Azur Kral – Bölüm 144 – Yeni Bir Macera!

** 144 –  Yeni Bir Macera!

Karabars Gerelbayar ve Deniz Parvana karanlık cep alemine geldiklerinde, Deniz Parvana bir anda duygusal hissetti. Buraya ilk geldiği zamanlarda her şey ne kadarda güzel geçiyordu. Ama şu anda ailesini kaybetmiş yolunu arayan bir yaprak gibiydi.

Ailesi bildiği insanların gerçek ailesi olmadığını öğrendiğinden beri kendini çok tuhaf hissediyordu. Kendisi şöyle tarif ediyordu.

Kökü farklı bir yerde olan ağacın, kendini ağaç sanan bir dalda ve kendini ağaç sanan bir yaprak… Yaprak kurumadan dal kurudu. Yaprak özgür kaldı ama nereye ait olduğunu bilmiyor. Nasıl bulacağını da…

Karanlık cep alemine girdiler ve Karabars Gerelbayar’ın bulduğu kapılardan birinin yanına kadar geldiler. Karabars bir kapı açar gibi hareket yaptı ve bir insanın geçebileceği boyutta bir boyutsal bir kapı açıldı.

“Bu kapı çok fazla açık kalamaz. Hadi gidelim” dedi ve adımını kapıdan attı. Deniz Parvana kapının tam eşiğine geldiğinde zihninde ve ruhunda bir ses yankılandı.

“Geri Dön! Hazır Değilsin!”

Karabars, Deniz Parvana’daki değişikliği hemen algıladı ve kapıdan içeri geri girdi.

“Ne oldu?” dedi hafif bir korku ve telaş ile…

“Bir ses. Tüm zihnimde ve ruhumda yankılandı.” Bu ses nedense Deniz Parvana için çok sıcak gelmişti. Tıpkı bir babanın oğluna sevecen bir nasihati gibiydi.

“Bir ses duydum. Hazır değilsin dedi.”

“Ne? Nasıl yani?”

“Bilmiyorum. Nedense çok tanıdık gibi geldi bu ses. O sesten sonra içimdeki ayrılma isteği kayboldu.”

Tilbe, “O ses gerçekten çok tuhaftı. Ama yine o kolye ile ilgili bir durum. Sanırım önce o kolyenin sırrını çözmeliyiz.” Dedi.

Deniz Parvana’nın o anda yüzü yere bakarken öfkeliydi. Boynundaki kolyeyi sıkıca tuttu ve başını kaldırmadan, “Anlıyorum. Buradaki canavarın ölümsüz bir varlık olduğunu söylemiştin değil mi?”

Karabars, Deniz Parvana’daki değişimleri an be an hissedebiliyordu. Çünkü Deniz Parvana, evi bildiği yeri yok edip, ailesinin gerçek ailesi olmadığını öğrendiğinden beri çok değişmişti. Üstelik artık Karabars’a usta demeyi bile bırakmıştı. “Evet. Bir ölümsüz canavar var.”

“Buraya ilk geldiğimde onunla karşılaşmıştım. Hatta bana yardım bile etmişti. Üstelik Elementlerin Ruhu tekniğinin birkaç parçasını bile vermişti. Onu nerede bulacağımı biliyorum” dedikten sonra bir anda yerinden fırladı ve geldikleri yöne geri döndü.

Bir süre düz ilerledikten sonra başka yöne döndü ve ilerlemeye devam etti. Önceleri o varlı ile konuştuğu noktaya geri geldi.

Tilbe, “Ne yapacaksın o varlık ile neden tekrar geldin?”

“Ölümsüz bir canavar değil mi? O halde bu kolyeyi belki biliyordur. Zaten onu buraya kimin mühürlediğini merak ediyordum.”

Deniz Parvana, bir uçurumun kenarına geldiğinde bağırdı. “Heeey! Yine geldim! Orada mısın!”

“Geldiğini zaten biliyorum. Bütün bu alanı zaten hissediyorum. Girdiğin andan itibaren seni takip ediyorum.”

“Sana bir şey sormak istiyorum.”

“Sormak istediğin şeyi biliyorum. O mührü tekrar ne zaman görebileceğimi merak ediyordum. Artık umudum kalmamıştı.”

“Yoksa! Sen bunun ne olduğunu biliyor musun?”

“Elbette biliyorum. Beni buraya mühürleyen kişinin, beni mühürleme sebebi o mühür.”

“Ne demek istiyorsun?”

“Ne mi demek istiyorum? Bu mührü elinde tutan birinin buraya geleceğini söylemişti. Bu kadar şeyin tesadüfen olduğunu mu sanıyorsun? Hepsi o yüce kişi tarafından tasarlandı. Ama görünen o ki bazı şeyler doğru gitmemiş ve anlayamadığım çok şey var. Neden ilk geldiğinde bu mühre sahip değildin? Senden bu gezegendeki insanlardan farklı… daha yüce bir aura sezmiştim ama emin olmadım.”

“Tüm bunlar ne demek oluyor?”

“Öğrenmek için hala yeterli değilsin. Gitmek üzere olduğunuz yere göre yeterli değilsin… Dışarısı senin için hala çok tehlikeli. Yeterli kadar güçlendiğinde senin mühürlerin de açılacak. Mühürlerin açıldığında ise aranan biri olacaksın. Şimdi sana açılacak olan kapıdan gir. Ama önce sana bir şey vermem gerekiyor.”

O anda uçurumun içinden çevresindeki ışığı bile soğuran simsiyah bir küre yükseldi.

