Azur Kral – Bölüm 110 – Savaş!
** 110 – Savaş!
Yaşlı adam ikinci işaretini verdiği an 500 metre çapı aşan ateş topu 20 metre çapında elektrik topuna dönüşmüştü. O anda yaşlı adam da fırtına bulutuna ince elektrik arkı göndererek fırtına bulutlarına yüklenmiş olan bütün elektriği kendi üzerine çekmişti.
Onlarca metre genişliğinde devasa bir yıldırım yaşlı adamın üzerine düşmek üzereyken, yaşlı adam yıldırımı tuttu ve etrafında bir tur kadar dönerek hortumun merkezini odakladığı noktaya yönlendirdi.
Devasa yıldırım yaşlı adamın ellerinden çıkmadan önce Deniz Parvana’da hataya yer vermemek için kendi elektrik topunu, yaşlı adamın topladığı yıldırımları yönlendirdiği istikamete getirmişti. Yaşlı adam tarafından yönlendirilen yıldırım, Deniz Parvana tarafından üretilen elektrik topunun merkezinden girmişti.
Devasa beyaz yıldırım, mosmor elektrik topunu anında kendi bünyesine kattı ve birkaç daha büyüdü. Hızı da daha da artan ve rengi pembeye yakın hale gelen yıldırım bariyerin en zayıf noktasına çarptığı anda en ufak bir direnç ile karşılaşmadan delip geçmişti. Üstelik bu yıldırım hiç güç kaybetmeden yükselip gökyüzünü pembe bir renge boyamıştı.
Bir saniye bile sürmeyen bu an Deniz Parvana ve yaşlı adam için çok uzun sürmüştü. Algıları çok yüksek seviyede olduğundan heyecan ve beklenti dolu o bir anı onlarca saniye gibi yaşamışlardı.
Bariyerde delik oluştuğu anda yaşlı adam, Deniz Parvana’nın ensesinden yakalayarak bir elektrik arkına dönüştü ve Deniz Parvana ile çatlaktan dışarı çıktı.
Yaşlı adam ve Deniz Parvana bariyerin hemen üzerinde gökyüzünde belirmişlerdi. Yaşlı adam alabildiği kadar derin bir nefes çekti içine ve,
“UWAAAAAAAA!!!!!! ÖZGÜRÜM SİZİ ADİLER. HEPİNİZ BUNUN HESABINI VERECEKSİNİZ!!!!” diye bağırdı. O anda gökyüzü hala pembe renkteydi. Bu güçlü yıldırım tüm klan tarafından hissedilmişti. O kadar büyük bir gücü vardı ki sadece varlığı bir çok yetişimcinin bayılmasına neden olmuştu.
Yaşlı adam birkaç derin nefes daha aldıktan sonra Deniz Parvana ile bir dağa doğru yönelmişti. O kadar çok hızlıydılar ki günlerce süreceğini düşündüğü mesafeyi bir anda kat etmişlerdi. Dağa ulaştıklarında direk olarak bir mağaraya girmişlerdi. Yaşlı adam burayı daha önceden biliyormuş gibiydi.
Deniz Parvana’nı sakince yere bıraktıktan sonra mağaranın girişine geldi ve tekrar derin bir nefes alarak deli gibi kahkahalar atmaya başladı.
“HAHHAHAHAHAHAHA!!!”
“SİZİ PİÇLER. YAŞIYORUM VE DIŞARIDAYIM. HEPİNİZİ GEBERTECEĞİME EMİN OLABİLİRSİNİZ. TÜM KITAYI YERLE BİR ETMEM GEREKSE BİLE SİZİ YOK EDECEĞİM. EĞER SİZİ BİRİ ÖLDÜRMÜŞ İSE SİZİ ÖLDÜRENLERİN TÜM SOYUNU SİLECEĞİM!!!”
Yaşlı adam mağaranın girişinde bu şekilde aklına gelen bütün küfürleri yağdırıp gülüyordu. Bu ritüel bir saat kadar sürdükten sonra yaşlı adam mağaraya Deniz Parvana’nın yanına geldi ve oturdu.
