Azur Kral – Bölüm 15 – 5 Krallık Turnuvası #2


Önceki Bölümden…

Deniz, okyanus kıyısında yürümeye başlamıştı. Puanı bir hayli yüksekti. Bu yüzden kafasını yormasına gerek yoktu. Elbette bu çok rahat bir hafta geçireceğinden değildi. Kısa sürede birileri gelip ona saldıracaktı. Böyle düşünürken çoktan birileri saldırmaya geçmişti bile.

Deniz arkasını bile dönmeden hafifçe güldükten sonra arkasını döndü. Arkasını döndüğü anda donup kalmıştı. Ne yapacağını bilmeden öylece bakakalmıştı.

 

** 15 – 5 Krallık Turnuvası #2

Karşısında gördüğü kişi kızıl saçları kızıl gözleri ve göz dolduran inanılmaz kıvrımları ile ateş tanrıçasına benzeyen bir kızdı. Ateş kırmızısı dudakları beyaz teni ile mükemmel bir uyum içindeydi. Dolgun kirpikleri ve ok gibi kaşları ona özel bir farklılık katıyordu.

Kızıl saçlarını at kuyruğu şeklinde bağlamıştı ve başının sağ sol tarafında metaller açık seçik zırhının bir parçası gibi duruyordu.  On yaşında olmasına rağmen genç bir kadın gibi görünüyordu.

Gerçi bu turnuvaya katılanlar arasında hiçbir katılımcı 10 yaşında gibi görünmüyordu. Çünkü hepsi çok iyi yetiştirilmiş kişilerdi. En küçük görüneni 14, 15 yaşlarında gibilerdi…

Ve bu ateş tanrıçasına benzer bu kız büyük bir hızla Deniz’e doğru geliyordu. Özel yapım kılıçlarını çekmişti ve kılıçlar alev alev yanıyordu.

Deniz ise bu kıza bakakalmıştı. Resmen büyülenmiş gibiydi. Ancak tam kılıç boğazı ile buluşacağı anda kendine gelmiş ve anında geri çekilmişti.

“Tsh! Ne kadar çabuk kurtuldun! Cazibe Alanımdan bu kadar hızlı kurtulan ilk kişisin. Deniz Parvana puanlarını alacağım ve seni en dibe geri göndereceğim.”

“Sen de kimsin be kadın! Adice arkamdan saldırıyorsun? ”

“Haaaa! Beni! Beni tanımıyor musun yani? Ciddi misin?”

“Tanımak zorunda mıyım?”

“Elbette zorundasın seni embesil… Madem tanımıyorsun o zaman tanıtayım. Ben, Kızıl Krallığın Kraliçesi Alev Kızıl’ım. Ve senin tanıyacağın son kişi olacağım.”

Deniz elini alnına koymuş bir şekilde başını sağa sola sallamaya başlamıştı.

“Bu kız salak mı? Burada gerçekten ölmediğimizi duymadı mı?”

“Seni uzun zamandır arıyordum. Evinde çok iyi saklanmışsın. O kadar aramama rağmen seni bulamadım. Ama şuanda karşımdasın. Hazırlan!”

Alev, konuşmasını bitirdiği anda saldırıya geçmişti. “Sarı Bahar Yayları!”

(YN: Sarı Bahar Çin’de cehennem anlamına da gelir. Çince novellerde rastlayabilirsiniz.)

Deniz hemen savunmaya geçmişti. “Sonsuz Buz Bariyeri!” tekniğini kullanarak Alev’den gelen saldırıların tamamını engellemişti.

Deniz, “Heh, Sıra bende!” dedikten sonra depolama yüzüğünde sakladığı Buz Ankası Özü ‘nden bir damla aldı ve saldırıya geçti. “Bu bir damla su seni söndürmeye yeter.” Dedikten sonra bir damla suyu Alev’e fırlattı. “Ağır Su Topu!”

Alev bu damlasını basit bir su damlası sandığından dolayı bir savunma hareketi bile yapmamıştı. Su damlası Alev’in göğsünün ortasından girip sırtından çıktığında Alev yaptığı hatanın büyüklüğü anlamıştı. Ancak bunun için çok geç kalmıştı. Alev Kızıl bir su damlası ile Deniz tarafından öldürülmüştü.

