Azur Kral – Bölüm 5 – Bilge Prens Deniz
Önceki Bölümden…
“Peki. Nasıl yapacağız? Eğitim şeklimizi konuşalım mı? Babamın dediğine göre 5 Krallık Turnuvasına 3 yıl var. Bu 3 yılda babamı şaşırtıp o turnuvaya katılmak zorundayım. Ve… Kazanmak zorundayım. Babamdan sonra kral ben olacağımdan ve babamın ne zaman aramızdan göçeceğini bilmediğimden olabildiğince hızlı bir şekilde öğrenebildiğim her şeyi öğrenmek zorundayım.” Dedi.
Deniz’in bu olgunluktaki sözleri herkesi dumur etmişti. Hepsinin aklında tek düşünce vardı.
“Bu çocuk gerçekten 7 yaşında mı?”
** 5 – Bilge Prens Deniz
O anda 5 kişi öylece bakakalmıştı. Şu an karşılarında eli belinde duran bu çocuk gerçekten de 7 yaşında mıydı? Resmen büyümüşte küçülmüş biri gibiydi.
Şoktan çıkan ilk kişi Kraliyet Botanikçisi Ayça Ayçiçek’ti. Kendi çocukları da olduğundan çocuklar hakkında deneyimliydi. Kendisinin de Deniz gibi büyümüşte küçülmüş bir kızı vardı.
“Prens Deniz, toplamda 5 öğretmeniz. Dilerseniz bir gün içerisinde bütün dersleri bitirebiliriz ama bu bütün gün boyunca dolu olursunuz.”
“Sorun değil. Dinlenecek ya da oyun oynayacak vaktim yok. 3 yıl içerisinde turnuvaya hazır hale gelmeliyim. Babam sadece beşinizi çağırdı ama bu az bile kalır. Zaten uykuya pek ihtiyacım yok. Geceleri de ders alabilirim. Yemek yemek ve su içmek gibi ihtiyaçlarım yok. Yani kısacası dinlenmeme bile gerek yok.”
Ayça Ayçiçek, “Haklısınız Prens Deniz. O zaman hızlı bir şekilde eğitiminize başlayalım. Dilerseniz bir ders programı yapalım. Ve bu programa göre ilerleyelim. Bizim derslerinizden kalan boş zamanlarınızda ne yapmak istersiniz?”
“Güzel bir soru… Hmm… Yemek yapmak, avcılık, iz sürme, büyülü canavarlar hakkında deneyim, tıbbi bilgiler ve teknikler, demircilik, terzilik, bilim, farklıysa diğer krallıkların kullandıkları diller… Şimdilik aklıma bunlar geldi. Kısacası öğrenebildiğim her şeyi öğrenmek istiyorum. Bu 3 yıla sığdırabildiğim her şeyi istiyorum.”
Deniz yumruklarını sıktı ve sert gözlerde karşısındaki kişilere bakarak,
“İstiyorum! Ava çıkmak istiyorum. Bulabildiğim yenilebilir şeylerden yemekler yapabilmek istiyorum. Sığındığım bir mağarayı formasyonlarla güvenli hale getirebilmek istiyorum. Bir yaratığın izini sürerek onu avlanmak istiyorum. Büyülerle, zehirlerle, tuzaklarla elimde olan her şey ile… Yaralandığımda kendi yaralarımı tedavi edebilmek istiyorum. Yolum farklı bölgelere düşerse oradaki insanların dilini bilmek istiyorum. Kaçmam gereken durumlarda kaçabilmek, savaşmam gereken durumlarda savaşmak istiyorum. Bir kişiyi yenmek sorun değil. Karşımda 10 hayır. 100 kişi olsa bile hayatta kalabilecek savaş yetenekleri istiyorum. Anlıyorsunuz değil mi? Ben, gelmiş geçmiş en iyi Mavi Kral olmak istemiyorum… Ben bütün krallıklar arasında hatta onlarında ötesindeki alanlar gelmiş geçmiş en iyi Kral olmak istiyorum. ”
Deniz’i duyan herkes, tanımlanamaz duygular içerisinde kalmışlardı. 7 yaşındaki bir çocuktan bunları duymak… Bu çocuğun zekasının seviyesi ne kadar yüksekti böyle? Bütün bunları düşünecek kadar, bütün bunları isteyecek kadar ne yaşamış olabilirdi ki? Ne görmüş ne duymuş olabilirdi? 7 Yaşındaki bir çocuk nasıl bu kadar derin ve güçlü hırslara sahip olabilirdi?