Deniz Parvana o anda biraz şaşırmıştı. Çünkü yaşlı adam artık yaşlı değildi. En azından eskisi gibi değildi. Saçları ve sakalları hala beyazdı ama müthiş bir vücudu vardı.
“Haha! Şaşırdın değil mi? Haklısın! O lanet yer benim güçlerimi kısıtlıyordu. Bu yüzden yaşlanmamı zar zor geciktirebiliyordum. Eğer bir 200 yıl daha orada kalsaydım yaşlılıktan ölürdüm.”
“Usta. Bu halin gerçekten çok iyi. Çok yakışıklı ve heybetli görünüyorsun.”
“Bana mı yazıyorsun lan! Bilesin ben kadınlardan hoşlanıyorum!”
Yaşlı adamın yani eski yaşlı adam Karabars Gerelbayar’ın kişiliği bile biraz değişmiş gibiydi. Deniz Parvana asla böyle bir tepki beklemiyordu. O anda ne diyeceğini bilememişti.
“Hahaha! O lanet yerden çıkabildiğime ne kadar seviniyorum bilemezsin. Merak etme. Bu kıtadaki işleri yoluna koyduğumda seni ellerimde Clitus adasına götüreceğim.”
“Teşekkürler usta. O halde bende size yardımcı olabilir miyim?”
“Elbette. Yardımcı olabilirsin. Hem şu kılıç enerjinin gücünü bir test edelim bakalım. Sen burada biraz bekle. Benim az bir işim var. O lanet bariyeri tamamen yok edeceğim ve orada yüzlerce yıldır benden işkence gören o canavarların etrafa yayılıp tüm klanı yok etmesini seyredeceğim. Gerekirse kıtadaki tüm insanları katledeceğim. Beni hapis tuttukları 855 yılın acısını onlardan kesinlikle çıkartacağım. ”
“Nasıl istersen usta. Bende seninle geleyim mi? Yeteneklerimi test etmek istiyorum.”
“Haha! Tamam. Sende gel.”
Deniz Parvana ve Karabars Gerelbayar tekrar bir yıldırım arkına dönüşerek bariyerin yakınlarına geldiler. Gökyüzünde öylece süzülüyorlardı. Ama direk olarak bariyere gidemediler çünkü bariyerin etrafı çoktan sarılmıştı.
Karabars Gerelbayar, “Sanırım burada bir savaş vereceğiz Deniz. Yaşlıları bana bırak. Sen şu genç olanları al. Alabilirsin değil mi?” Dedikten sonra Deniz Parvana’nın alnına dokundu ve ona bir tutam Ki aktardı.
“Elbette usta”
“Sana verdiğim şey benimle özgürce iletişim kurmanı sağlayacak. Hatta benim gördüklerimi görebileceksin. Aynı şekilde bende seninle konuşabileceğim ve gördüklerini görebileceğim. Bu sayede sen tehlikede olduğun anda yanına gelebileceğim.”
“Anladım usta. O halde saldırıyor muyuz?”
“Biraz bekleyeceğiz. Şu anda son derecede tetikteler. Çok hızlı bir şekilde toplanabilirler… Yapacak bir şeyleri olmadığını düşünüp geri dönmeye başladıkları an saldıracağız. ”
Deniz Parvana ve Karabars Gerelbayar biraz daha yükseldiler ve uzaktan Kara Orman’ı izlemeye başladılar. 5 günlük bir süre sonrasında bariyer etrafında toplanan insanlar dağılmaya başlanmışlardı.
Tüm insanlar bir grup olarak toplandıktan sonra Karabars Gerelbayar ellerini havaya kaldırdı ve devasa bir kılıç cisimlendirdi. Altın renkli bir kılıç gibiydi ve giderek daha gerçekçi görünmeye başlamıştı.
“İyi izle. İşte bu Kılıç Yasası’nın gerçek gücüdür ve bizzat tarafımdan yapıldığı için çok daha güçlüdür. Böyle bir tekniği her yerde göremezsin.”
