Azur Kral – Bölüm 30 – Mustafa Parvana ve Melek Kızıl


Önceki Bölümden…

“Haha! Haha! Haahahahaha! O gelen kişi Deniz Parvana mıydı yani? Hahaah!”

Çırağı Veli ustasının bu halini gördükçe kendini kötü hissediyordu. Ustasının giderek delirdiğini düşünüyordu.

“Onca insan varken, sen geldin ve beni buldun demek. İşte buna kader denir. Deniz Parvana… Bilge Prens… Mavi Krallık Prensi… Yani sen Mustafa Parvana’nın oğlusun… Hahahaha!”

 

** 30 – Mustafa Parvana ve Melek Kızıl

Yaşlı kadının Mustafa Parvana dediği kişi Mavi Kral’ın ta kendisiydi… Mustafa Parvana Mavi Kral olmadan önce yerinde duramayan, gezmeyi ve savaşmayı seven bir kişiydi. Bu yüzden gençlik yıllarında bütün krallıklara gitmişti ve hepsinde bir süre kalmıştı. Kimisinde 3 ay kimisinde 6 ay… Ancak en uzun kaldığı süre 5 yıldı. Bu 5 yılını da Kızıl Krallıkta geçirmişti.

Kızıl Krallıkta bu kadar uzun süre geçirmesinin sebebi ise bir kadındı. O kadın ise asla ulaşamayacağını düşündüğü ama elinden geleni de yaptığı bir kadındı. Şimdiki Kızıl Kral’ın kardeşi olan Melek Kızıl’dı

Mustafa Parvana, kendisini geliştirmek için gittiği şehirlerdeki arenalara gider ve ülkenin yetişimcileri dostane karşılaşmalar yapardı. Gittiği her yerde de kendisini sevdirirdi. Melek Kızıl’la da bir arenada karşılaşmışlardı.

Melek Kızıl, Kızıl Krallıktaki kızıl arenanın namağlup şampiyonuydu. Mustafa Parvana adında bir Mavi Krallık yetişimcisinin arenaya girdiğini duyduğunda ilgisini cezbetmişti ve onu izlemeye gitmişti. Mustafa Parvana’nın aldığı her galibiyet zarif ve güzeldi. Ölümlerin çok sık görüldüğü bu arena da hiçbir rakibini öldürmüyordu ve karşısına çıkabilecek nitelikte biri yok gibiydi.

Kısa sürede Mustafa Parvana’da namağlup şampiyon olarak anılmaya başlamıştı. Hatta Ona bir lakap vermişlerdi. Kullandığı teknikler yüzünden kendisine Su Ejderhası deniyordu. Çünkü savaşmaya başladığında bir ejderha gibi oluyordu. Bütün tekniklerinin isimlerinde bile ejder kelimesi geçiyordu.

Melek Kızıl, gün geçtikçe Mustafa Parvana’ya âşık olduğunu hissediyordu. Mustafa Parvana’nın her maçını izlemeye geliyordu ki bu durum Kızıl Krallık vatandaşları tarafından da fark edilmişti.

Aynı şekilde Mustafa Parvana ‘da Melek Kızıl’ın stiline hayran kalmış her maçını izlemişti. En sonunda Mustafa Parvana karşısına çıkacak rakip kalmadığında Melek Kızıl onun rakibi olmuştu.

Mustafa Parvana ve Melek Kızıl için birer ilk olarak karşılaşmaları saatler sürmüştü ve ikisi de aynı anda pes etmişlerdi. İkisi de ilk defa berabere kalmışlardı. Bu durum aralarındaki ilişkiyi derinleştirmişti.

Zamanla bu durum Kızıl Kral ‘ın kulağına gitmişti ve aşırı derecede sinirlenmişti. Bu sinir ile Mustafa Parvana’yı yakalatmış ve ondan Melek Kızıl’dan vazgeçmesini söylemişti. Mustafa Parvana işkenceden kurtulmak için istenileni yapmıştı. Ancak sınır dışı edildiğinde krallığa gizlice tekrar girmiş ve Melek Kızıl ile kaçmışlardı.

Bu durumu anlayan Kızıl Kral Mavi Krallığa savaş ilan etmişti. Bütün orduları ile ilerlemiş ve Mavi Krallık sınırlarına kadar gelmişti.

