Azur Kral – Bölüm 56 – Simyagerlik Sınıfı Sınavı #2
Önceki Bölümden…
Deniz Parvana asla kendisini bir ilaç azizi olarak görmedi. Çünkü ona göre diğer insanlar bir şeyi kaçırıyorlardı. Önemli olan özlerin ve malzemelerin taşıdığı gücü bilmiyorlardı. Onlar sadece tariflerde okudukları şeyleri yapıyorlardı. Asla kendilerini geliştirmek için çabalamıyor sadece kullanacakları malzemeleri tanıyorlardı. Oysa ki birçok malzemeyi tanıyor olsalar ellerindeki tariflerin aslında ne kadar dandik olduğunu anlayabileceklerdi.
** 56 – Simyagerlik Sınavı #2
Kıdemliler Deniz Parvana’nın ürettiği tütsüleri birer hazine gibi özel bir kutuya koyup kenara kaldırdıktan sonra dördüncü aşama için gerekli malzemeleri uzatmışlardı.
“Sırada dördüncü aşama var. Şimdi bir Yok Edici Tılsım yapacaksın. Biliyorsundur bu tılsım genelde madenlerde kullanılır. Madencilerin kıramadıkları büyük taşlarda delikler açabilmesi için kullanılır. Malzemelerin bunlar.”
Deniz Parvana malzemelerini aldıktan sonra masasına geçmişti. Daha önce bu tılsımı hiç duymamıştı. Ancak böyle bir durum olabileceğinden kıdemliler tarifleri de malzemeler ile birlikte veriyorlardı.
“Hm… Yani belirli bir alandaki maddelerin içinde olan ve parçaları birbirine bağlayan bağları hedefleyerek küçük parçalar haline gelmesini sağlıyor. Üstelik seviyesi yüksek ise kum kadar küçük parçalara ayrılması mümkün. Etkileyici. Bunu sağlayan şey ise çok küçük patlamalar. O kadar küçük ki gözle görülmesi çok zor. Hmm. Heh, o halde bu kısaca sadece bir taşı toz haline getirmeye yarıyor.”
Deniz Parvana 10 dakikalık süresinin 7 dakikasını buna ayırmış ve iyice analiz etmişti. Kullanabileceği malzemeleri analiz etmişti. Kafasında oluşturduğu tarif için elindeki malzemeler yeterli değildi. Hızlıca kıdemlilerin yanına gidip durumu anlatmıştı. Kıdemliler anında istediği tüm malzemeleri kendi çantalarından çıkarıp vermişlerdi.
Masasına geçtikten sonra, bir tılsım kâğıdı çıkartıp masaya serdi. Sonrasında kıdemlilerden aldığı malzemeleri kullanarak bir mürekkep yaptı ve içerisine kendi kanını da kattı. Kendi boyutsal depolama alanından bir ateş ejderin ters pulunu çıkardı ve mürekkebi ile birlikte tılsımı yazmaya başladı.
Tılsımı yazması tam 25 dakika sürmüştü ama kimse süre tutmamıştı. Tuttukları şey nefesleriydi. Kıdemliler ve yarışmacılar herkes sınavı unutmuş ve tüm dikkatlerini Deniz Parvana’ya vermişti. Sonunda tılsım bittiğinde kıdemliler çok üzgündü. Çünkü bu tılsımı test etmeleri gerekiyordu. Ve bir tılsım sadece bir kere kullanılabilirdi. En azından oradaki herkes öyle biliyordu.
Elindeki tılsım ile birlikte kıdemlilerin yanına gitmiş ve tılsımı göstermişti.
“Bu… Bu biraz büyük değil mi?”
“Evet efendim. Ama etkisi boyutunu telafi edecektir.”
Kıdemliler tılsımı iyice incelediklerinde verdikleri tarif ile alakası olmadığını görmüşlerdi. Ne boyutu ne de üzerindeki runik yazılar ne de kullanılan malzemeler.
“Tamam o halde şuradaki kayada test edelim. Erm… Bu tılsım tariftekine pek uymadığından nasıl kullanılması gerektiğini sen gösterir misin?” dedi bir kıdemli. Gerçekten de bu tılsımı nasıl aktifleştireceklerini bilemiyorlardı.