“Bunun adı, Ölümsüz Karanlık Kristali’dir. Sana hiçbir faydası olmayacak. Tek faydası nereye gidersen git seni izleyebileceğim. Bu kristal türünün son örneğidir. Bir defaya mahsus senin hayatını kurtarmak ve buraya geri getirmek için kullanabilirim. Ondan sonra yok olacak. Yeteri kadar güçlenebildiğinde senin buraya getirecek olan kapıyı geri açabilirim. O zaman gitmek üzere olduğun yere gidebilirsin.”

“Hay böyle işi! Lanet olsun! Neden hiç kimse bir şey söylemiyor. Herkesin söylediği şey sadece güçlen güçlen!”

“Hakkındaki gerçekleri bu kadar erken öğrenmen sana hiçbir fayda sağlamayacak. Öğreneceğin bu şeyler sadece seni giderek yiyip bitirecek ve sonunda bir köşeye sinmiş bir köpek gibi öleceksin ya da ne olduğunu bile anlamadan öleceksin. Yani her türlü öleceksin. Sonunda çaresiz bir şekilde ölmek istiyorsan şimdi bildiğim her şeyi sana anlatabilirim. Şimdi karar ver… Çaresiz bir şekilde ölmek mi istiyorsun yoksa…”

“Yoksa?”

“Yoksa uzun bir hayat mı yaşamak istiyorsun?”

Deniz Parvana, o anda tüm zihinlerini bu sorunun cevabını verebilmek için kullanıyordu. Bu varlığın söylemek istediği son cümlesinin bu olmadığını adı gibi biliyordu. Ancak bunun da söyleyemeyeceği bir şeye dokuduğunu anlaması da zor değildi.

“Elbette uzun bir hayat yaşamak istiyorum.”

“O halde sadece zamanını bekle. Her şeyi öğreneceğin zamanın gelmesini bekle. Seni bekleyen kaderin ne olduğunu elbet bir gün öğreneceksin.”

“O halde senin de benimle ilgili bir görevin olduğunu düşünüyorum. Doğru muyum?”

“Evet. Benim görevim sadece sana yol göstermektir. Her ne kadar beklediğimden çok uzun sürmüş olsa da sonunda karşılaştığımız için memnunum. Amacımın sana zarar vermek olmadığın zaten biliyorsun. Sadece sonsuz minnet duyduğum ve borcumun sonsuz olduğu o kişiye borcumu böyle ödeyebilirim. Daha fazla konuşmaya gerek yok. Karabars, sende Deniz ile git. Bir süre gideceğiniz yerde korumaya ihtiyacı olacak. Sonrasında istediğini yapabilirsin. Elbette bu görevin için ödüllendirileceksin. Deniz’e şimdiye kadar olan yardımların ve gelecekteki yardımların için bunları al”

Karabars’ın bir anda gözleri fal taşı gibi açıldı. Daha önce hiç bu kadar çok şaşırdığını hissetmemişti. Uzun bir süre donuk bir şekilde kalakaldı. Deniz Parvana bir şey görememişti. Çünkü o varlık vereceği ödülü direk olarak Karabars’ın boyutsal yüzüğüne aktarmıştı.

Bir dağ kadar büyük bir yığın içinde sayısız hazine ve Ki Kristalleri vardı.

“Elbette bu verdiğim şeylerin bir kısmını Deniz için kullanmanı bekliyorum.”

Karabars, “Elbette! Elbette!” dedi hızlıca. Gerçekten çok sevindiği belliydi.

“Deniz senin içinde bir şeylerim var.” Dedikten sonra “O halde açılan kapıdan geçin.” Dedi ve o anda boyutsal bir kapı açıldı.

Kapının ardında kan kızılı bir yıldız ve etrafında milyonlarca küçük yıldız olan bir sistem görünüyordu.

“Kapıdan geçtiğiniz anda nereye gitmeniz gerektiğini bilecekseniz. Gideceğiniz yerin adı Nydia Yıldız Sistemi ‘dir. Bütün takım yıldızı alemlerine çok uzak bir nokta. Hatta evrendeki en uzak nokta diyebilirim. Bu gezegenin içinde bulunduğu Priya Yıldız Sistemi’nin seviyesinin birkaç seviye üstüdür. Şimdi gidin.”

Karabars ve Deniz Parvana, kapıdan geçtiklerin anda gidecekleri gezegeni hissettiler. Karabars ile birlikte bir anda hissettikleri gezegene vardılar. Gezegene vardıklarında devasa bir gezegen olduğunu fark ettiler. Geldikleri Rehela gezegeninden 10 kat kadar daha büyüktü. Karabars ile önce ıssız görünen bir bölgeye indiler.

Toprağa ayak basar basmaz, güçlü bir Ki dalgası ikisini vurdu.

“Yok artık! Daha yeni geldik.” Dedi Deniz Parvana. İlk defa şansına küfretmişti.

Karabars, “Astral Alem 2. Olgu seviyesinde bir canavar mı? Sanırım biraz ısınabilirim.”

 

********************************************************

Yazar’ın Köşesi 🙂

Yeni bölümler her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri saat 09:00’da… (İnşallah 🙂 )

Hadi bakalım, yeni bölümler yazmaya başlayabildiğimden hafta sonu da bölümler geliyor. Yazmaya devam edebilirsem önümüzdeki hafta içi de her gün atabilirim. 🙂

Umarım serinin ilerleyişini beğeniyorsunuzdur. Seri ve ilerleyiş hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum.

Takipte kalın.

NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉 

Keyifli Okumalar…

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************