Azur Kral – Bölüm 48 – Tanrısal Seviyeye Yakın Bir Teknik!
Önceki Bölümden…
Zorla kafasını yukarı kaldırıp “U- Usta…” diyebilmiş ve sonrasında kendinden geçmişti.
Sarı Diken, o kadar şiddetli bağırmıştı ki yakınlardaki evlerde konaklayan diğer kıdemliler ve öğrencileri de duymuş ve kıs kıs gülmüşler içinden o tokadı yiyen kişiye acımışlardı.
** 48 – Tanrısal Seviyeye Yakın Bir Teknik
Rıza İrfan bayıldığı yerde tam 3 gün boyunca yatmıştı. Hiç kimse yerde bilinçsiz yatan Rıza İrfan’a dokunmaya cesaret edemiyordu. Çünkü biliyorlardı ki eğer dokunurlarsa Sarı Diken’in dikeni kendilerine batacaktı.
Rıza İrfan uyandığında bir ses iletimi almış ve ustası kendisini çağırmıştı. Rıza İrfan hızlıca kendisini topladıktan sonra üzerini değiştirmiş ve ustasının yanına gitmişti.
“Rıza! Sana neden vurduğumu biliyor musun?” Sarı Diken’in siniri biraz geçmiş olduğundan yumuşak bir yüz ifadesi ile sormuştu.
“Birincisi, bir aptal gibi direkt olarak ücret talep etmen ve bunu açık açık yapman. Böyle bir şey olduğunda bunu kapalı kapılar ardınsa yapmalısın.
İkincisi, Clitus adasından Alper sorumlu. En iyi tanıdığın kişinin seni izliyor ve dinliyor olabileceği hiç mi aklına gelmedi?
Üçüncüsü ve en önemlisi o pirinç tanesi kadar beyninle plan yapıp Deniz Parvana’yı öldürmeden geldin. Yine çok iyi tanıdığın Alper’in bir çöpü bu kadar öveceğini nasıl düşünebilirsin! Alper de senin gibi bu kıtada doğmuş ve bu klana girmişti. Senin ile aynı seviyede ilerliyordu. İkinizde dâhiler içinde dâhilersiniz ve böyle birinin bir çöpü övebileceğini mi düşünüyorsun!
Sana iki şeyin garantisini verebilirim. İlk olarak Kara Yıldız artık senin ensende. Bir kere yakalandığın için seni bir kene gibi sömürecek ve en çok değer verdiğin zenginliğini elinden alana kadar çalışacak. İkincisi, eğer Alper çok övdüğü Deniz Parvana’yı buraya getirir ve başarı ile klana sokabilirse… Sokabilmesi problem değil… O velet bu klan için bile dahi çıkarsa, o gün senin için sonsuz bir kâbusun başlangıcı olacak.”
“Usta? “
“Sus! Konuşma aptal herif! Kara Yıldız’ın elinden kurtulmana imkân yok. Bunu çözmeye çalışacağım. Ancak Alper o veledi klana sokmadan öldürmenin bir çaresine bakacaksın. Bir daha verdiğim emirler üzerinden saçma salak planlar kurma anladın mı?”
“Anladım usta. Teşekkürler.”
“O halde git. Meditasyonuna devam et. Alper ve velet 6 ay sonra gelecekler.”
“Anladım usta.”
Rıza İrfan, ustasından ne kadar dayak yese de ona karşı asla kin gütmüyordu. Çünkü biliyordu ki kendisini dövebilecek tek kişi oydu. Eğer başkası kendisine bir zarar verirse ustası o kişileri yok ederdi. Bunun örnekleri daha önce yaşanmıştı. En kısa tabir ile Sarı Diken, sever ama sevdirmez, döver ama dövdürmezdi.
** Azur Krallık Kalıntılarında
Deniz Parvana, ilk basamağa adımını attığında büyük bir baskı hissedeceğini düşüyordu ama tam tersi hiç baskı hissetmemişti. Bir basamak daha çıktığında yine hiç baskı yoktu. Kolayca merdivenlerin yarısına kadar çıktığında biraz baskı hissetmeye başlamıştı.