Deniz Parvana, tılsım kağıdını aldı ve kayanın üzerine yapıştırdı.
“Tılsım yapıştırıldıktan sonra, tılsımı kullanacak kişi elini tılsımın tam ortasındaki boş alana koyar ve ne kadarlık bir mesafeyi temizlemek istediğini düşünür. Sonrasında Tılsıma Qi’sini aktarır ve tılsım çalışır.”
Tılsımın yapıştırıldığı kaya 50 metre yüksekliğinde ve 90 metre genişliğinde, dikdörtgen prizma gibiydi. Tek başına bir tepe gibi orada duruyordu. Deniz Parvana, tılsımı 90 metrelik kısma bakan yüzüne yapıştırmıştı.
Tarif ettiği gibi tılsımı aktifleştirdiği anda tek etki “WOAAAOOMM” (Lazer ışını sesi 😊 ) şeklinde bir sesti. Herkesin beklediğinin aksine tılsım yok olmamış ve üzerinde rünik harfler bozulmadan kalmıştı. Deniz Parvana, tılsımı yüzeyden söktüğünde kayanın ortasında uzunlamasına ve bir insanın sürüklenerek geçebileceği büyüklükte bir tamamen tertemiz bir delik açılmıştı. Bir ucundan diğer ucu görünebiliyordu ve tek bir toz tanesi bile yoktu.
Kıdemli şaşkın bir şekilde Deniz Parvana’nın yanına gelmiş ve, “Deniz Parvana, bu tılsımın tarifini verip ve nasıl yaptığını anlatır mısın? Ve tılsımı da…”
“Elbette kıdemlim. 5 tane tılsım kağıdını üst üste açtım. İstediğim malzemelerden ve yine biraz ejder kanı kullanarak mürekkebi yaptım. Düşük seviye bir ateş ejderinin ters pulu ile tılsımı yazdım. Mürekkebi kuruttuktan sonra bir kere daha üzerinden geçtim ve bu işlemi 5 kere tekrarladım. Her ne kadar, her kullanışta gücü biraz azalsa da son kullanımda en azından küçük taşlar boyutuna indirgenmeli… Sanırım… Bu klanın bir öğrencisi olabilirsem size tarifi ayrıntılı bir şekilde anlatabilirim.”
“Oh pekâlâ. O zaman son aşamaya geçelim.”
Deniz Parvana, neden direk geçmesine izin vermiyorlar diye düşünürken, kıdemliler ne kadar çok şey öğrenebilirsek o kar diye düşünüyorlardı. Öyle düşünmüyor olsalardı daha ilk aşamadan 500 tam puan verirler ve sınavını sonlandırırlardı.
Malzemelerini aldıktan sonra tekrar masasına geçti ve yine ateş ejder ters pulu ile kıdemlilerden aldığı kılıcı efsunladı. Efsunlama da teknik olarak tılsım yazma gibiydi. Sadece bir nesnenin üzerine yazılıyor ve o silaha yeni bir güç veriliyordu.
Deniz Parvana, aldığı kılıca bir Qi Özümseme efsunu yazmıştı. Kılıç kendiliğinden kapasitesi dolana kadar Qi özümseyebilirdi. Bu sayede kılıcın gücü kullanılırken kullanıcının gücünü tüketmeyecekti. Ancak Deniz Parvana sınırı çok küçük tutmuştu. O kadar küçük ki bir saatlik özümseme sonrasında kapasite doluyor ve özümsenen Qi ile en fazla iki saldırı yapılabiliyordu.
Ancak sınırı bu kadar küçük tutmasına rağmen kılıcı kıdemlilere teslim ettiğinde ona klan hazinesi gibi davranmışlardı. Gerçi Deniz Parvana’nın yaptığı her şey çok özel görünen kutulara koyulmuştu.
“Deniz Parvana, sınavın tamamlandı. Her aşama için 100 toplamda 500 puan kazandın. Elimizden gelse her aşama sonucu için 500 puan vermek isterdik ama verebileceğimiz en yüksek puan budur.”
Deniz Parvana, armasını uzatmış ve ikinci sınavı için de tam puan almıştı ve 1000 puanı olmuştu. 1000 puan ile açık ara farkla birinci olmuştu. Bu puanları ise sadece Klan Lideri ve Direk Kıdemliler biliyordu.
