Azur Kral – Bölüm 26 – Zehir ve Yeni Güçler
Önceki Bölümden…
“Babamın eski gücünü düşündüğümüzde bir bu adadaki herhangi bir canavarın zehrinin bu kadar etkili olması mümkün olmamalı. Bütün ateş tipi canavarlarında Kızıl Krallıkta olduğunu biliyoruz. Babamda daha önce hiç güçlü ateş tipi canavarla karşılaşmadığını söylemişti. Bütün parçaları birleştirirsek ortaya çıkan sonuç şu oluyor. Kızıl Krallıktan bir kişi özellikle zehirler konusunda iyi olan bir kişi babamı zehirledi. Yaptığım araştırmalar sonucunda da Kızıl Krallıkta zehirler konusunda en bilgili kişi Kızıl Kraldan başkası değil.”
“Deniz sen!…”
**26 – Zehir ve Yeni Güçler
“Babamı zehirleyen kişi Kızıl Kraldan başkası değil. Direkt olarak kendisi olmasa da onun görevlendirdiği bir kişi tarafından zehirlendi.”
“Deniz… Anladığım kadarı ile Kızıl Krallığa savaş açacaksın öyle mi? Ancak şunu bilmelisin ki alenen yapılan bir savaş ilanı olursa ana klana haber vermek zorunda kalırım. Haberleri olursa da anında burada olurlar ve bende kılımı kıpırdatamam.”
“Amacım savaş değil usta. İntikam almak. Ama her şeyden önce babamı ve kardeşimi iyileştirmek.”
“Anlıyorum. O halde bu yüzden mi farklı element tiplerini araştırmak istedin.”
“Evet usta. Ateş element tipini anlayabilirsem babamın vücudundaki zehri temizlemenin bir yolunu bulabilirim. Kardeşim de babamın vücudundaki zehirden etkilendiği için durumu babamdan daha kötü. Vücudundaki su ve ateş element tiplerinde iki farklı Qi akışı var. Bu yüzden her an her saniye vücudunun içinde bir savaş oluyor. Bu savaşın etkileri de sinir sistemini etkileyip tüm vücudunun kasılmasına sebep oluyor.”
Görevli Kaan ve Alper Us bir an karşılarında saygı duyulmaları gereken bilge bir doktor varmış gibi hissetmişlerdi. Çünkü söylediklerini biraz anlıyorlardı ve bu sonuca 10 yaşındaki bir çocuk varmıştı. Bu gerçekten müthiş bir yetenekti.
“Anlıyorum. Tamamdır bende elimden geldiğince seni destekleyeceğim. Görevli Kaan, lütfen bütün krallıklara Deniz Parvana’yı çekirdek öğrenci olarak aldığımı bildirin. Ona göre davransınlar. Ek olarak Deniz…”
Alper Us, boyutsal depolama alanından bir kese çıkarıp Deniz Parvana’ya uzattı.
“Bunları al. Bu kesede 100 Qi, 100 Zihin Gücü ve 100 Ruh Gücü yenileyici hap var. Ek olarak 5 tane Gökyüzü Erişim Paleti, 2 tane Ruh Dokunuşu Paleti var.”
Alper Us elini masanın üzerine bir savuruş yaptı ve,
“Bunlarda senin istediğin kitaplar. Ek olarak birçok tarif kitabı da var. Bunlar benim Parlak Gökkuşağı kıtasından getirdiğim kitaplardır. Bunların dışında da bu bitkilerini ve enerji taşlarını da almanı istiyorum.”
Deniz Parvana gözlerinde yıldızların parlaklığı kıskandıracak bir parlaklık vardı. Ne olursa olsun bu kadarını beklemiyordu. “Demek bir ustan olması böyle bir şeymiş.” Diye iç geçirmişti.
“Son olarak bu armayı al. Bu arma sayesinde nerede olursa ol bana ses iletimi gönderebilir ve alabilirsin. Bu sayede seni sürekli kontrol edeceğim ve bana istediği sorabileceksin.”
