölüm sürüyor ama neyse 😊

Deniz Parvana, kızla göz göze geldiği anda olduğu yere mıhlanmış ve üzerine on dağ indirilmiş gibiydi. Bedenini o kadar ağır hissediyordu ki adım atmak zor geliyordu. Vücudunda tek hareketli nokta vardı. Deniz Parvana, buna dayanmaya ve engellemeye çalışıyordu. Ancak ne kadar uğraşsa da buna engel olamıyordu. Hayatı bir pamuk ipliğine bağlı gibi hissediyordu. Eğer o ipin kopmasına izin verirse önünde duran bu cennetten inmiş tanrıçaya secde etmeye başlayacaktı.

Bunu asla yapamazdı. Asla birinin önünde secde edemezdi. Bu özellikle ateş Qi’si elde ettikten sonra yaşadığı bariz değişimlerden biriydi. Kibirli kararınca vardı ama gururu… O maksimum seviyeye çıkmıştı. Asla gururunu ayaklar altına alamazdı.

Tam o hayat ipliğinin kopacağını hissettiği anda dantiasından bir ardışık basınç yayıldı ve tüm vücudunda yankılandı.

GUP GUP…

Bu bir kalp atışına benziyordu. Bir ses yoktu sadece basınç vardı. O anda vücudunda ikinci bir kalp daha vardı. Açık bir şekilde hissedebiliyordu. Bu basınçtan sonra tüm algısı kapandı. Ne bir ses ne de bir ışık vardı. Sadece bu basınç hissi vardı.

Bu basınç yayıldığında hemen ardından yüzlerce kat daha zayıf olanını hissediyordu. Bu zayıf olan ise kendi kalp atışının sesiydi.

GUP GUP..  gup gup..

Her basınç gelmesinde algıları daha da kapanıyordu. Basıncı daha net hissediyordu. Sanki onu bağlayan bütün prangalardan kurtuluyor gibi rahatlık veriyordu.

GUP GUP.  gup gup.

Ancak fark ettiği bir şey daha vardı. İki farklı kalp atışı giderek senkronize hale geliyordu.

GUP GUP, gup gup

GUP GUP, gup gup

GUP GUP, gup gup

GUP GUP, gup gup

GUP gup, GUP gup

Sonunda iki kalp atışı senkronize hale geldi. Bu olduğunda Deniz Parvana’nın kan akışı hızlandı ve yeni bir şeyi daha fark etti. Bu da kalbinin damarlarına kan pompaladığı gibi, dantiasınında Qi damarlarına Qi pompaladığıydı. Bu değişim Deniz Parvana’yı biraz heyecanlandırmış biraz da korkutmuştu. Çünkü şu ana kadar hiçbir yerde böyle bir duymamış ve okumamıştı. Dantiası ayrı bir hayata sahipmiş gibi hissetmeye başlamıştı.

İki farklı yaşam bir vücutta gibiydi. Bu düşünce onu korkutmuştu ama hissettiği inanılmaz güç akışı onu heyecanlandırmıştı. Gözlerini açtığında ise zihnindeki o tanrıça görüntüsü bir camın kırılması gibi paramparça olmuş ve hissettiği tüm dağ baskılarını kollarını yana açarak geri püskürtmüştü.

“Cennetler! Ateş Ejder Tanrısı Mirası simgesi! Uyanmaya başladı!” Klan Lideri ve Direk Kıdemlilerin ağızları açık kalmıştı. Bir ejderhanın mirasını almak zaten imkansıza yakın bir durumdu. Bir ejder tanrısının mirasını almak ise tek kelime ile imkansızdı. Çünkü sadece ejder tanrısının isteği olursa elde edilebilirdi. Ejder tanrılarının güçleri ve gururları düşünüldüğünde bu çocukların bile asla inanmayacağı bir saçmalıktan öteye gidemezdi.

Bütün bunlar yaklaşık 15 nefes kadar sürmüştü. Deniz Parvana gözlerini açmış ve platforma çıkmıştı. Savaşmaya artık hazırdı. Ancak nedense etrafından çıt ses gelmiyordu. Etrafına biraz bakındığında kendisinde bir sorun varmış gibi herkesin ayrılmış gözlerle kendisine baktığını görmüştü.

“Ne oluyor?”

 

YN 1 : Bundan sonra Qi yerine Ki yazacağım. Ki daha güzel geliyor hem de Türkçe karşılığı bu oluyor sanırım.

YN 2 : Dantian biraz tuhaf bir kelime yani yazarken sıkıntı çekiyorum. Yani Dantiansı saçma oluyor, Dantiası desem saçma oluyor. Bu yüzden çekirdek olarak devam edeceğim. Zaten Deniz Parvana’nın geçirdiği evrimden sonra ne tam bir dantian ne de tam bir çekirdek. Dantian kelimesi de saçma gelmeye başladığından çekirdek diyeceğim.

 

********************************************************

Azur Kral – Bölüm 59 – Savaşçı Sınıfı Sınavı

Umarım seriyi okurken keyif alıyorsunuzdur. Bir kaç takipçimiz yorum atıyor sağ olsunlar. Yorum atmayan diğer arkadaşlar da umarım yorumlarını eksik etmezler. ^_^

Keyifli Okumalar…

Bu hafta iş yoğunluğumdan bölüm atamadım. Bu yüzden bugün bir toplu geliyor. 5 bölüm atacağım. Gün içinde takipte kalın. 😉

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************