Azur Kral – Bölüm 148 – Yıldırım Serabı

** 148 – Yıldırım Serabı

Deniz Parvana ve Karabars eve girdikleri anda evi tamamen araştırmışlardı. Bir şekilde dinlenmediklerinden emin olmaları gerekiyordu.

“Bu ülkede bir sorun var. Bir tane bile evsiz veya fakir kimse yok. Böyle bir durum kesinlikle şüpheli. Sabah olunca Layla’yı çağırıp bölgeyi gezdirmesini isteyeceğim.”

“Neden bu kadar şüphelendin? Geldiğimiz bölge zenginlerin yaşadığı bir bölge de olabilir.”

“Onu da düşündüm ama böylesi büyük bir ülkenin tamamının zengin olması yine de şüpheli. Bu kadar insanın işlerini kim yapıyor? Bir tane hizmetçi görmedim. Bir tane üstü kirli işçi görmedim. Geldiğim yer olan Mavi Krallık bile refah seviyesi çok yüksek bir ülkeyken yine de dilenciler, üstü başı kapkara demirci ustaları, madenciler, botanikçiler, çiftçiler vardı. Burada böyle tek bir şey görmedim.

Gördüğüm herkesin giyimi son derece şık ve kaliteli giyiniyor ama bu kıyafetleri kim yapıyor? Nereden alıyorlar? Yemeklerini kim yapıyor? Yiyeceklerini nereden alıyorlar? Gördüğümüz askerler sadece kapılarda yer alıyor. Şehirde neden bir tane asker görmedik? Ne olursa olsun bir toplumda her zaman baş kaldıranlar ve suç işleyenler olacaktır. Bu çok saçma. ”

“Bu dediklerinde haklı olabilirsin ama bizim amacımız sadece daha da güçlenmek ve bunu için fırsatımız var. Bir şeyleri karıştırmak yerine güçlenmeye odaklanmalıyız. 3 yıl sonraki turnuvada büyük ihtimalle bize yeni kapılar açılacak. Sadece o kapılardan birini seçmeli ve devam etmeliyiz.”

“Hayır. Burası ile ilgili birçok saçmalık var. Buradaki herkes aşırı güçlü. Bölgedeki bu saçmalık seviyesindeki Ki ile bu kadar güçlü olmaları mümkün değil… Ayrıca o sarayın kapısından geçtiğimiz anda inanılmaz heyecanlı hissettim. Sanki sürekli özlemini duyduğum bir şeye kavuşmak üzereyim gibi…”

“Sarayın kapısından girdiğimizde bende bir şeyler hissettim. Senden gelen auraya benzer bir auraydı. Bir ejderha aurasıydı. Ama bu normal ejderhaların kaotik aurasının tam tersi şekilde aydınlık ve sakinleştirici bir auraydı.”

“Ak Ejderha aurası idi.”

“Ak Ejderha mı? Bu çok mantıklı”

“Evet, bunu biliyorum çünkü Ateş Ejder Tanrısı ‘nın anılarında görmüştüm bunu.”

“Anladım. Peki bu konuda ne yapacaksın?”

“Bir süre bir hareket yapmayıp sadece ekimimi yükseltmeye odaklanacağım. Bu arada senden bir ricam var.”

“Elbette.”

“Bu gezegende bir miras alanı var mı araştırabilir misin?”

“Tamamdır. Yarın sabah araştırmaya başlarım. Sen ne yapacaksın?”

“Hehe” Deniz Parvana, Tilbe’yi bulduğu salondaki Ki Kristallerinden birini çıkardı ve “Ben kısa süre önce bulduğum güzel bir hazinenin tadını çıkartacağım.”

“BU! BUNLARI NEREDEN BULDUN!”

“Bunları geldiğimiz kıtanın en batısındaki büyük dağın dibindeki bir özel alanda buldum. Ne yazık ki çok fazla değillerdi ama inanılmaz Ki kapasitesine sahip.”

“Bunlar, sadece Takım Yıldız Alemlerinde bulabileceğin Ölümsüz Ki Kristalleridir. Orada bile çok değerliler ve para olarak da kullanılır.”

Deniz Parvana, 5 tane kristal çıkardı ve Karabars’a uzattı. “Bunlar senin olabilir. İster sakla ister kullan. Bende bir miktar daha var ve bunları ekimimi yükseltmek için kullanacağım.”

“Bunların faydası olacak mı? Çekirdeğindeki ekstra yoğunlaştırma bariyeri ile ilerlemen yine çok yavaş olacak.”

“Onu dert etmene gerek kalmadı. O ekstra bariyer Yükselişin Kıyametini aldığım sırada kaldırıldı. Vücudumdaki diğer tüm kirlilikler ile birlikte. Sanırım o bariyer de bir kirlilik olarak algılandı.”

“Gerçekten bazen seni görmekte zorlanıyorum biliyor musun? Bir insanın her şeyi böyle rast gidebilir mi?”

“Hehe bunu bende bilmiyorum ama bunu seviyorum. Neyse ben bodruma iniyorum. Bodrum çok sağlam görünüyor orada meditasyon yapacağım.”

“Tamamdır. Sabah olduğunda haber veririm.”

Deniz Parvana, evin bodrumuna indi ve meditasyona başladı. Elindeki milyonlarca Ki Kristalinden 250 tanesini etrafına yaydı ve hepsini ayı anda özümsemeye başladı.