“Heh, kendini çok büyük görüyorsun. Bir su damlası ile acınası bir şekilde öldün.”

Deniz Alev Kızıl’ın armasını aldı ve kendi armasına yaklaştırdı. Armalar birbirlerine dokunduğu anda Alev’in puanı Deniz’e geçmişti.

“Hehe, iyi de puanın varmış. 81.000 puan. Teşekkürker.”

Bu durumda Deniz’in puanı 237.000 puana yükselmişti.

**

Alev ilk başladığı yerde tekrar dirilmişti. Ayağa kalktığında ilk iş armasını kontrol etmek olmuştu ve düşündüğü gibi yerinde değildi.

“Lanet olsun sana Deniz Parvana. Seni lanet piç! Bütün puanlarım gitti. O lanet su damlası normal bir su değildi. Ne olursa olsun bir su damlası bu kadar güçlü olamaz. Büyün bariyerlerimi kırıp geçti. Lanet olsun. Her şeyden önce puanlarımı geri toplamak zorundayım.”

Alev, içinde alev alev yanan öfke ile gördüğü bütün düşük seviye öğrencileri avlamaya başlamıştı. Kim olduğuna bile bakmıyordu. Hatta kendi krallığından gelen öğrencilerin bile armalarını çalıyordu. Kısa sürede 100.000 puanı geçmişti bile.

Turun beşinci gününde artık ağır taşlar kendilerini belli etmişlerdi.

Deniz 310.000 Puan ile birinciydi

Urga Losten 220.000 puan ile ikinciydi.

Alev Kızıl 185.000 puan ile üçüncüydü.

Gece Mai 125.000 puan ile dördüncüydü.

Doğa Kaol 120.000 puan ile beşinciydi.

İlk beş kişi tahmin edilmesi zor olmayan kişilerdi. Ancak diğer beş kişi beklenmeyen kişilerdi

Mavi Krallıktan Pentti Tara, inanılmaz bir güç gösterisi sergileyen bir erkekti. Deniz’in getirdiği bütün derin sanatları inanılmaz kısa sürelerde öğrenmişti ve bu turnuvada bütün hünerlerini sergiliyordu. Puanı 80.000

Mavi Krallıktan Aaron Donata, gizlenme konusunda inanılmaz becerikli bir kızdı. Bir anda ortadan kayboluyor ve rakibinin arkasında belirip işlerini bitiriyordu. Puanı 75.000

Kızıl Krallıktan Zosime Sandra, kullandığı lav teknikleri ile rakiplerine çok sıcak zamanlar yaşatan bir erkekti. Normal ateşin veremediği zararları verebilen lavlar gerçekten uğraşılması çok zor bir şeydi. Puanı 70.000

Beyaz Krallıktan Sara Monika, kullandığı ışık teknikleri büyüleyici olduğu kadar tehlikeliydi. Bu kızın tekniklerine karşı nereye saklandığınız önemsizdi. Karanlığın kendisine düşmanlık besleyen bu teknikler çok tehlikeliydi. Puanı 64.000

Yeşil Krallıktan Raguel Perce, keşfettiği yeni gücünü burada test ediyordu. Her ne kadar bir deri bir kemik bir erkek olsa da sergilediği güç küçümsenmemeliydi. Hem su hem de toprak tipi derin güçlere olan yetenekleri ona yeni bir güç vermişti. Yaşam gücü. Bitkileri kullanabilen birinin ne kadar tehlikeli olabileceği tahmin edilebilirdi. Puanı 59.000

Herkesi şaşırtan şey ise ilk onda tam üç Mavi Krallık katılımcısı vardı. Bu daha önce hiçbir aşamada görülmemiş bir durumdu.

İlk yirmideki Mavi Krallık katılımcılarının sayısı ise ondu. İlk ellide ise otuz katılımcıları vardı. Turnuvayı izleyenler her şeyden haberdardı bu yüzden kimse dikkatini dağıtmadan izliyorlardı.