Merdivenlerin yarısına geldikten sonra baskı giderek artmaya başlamış her basamakta üzerine bir dağ ekleniyor gibi hissetmişti.
Merdivenlerin üçte biri kaldığında ise adım atması çok daha zor hale gelmişti. Önünde son 10 basamak kalmıştı ama o 10 basamak kilometrelerce uzakta gibiydi. Baskı o kadar çoktu ki düzgün bir şekilde ayakta bile duramıyordu.
“Hala çıkamıyor muyum?”
Diye iç geçirmişti. Bir hafta boyunca verdiği mücadele sonunda son 3 basamağa kadar gelmişti ama bundan sonrası imkansızdı. Son 7 basamağı çıkarken elde ettiği ateş ve toprak Qi’sini de devreye sokmuştu ama yine de başaramamıştı.
Ancak bu başarısızlıktan çok fazla üzüntü duymamıştı. Çünkü böylesi bir baskı altında aynı anda 3 tip Qi’yi de kullanma yolunu keşfetmişti. Önceleri diğer elementi kullanmak isterse önce vücudundaki Qi topluyor sonrasında diğer elementi yayıp kullanıyordu. Yöntem bu şekildeydi. Şu anda ise Qi damarlarında 3 tip Qi de geziniyordu.
Merdivenlerden indiğinde bir süre nefeslendikten ve kaosa girmiş Qi’sini düzene soktuktan sonra aynı anda birden fazla elementi kullanarak denemeler yapmıştı. Su küresinin içinde yanan ateş, alev alev yanan bir taş parçası ve çamur haline gelmiş toprak…
İkinci kata çıkmak içinde, bir yerde yapamayacağını düşündüğü bir durumdu. Elde ettiği yeni anlayış ile de üzüntüsü çok daha azalmıştı. Tam saraydan çıkacaktı ki Buz Ankası mirası aklına gelmişti. Çünkü Buz Ankası ona ilk ciltte ustalaştığı takdirde yanına gelmesini ve ona diğer Buz Ankası miras alanın yerini söyleyeceğini söylemişti.
Hızlıca Buz Ankası mirasına girdi ve ilk testte olduğu 18 tane su küresi yaptı. Buraya ilk gelişinde günlerce uğraştığı 18 küreyi şu anda birkaç saniye içinde yapmıştı. Hem çok rahattı hem de su küreleri öncekilere göre çok daha büyük ve stabildi.
18 küre hazırlandıktan birkaç saniye sonra ise Buz Ankası sonsuz görünen okyanustan çıkmıştı.
“Gelmişsin, değişmiş ve güçlenmişsin.”
“Evet Buz Ankası…”
“Sana verdiğim ilk ciltte ustalaştın mı?”
“Evet Buz Ankası. İlk ciltte tamamen ustalaştım.”
“O halde bir test yapalım.”
Buz Ankası, ilk cilt ile ilgili sorular sormaya başlamıştı. Normalde teknik açıklamasında yer almayan kişinin kendisinin keşfetmiş olması gereken bilgiler üzerinden yapılmış bir test. Sorular bittiğinde ise birkaç uygulama testi yaptırmıştı.
“Aferin. Gerçekten bu kadar kısa sürede ilk ciltte zirve anlayışa yükselmişsin. Bu çok iyi. Bir teknikte zirve anlayışa ulaşmak ve kullanmaya devam etmek tekniği yaratan kişinin bile fark edemediği şeyleri fark edebilmene imkân tanır. O halde sana en yakın Buz Ankası Mirasının yerini söyleyeceğim. Buraya en yakın miras alanı Kutsal Kan Kıtası’nın kuzey kesiminde. Ama tam yerini senin bulman gerek. ”
Bu bilgi Deniz Parvana’yı pek mutlu etmemişti. Daha Kutsal Kan Kıtası ne tarafta kalıyor onu bile bilmiyordu.
“Bu Ankası… Ben yakın zamanda Parlak Gökkuşağı Kıtası ‘na gideceğim. Orada bir Buz Ankası mirasın var mı acaba?”
