Azur Kral – Bölüm 33 – Ölümcül Ateş Ejder Tanrısı Testi


Önceki Bölümden…

Deniz Parvana yaşadığı şokun birini atlatmadan başkasına yakalanıyordu. Buraya sadece birkaç tane Kutsal Ateş Kristali ve Ateş Gülü almak için gelmişti.

“Ateş Ejder Tanrısı… Testinizi almaya hazırım.”

 

** 33 – Ölümcül Ateş Ejder Tanrısı Testi

“O halde test başlasın. Bütün hazinelerini kullanabilirsin. Sana vereceğim teknik için savaşma arzun olması lazım. Ve tabi ateş tipi Qi ‘yi iyi kullanman lazım.”

O anda Deniz Parvana’nın önünde iki devasa sarı göz belirdi ve etrafı değişmeye başladı. Değişim tamamlandığında kendisini boş bir vadide buldu.

“Karşına çıkan tüm rakipleri öldür. Her beş dakika da yeni rakipler gelecek. Gelen dalgayı temizleyemezsen yenisi gelecek.”

“En iyisi kaç dalga ilerleyebildi?”

“Bunu test bitince öğreneceksin.”

Devasa sarı gözler kaybolduğunda dört bir yanından gelen kurtları gördü. Bunlar Toprak Kurtlarıydı. Basit birer buz mızrağı saldırısı ile dördünü de aynı anda öldürdü. Hemen yenilerinin gelmesini bekledi ama Ateş Ejder Tanrısının dediği gibi 5 dakika dolmadan yenilerinin gelmeyeceğini anladı. Hemen çok az kullanmış olsa da Qi’sini yeniledi. Elinde 100 tane Qi , Ruh gücü ve Zihin gücü yenileme hapı vardı. Dalgalar zorlaşmaya başladığında her dalgadan önce bunlardan ikişer tane yutacaktı.

Bu yenileme haplarına ek olarak 10 Yenileyici Meyve’si vardı. Bu meyveler küçük çaplı yaraları anında iyileştirebilirdi. Ayrıca yetişime de az da olsa katkısı vardı.

İkinci dalgada 4 tane Ateş Kuzgunu geldi. Tek hamlede öldüler.

Üçüncü dalgada 4 tane Gece Gözcüsü Baykuşları geldi ve tek hamlede öldüler.

Bu şekilde 30. Dalgaya geldiği halde gelen yaratıklar tek hamlede ölüyordu. Elbette dalgalar ilerledikçe Deniz Parvana kullandığı tekniklerin gücünü arttırıyordu. Ancak şimdiye kadar sadece normal su, buz ve 10, 15 damla kadar Buz Ankası Öz Suyundan kullanmıştı. Elbette kullandığı Buz Ankası Öz Suyunu geri topluyordu.

50. dalga geride kaldığında Deniz Parvana artık Qi sıkıntısı çekmeye başlamıştı. Yenileme hapları yarı yarıya azalmıştı. Canavarlar giderek güçleniyordu bu yüzden daha fazla Qi kullanması gerekiyordu.

51. Dalga geride kaldığında Deniz Parvana nefes nefese kalmıştı. Artık Qi’si yenilemesi daha da zorlaşmıştı.

Bütün yenileme hapları ve meyveleri tükendiğinde dalga arasında kısa bir meditasyon yapmak için oturmuştu. O anda hiç ateş Qi ‘si kullanmadığını fark etmişti. O anda vücudundaki bütün su Qi’sini dantianına çekmiş ve yerine ateş Qi’si yaymıştı. Tüm Qi damarları ateş Qi’si ile dolduğunda kendisini daha dinç hissetmeye başlamıştı.

Dantiasındaki su elementi simgesinin parlaklığı neredeyse sönmek üzereydi ki bu da su tipi Qi’sinin tükenmek üzere olduğunun işaretiydi. Bu yüzden ateş Qi ‘si kullanması gerekiyordu.

Tam gözlerini açtığı anda yeni dalganın çıkmış olduğunu ve hatta canavarların 3 metre yakınına kadar geldiğini görmüştü. Ateş tipi Qi’ye henüz hiç alışmadığı için aklına bir anda buz mızrağı saldırısı gelmişti.

Ancak saldırısı buzdan değil ateşten olmuştu.

“Hehe! Sadece bir tekniğe bağlı kalmak zorunda değilim gibi görünüyor. Genel ateş manipülasyonu yapabiliyorum.”

Deniz Parvana ateş Qi’sine daha çok alışmak için bulunmaz bir fırsat bulduğunu hissediyordu. Üstelik ateş Qi’si elde etmişken Altın Güneş Yayı’nı da test etmek istemişti. Çünkü bu yay, okçuların tanrısı olarak bilinen ve gücünü güneşten alan Yu Bu’nun yayıydı. Yani ateş elementi kullanan bir yaydı.

Ateş Qi’si elde etmişken bu yayı da test etmek istemişti. Boyutundan yayını çıkardı ve hafifçe gerdi.

“BU!”

Yayı gören Ateş Ejder Tanrısının gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Böylesi düşük seviyeli bir gezegende böyle bir hazine ile karşılaşmayı asla beklemiyordu.

Yeni dalga geldiğinde Deniz Parvana yayı germiş ve tam güçte bir ok oluşturup fırlatmıştı. Sonuçları ise tam düşündüğü gibiydi. Su Qi’si ile en fazla üç tane atabileceği oku ateş Qi ‘si ile yaklaşık 10 kere atabilirdi.