“Teşekkürler usta. Sormak istediğim birkaç şey daha var…”
Deniz Parvana, bu zamana kadar yaptığı araştırmalardan ve elde ettiği bilgilerden yola çıkarak kafasına takılan birçok soruyu ustasına sormuştu. Sorduğu her soruda Alper Us’u ve Görevli Kaan’ı şaşkınlığa uğratıyordu. Öyle ki sorularının çoğuna cevap alamamıştı.
İçinde bulundukları gezegenin adı Rehela idi. Parlak Gökkuşağı Kıtası gibi 4 tane daha kıtası vardı. Bu dört kıta gezegenin yaklaşık yarısı kadar yer kaplıyordu. Geri kalan yarısı ise keşfedilmemiş okyanuslardı. Diğer kıtaların isimleri ise Cennetsel Kılıç Villa Kıtası, Kutsal Kan Kıtası, Yükselen Yıldızlar Kıtası idi.
Her bir kıtanın kontrol ettiği binlerce ada vardı ve daha milyonlarcasının keşfedilmediği düşünülüyordu. Clitus adası da bu adalar arasında en küçük olanlarından biriydi. Toprak olarak çok küçük olduğundan dolayı Qi açısından çok zayıftı ve buradaki Qi çok bulanıktı.
Bu adalarda yaşayanlar, kendileri bulunana kadar hep yalnız olduklarını düşünüyorlarmış. Elbette Rehela gezegeni inanılmaz derecede büyük olmasından dolayı bir adadan diğerine gitmek düşük seviyedeki insanlar için yıllar sürecekti. Bu sebeple ne kadar çok açılsalar da başka bir adaya denk gelme ihtimalleri neredeyse yok gibiydi. Üstelik açık denizlerde korkutucu ve şeytanı devası büyülü canavarlar yaşadığından oldukça da tehlikeliydi. Çok güçlü varlıklar bile bu açık denizlerde her an tetikte olmaları gerekirdi ve asla tek başlarına olmamalıydılar. En azından 10 kişilik takımlar halinde ilerlemeleri hayatta kalma ihtimallerini yükseltebilirdi.
Bunların dışında Deniz Parvana üç farklı güç ve bu güçlerin seviyeleri hakkında da daha derin bilgiler almıştı.
Bu zaman kadar ruh gücü olarak bildiği şeyin aslında Qi olduğunu öğrenmişti. Ruh gücü denilen güç Qi ‘den çok farklıydı.
Qi güç seviyeleri bildiklerinden farklı değildi ama kendi bilgisi çok dardı. Çünkü kendisi sadece Fiziki Alem’i biliyordu. Fiziki Alem’de toplam 6 diyar vardı. Bu 6 diyar tamamlandığında bir alem atlardın. Fiziki Alem’den sonra Semavi Alem vardı. Semavi Alem’den sonra Mental Alem vardı. Ancak bu gezegende Semavi Alem zirvesi sınırdı. Rehela’da tarih boyunca hiç kimse Semavi Alem’e ulaşamamıştı. Buna sebep olan şey Clitus’da Kral Diyarının yani Fiziki Alem diyarının zirvesinin sınır olmasına sebep olan şeydi. Qi saflığı… Rehela Gezegenindeki Qi seviyesi Clitus’a göre katlarca kez saf ve temiz olmasına rağmen yine de çok yüksek değildi. Bu yüzden Rehela Gezegenindeki sınır Semavi Alem’in zirvesiydi.
Semavi Alem’de 7 kat bulunuyordu. Her bir kat kendi numarası ile adlandırılıyordu. 1. Kattan 7. Kata kadar… Her katta Qi miktarı ve saflığı katlanarak artardı ve gökyüzünde daha yükseklerden uçabilirdin. Qi’yi gezegenin kendisi ürettiğinden gökyüzünde yükseğe çıkıldıkça Qi miktarı düşerdi. Bu yüzden daha yüksekten uçabilmek için daha fazla Qi ve daha saf Qi gerekirdi.