Uraz Yabgu, “Prens dediğin böyle olmalı işte! Prens Deniz, inanın sizi çok iyi anlıyorum. O halde istediklerinizi elde etmenizi sağlayacağız.”
“Teşekkür ederim Uraz abi… O zaman babamın ve danışmanlarının toplantı sürekli görüşmeler yaptıkları odaya gidelim. Orada ders programımı hazırlayalım ve hemen başlayalım. Gerekli eğitimleri verecek diğer kişileri bulma işini size bırakıyorum. Babam size güveniyor. O halde benimde güvenmemem için hiçbir sebep yok.”
Deniz ve öğretmenleri toplantı odasına gittiler ve ders programını hazırladılar. Deniz’in ısrarları ile bütün günlerini doldurdular. Ne uyku için ne de yemek için bir ara vardı. Tek arası günde bir kez kardeşini ziyaret etme zamanıydı. Çünkü her şey bir yana kardeşi bir yanaydı.
Deniz’in kardeşi, kendisinden 10 yaş büyüktü. Adı Aspar‘dı. Adı ile kendisinin arasındaki ilişki ise çok ironikti. Mavi kral umutlarını ilk olarak Aspar’a bağladığından “Faydalı ve işe yarayan” anlamına gelen Aspar demişti. Doğduğunda bir rahatsızlığı yok gibi görünüyordu ama büyüdükçe hastalığı ortaya çıkmıştı.
Ne yürüyebiliyor ne konuşabiliyor ne de yemek yiyebiliyordu. Tamamen felçliydi. Aspar ile her zaman baş hizmetçi ve Deniz’in bakıcısı olan Ceylan’ın kızı Alçin ilgileniyordu. Deniz ara sıra Alçin ile görüşüp Aspar hakkında bilgiler alıyordu. Durumu ne iyiye gidiyordu ne de kötüye gidiyordu. Deniz, bir gün bile aksatmadan kardeşi ile vakit geçiyordu. Ona sürekli öğrendiği şeylerden bahsediyordu. Ona yemek yediriyordu.
Aspar sadece Deniz ile birlikteyken gülümsüyordu. Onunda kardeşi Deniz’i çok sevdiği belliydi. Deniz içinden kendine söz vermişti. Kardeşini iyileştirmenin yollarını arayacaktı.
Uraz Yabgu, verdiği sözü layığı ile yerine getirecekti. Çünkü Deniz’in o halinde kendi küçüklüğünü görmüştü. Kendisi de bu düşüncelerden geçmişti ama bu arzuların kuvveti arasında dağlar kadar fark vardı.
Deniz, uyumadan ve yemeden çalışıyordu. Alabildiği bütün dersleri alıyordu. Öğrenme hızı o kadar çok hızlıydı ki öğretmenleri şok içerisinde kalıyordu. Sadece bir kere gösterdikleri şeyleri bir daha göstermelerine gerek kalmıyordu. Bir karadelik gibi her şeyi emiyordu. Bazı öğretmenleri bundan zevk duysa da bazıları bu hızdan korkmaya başlamıştı. Çünkü böyle bir şey basitçe açıklanamazdı.