Bu şekilde sürekli olarak yayı kullanmaya devam edemeyeceği için aklına gelen fikri denemek istemişti. Bir tane ok fırlatacak ve oku havada kontrol etmeye çalışacaktı. Bu sayede tek ok ile dört canavarı da öldürebilirdi.

70. dalgaya gelindiğinde Deniz Parvana amacını başarmıştı ama alev Qi’si tükenmek üzereydi. Cantasındaki bütün Qi yenileyebilecek malzemeleri tüketmeye başladı. Ürettiği tozları ve işlenmemiş çiçekleri bile yemişti. Artık elinde sadece Ruh Dokunuşu Paleti ve Lord Hissiyatı Paleti kalmıştı. Ancak bunları şimdi kullanamazdı.

Ateş Qi’sinin toplamaya çalışırken etrafında su Qi’sini de toplayama başlamıştı. Aynı anda hem ateş hemde su tipi Qi emebildiğini yeni fark etmişti. Yeni fark ettiği diğer şey ise öldürdüğü canavarların bedenleri kaybolmamıştı. Bu durumda canavarların çekirdeklerini de özümseye bilirdi.

O anda kalan Qi’sinin yarısı ile bütün alanı aleve verecek bir alev dalgası gönderdi. Bu alev dalgası ile canavarların bedenlerini yakacak kalan canavar Qi çekirdeklerini de toplayacaktı. Alev dalgasını gönderdikten bir dakika kadar sonra canavarların bedenleri kül olmuş geriye sadece canavar çekirdekleri kalmıştı. Ateş dalgasını geri çekerken bütün canavar çekirdeklerini de kendisine çekmişti.

Tüm çekirdekler toplandığında ayaklarının altında 280 tane canavar çekirdeği vardı. Yeryüzü diyarından Ruh diyarının zirvesine kadar çekirdekler vardı. Ancak sadece 100 tanesi su ve ateş Qi tipindeydi. Bu yüzden diğer bütün çekirdekleri boyutsal depolama alanına attı ve su ve ateş Qi tipinde olan çekirdeklerdeki Qi’yi özümsemeye başladı. 50 tanesini özümsedikten sonra yeni dalga gelmişti.

Bu şekilde devam ederek 95. Dalgaya kadar gelmişti. Artık ne çekirdeği kalmıştı ve Qi’si kalmıştı. Değil bir teknik kullanacak Qi’si kolunu kaldıracak hali kalmamıştı. Yaptığı hesaplara göre gelecek olan dalgada Lord Diyarının ortalarında olan yaratıklar gelecekti. Ancak ne yaparsa yapsın gelecek canavarları öldürmeye yetecek kadar Qi’si yoktu.

Elleri yerdeyken nefeslendi ve kafasını yukarı kaldırıp “Pes ediyorum. Daha fazla ileri gidemem.” Dedi. Gözlerini kapattı ama bir şey olmadı. Tekrar gökyüzüne baktı ve “Alev Ejder Tanrısı… Tamamen tükendim. Daha fazla devam edemeyeceğim.” Dedi. Ancak yine bir tepki gelmedi.

Deniz Parvana, tekrar bir şeyler söyleyecekken 96. Dalga canavarları gelmişti. Bunlar Yavru Ateş Ejderleriydi. Henüz uçamıyorlardı ama derileri inanılmaz kalın ve ateş nefesleri çok güçlüydü. Yavru ateş ejderleri yavaş yavaş yaklaşırken Deniz Parvana şok yaşıyordu.

“Ne yani? Ölmeden çıkamıyor muyuz?” dedi. Yine cevap yoktu. “Hay ben senin testine!” diye iç geçirdi ve zar zor toparladığı Qi’sinin bacaklarına odakladı ve hızlı bir şekilde koşmaya başladı. Bu yavru ejderleri öldürme şansı olmadığından saklanacağı bir yer bulması gerekiyordu. Belki bir deniz ya da göl bulur su Qi’sini daha hızlı yenileyebilirdi.

Alev Ejder Tanrısı, zaman zaman düşünceli, zaman zaman şok içinde, zaman zamanda övgü ile Deniz Parvana’yı izliyordu. Bir biri ardına gösterdiği şeyler ile şok olması elinde değildi. Altın Güneş Yayı’nı bile görmüştü.

Deniz Parvana arkasına bile bakmadan kaçarken bir mağara bulmuş ve düşünmeden içeri dalmıştı. Biraz soluklanmak için kendini sakinleştirmeye çalışırken kendindeki değişimi yeni fark etmişti.

“Yok artık! Bu da ne böyle? Bu nasıl oldu? Ne zaman oldu? Ben bunu nasıl fark edemedim?”

Deniz Parvana’nın tepkisini gören Ateş Ejder Tanrısı, kahkahalarla gülüyordu. “HAAHAHA! Sonunda fark edebildi. Haahaha! Daha önce beni kimse bu kadar güldüremedi çocuk. Sanırım ekstra bir ödülü hak ettin. Hehe! Çoktan normal bir canlının kıramayacağı bir rekor kırdın.”

Ateş Ejder Tanrısı bir an geçmişe gitmiş ve yüzündeki gülümseme yerini acı ve kedere bırakmıştı.

“Çoktan… Çoktan kızımın rekorunu bile kırdın. Sanırım onunda vakti geldi. ”

********************************************************************************

Umarım seriyi okurken keyif alıyorsunuzdur.

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************************************