Azur Kral – Bölüm 118 – Laif Bu

** 118 –  Laif Bu

“Bu bölgeyi ben yıllar önce bulmuştum. Buraya biraz mesafede, batı tarafta bir ada vardı. O adanın civarında görülmüşsünüz.”

“E- Evet. Çevremizi kontrol ettik. Ancak bir süre önce o ada birkaç günde kayboldu.” Kral hala titremesine engel olamıyordu. Bu titremesi sesine bile yansıyordu.

“Biliyorum!” Deniz Parvana, kralın korkusunun sönmesine izin vermiyordu. Çünkü biliyordu ki korkan bir canlı yalan söylemeyi beceremezdi.

“O adayı, okyanusun dibine gönderen kişi benim.”

Kralın, böyle bir şeyi beklemediği belliydi. Tekrar kemiklerine kadar titremişti. Cevap veremedi.

“Şimdi! Burayı ben sizden çok önce buldum! Konuş bakalım buraya nasıl geldiniz?”

“Biz hep buradaydık. Burası bizim vatanımız.”

“Vatanınız mı? Nasıl yani?”

“Azur Kral, bu krallığı kurduğunda bizler çevredeki balıklardan ibarettik. Azur Kral o kadar kudretliydi ki sadece onun buradaki varlığı sayesinde evrimleştik ve bu hale geldik. Azur Kral bize sahip çıktı.”

“Anladım. Azur Kral’ın tam adını biliyor musun?”

“Evet biliyorum.”

“Söyle!”

“Söyleyemem!”

“Neden söylemezsin?”

“Çünkü yasaklandı. Bize, onun adını asla söylememizi emretti.”

“Sen söylemesen bile öğrenebilirim. Ama hayatta kalıp kalmayacağını söyleyemem.”

“Sadece tek şart ile söyleyebilirim. Azur Kral ile ilgili bir bağın olması gerekiyor.”

“Bunu nasıl test edeceksiniz? Nasıl bilebilirsiniz?”

“Bir yolu var. Mızrağımın uçları ile sapının birleştiği yerde bir mavi bir küp var. O küp test edebilir.”

Deniz Parvana, az önce erittiği ve artık mızraktan başka her şeye benzeyen mızrağı eline aldı ve onu tekrar eriterek kralın söylediği küpü buldu. Bu küp ona nedense tanıdık geldi.

Mavi renkli ve etrafına mavi renkli aura yayan bir nesneydi. Deniz Parvana küpü eline alıp içinde Ki’sini gönderdiği anda parlamaya başladı. Parlaması söndüğünde küpün etrafında 6 mavi küre oluşmuş ve ağırca dönmeye başlamışlardı.

O anda kralın gözleri fal taş gibi ayrılmıştı. Çünkü karşısındaki olay tam olarak Azur Kral’ın anlattığı gibiydi. Kral hemen söze girdi.

“Evet! Evet işte buydu! Azur Kral’ın anlattığı şekilde oldu. Azur Kral ile bir bağlantın var gibi görünüyor.”

“O halde bana Azur Kral’ın adını söyle.”

“Onun adı Laif Bu”

“Laif Bu mu!?!?!”

“Evet… Ama neden bu kadar şaşırdınız?”

“Bu! Onunda soy adı Bu! Neden bu kadar çok Bu soyadı var!”

“İsminiz nedir?”

“Deniz Parvana. Senin ismin ne?”

“Kona Bui… Buradaki deniz kızlarının hepsinin soyadı Bui’dir. Azur Kralımızdan dolayı hepimiz bu soy ismi aldık.” 

“Anladım… Anladım. O halde şimdi ne yapacağız”

“Siz artık yeni kralımız oldunuz. Sonuçta kralımız ile bağlantınız var.”

Kona Bui, yerinden kalktı ve Deniz Parvana’ya yaklaştı. Boynundaki kolyeyi çıkardı ve uzattı. Deniz Parvana kolyeyi aldı boynuna geçirdi. O anda yeni bir his kapladı içini. Bu his Azur Krallıktaki bütün deniz kızlarının varlığıydı. Her birini hissedebiliyordu. Biraz odaklandığında onların duyduklarını duyabiliyor, gördüklerini görebiliyor hatta hissettiklerini hissedebiliyordu.

“Bu… Bu gerçekten kaliteli bir eşya. Kabul ediyorum. ”

Deniz Parvana kolyeyi sıkıca tuttu ve ağzına yaklaştırdı.

“Ben Deniz Parvana! Sizin yeni kralınızım. Kona Bui, benim vezirim oldu. Ben sürekli olarak burada olmayacağım. Bu sebeple, benim yokluğumda kralınız Kona Bui’dir. Emirleri emirlerimdir.”

Dedi. Bu kolyeye söylediği her şey hissedebildiği tüm deniz kızlarına iletilmişti.

“Şimdi. Bu krallığı size bırakıyorum. Ben uzun zamanlar burada olmayacağım. Batıda, batmış olan Clitus adasının yerine gidin ve oradaki bütün kaynakları toplayın. Hepsi sizin. Bu saraydaki tüm miras alanlarını size bırakıyorum hiçbirine dokunmayacağım.”

