Merhaba arkadaşlar,

Bu sefer de daha eski sandığım ama meğersem bu yıl çıkmış güzel bir seriyle birlikteyiz. Kafamda her zaman kalmış olduğu adıyla Kuzuların Honkaisi, yazının kapak resmini de buna göre yaptım. Keyifli okumalar 🙂

Yazar-Çizer: Yokoyari Mengo

Stüdyo: Lerche

Tür: Dram, Romantik, Okul, Seinen

Bölüm Sayısı: 12

Yapım Yılı: 2017

MAL Puanı: 7.70 /10

Hanabi Yatsuraoka ve Awaya Mugi, her ikisi de lisede çocukluk aşklarını buluş olan iki gençtir. Hanabi çocukken komşusu olan ve çocukluğunu birlikte geçirdiği, “Abi” dediği ve lisede de öğretmeni olan Kanai Narumi’ye aşıktır. Mugi ise ortaokulda özel öğretmenliğini yapmış olan Minagawa Akane’ye aşıktır. Ancak ikisi de hislerini söylemiyorlardır ve çektikleri acıyı biraz olsun hafifletmek için birbirlerini sevdikleri kişinin yerine koyarlar ve birbirlerinin yedek sevgilisi olurlar. Böylece aşık olduklar kişiyle yapmak istedikleri her şeyi yaptıkları tensel bir ilişkileri olur.

İlk olarak uyarmam gereken bir konu var, bu animeyi değil ailenizle, arkadaşınızla bile izlemeseniz daha güzel olur. Haddinden fazla cinsel sahne içeriyor, lolisinden tutun da yurisine varana kadar. Tabi seinen olduğu için garipsememek gerekiyor ve bana göre olması gerekenden daha fazla da olsa bu animenin kalitesini tek başına düşürmeye yetmez. Ama siz yine de uyarımı dikkate alın.

Hikayenin konusuyla devam ediyorum. Görüp görebileceğiniz en sövmelik ve ucube konulardan biri, izlediklerim arasında bir sonraki Aku no Hana olur sanırım ama ne olursa olsun izlemekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Zaten “kuzu” denince benim aklıma direk olarak Aku no Hana geliyor o ayrı. Sıradan bir romantizm animesindeki masumluk yok bunda, hırs, arzu ve aşkın bazılarına göre gerçek doğasının iç içe geçmesiyle örülmüş bir hikaye. Aşkı çok farklı yönleriyle ele alıyor ve bittikten sonra bile insanın içinde bir burukluk bırakıyor. 2 günde bitirdim, 2 gündür yarı depresyondayım, kendi tecrübelerimi hatırlattı bana. Psikolojik yönü acayip derecede ağır. Yak aga yak, neyse.

İşleniş olarak aşırı ucube. 20 dakikalık bölümün en aşağı 2-3 dakikası bunlarla geçiyor. Şimdi böyle yazınca pek uzun gelmedi ama izlerken fazla olduğunu hissediyorsunuz. En nefret ettiğim yanı da aşk sayısındaki bolluk. Hani aşk üçgenini, dörtgenini, beşgenini ongenini gördük de aşağıdakine ne ad verileceğine karar veremedim hacı, belki aşk çanağı falan diyebiliriz. Takımyıldız gibi be. İsim de verelim bari, Tahta At Takımyıldızı.

