Azur Kral – Bölüm 28 – Sonsuz Ateş Hapı ve Zehri


Önceki Bölümden…

“Hohou… Evet. Aynen tarifinize uygun bir zehir var ve bende onun tarifini ve malzemelerini biliyorum. Ancak bu zehri Kızıl Krallık’tan olmayan hiç kimseye veremem. Çünkü bu bahsettiğim zehir Kızıl Krallığa özeldir. Çünkü bu zehir aynı zamanda ateş tipi Qi’ye sahip olanların ateş tipi Qi’ye olan yatkınlıklarını arttırıp daha fazla ateş tipi Qi emebilmelerini sağlıyor. Yani Kızıl Krallıktan olanlar için bir lütuf iken başka krallıktan olanlar için… Büyük bir felakettir.”

 

** 28 – Sonsuz Ateş Hapı ve Zehri

“Benim bu zehri elde etmem gerekiyor.”

“Üzgünüm evlat. Bu bir Kızıl Krallık sırrıdır ve öylece açık etmem mümkün değil.”

“Bence bu konuda bir orta yol bulabiliriz kıdemlim. Ne dersiniz?”

Yaşlı kadın, Deniz Parvana’ya gel işareti yaptıktan sonra geldiği arka bölüme girdi. Deniz Parvana’da hemen yaşlı kadını takip etti ve arka bölüme girdi.

İki kat merdiveni çıktıktan sonra özel görüşmeler için yapılmış olduğu bariz olan bir odaya girdiler. Deniz Parvana içeri girdiğinde yaşlı kadın elleri ile yarım daire hareketi yaptık ve yerine geçti.

“Bilirsin gizlilik önemlidir. Hehe…”

Yaşlı kadın ciddi bir ifadeye büründükten sonra söze girdi.

“Öncellike sen Kızıl Krallıktan biri değilsin. Senden çok sakin ve uysal bir hava seziyorum. Bu havayı sadece Beyaz Krallık ve Mavi Krallık yetişimcileri salabilir. Veeee, nedense bu zehri, birilerini zehirlemek için kullanmayacağını düşünüyorum. Haklı mıyım?”

“Hem de hepsinde haklısınız kıdemlim. Bir yakınım tarif ettiğim bir zehir ile zehirlendi ve bende onu iyileştirebilmek adına zehri elde edip bir panzehir üretebilmeyi umuyorum.”

“Hoooo… Sen bir simyager misin? Hiç öyle bir hava vermedin. Eh, gerçi aşağıdaki o bitkileri teker teker tanıtmandan anlamalıydım. Aslında o saydığın 5 çiçekte sana bahsettiğim zehirde kullanılıyor. Onlara ek olarak 5 malzemesi daha var. Ancak içlerinden iki tanesi var ki elde etmesi neredeyse imkânsız. Özellikle Kızıl Krallıktan olmayan birisi için tamamen imkânsız. Sadece bu değil böylesi yüksek ateş elementi içeren bir zehri ateş tipi Qi kullanmayan birinin üretebilmesi de imkansız. Yani sen dediğim gibi ya Beyaz yada Mavi Krallıktan birisin. Bu yüzden senin bu zehri üretebilme yolun yok.”

Deniz Parvana, o anda ellerinin yumruk yaptı ve “Elimden gelenin en iyisini yapacağıma hiç şüpheniz olmasın.”

“Kendine çok fazla güveniyor olabilirsin genç adam ama bu gerçekten imkânsız. Aşırı güven kibir getirir. Kibir ise ölümün elçisidir. Gerçi artık gençler bunu bilmiyorlardı. 5 Krallık Turnuvasında ölün Kızıl Krallık katılımcılarından sonra birçoğu büyük bir hayat dersi almış oldular. Deniz Parvana, o kibirleri tanrısal seviyelere çıkmış gençleri birkaç damla su ile öldürdükten sonra diğerlerinin kibirlerinin söndüğüne bizzat tanık oldum. Gerçi sen çok kibirli görünmüyorsun ama söylememe izin ver. O malzemeleri elde etme yolu, Lord Diyarına erişmiş bir Kızıl Krallık uzmanı için bile hayati tehlikelerle doludur. Sen ki daha Gökyüzü diyarının 2. Aşamasının zirvesine ulaşmak üzeresin. 10 canın olsa bile o malzemeleri elde etmen imkânsız olur.”