Kral ise sürekli olarak Deniz hakkında bilgiler alıyordu. O gün Deniz’in söylediklerini duyduğunda sabaha kadar ağlamıştı. Böyle bir armağan ile kutsandığını düşünüp sürekli Tanrı’ya şükranlarını sunuyordu. Önce büyük bir acı ile bir sınava tutulmuştu. Sınavdan sonra da mükafatı çok büyük olmuştu. Mavi Kral bile duyduğu bazı şeylere şaşırıyor ve içini tuhaf ürperti kaplıyordu.
** 2 Yıl Sonra **
Prens Deniz 9 yaşına geldiğinde Mavi Kral’ın bütün danışmanlarının toplamından daha bilgili bir hal almıştı. Maruzatlar artık ilk olarak Mavi Kral’a değil Prens Deniz’e açılıyordu. Bu konuyu daha önce babası işe görüşmüş ve artık krallık konularına girmeyi ve kendini test etmeyi istemişti. Bu işi ise kusursuz bir şekilde yapıyordu. Kendinin haberi olmasa bile adı artık diğer krallıklarda bile bilinir hale gelmişti
Geliştirdiği ticaret modelleri sayesinde Mavi Krallık giderek zenginleşiyordu. Bütün ticaret klanları Mavi Krallık ile çeşitli anlaşmalar yapmak için can atıyordu. Prens Deniz’in adı artık Bilge Prens olarak anılmaya başlanmıştı. Mavi Kral’ın gurur duyulası oğluydu artık. Deniz’in başarıları, babasının kulağına gittikçe Deniz’in ne kadar büyük bir lütuf olduğunu anlıyordu. Ama bu mutluluğun yanında içinde bir sıkıntı da vardı. Bu kadar hızlı gelişmeler Deniz’i diğer krallıkların hedefi haline getirecekti. Artık Mavi Kral dahi Bilge Prens’in çok gerisindeydi ve onun daha ne kadar ileri gidebileceğini hayal edemez hale gelmişti. İki tanesi hariç bütün dileklerini yerine gelmişti.
İlk dileği oğlunun 5 Krallık Turnuvasında birinci olmasıydı. İkincisi ise onun güzel bir kadın ile evlenmesiydi.
Diğer krallıklar, Mavi Kral’ın tahmin ettiğini gibi Bilge Prens’ten çok rahatsız olmaya başlamışlardı. Onlara direk olarak bir zararı yoktu ama Mavi Krallık’ın bu kadar hızlı büyümeye ve zenginleşmeye başlamış olması onları rahatsız ediyordu. Birçok kez Bilge Prens’e suikast girişimi olmuştu ama suikastçıların hiçbirinden haber gelmemişti. Suikastçılar bir anda ortadan kayboluyor gibiydi.
İlk potansiyel testinin üzerinden iki yıl geçmişti. Deniz, bu iki boyunca tam 18 kez Mavi Güç Taşı ‘nı parçalamıştı. Mavi Kral’da, Deniz’de, Aktan’da artık bu işten vazgeçmişlerdi. Devasa bir Mavi Güç Taşı bulmadıkları sürece tekrar denememeye karar verdiler. Bu yüzden Bilge Prens’in seviyesi, Limitsiz olarak anıldı.
5 Krallık Turnuvası’na 1 yıl kalmıştı ve Deniz çoktan hazırdı. İstediği bütün konularda yani her konuda bilge bir hale gelmişti. Turnuva için yüzde bin hazır hissediyordu.
Deniz sadece bilgi olarak değil bedenen ve ruhen de gelişmişti. 10 yaşında olmasına rağmen çoktan 16, 17 yaşlarında bir yetişkin gibi görünüyordu. Bu görüntüsünden dolayı da birçok evlilik talebi geliyordu. Babası sürekli ısrar etse de Deniz kabul etmiyordu. Klanları kırmamak için de her kızla tek tek bir kez görüşüyordu.
Her ne kadar zihnen, ruhen ve bedenen gelişmiş olsa bile babasına hitap şekli değişmemişti.
**********************************************************************************
Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.
**********************************************************************************