**
Klanın gerçek güvenini ve karakterleri sayesinde klan liderinin onayını kazanmış kişiler puanları bilirdi. Bu kişiler asla kibirlenmez, kendilerini yüksek görmez ve hiç kimseyi aşağılamazlardı. Tek düşündükleri şey klanlarının daha iyi hale gelmesiydi.
Buda demek oluyordu ki sınavda yıldızı parlayan herkes Klan Lideri ve Direk Kıdemlilerin kişisel koruması altındaydı. Ek olarak sınav sonuçları Direk Kıdemliler tarafından kontrol ediliyor ve yakın, akraba kayırma ve sevmedikleri kişileri elemelerinin önüne geçiyorlardı.
Daha önceleri birçok dahi, birilerinin kıskançlıkları ve hasetleri yüzünden öldürülmüş, kaçırılmış ve saçma sebeplerle diskalifiye edilmişti. Klanın içi, klanın ihtiyaç duyduğu dâhiler yerine aptal, beceriksiz, kibirli, kendini beğenmiş kişiler ile dolmaya başlamıştı. Özellikle son 5 yılda yapılan sınavlardan sonra oldukça göze çarpmaya başladığından Klan Lideri, 100 yıl önce Alper Us’un sunduğu sınav sistemini uygulamaya koymaya karar vermişti. Bu şekilde klan beceriksizler yerine dâhiler ile dolup taşacaktı.
Klanda bu dâhileri destekleyerek, her birinin birer destan yazışlarını izleyecekti. Bu klan liderinin en büyük arzusu ve hayaliydi. Bu yüzden klana o aptalları dolduran bütün kıdemlileri rütbelerine bakmadan idam ettirmiş ve onların içeri soktuğu bütün beceriksiz kişiler klandan defedilmişti.
Ve şansa bakın ki, Deniz Parvana bu sene değil iki sene önce, yani Alper Us’un ilk teklif ettiği an gelmiş olsaydı daha kıtaya adım attığı gibi öldürülmüş olacaktı.
Klan Lideri, Sarı Diken ve Rıza İrfan’ın kemiklerine kadar işlemiş nefretlerini bildiğinden dolayı bizzat kendisi, boyutsal transfer platformunda onların gelmesini beklemiş ve her an onları gözetimi altında tutmuştu. Sadece Sarı Diken ve Rıza İrfan’ın nefretinden değildi. Eğer onların ölmelerine müsaade ederse verdiği söz ne olacaktı? Nerede kalacaktı Klan Liderliği? İnsanlar sadece ona gülecekti ve zamanla itibarı azalacaktı. Ve en kötü senaryo bir isyan çıkar ve liderlikten indirilirdi.
İnsanlar, her zaman nankör ve vurdumduymazdı. Özellikle güç kazandıkça bu yönleri daha derinleşiyordu. Klan Lideri çok zeki biriydi ve insanların içini görebilecek kadar güçlü gözlere sahipti. Bir bakışta insanın karakterini anlayabilirdi.
Klan Lideri çok iyi biliyordu ki, o gün, 100 yıl önce, Alper Us’un idam edilmesini isteyen istisnasız herkes; Alper Us’un affedilme umudu ile getirdiği öğrencinin öldürülmesini engellemediği ve dolayısı ile sözünden kaçtığı için baş kaldıracaklar ve kendisinin iradesini sorgulamaya başlayacaklardı…
Tabi şimdi onu koruduğu içinde bir haini koruduğunu söyleyecekler ve yine iradesini sorgulamaya başlayacaklardı.
E bunu tabi bilselerdi…
********************************************************
Azur Kral – Bölüm 56 – Simyagerlik Sınıfı Sınavı #2
Umarım seriyi okurken keyif alıyorsunuzdur. Bir kaç takipçimiz yorum atıyor sağ olsunlar. Yorum atmayan diğer arkadaşlar da umarım yorumlarını eksik etmezler. ^_^
Keyifli Okumalar…
Bu hafta iş yoğunluğumdan bölüm atamadım. Bu yüzden bugün bir toplu geliyor. 5 bölüm atacağım. Gün içinde takipte kalın. 😉
Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.
********************************************************