“Deniz, sana bir teknik vereceğim. Bu teknik çok yüksek seviyeli bir ayak tekniğidir.”

“Gerçekten böyle bir tekniğe ihtiyacım vardı.”

“O yüzden veriyorum zaten. Neyse bu teknik yıldırım temelli bir tekniktir ve adı da Yıldırım Serabı ‘dır. Herhangi bir yıldırım türü ile kullanılabilir. Temelde tek aşamalı tekniktir. Aşamalara bölecek olursak bir anda kaçış mesafesi ve bıraktığın ardıl görüntülerin sayısı olarak bölebiliriz.

 Normalde bu tekniğin hava elementine bağlı yıldırım elementinin gereksinimi var ama sen zaten yıldırım elementine sahip olduğundan başarabilirsin. Ancak olması gerektiği kadar hızlı olamayacaksın.  Çünkü hava elementine bağlı yıldırım elementi hıza odaklanmıştır. Senin yıldırımın ateş elementine bağlı olduğundan nasıl bir sonuç doğuracağından pek emin değilim.

Teknik oldukça basit. Tüm vücudunu yıldırım ile kaplayacaksın ve yıldırımın doğal hızını kullanarak bir mesafeye ilerleyeceksin. Kısacası ışınlanacaksın. Yeteri kadar hızlandığında ardında ardıl görüntüler bırakabileceksin. Bu teknik babamın yarattığı bir tekniktir. O kadar ileri bir seviyede ki ardıl görüntülerin bile bilinci vardır ve gücünün yaklaşık yarısı kadar güçlüdür.  Bir anda binlerce görüntüsü oluşturabilir.

Elbette bu seviyeye ulaşman imkânsız ama en azından birkaç tane pasif ardıl görüntüler oluşturabilmelisin.”

“Bu harika bir teknik. Hmm. Tilbe, sana daha önce imkansız diye bir şey yoktur demiş miydim?”

Tilbe, “Bu ne demek oluyor?”

Bald, “Haha! Çocuk senin bu şansın gerçekten öldürmek istememe neden oluyor?”

Tilbe, “Ne oluyor bana da söyleseniz?”

“Bu çocuğun zaten çoktan zirve kavrayışa ulaştığı On Bin Siluetin Kaosu adında bir ilizyon tekniği var. Bu ilizyon tekniği ile senin verdiğin tekniği birleştirirse ne olur?”

“Bu çok saçma. Ardıl görüntüler bir ilizyon değildir. İlizyon dediğiniz şey, rakibin algılarını yanıltmaktan öte bir şey değil. Bu iki teknik tabandan tabana alakasız teknikler. Bu teknikleri birleştirmek basitçe imkansız.”

Bald, “O halde bekle ve gör.”

Deniz Parvana, bütün gece Ki özümseme ve Tilbe ile Yıldırım Serabı tekniği hakkında konuştular. Deniz Parvana’nın bazı soruları Tilbe’yi aşırı zorlasa da genel olarak tüm sorulara cevap vermişti. On Bin Siluetin Kaosu Tekniği’nde çoktan zirve anlayışa ulaştığından dolayı bu tekniğin temelini biliyordu. Bu teknik Tilbe’nin bahsettiği gibi rakibin algısını yanıltan basit bir ilizyon tekniği değildi. Temeli çok daha derin olan bir teknikti. Bu yüzden yeni tekniğinde de zirve kavrayışa ulaştığında On Bin Siluetin Kaosu Tekniği ile birleştirmesi çok sorun çıkarmayacaktı.

Güneşler tüm sıcaklıklarını yayarak birbirlerini kovalarcasına semada yükselirken Deniz Parvana meditasyonunu sonlandırıp, azur renkli kristal aracılığı ile Layla’yı çağırdı. Bölgeyi biraz tanımak için bir gezinti teklif etti.

Layla’nın birkaç saniye içinde gelmesi şaşırtsa da belli etmedi. Bald’ın dediklerine göre Layla, kendisine deli gibi âşık olacaktı. Bir gezinti teklif etmeyi düşünmesindeki amaç ise bu sebeple idi. Olabildiğince Layla’nın yakınlarında durup bu süreci hızlandırmak istiyordu. Böylece istediği kıvama geldiğinde ondan istediği bilgileri alabilecekti.

Layla anında kapıda belirdiğinden, Deniz Parvana’da hızlıca kapıya çıktı.

“Geldiğin teşekkür ederim Layla. Sana biraz zahmet vereceğim ama bana biraz bölgeyi gezdirebilir misin?”

“Elbette. Elbette. Bunu istemeni bekliyordum zaten. Bu bölge gerçekten çok güzel bir bölgedir.”

“Bende öyle düşünüyorum. Gezilecek çok fazla yer vardır. Özellikle bu bölgedeki kılıçları çok merak ediyorum. Güzel bir kılıç alabileceğim bir mağaza var değil mi?”

 

********************************************************

Yazar’ın Köşesi 🙂

Yeni bölümler her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri saat 09:00’da… (İnşallah 🙂 )

Hadi bakalım, yeni bölümler yazmaya başlayabildiğimden hafta sonu da bölümler geliyor. Yazmaya devam edebilirsem önümüzdeki hafta içi de her gün atabilirim. 🙂 (ATAMADI)

Umarım serinin ilerleyişini beğeniyorsunuzdur. Seri ve ilerleyiş hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum.

Takipte kalın.

NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉 

Keyifli Okumalar…

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************