Azur Kral – Bölüm 10 – Mavi Kral ve Aspar


Önceki Bölümden…

Heykel Hidra’nın tavsiyesine uydu ve en az ve tehlikesiz aura yayan bir kapıya doğru yöneldi. Bu kapının üzerine büyük bir kuş simgesi işlenmişti. Mavi renkli bir anka gibi görünüyordu. Bu mavi renkli ankanın etrafında 18 tane mavi küre bulunuyordu. Kendi gücünün bir parçası gibiydi. Bir şekilde bu kapının bir buz ankası ya da su ankası ile alakalı olabileceğini düşünmüştü ama bu kadar zayıf bir aura yayıyor olması da biraz şüpheliydi.

Belki de bir şaşırtmaydı. Çok fazla düşünmeden kapıya dokundu ve kapı açılmadan bir anda Deniz kendini bambaşka bir yerde buldu.

 

** 10 – Mavi Kral ve Aspar

**O anlarda Mavi Krallıkta

Aktan yüzünde büyük bir gülümseme ile Mavi Kral’ın odasına girdi

“Kralım! Kralım! Buldum! Devasa bir Mavi Güç Taşı buldum. Prens Deniz nerde? Hemen gidip testi yapalım.”

“Sakin ol Aktan. Deniz burada değil. Bir süre de olmayacak gibi görünüyor. Krallık dışında işleri olduğunu söyledi ve gitti. 5 Krallık turnuvasından önce döneceğini söyledi.”

“Ne! Nereye gitti ki? Krallığın dışındaki toprakların ölüm tehlikesi ile dolu olduğunu bilmiyor mu?”

“HAHA! Bilmez olur mu? Sen Deniz’i tanımıyor musun? Hayatta kalacağına bir nebze şüphem yok. Ayrıca düşündüğünün tersinde bir yere gitti.”

“Na… Nasıl yani?”

“Deniz’e ne kadar çok güvensem bile o hala bir çocuk. Bu yüzden onu ara sıra uzaktan takip ettiriyordum. Bazen gizlice bazen de açıkça bir şeyleri araştırdığını bir süredir biliyorum. Saraydan bir süre ayrılacağını söylediğinde Klara’yı onun peşinden gönderdim. Klara onu Sonsuz Okyanus’a kadar takip etti. Deniz okyanusa girince de takip ettiğini ama okyanusa girdiği anda insan üstü bir hızla gözden kaybolduğunu söyledi. Bir süre civarda bekledi ama Deniz dışarı çıkmayınca rapor vermek için geri geldi.”

“Kralım yoksa?”

“Şüphe yok. Antik Mavi Krallığı arıyor. Her yerde Antik Mavi Krallığı soruşturduğunu ve araştırdığını da duydum. Çok az tarih kitabında geçmesi ve neredeyse elle tutulur hiçbir bilgi olmamasına rağmen neden orayı arıyor bilmiyorum. Hepimiz oranın bir efsane olduğunu biliyoruz. Ayrıca Okyanusun Çocuğu yeteneği var gibi görünüyor. Bir insan suya girdiğinde insan üstü bir hız elde etmesinin tek açıklaması bu olabilir. Mavi Krallık’ta on milyonda bir görünen bir yetenek. ”

Mavi Kral’ın yavaşça gözleri dolarken kısa bir suskunluğun ardından konuşmaya devam etti.

“Çok şanslıyız Aktan. Böyle bir evlat, böyle bir kral ile kutsandık. Ama diğer yandan, Deniz bu kadar güce ve bilgiye açken onu nasıl bu kıtada tutabiliriz? Bu kıtanın sınırına geldiğinde asla burada kalmak istemeyecektir. O zaman yine bir kral arayışına girmemiz ya da girmeniz gerekecek.”

“Kralım. Bence bu konuyu düşünmenize gerek yok. Bu kıtada henüz bir kral seviye belirmedi. Eğer Bilge Prens, kral seviyesine ulaşırsa bu kıtada olmasa bile kimse Mavi Krallığı kışkırtmaya cüret edemez.”

