Azur Kral – Bölüm 19 – 5 Krallık Turnuvası #6
Önceki Bölümden…
“Evet! Beş Krallığın En Güçlü Ellisi artık belirlenmiş oldu. Bazıları beklediğimiz kişilerdi bazıları ise gerçek birer kara attı (Kara at, Sürpriz isim demek.). Bizleri en çok şaşırtan şey ise turnuva tarihinde ilk kez, yarışma şeklinde değişiklik yapıldı. Turnuva tarihinde ilk kez tüm katılımcı krallıklarda tanınacak ve adını tarihine yazdıracak ilk 50 isim belirlendi ve turnuva tarihinde ilk kez bu kadar çok dahi bir araya geldi. Ayakta kalan son 50 kişi… Sizler artık tüm beş krallıkta tanınan birer ünlü olacaksınız. Bunu hak ettiniz. Ancak! Sakın bunun rehavetine kapılmayın ve güçlenmeye, daha yukarılara tırmanmaya devam edin. ”
19 – 5 Krallık Turnuvası #6
Bu sözlerden sonra sona kalan bütün elli katılımcı gurur ile göğüslerini kabartmıştı. Görevli birkaç saniye önce söylemesine rağmen bir çoğu çoktan rehavete kapılmıştı bile ve kibir ile dolmuşlardı.
Bu durumdan etkilenmeyen 3 kişi vardı. Alev Kızıl, Urga Losten ve Deniz Parvana… Bu kişiler farklı planları olduklarından dolayı bu turnuvayı pek önemsemiyorlardı. Deniz Parvana, bütün turnuva süresince sürekli olarak Gül Ayçiçek ile ilgilenmişti. Azur Krallık’tan edindiği hazineler arasında bir tıp kitabı vardı ve bu kitapta su temelli iyileştirme teknikleri de yer alıyordu.
Deniz, o teknikleri çoktan öğrenmişti ve hepsini de sırayla Gül Ayçiçek üzerinde denemişti. Neredeyse bütün yaraları iyileşmişti ancak sadece yüzünde, sol yanağında üç çizgi şeklinde bir izi kalmıştı. Deniz Parvana ne yaptı ise bu yara izini düzeltememişti.
Bu yaranın çok daha uzun zaman önce oluştuğunu sonradan fark etmişti. Fark etmişti ancak bu zamana kadar bilmiyordu. Gül Ayçiçek bu zaman kadar bu yarayı iyi saklamıştı. Elbette bir kız olarak görünümüne önem vermesi gerekiyordu.
Turnuva bittikten sonra görevli katılımcılara 2 gün dinlenme süresi vermişti. Gül Ayçiçek ise bu dinlenme zamanının ilk gününde uyanmıştı. Uyandığında karşısında Deniz Parvana’yı görünce çok şaşırmıştı.
“Günaydın uykucu. Nasıl hissediyorsun?” Deniz Parvana’in yüzünde daha önce hiç göstermediği tatlılıkta bir gülümseme vardı. Bu gülümseme karşısında Gül Ayçiçek’in yanakları al al olmuştu ve tatlı bir utanç ile yanaklarını kapatmıştı.
Gül Ayçiçek zorla da olsa cevap verebilmişti. “P- P- Prens Deniz, günaydın.” Zor cevap verebilmesinin ilk sebebi Deniz Parvana’nın hemen yanı başında yüzünde tatlı bir gülümseme ile gülüyor oluşuydu. İkinci sebebi ise yanağındaki yara izleri yüzündendi.
Deniz Parvana, Gül Ayçiçek’in duygularını anlamıştı ve “Seninle uzun zamandır arkadaşız ama bana yüzündeki yaradan hiç bahsetmemiştin. ”
Gül Ayçiçek utancını biraz giderdikten sonra
“Bundan nasıl bahsedebilirim ki? Ne kadar çirkin olduğunu görmedin mi?”
“Hayır görmedim.”
“Nasıl yani görmedin?”
“Ben çirkin bir şey görmedim. Elbette yakışmış demek saçma olacak ama sana daha farklı bir hava katmış. Bence gizlemene gerek yok.”
“Hayır, o zaman çok çirkin olurum. Bu yara izi ile insan içine nasıl çıkarım?”
“Tabi bu senin kararın ben karışamam. Sonuçta her kız en güzel olmak ister değil mi?”
“Tabiki de öyle. Özellikle de sevdiği birileri varsa ona daha güzel görünmek ister. Ama sen benim en çirkin halimden bile daha çirkin halimi gördün. O saldırıdan sonra tüm vücudumu yanıklar içinde gördün. Eminim çok çirkin bir görüntüydü.”
“Heh! Sanki o anda çirkin misin güzel misin diye düşünüyordum. Bir an önce seni iyileştirebilmeyi düşünüyordum. Sen benim en yakın ve tek dostumsun. Elbette sana bir zarar gelmesini asla istemiyorum.”