Kılıç tamamen cisimlendikten sonra hızlıca toplanmış olan insanların üzerine göndermişti. Kılıç Yasası’ndan oluşan kılıç inanılmaz bir hız ile insanların üzerine ilerlemeye başlamıştı. Bir yıldırım kadar hızlıydı.
Kılıç Yasası enerjisi grubun üzerine düştüğünde binlerce insan anında yok olmuştu. Tamamen silinmişlerdi. En dış kesimde kalanlar ise et pelte haline gelmişti.
Bu saldırıdan sonra Kutsal Kara Kılıç Gölgesi Klanı kıdemlileri tarafından fark edilmişlerdi. Kutsal Kara Kılıç Gölgesi Klanı kıdemlileri Karabars Gerelbayar’a saldırıya geçtiği anda Deniz Parvana ve Karabars Gerelbayar’da saldırya geçmişti. Deniz Parvana hızlıca kıdemlilerin yanından geçip gitmiş, aşağıdaki öğrencilere saldırmıştı.
O anda iki cephede de savaş başlamıştı. Deniz Parvana ustası ile ürettiği kılıç enerjisi saldırısı ile önüne gelen öğrenciyi biçiyordu. Böyle bir saldırıyı daha önce görmemiş olan ve başlarına gelenin ne olduğunu anlayamayan öğrenciler hazırlıksız yakalandıklarından dolayı Deniz Parvana tarafından tavuklar gibi öldürülüyordu.
Deniz Parvana yaklaşık 50 öğrenci öldürdükten sonra ortalamanın üzerinde olan öğrencilerin dikkatini çekmişti ve etrafı sarılmıştı.
“Haha! Şimdi ne yapacaksın bakalım? Etrafın 20 kişi tarafından sarıldı. Diğer çöpleri öldürmek kolaydı ama burada 20 üst düzey öğrenci var. Mental aleme bile yükselememiş bir çöp olarak bize ne yapabileceksin görelim.”
Deniz Parvana tek kelime etmeden kılıçlarını oluşturmuştu. O anda ustasının hareket tekniğini iki kere deneyimlediğinden biraz anlamıştı. Tüm vücudundan önce ateş ejder tanrısı alevleri patlamış sonrada iyice sıkışarak kızıl elektrik halini almıştı. Tüm vücudu ve kılıçları elektrik ile kaplandıktan sonra çevrede anlamsız bir sis yükselmeye başlamıştı.
Deniz Parvana’nın halini gören öğrencilerin içinde korku tohumları yeşermişti. Çünkü Deniz Parvana’ya baktıklarında iliklerini titreten bir his alıyorlardı.
Deniz Parvana tüm hazırlıklarını yaptıktan sonra Ateş Ejder Tanrısı Kükreyişi tekniğini kullandı. Tüm savaş alanında duyulan bu kükreme herkesin bir anlığına beyinlerinin tamamen boşalmasını ve daha önce hiç hissetmedikleri bir korku hissetmelerine neden olmuştu. İstemsizce gökyüzüne baktıklarında iki devasa sarı göz görmüşlerdi. Bunlar Ateş Ejder Tanrısının gözleriydi.
Deniz Parvana’nın gözleri ateş ejder tanrısının gözleri ile değişti ve “Öleceksiniz! Hepiniz!” dediği anda saldırıya geçti. Sesi bir ejderhanın kükremesi gibiydi. Zaten etrafındakiler bu sesi duyamayacak kadar korkmuşlardı. Vücudunu kaplayan elektrik sayesinde hareket hızbüyük ölçüde yükselmişti. Bir saniye içinde kendisini aşağılayan öğrencinin önünde belirmişti.
Az önce konuşan öğrencinin gözlerinden akan yaşlar eşiğinde kökü bir koku gelirken, vücudu Deniz Parvana’nın kılıcı ile ikiye ayrılmıştı bile…
********************************************************
Yazar’ın Köşesi 🙂
Her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri yeni bölümler gelecek.
NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉
Keyifli Okumalar…
Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.
********************************************************