“Haklısın Aktan. Dediğin gibi olursa her şey çok güzel olur. Ancak diğer krallıklardan da üstün dâhilerin haberleri geliyor. Bunların arasında özellikle Kızıl Krallık Prensesi Alev göze çarpıyor. Casuslarımızın söylediğine göre aşırı pis ve uç bir karaktere sahip ve inanılmaz güçlü. Kızıl Kral bütün kaynaklarını kızına yatırıyormuş ve ona 5 Krallık Turnuvasında çok güveniyormuş. Öte yandan diğer krallıklardan da üstün dahi haberleri geldi. Bunlar Deniz’in yarısı kadar güçlü olsalar gelecekte muhtemel Kral seviyesi olacaklar. Yeni nesil çok inanılmaz.”

“Haklısınız Kralım. Onlarda bir tane dahi var. Belki bilmediğimiz birkaç dâhileri daha vardır. Ama Bilge Prens’in, akademilerde yaptığı eğitim değişikliklerini göz önüne aldığımızda ve öğrencilerimizin gelişim hızları göz önüne aldığımızda Mavi Krallık’ın geleceği yine de çok parlak olacak. Gelecekte tüm kıtada bize karşı çıkabilecek bir güç olacağını sanmıyorum.”

“Çok doğru. Aaah, Ah… Benim göremeyecek olmam çok kötü olacak. Keşke bu hastalığımı yenebilseydim de Bilge Mavi Prens’imin geleceğini görebilseydim. Ama bu da ala! Gözüm arkada kalmayacak. Atalarımın karşısına dik ve yüzüm ak bir şekilde çıkabileceğim.”

Mavi Kral her ne kadar bu şekilde söylese de aslında ölmek için çok erken olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden asla vazgeçmeyecekti. Oğlundan ümitliydi. Belki o, kendisini iyileştirecek bir yöntem bulabilirdi. Belki o, kendisinin bütün hayallerini gerçekleştirebilirdi ve belki o, ilk oğlu Aspar’ı iyi edebilirdi.

Böyle düşünüyordu çünkü o Kraliyet Botanikçisi Ayça’nın has öğrencisiydi. Ayça Ayçiçek, Deniz’den her zaman övgü ile bahsediyordu. Yakın zaman öncede artık Deniz’e bir şey öğretmeyeceğini, bildiği her şeyi çoktan öğrendiğini söylemişti.

Aspar, Mavi Kral’ın en büyük üzüntüleri arasındaydı. Çünkü oğlunun her saniye acı çektiğini biliyordu. Ara sıra Aspar’ın bakıcısı onu yanına getiriyordu. Mavi Kral, Aspar’a bir şeyler anlatıyordu. Oğlunun iki büklüm hali onun içini parçalıyordu.

Mavi Kral’ın hastalığı giderek ağırlaştığından dolayı uzun süredir oğlu Aspar’ı görmüyordu. Bir anda oğlunu görmek istedi ve baş hizmetçi Ceylan’dan Aspar’ı yanına getirmesini istedi.

“Ceylan, oğlum Aspar’ı uzun zamandır görmüyorum. Onu yanıma getirebilir misin? ”

Ceylan’da her zaman ki gibi aşırı yoğun hayatından dolayı Aspar’daki değişimleri Mavi Kral’a bildirememişti. Mavi Kral’dan bu isteği aldığı anda içini bir sevinç kapladı ve işini gücünü bırakıp Aspar’ı ve kızı Alçin’i yanına alarak Mavi Kral’ın yanına gittiler.

Aspar ve Alçin dışarıda beklerken Ceylan içeri girdi.

“Kralım! Mavi Prens Aspar geldi. Hemen içeri almadım çünkü kendinizi büyük bir sürprize hazırlamanızı istiyorum.”

“Ha! Ne sürprizi Ceylan? Yoksa Aspar ile mi ilgili?”

“Evet Kralım. O halde Mavi Prens Aspar’ı getireyim.”

Ceylan hızlı adımlarla dışarı çıktı ve Aspar ve Alçin ile birlikte içeri girdi. Mavi Kral, Aspar’ı gördüğü anda gözleri doldu ve daha fazla direnemeyip ağlamaya başladı. Uzun zaman olmuştu ve uzun zaman önce gördüğü oğlu ile şimdiki oğlu arasındaki fark inanılmazdı. Aspar’ın ilk sözleri de Deniz’inki gibiydi.

“Babacım.”

“Oğlum! Aspar! Sen! Sana ne oldu böyle? Sen! Nasıl?”