Savaşa başlamalarının üzerinden birkaç gün geçmişti ki kutsal arena lideri savaşı üst seviyeye haber vermiş, üst seviyeden yetişimciler gelmişti. O sırada Mavi Kral ve Kızıl Kral yaşamlarını kaybetmişlerdi. Kızıl Kral ölmeden önce Mustafa Parvana’yı zehirlemeyi de başarmıştı. Aslında Kızıl Kral’ın hedefi Mustafa Parvana’ydı. Ancak babası tek oğlunu korumak için öne çıkmış ve Kızıl Kral ile savaşmıştı. Bu savaşta iki tarafta yaşamını yitirmişti ancak Kızıl Kral tekniklerinde zehirde kullandığından Mustafa Parvana zehirlenmişti.

Üst seviyeden gelen güçlü yetişimciler savaşı durdurmuşlardı ve taraflar geri çekilmişti. Mavi Krallıkta Mustafa Parvana yeni kral ilan edilmişti. Kızıl Krallıkta ise Kızıl Kral’ın ilk oğlu olan Göktuğ Kızıl kral ilan edilmişti. Göktuğ Kızıl kral olduktan sonra kardeşi Melek Kızıl’ın bütün yetişiminin sakatlamış ve onun Kızıl Krallıktan çıkmasını yasaklamıştı.

Bu olaylardan sonra Mustafa Parvana ve Melek Kızıl bir daha görüşemediler. Melek Kızıl bir süre sonra Mustafa Parvana’nın zehirlendiğini öğrenmişti ve kahrolmuştu. Melek Kızıl zehrin ne olduğunu biliyordu ancak gerekli malzemeleri elde etmesi artık mümkün değildi.

Bu yüzden günden güne çökmüştü. Mavi Kral Mustafa Parvana ile aynı yaşta olmalarına rağmen Melek Kızıl çok yaşlı görünüyordu. Mustafa Parvana ise vücudundaki zehir yüzünden giderek çökmüştü. Çok yaşı görünmese bile hiç gücü kalmamıştı.

Oğlu Deniz Parvana tarafından hayatı uzatılmış olmasına rağmen en fazla 2 yıl kadar daha dayanabilirdi.

Ve işte aradan yaklaşık 15 yıl kadar geçtikten sonra Melek Kızıl en büyük aşkı olan Mustafa Parvana’nın oğlu Deniz Parvana ile karşılaşmıştı. Nasıl olurda umutları alevlenmezdi. Üstelik Deniz Parvana’nın iyileştirmek istediği kişi babasıydı. Bu da demek oluyordu ki Mustafa Parvana hala ölmemişti. Çoktan ölmesi gerektiği halde hem de…

O anda Melek Kızıl, Deniz Parvana’yı gerçekten göremediğini fark etti. Kızıl Krallıktan olmayanlar için kesin ölüm anlamına gelen bir zehir ile zehirlenen babasının yaşamını uzatabilmişti. Bu da Deniz Parvana’nın gerçekten ateş tipi Qi içeren ilaçlar yapabildiğini kanıtlıyordu. Ne kadar düşünürse düşünsün buna imkân vermesi mümkün değildi. Bu kısaca imkansızdı ve bu genç bu imkansızı başarmış gibi görünüyordu.

Üstelik Deniz Parvana bütün bu geçmişten habersizdi.

Melek Kızıl, Deniz Parvana yanına geldiğine ona tüm geçmişlerini anlatıp kendisini nefret ettiği bu kızıl krallıktan kurtarmasını isteyecekti.

**

Deniz Parvana, bir ay içerisinde Gökyüzü Diyarı’nın 5. Aşamasının ortalarına kadar gelmişti. Elinden geldiğinde güçlü olması gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden sahip olduğu 8 Gökyüzü Erişim Paleti ‘ni de tüketmişti. Bu palet her ne kadar gökyüzü diyarından düşük olanlar için etkili olsa da sonuçta içerisinde Qi vardı. Bu yüzden kendisi için de kullanışsız değildi ama yine de çok etkili değildi.

Deniz Parvana, bu bir haftada kendisine 5 şişe Ateş Silen Toz, 5 tane Ateş Dayanaklılık İksiri, 5 tane Qi Dönüştürücü Hap yapmıştı. Artık volkana gitmek için hazırdı. Şimdi içeri girebilmek için plan yapması gerekiyordu.