Deniz Parvana elini çenesine atıp biraz düşündükten sonra “Kıdemlim, eğer bana zehrin tarifini ve bahsettiğiniz malzemeleri nerede bulabileceğimi söylerseniz onları elde edip geri döneceğim.”

“Hohou… Demek öyle… Pekâlâ genç adam. Sana o iki malzemeyi ve onları nerede bulabileceğini söyleyeceğim. Ama malzemeler ile döndüğünde zehrin tarifi öğreneceksin. Ama aklıma takılan bir şey var.”

“Nedir?”

“Neden panzehir değil de zehrin kendisini arıyorsun?”

“Aslında amacım bahsettiğim zehrin gerçekten belirli bir zehir mi yoksa bilinmeyen bir şey mi onu öğrenmekti. Eğer belirli bir zehir ise panzehrini arayacaktım. Ancak sizin söylediklerinizden sonra bir panzehri olmadığını düşündüm. Çünkü bu zehir aslında Kızıl Krallık yetişicimleri için bir lütuf. Kim böyle bir lütfu elde ettikten sonra ondan kurtulmak istesin ki?”

“Gerçekten çok zekisin genç adam. Dediklerin aynen doğru. Ancak bu zehri kişinin bedeninden yok etmek için tıp konusunda bilgili Kızıl Krallık yetişimci de yeterli olur. Zehir kolaylıkla kişinin vücudundan çekip alabilecektir. ”

Yaşlı kadın acı bir gülümseme verdikten sonra “Heh, bu zehir dediğin şey burada turnuvalarda ödül olarak veriliyor. Ancak bütün öğrenciler bu zehri çıkarmanın yolunu bilir. Sadece bu yüzden birbirlerinin öldürebilirler.”

“Öyle bir seçeneğim yok. Tek çarem zehri ve onun panzehrini üretmek.”

“Tamam o halde… İlk malzeme Kutsal Ateş Kristalidir. Yüksek seviye bir kristaldir. Tahmini göz küresi büyüklüğünde en az 10 tane gereklidir. Eğer kristal büyükse sayı azalabilir. Örneğin bir yumruk büyüklüğünde bir tanesi 4 tane normaline denk olur. Bu kristalleri, şu gördüğün volkanın içinde bulabilirsin. Çok nadir olarak duvar diplerinde oluşurlar. Genellikle de volkandaki lavın içinde olurlar. Ne kadar derine inersen o kadar çoğuna ve büyüğüne rastlarsın. Söylenenlere göre o lavın içinde antik bir ejder yaşıyor. Bir iki tane taş alınmasına müsaade ediyormuş ancak açgözlülük yapıp haddinden fazla toplamaya çalışırsan saldırıyor.

Diğer malzeme ise yine aynı yerde volkanda ama bu malzeme bir çiçek. Volkanın iç duvarında yetişirler. Bu çiçeğe Ateş Gülü denir. Tam olarak açmış ve en az 1 günlük olmalıdır yoksa hiçbir işe yaramaz. Bu çiçekten kökleri ile birlikte en az 15 tane lazım.

Bu çiçek ve kristal hayal edebileceğinden çok daha değerli iki malzemedir. Bunu Kızıl Krallıkta parayla bile alazsın. Sadece yeraltı marketlerinde fayiş fiyatlara elde edebilirsin ve eğer sen bu malzemeleri fazla fazla toplar getirirsen hayatının sonuna kadar zengin bir hayat yaşayabilecek kadar para kazanabilirsin.”