“Hehe… Küçük kardeşim Deniz gerçekten tanrısal bir zekaya sahip. Küçük kardeşim, 5,6 yaşlarından beri bir gün bile yanıma gelmemezlik etmedi. Her gün bıkmadan usanmadan yanıma gelir o gün neler yaşadıklarını anlatırdı. Öğrendiği şeyleri bana da anlatırdı. Zihnen sağlıklıydım ama fiziksel olarak hareket edemiyordum. Kim küçük kardeşimin tıpta bir usta olup benim bedenimi iyileştirebileceğini düşünürdü ki?”

“Ne! Deniz! Seni Deniz mi iyileştirdi? Ayça Ayçiçek ya da Alçin Maviay değil mi?”

“Hayır babacım. Beni gün gün, adım adım iyileştiren kişi küçük kardeşim Deniz’den başkası değil. Eh onun için biraz deneme tahtası gibiydim ama sonuçta beni bu aşamaya kadar iyileştirebildi. Henüz bu sandalyeye mahkûm olsam da çok mutluyum. En azından yemeğimi kendim yiyebiliyorum. Konuşabiliyorum. Etrafıma bakabiliyorum. Benimle bunca zaman, bir kere bile şikâyet etmeden ilgilenen Alçin ile sohbet edebiliyorum. Ve en önemlisi artık Kral Babam için bir üzüntü yükü olmam gerekmiyor.”

“Bu mükemmel bir haber! Hemen bunu kutlamalıyız.”

“Babacım hayır. Küçük Kardeşim Deniz, senin böyle diyeceğini bildiği için beni uyarmıştı. Lütfen babacım bunun gizli kalmasını istiyoruz. Herkes benim tamamen sakat işe yaramaz bir prens olduğumu bilmeye devam etmeli. Bu küçük kardeşim Deniz’in bir planı… Geri geldiğinde bunun sebebini açıklayacağını söyledi.”

“Oğlum, Deniz sana nereye gideceğini söyledi mi?”

“Evet babacım söyledi.”

“Nereye gitti peki?”

“Babacım çok üzgünüm ama bunu da söylememi istemedi. Bunu da geldiğinde, kendisinin açıklayacağını söyledi. Lütfen kızmayın babacım. Küçük kardeşim Deniz gerçekten bir dahi… Kimse onun aklındaki planların olayların kaç yüz adım, hayır kaç bin adım sonrasını içerdiğini bilemez. Bu yüzden küçük kardeşimin planlarına uymak istiyorum.”

“HAHA! Anlıyorum. Deniz, gerçekten öyle… Kafasındaki şeyleri tahmin edebilmemiz mümkün değil. Peki oğlum, krallık konusunda…”

Aspar hemen Mavi Kral’ın sözünü kesti.

“Bu konuyu düşünmüyorum babacım. Kral olması gereken biri varsa oda küçük kardeşim Deniz’den başkası değil. Eğer bir gün tamamen iyileşirsem ve küçük kardeşim kral olmamı isterse sadece o zaman kral olmayı düşünebilirim. Sonuçta küçük kardeşim olmasaydı ben hala hiçbir faydası olmayan bir ottan farksız bir halde olurdum ve öleceğim günü bekliyor olurdum.”

Mavi Kral, ağzını açıp bir şeyler demek istedi ama kelimeler ağzından çıkamadı.

“Babacım, bir şey demek zorunda değilsin. Küçük kardeşim Deniz, Mavi Krallık’ın parlayan bir yıldızıdır. Bizler ise sadece bu konuda mutlu olmalı ve Bilge Mavi Prens’e güvenmeliyiz. Sonuçta biz bir aileyiz ve bizi bu kadar mutlu kılan kişi de bizim ailemizin bir parçasıdır.”

“Çok üzgünüm oğlum. Senin böyle bir hayat yaşaman tamamen benim suçum. Beni affedebilecek misin?”

“Çoktan affettim babacım. Bütün bunları zaten biliyorum. İçindeki bütün acıları biliyorum. Benimde asla pes etmeme sebebim bunları bilmemdi. Her zaman bir gün iyileşip senin acılarının tükendiği günü görmek için dua ediyordum. Senin çektiğin acılar ile benim çektiği acılar benzer değil mi? Ve bizi kurtaran kişi de ailemizin bir parçası. Bu yüzden mutluluktan başka ne hissedebilirim.”

******************************************************************************************************************

YN: Geçen hafta çok bölüm atamadım bu hafta telafi ederim. 😉

Umarım seriyi okurken keyif alıyorsunuzdur.

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

******************************************************************************************************************