Bu beş ağır top herkesin ilgi odağıydı. İnanılmaz savaşlar yaşanıyordu. Ancak içlerinden bir tanesi vardı ki neredeyse hiç savaşmıyordu. Bu kişi Deniz Parvana idi. Rahat tavırları diğer krallıktan herkesin sinirlerini bozuyordu. Üstelik kendi krallığındakilere yardım bile ediyordu. Direk olarak yenmelerine yardım etmiyordu. Ölecek bir duruma düştüklerinde ölmelerini engelliyordu. Bu sayede mavi krallık katılımcıları yükseliyordu.

“Hehe, Pentti Tara ve Aaron Donata gayet iyi gidiyor. Sanırım gelecekteki yardımcılarımı buldum.” Deniz’in ilk ona giren diğer mavi krallık katılımcıları hakkında böyle düşünüyordu.  Deniz özellikle bu ikisini yakından takip ediyor ve onların ölmelerine izin vermiyordu.

Deniz bir ağacın üzerine çıkmış dinlenirken aşağıdan bir ses duydu.

“Deniz Parvana, görüyorum ki çok rahatsın. Aşağı gel de biraz oynayalım ne dersin?”

Bu sesin sahibi Beyaz Krallıktan, Beyaz Kralın oğlu Urga Losten’di. Deniz göz ucu ile aşağıya bakıp gitmek ile gitmemek arasında geliyordu. Kısa bir ikilemin ardından gitmeye karar verdi. Bir savaştan kaçmak ona göre değildi.

“O halde biraz oynayalım.”

Deniz aşağı indiğinde rakibini iyice incelemişti. Urga Losten, ne iri yarı ne zayıf biriyidi. Fit ve güçlü görünen bir vücuda sahipti. Beyaz ve gri tonlarında saçları ile simsiyah gözleri büyük bir tezatlık gösteriyordu. Kıyafetleri de beyaz renklerdeydi. Bir zırh giymemişti. Kıyafetlerinden uzak mesafeden dövüşeceği belli oluyordu.

Ortalamanın üzerinde bir yakışıklılığa sahipti ve nazik ve huzurlu bir yüz ifadesi vardı. Deniz, Urga Losten’den kötücül bir aura hissetmediğinden dolayı ona bir şans vermek istemişti.

Deniz, “Nasıl yapalım? Ölümüne mi yoksa bir test mi?”

Urga Losten, “Sonuçta bir turnuvadayız. Bu yüzden elbette ölümüne olmalı değil mi? Ben kendimi tutmayı pek beceremem.”

Deniz, “Hehe, o halde başlayalım.”

İlk hamleyi Deniz başlatmıştı. Normal bir su saldırısı ile saldırıya geçmişti. Rakibi de bu saldırıyı basitçe savurmuştu.

“Hiç istekli görünmüyorsun. Böyle bir saldırı yaparak neyi amaçlıyorsun.”

“Ah, demek anladın. Sadece seni test ediyordum.”

Deniz sözlerini bitirdiği anda Urga Losten ortadan kaybolmuştu. Bu ışık tipli derin sanatları kullanan kişilerin gelen teknikleri arasında yer alıyordu. Işığı kullanarak ortadan kaybolmak onlar için çok zor değildi.

Deniz ‘de bunları bildiğinden hiç telaş yapmamıştı. Sadece gözlerini kapatıp konsantre olmuştu ve Buz Çağı tekniğinin ilk aşamasını hatırlamıştı.

“Buz Çağı birinci cilt, birinci aşama… Nem her yerdedir. Nem sudur. Havada gezinen su zerrelerine odaklan ve onları hisset. Bu sayede su olmayan yerde su oluşturabilirsin. Onlara odaklan ve onları hisset… ”

İlk aşamanın açıklaması buydu. Deniz bu aşamada çok zirve anlayışa ulaşmıştı. Etrafındaki 500 metrelik alanda bütün su zerrelerini hissedebiliyordu. Ancak bunu bir miktar su oluşturmak için kullanmadı. Su zerrelerinin hareketlerini izleyerek Urga Losten’in nerede olduğunu bulmaya çalışıyordu.

Sonuçta havada bir şey hareket ederse arkasında az da olsa bir rüzgar kuvveti bırakırdı ve bu kuvvette havadaki su zerrelerini diğerlerinden farklı bir şekilde hareket etmesine neden olurdu.

“Hehe, işte buradasın.”

********************************************************************************

Umarım seriyi okurken keyif alıyorsunuzdur.

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************************************