“Anlıyorum.” Dedi Deniz Parvana, düşünceli bir yüz ifadesi ile “Peki kıdemliye nasıl güvenebilirim? Yani ben çıktıktan sonra beni ispiyonlamayacağınıza ya da ben malzemeler ile geldiğimde beni yakalatmayacağınıza…”

Yaşlı kadın kötü bir gülümseme göstererek, “He he he, güvenemezsin. Yapmak istiyorsan yapabilirsin ama Kızıl Krallıkta hiç kimseye güvenemezsin genç adam.”

Deniz Parvana yüzünde bir gülümseme ile yerinden kalktı ve kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtı ve tam çıkacakken arkasını döndü ve yüzünde kendinden emin bir gülümseme ile

“Kıdemlim… Diğer malzemeleri ve tarifi hazırlasanız iyi olur. ” dedi.

Yaşlı kadın her ne kadar güvenemezsin dese de aslında Kızıl Krallıkta güvenilecek yegâne insana denk gelmişti. Öyle ki bu yaşlı kadın yıllardır bu iki malzemeyi elde etmeye çalışmıştı ancak ne yapsa da bir türlü elde edememişti.

Vereceği zehrin tarifi için bir Ateş Gülü ve bir misket boyutunda Kutsal Ateş Kristali yeterliydi. Fazlası kendisine gerek olan miktardı. Ve özellikle de imkânı varsa daha fazla toplamasını belirtmişti.

Yaşlı kadın uzun bir süre düşünceli gözlerle kapıya bakmıştı sonrasında gözlerinden iki damla yaş düştü ve “Sevgilim… Sonunda… Sonunda seni iyileştirebilmem için bir umut ışığı doğdu. Eğer bu genç adam bunu başarabilirse… Seni gerçekten kurtarabilirim.” Sonra gözlerini tavana çevirdi. Sanki gözleri tavanı delip gökyüzündeki yıldızları görüyormuş gibi derinleşmişti ve “Eğer gerçekten bir tanrı varsa seni korusun genç adam. Bütün umutlarım… Artık sana bağlı.” Dedi ve gözlerinden birkaç damla daha yaş düştü.

Deniz dükkândan çıkmadan önce yanına kendisine lazım olabilecek birçok çiçek, ot ve kristalden aldıktan sonra ayrıldı. Dükkândan çıktıktan sonra volkana doğru ilerledi ve yol üzerinde bir han aradı. Güzel bir han bulduktan sonra içeri girdi ve hemen bir oda tutup odasına geçti.

Deniz Parvana, her ne kadar ateşten etkilenmese bile volkanın içindeki lavın sıcaklığı ile normal ateşin sıcaklıkları arasında devasa bir fark olduğunu biliyordu. Bu yüzden birkaç iksir ve koruma tozu yapmak istiyordu. Olası sorunlara karşı önlem almak her zaman gerekliydi.

Yaklaşık 3 gün boyunca kendisine lazım olacağını düşündüğü bütün toz, hap ve iksirleri ürettikten sonra her şeyini topladı ve volkana girebilmek için yollar aramaya başladı.

Kızıl Krallık, volkanı en değerli hazinesi olarak gördüğünden mükemmel bir şekilde koruyorlardı. Her bir metrede bir asker vardı. Askerler arasındaki en zayıf kişinin yetişimi Ruh diyarının ortalarıydı. Büyük çoğunluğu ise zirveydi. Toplam 4 tane de Lord Diyarı yetişimci vardı.

Bu kadar askerin algısından kaçınmak çok zor olacaktı. Hatta yer altından gitse bile fark edileceğine garanti gözü ile bakıyordu. Ruh diyarındaki yetişimcilerden belki kaçabilirdi ama bir Lord karşısında hiçbir şey yapamazdı. Onlar için bir böcek ezmek kadar kolay olurdu.

********************************************************************************

Umarım seriyi okurken keyif alıyorsunuzdur.

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************************************