“Parlak Gökkuşağı Kıtası… Evet. Orada da bir miras alanı var. Bir süre önce orada iki tane miras alanı vardı ama biri yok edildi. Hala varlığını sürdüren miras alanı ise gizli bir yerde gibi görünüyor. Tahmini olarak güneyde bir yerde kalıyor olmalı.”
“Çok teşekkürler Buz Ankası.”
“Deniz Parvana… Ateş ve toprak Qi’si ile bir ejder bedenini nasıl elde ettin?”
“Ah, Bu adadaki kutsal arenada yapılan bir turnuvada birinci oldum ve Elementlerin Ruhu adında bir tekniği ödül olarak aldım.”
“Elementlerin Ruhu Tekniği mi?”
“Evet. Orta seviye teknikler arasında duruyordu. Onu bulduğumda ise bazı parçalarının eksik olduğunu gördüm. Hem babamı iyileştirme umudu hem de Ateş Qi’si elde etme ihtimali için Kızıl Krallık’a gittim. Oradaki volkana girdiğimde orada bir ateş ejder tanrısı olduğunu anladım. Bu ateş ejder tanrısı benim hayatımı kurtardı. Bana kendi tekniğini verdikten sonra biraz konuştuğumuzda bana bir görev vermek istediğini ve eğer kabul edersem tüm varlığını bana vereceğini söyledi.”
“Görev nedir?”
“Karanlık Ejder Tanrısı Uroboros Ejderini öldürmek. Ne kadar süreceği önemli değil.”
“Anlıyorum. Karanlık Ejder Tanrısı ile Ateş Ejder Tanrısı birbirlerinden kemiklerine kadar nefret ederlerdi. İkisinin yan yana geldiği her yere yok oluş gelirdi. Son savaşlarında Ateş Ejder Tanrısı ortalardan kaybolmuştu. Demek buraya düşmüş ve o volkanın içerisinde kendini gizlemiş. Her şeyi sana emanet ettiğine göre iyileşme şansı yoktu.”
“Ateş Ejder Tanrısının yardımı ve Elementlerin Ruhu tekniği ile ateş Qi’sini elde edebildim. Sonrasında Yeşil Krallığa gidip toprak Qi’sini elde ettim. Ancak ışık ve karanlık Qi’si elde edemedim. Sanırım buradaki ışık ve karanlık Qi’si çok zayıftı.”
“Anlıyorum… Asla Elementlerin Ruhu tekniği gibi tanrısal seviyeye yakın bir tekniğin böyle düşük seviyede ortaya çıkacağını tahmin edemezdim. Bu teknik ile bütün ana, özel ve alt elementlere hükmedebilirsin. Kendine öze alt elementler ya da özel elementler yaratabilirsin. Teknik eksik demiştin nasıl tamamladın?”
“Elimde 3 parçası vardı. Diğer iki parçasını da Ateş Ejder Tanrısı vermişti.”
“O halde 5 parçasına sahipsin. 5 parçası o tekniğin tamamı değil. Elementlerin Ruhu Tekniği 45 parçadan oluşur. Bilinen tüm ana, özel, alt ve füzyon elementlerini içerir. Şanslısın Deniz Parvana. Şans yıldızının en parlak olduğu zamanda doğmuş olmalısın. ”
Buz Ankası bir çığlık attı ve önünde iki top parşömen belirdi.
“Bunları al. Bunlar Elementlerin Ruhu parşömeninin bendeki parçalarıdır. Ancak hangi parçaları olduğunu bilmiyorum. Bu tüm parçaları topladığında çözmen gereken bir bulmaca olacaktır. Sende ilk aşama tam olarak var. Bu, senin tüm parçaları topladığında bulmacayı çözmene yardımcı olacak.”
********************************************************
Azur Kral – Bölüm 48 – Tanrısal Seviyeye Yakın Bir Teknik!
Umarım seriyi okurken keyif alıyorsunuzdur. Bir kaç takipçimiz yorum atıyor sağ olsunlar. Yorum atmayan diğer arkadaşlar da umarım yorumlarını eksik etmezler. ^_^
Keyifli Okumalar…
Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.
********************************************************