Deniz Parvana bu bilgilerden sonra okyanus tabanında neden daha hızlı güçlendiğini de anlamıştı. Çünkü Qi, gezegenin merkezinden yayılan bir güçtü ve gezegenin merkezine yaklaşıldıkça daha fazla Qi’ye ulaşılabiliyordu.
Ruh gücü ve Zihin Gücü konusunda da seviyeleri olduğunu öğrenmişti. Ruh gücü seviyeleri için Ruh Denizi Alemi denmiş bu alemde 1’den 7’ye kadar Ruh Deniz’leri olarak adlandırılmışlar. Yani 1. Ruh Denizi, 2. Ruh Denizi olarak ilerliyor.
Zihin gücü seviyeleri ilse Zihin Alemi olarak adlandırılmış ve 1’den 7’ye kadar Zihin Alem’leri olarak ilerliyor. Yani 1. Zihin Alemi, 2. Zihin Alemi olarak ilerliyor.
Kişi gideceği yolu mümkün olduğunda erken belirlemesi gerekiyordu. Çünkü potansiyeli ne kadar mükemmel olsa da bu 3 yoldan aynı anda ilerlemek mümkün değildi. İlk olarak insanın ömrü sınırlıydı. Yetişim yoluna giren insanların hayatları çok uzun olsa bile bu 3 yolda aynı seviyede kavrayış elde etmeleri için mevcut hayatlarının süresi yetmeyecekti. Elbette sadece kavrayış elde etmek ile ilerlemekte mümkün değildi.
Qi gelişimi için çeşitli Qi ilaçları gerekiyordu. Ruh gücü gelişimi için çeşitli ilaçlar gerekirdi. Zihin gücü gelişimi içinde çeşitli ilaçlar gerekirdi. Qi gelişimi ilaçları her yerde kolayca bulunabiliyordu ancak Ruh gücü gelişimi ilaçları Qi ilaçlarından kat be kat daha pahalıydı. Zihin gücü gelişim ilaçları ise Ruh gücü gelişim haplarından kat be kat daha pahalıydı.
Bu durumda bir kişinin 3 yoldan ilerlemesi için kavrayışı tanrısal seviyede olsa da zenginliği de tanrısal seviyede olmalıydı. Ve tabi şansı da… Sonuçta yüksek seviyeli ilaçlar, tılsımlar, haplar, rünler üretmek için yüksek seviye malzemeler gerektirirdi. Bunları her zaman her yerden alamazdın. Gidip kendin bulman gerekirdi. Bunun için hayatını sürekli tehlikeye atman gerekirdi. En kötüsü o kadar sıkıntıdan sonra aradığını bulamayabilirdin.
Kısacası 3 yoldan aynı anda ilerlemek mümkün değildi. Elbette bu imkânsızlık Deniz Parvana’yı asla durduramazdı.
Uzun süren sohbetlerinden sonra güzel bir yemek yediler ve Alper Us, Deniz Parvana’ya Mavi Krallık’a kadar eşlik etti. Alper Us, Deniz Parvana’yı Mavi Kral’a teslim ettikten sonra hızlı bir şekilde oradan ayrıldı.
“Demek kutsal arena lideri Kıdemli Alper Us’ın çekirdek öğrencisi oldun ha… HAHAHAH! Bu mükemmel. Mükemmel. Böyle bir sonucu hayal bile edemezdim. ”
“Evet babacım. Teknikleri seçtikten sonra ustam Alper ile bir araya geldik ve bana öğrencim olmanı istiyorum dedi. Ve… Bende kabul ettim.”
“Hahahaha! Bu mükemmel. O halde artık her şeyi sana devretmenin zamanı da gelmişti.”
“Babacım… O konu da bir sıkıntı var.”
********************************************************************************
Umarım seriyi okurken keyif alıyorsunuzdur.
Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.
********************************************************************************