Gökyüzünden girmeyi düşündü ama yeteri kadar yükseğe çıkmazdı. Şu anda en fazla yerden 30 metre yüksekliğe çıkabilirdi. Bu yüzden bu düşüncesini eledi. Yer altından girmek istersen kesin fark edilirdi ve kaçması mümkün olmazdı. Öylece kapıdan da giremezdi. Çünkü sadece kraliyet ailesi üyeleri ve onların izin verdiği kişiler girebilirdi.

Bütün ihtimalleri düşündüğünde en kolay giriş yöntemi gökyüzünden girişti. Ancak bunu nasıl yapacaktı? Biraz düşündükten sonra aklına bir fikir geldi ve hızlıca handan çıkıp yakınlardaki ormana girdi.

Bulduğu yöntem uçan bir büyülü kuş canavarı yakalayacak ve onunla girecekti. Volkanın üzerinde uçan kuşları daha önce de görmüştü. O kuşları takip edip surun dışında bir yere indikleri anda bir tanesini yakalayacaktı. Bu kuşlar bütün krallıklardaki kuşların kralı olarak bilinen Ateş Kanatlı Katil Şahin’di. Sıcak ortamları çok severlerdi. Ateş üfleyebilirler ve kanatlarından alev yayabilirlerdi. Üstelik Hızları inanılmazdı. Bir Lord seviye yetişimci ile yarışabilirlerdi. Çok kibirli ve gururlu yaratıklar olması ile bilinirlerdi. Bu yüzden yakalaması zor evcilleştirilmesi ise neredeyse imkansızdı.

Ormana girdikten sonra en yüksek ağaca tünemişti ve volkan üzerinde uçan Ateş Kanatlı Katil Şahinleri takip ediyordu. Üçüncü günün ardından bekleyişi son bulmuştu. Ateş Kanatlı Katil Şahinlerden birisi yakınlarda bir yer inmişti.

Deniz Parvana bütün aurasını gizledikten sonra yavaşça uçarak Ateş Kanatlı Katil Şahinin dibine kadar girdi. Havada ne kadar az nem olsa da yine de vardı. Deniz Parvana çevresindeki bütün su parçacıklarına odaklandıktan sonra hepsini Ateş Kanatlı Katil Şahinin olduğu bölgeye toplamaya başlamıştı.

Elbette bu durum Ateş Kanatlı Katil Şahinin etrafındaki havanın birkaç derece düşmesine neden olmuştu. Ateş Kanatlı Katil Şahin bu değişimi hissetse de önemsememişti. Deniz Parvana bu parçacıklarını devasa buz dikitlerine dönüştürdü ve kuşun hareket etmesini engelledi.

Ateş Kanatlı Katil Şahin ne kadar dirense de kaçamamış ve kaderini kabullenmişti. Ancak Deniz Parvana Ateş Kanatlı Katil Şahinin karşısına kadar geldi ve konuşmaya başladı.

“Beni anladığını biliyorum. Sonuçta sende gökyüzü alemindesin. Zeka ve bilinç sahibi olduğunu biliyorum. Bak, sana bir zarar vermek istemiyorum. Biliyorsun ki öldürmek istesem öldürürdüm. Beni anlıyorsun değil mi?”

Ateş Kanatlı Katil Şahin gözleri ayrılmış bir şekilde yavaşça anladığını belirtmişti.

“Bak ben şu arkanda olan volkana girmek istiyorum. Ancak korumalar çok sıkı olduğundan dolayı giremiyorum. Senden bana yardımcı olmanı istiyorum. Oraya girmemi ve oradan çıkmama yardım etmeni istiyorum. Eğer bana yardımcı olursan sana bir Kutsal Ateş Kristali ve bir Ateş Gülü veririm. Ne diyorsun?”

Ateş Kanatlı Şahinin gözleri daha da ayrılmıştı. Çünkü bu iki şey onların en sevdikleri şeydi. Onları elde etmek için hayatlarını bile riske atarlardı. Üstelik Deniz Parvana’nın yakaladığı bu Ateş Kanatlı Katil Şahin evriminin eşiğindeydi. Sadece orta boyutlarda bir Kutsal Ateş Kristaline ihtiyacı vardı.

Ateş Kanatlı Şahin başını şiddetli bir şekilde sallayarak kabul ettiğini belirtmişti. Deniz Parvana ise yüzünde bir gülümseme buz dikitleri yok etmişti. Ateş Kanatlı Katil Şahin ise iyice eğilmiş ve bir kanadını açarak Deniz Parvana’ya binmesini işaret etmişti.

 

********************************************************************************

Umarım seriyi okurken keyif alıyorsunuzdur.

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************************************