Dipnot: Şema paint yetenekleri

Karakterler açısından bakarsak, seride toplamda 2 normal karakter var. Yukarıdaki şemada ikisi de yer alıyor. Biri Atsuya, diğeri de Kanai ve her ikisi de seri üstünde çok fazla bir etkisi olmayan karakterler. Öbürlerine bakarsak, Ecchan yuri, Mugi düpedüz playboya bağladı bir süre sonra, Akane-sensei’yi en başından beri sevmek mümkün değil zaten, sırf erkekler tarafınsan arzulanmanın zevki için her haltı yiyen en kibar tabirle kevaşe karı, Hanabi başta iyi dedik, Mugi’yle yattı, Ecchan’la yattı, sonra Akane’nin huyunu kopyalamaya kalktı, beceremedi falan karmakarıiık bir tip, Moca prens prenses olayını kafasına aşırı takmış loli karakter, bir türlü sevemedim kızı. Uzun lafın kısası, animenin yorumlarından birinde okuduğum gibi bir süre sonra beyniniz yanıyor, arkaplanda geçen uçağı izlemeye başlıyorsunuz. Ama Ecchan saçını kestirdikten sonra da çok güzel oldu be abi, aynı Yona gibi kızıl saçlı bir de.

Çizimler açısından 10 numara diyebilirim. Çirkin karakter yok, arka plan çizimleri muhteşem, bir tek cinsel sahnelerde bir eksiklik hissediliyor sadece. Tam olarak bilemiyorum ne olduğunu, çok da uzatmaya gerek yok bunu zaten. Bir de animenin genelinde sıkça manga tarzı bir hava seziliyor animasyonlarda. Ama özellikle ara sıra çıkan bazı çizimler duvar kağıdı olarak kullanılabilecek güzellikte. İnternetten HD’lerini bulabilirsem sayfaya atarım inşallah. Özellikle animelerde göz çizimlerine çok dikkat ederim ve bundakiler de en iyilerden biri.

Müziğe gelirsek, açılış müziği çok efsane. Şarkı insanı içine çekiyor ve klip de animenin genelini 2 dakikada özet olarak görebilmeyi sağlıyor. Ending ise Boku Dake ga Inai Machi’nin endinginin söyleyeninden bir şarkı. Önceden dinlemişliğim vardı, çok da severdim ve bunda da karşılaşınca daha da hoşuma gitti. Seslendirmeleri ilk kez değerlendiriyorum sanırım ve en nefret ettiğim Moca’nın o lanet loli sesi oldu. Re:Zero’daki Betty miydi neydi o loliyi aşırı derecede hatırlattı bana, bir daha da o olmadığına alışamadım. Diğerlerinin hepsi ayrı güzel.

Ve gördüğüm en en en en kötü ve aynı zamanda da en üzücü finallerden biriydi. Beni asıl üzen şey, o kadar işlenişe, karmakarışık aşklara falan fistana rağmen bir halt olmadan, hatta olmuş her şeyin üstüne benzin döker gibi bir son olması oldu. Özellikle Hanabi bir ara hırslanınca dedim “Kesin ileride yalnız kalacak, sonra Mugi’yle birlikte olacak” dedim Mugi gitti loliyle yattı, hocayla yattı, Hanabi’nin yüzüne bakmadı, verdikleri sözü tutmadı, içine etti ve gitti. Bari finalde her şey bittikten sonra bir şeyler olur diye ümitle bekledim, finalde de bir şey olmadı. Saçmasapan bir sondu ve bence böyle bitmemeliydi. Çok daha güzel bir son yapılabilirdi, mangasını okumadım okumayı düşünüyorum yavaş yavaş da çevriliyor veya çıkıyor sanırım ancak inşallah onda hikaye biraz daha uzatılıp düzgün bir finale eriyordur diye umuyorum. Yoksa bu final cidden animenin kalitesini yerle bir ediyor bence.

Animeye verebileceğim genel puan 8 olur sanırım. Aslında bana en karmaşık duyguları hissettirip midemi mahvettiği için biraz daha yüksek bir puanı hak ediyor olabilir ama o finalden sonra daha fazlasını vermem imkansız, üzgünüm kuzular. Bir başka sefere görüşmek üzere, kendinize iyi bakın 🙂

DİPNOT: Serinin bir de live-action’ı var sanırım ama izlemedim, izlemeyi de düşünmüyorum. Ön yargıyla alakası yok, aksine eğer güzel yaptılarsa animedeki kadar cinsel sahne olacaktır…