O anda Gül Ayçiçek’in yanakları tekrar al al oldu ve kalp atışları daha önce hiç olmadığı kadar hızlı atmaya başladı. O kadar hızlı atıyordu ki Deniz Parvana bile duyabiliyordu.
Deniz Parvana, oturduğu koltuktan kalktı ve “O halde ben gideyim. Sen dinlenmene bak. Hala tamamen iyileşmedin. ”
Deniz Parvana tam kapıdan çıkacakken bir ses duydu arkasına döndü ve “Bir şey mi dedin?” diye sordu.
Tekrar bir mırıldanma duydu ama anlamadı ve tekrar sordu. Bu süreç bir kere daha tekrarlandıktan sonra Gül Ayçiçek sonunda kendini toparlayabildi ve “Her şey için çok teşekkür ederim. Sana yük olmamak için daha fazla güçleneceğim.”
Deniz Parvana arkasını dönüp kapıyı ve tam çıkacakken, “Bir insanın sevdiği kişiler asla o kişiye yük değildir. Onların orada ve iyi olduklarını bilmek yeterlidir. Böyle olduğu sürece kişi yükselmeye devam edebilir ve daha çok sevdiğini koruyabilir.”
Dedi ve gitti. Bu kelimelerin her biri en Gül Ayçiçek’in kalbine en derin şekilde kazınmıştı ve asla orada silinmeyeceklerdi.
**
Deniz Parvana hemen odasını gitmemişti. Bir süredir buradaydı ve biraz dışarısını görmek istemişti. Arena kapılarından çıkıp biraz ilerideki okyanusun kenarına geldi ve bir süre okyanusu izledi.
Bir süre hiç kıpırdamadan okyanusu izledikten sonra yavaşça üzerindeki kıyafetleri çıkarmaya başladı. Tam alt kısmını da çıkaracaktı ki bir hareketlilik algısına yakalandı. Deniz Parvana, arenanın kapısından çıktığı anda bütün algısını yaymıştı. Çünkü birisinin onu izlediği hissine kapılmıştı.
Ancak ne kadar algısını yaysa bir kişinin varlığına rastlamamıştı. Ancak tam alt kısmını çıkarırken yani en savunmasız göründüğü anda arkasından bir şeyin ona hızla yaklaştığını hissetmişti. Birkaç cm yana kaydı ve bir hançer hemen önüne sağlandı. Çok kısa bir aralık sonrasında birkaç hançer daha geldi.
Deniz Parvana, bütün hançerleri tek tek atlattıktan sonra zihnini odakladı ve algı alanını çıkarabildiği maksimum seviyeye çıkardı. Maksimum seviyeye çıktığı anda birinin varlığı hissedebilmişti. Ancak bu çok kısa bir süre zarfında olduğundan hemen bir yorgunluk hissetmişti. En sıkıntılı tarafı ise normal algı alanı da üçte bir oranında daralmıştı.
Algı alanını maksimuma çıkardıktan sonra bir kişini varlığını hissetmişti ve bu durum biraz tuhaftı. Aslında Deniz Parvana’da hissettiği şeyin bir insan olduğundan emin değildi. Çünkü algı alanı içinde algısının ulaşamadı bir nokta vardı. Bir boşluk gibiydi.
Deniz Parvana bunun sebebinin o alanda hiç su taneciği olmaması olarak görmüştü. Oradaki her ne veya kim ise etrafındaki nemi dağıtmıştı. Bunu derin gücü ya ateş tipi olan ya da su tipi olan bir kişi yapabilirdi. Su tipi derin güc kullananlar bu şekilde davranmayacağından geriye sadece derin gücü ateş tipinde olanlar kalıyordu.
Böyle düşündüğünde mantıklı gelmişti. Çünkü daha bir gün önce karşısına çıkan bütün Kızıl Krallık katılımcılarını acımadan öldürmüştü. Birilerinin ona suikast girişiminde bulunmasını normal karşılaşmıştı.
Saldıran kişinin kim olduğunu bilmediği ve çok uzaktan takip edildiği için peşine düşmedi. Olanları pek umursamayıp üzerinde kalan kıyafetlerini de çıkardı ve okyanusa daldı. Deniz Parvana okyanusa daldığı anda gizlenen kişi emin adımlarla iyice yaklaştı ve okyanusu izlemeye başladı.
Yaklaşık bir saat geçmiş olmasına rağmen Deniz Parvana hala dışarı çıkmamıştı. Deniz Parvana’ya suikast girişiminde bulunmak isteyen kişi iyice okyanusa yaklaşmıştı. Okyanusa en yakın ağacın üzerine çıkan ve dikkatlice okyanusu izleyen kişi, beklemekten sıkılıp tam arkasını dönmüştü ki hayatında hiç olmadığı kadar büyük bir korku içinde ağaçta aşağı düşmüştü.
********************************************************************************
Umarım seriyi okurken keyif alıyorsunuzdur.
Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.
********************************************************************************