Deniz Parvana küpe bir ker daha baktı ve

“Bu ve kolye bende kalacak.”

“Kralım, kolye konusunda… Erm… O kolye tüm halkı hissetmek ve isyan gibi durumların önüne geçmek için önemli bir nesnedir. Onu alıp giderseniz ve burada bir sorun yaşarsak önleyemeyebiliriz.”

“Sen beni salak biri mi sandın! O balık beyninden ne geçiyor bilmiyorum ama tahmin edebiliyorum. Eğer bir sorun çıkarsa hissederim ve müdahale ederim. Merak etme sen! Ayrıca seni de hissediyorum bu kolye sayesinde. Her birinizi hissediyorum. Gördükleriniz, duyduklarınız hatta ne hissettiklerinizi bile biliyorum. Eğer biri kötü bir şey yapmaya kalkarsa bunu bilirim ve burada olmadan da cezasını veririm.”

“Nasıl isterseniz kralım.”

Deniz Parvana, boyut yüzüğünden yeşil piramidi çıkardı ve krala göstererek.

“Bu arada, burada bu küp ve bunun gibi bir şeyler var mı?”

“Hayır kralım. ”

“Eğer bulursanız bana haber vereceksin anladın mı? Nasıl diye düşünmene gerek yok. İçinden bana seslenirsen sesini kolyeden duyarım.”

“Emredersiniz kralım.”

“Tamamdır. Burada işim bitti. Ben gidiyorum. Uzun bir süre gelmeyebilirim. Hatta bir daha asla beni göremeyebilirsiniz. Burası tekrar size ait.”

Deniz Parvana yine tüm krallığa konuşmuştu.

“Gitmeden önce, insanlarla asla iletişime geçmeyeceksiniz. Krallıktan dışarı çıktığınız anda krallık sınırlarını mühürleyip çıkacaksınız. Diğer insanlar burayı asla bilmemeli ve bulmamalı. Eğer yakalanırsanız buradan kimseye bahsetmeyeceksiniz. Yakalandığınız anda ya hafızanızı sileceksiniz ya da intihar edecekseniz. Benim tekrar ne zaman geleceğim belli değil. Bir sorun olduğunda gelmem mümkün olmayabilir. Burayı yine siz koruyacaksınız.”

Deniz Parvana sözlerini bitirdiğinde saraydan ayrılmıştı. Ejderha kanatlarını çıkardı ve geldiği hızla geri dönüş yoluna dönmüşken birden Bald onu durdurdu.

“Hey velet! İyi caka sattın az önce! Hahaha! Neyse buraya kadar gelmişken bu kadar çok deniz kızını bulmuşken neden gözyaşlarından almıyorsun. Deniz kızı gözyaşları her zaman çok nadirdir ve değerlidir.”

“Haklısın. Alalım.”

Deniz Parvana hızlıca saraya geri dönmüş ve tahta oturmuştu. Kolye aracılığı ile tüm dişi deniz kızlarını saraya çağırmıştı. Birkaç dakika içinde tüm dişi deniz kızları toplanmıştı.

“Gitmeden önce sizden bir ricam var. Her birinizden bir göz yaşı damlası istiyorum.”Dedi. Deniz kızları birkaç kere birbirlerine baktıktan sonra her biri iki damla göz yaşı akıtmış ve Deniz Parvana’ya göndermişti. Deniz Parvana boyut yüzüğünden çıkardığı şişelere tüm deniz kızları göz yaşlarını şişelemişti. Toplamda 100 şişe deniz kızı göz yaşı elde etmişti. Buda 2000’den biraz fazla göz yaşı demekti.

“Teşekkür ediyorum.”

Kona Bui, çok sinirlenmişti. Her şey çok güzel ilerlerken nereden çıkmıştı bu insan? Hem krallığını ele geçirmişti hem de en değerli şeylerini toplamıştı. Bir dişi deniz kızının göz yaşı en değerli şeyleriydi. Ölümcül yaraları birkaç saniyede iyileştirebilirdi. Ayrıca birçok güçlü tarifin ana maddesiydi. Bu göz yaşları sürekli akmazdı. Yani bir deniz kızı elbette ağlardı ama normal ağlamada akan göz yaşları normal göz yaşlarıydı.

Bir insan bir deniz kızından göz yaşını isterse, deniz kızı, ağlamasına gerek kalmadan verebilirdi. Bu değerli gözyaşını vermek, bir kolunu kesip vermek gibi bir durumdu. Tekrar yenileniyordu ancak en az 50 yıl gerekliydi.

Deniz Parvana burada değerli birkaç şey ele geçirmişti ve artık gerçekten bir kraldı. Kimse tarafından bilinmeyen bir krallık olsa da kendisine kralım denilen bir yer vardı. Geri döndüğünde Kaim Bu ile bu konuyu konuşacaktı.

********************************************************

Yazar’ın Köşesi 🙂

Yeni bölümler her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri saat 09:00’da…

NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉 

Keyifli Okumalar…

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************