Rainbow: Nisha Rokubou no Shichinin…Uzun zamandır anime incelemesi yazmıyordum. Bugünlerde Rainbow: Nisha Rokubou no Shichinin mangasını okuma tutkusu sarınca ve bu efsane animeyi incelemediğimi de fark edince ; yazmak farz oldu 🙂 Gevezeliği bırakıyorum ve sizi daha fazla bekletmiyorum.
Rainbow: Nisha Rokubou no Shichinin
Konusu :
İkinci dünya savaşından 10 yıl sonra, 1955 yılında Japonya‘da sefalet her yeri sarmış durumdadır. İnsanlar tam bir kaos durumunu yaşıyorlardır. Adaletin ve düzenin olmadığı bu acımasız dünyada yaşları 16 ve 17 arasında değişen 6 genç, çeşitli suçlardan ıslah evine düşer. Daha hapishaneye adım atar atmaz bu dipsiz cehennem çukurunun acımasız yönüyle karşılaşılaşır. Doktor tarafından cinsel tacize uğrayan bu altı genç, korku içerisinde hücrede yerini alırken , onlardan önce burada kalan birisi olduğunu fark ederler. Kitap okuyan ve onların yüzüne bakmayan bu adamın kendilerini aşağıladıklarını düşünüp ona saldırırlar fakat altısı da feci bir dayak yer. Adının Sakuragi Rokurouta olduğunu öğrendikleri 18 yaşında ki bu genç ile tanışmak onların hayatında ki en büyük dönüm noktası olacaktır. Adaletsizliğin, acımasızlığın , zalimliğin hüküm sürdüğü bu ıslah evinde oluşturdukları arkadaşlık bağı gökkuşağı gibi kalplerine doğarken , gökkuşağının 7 rengini oluşturan bu 7 güzel adamın oluşturdukları dostluk hikayesinin sizi derinden sarsacağından emin olabilirsiniz.
Editör Gözünden :
Bu anime hayatımda beni nakavt eden nadir animelerden bir tanesidir diyebilirim. Tunuslu bir anime sever arkadaşımın önerisiyle başladığım, bitirdiğimde ise günlerce aklımdan çıkaramadığım, dram kategorisinin hakkını vermekle yetmemiş ve bir baş yapıt haline gelmiş, efsane bir animedir. İzledikten sonra gerçekten hayatımı oldukça sorgulatmıştı. Bir yandan evde pırasa yemeği pişti diye burun kıvıran ben, yaptığım nankörlüğün vicdan hesabını çekerken, bir yandan da şu an savaş ve adaletsizliğin hüküm sürdüğü coğrafyalarda bu anime de izlediklerimin belki kat ve kat fazlasını çeken çocukları düşündüm. O çocukların ne hissettiklerini…Anlayabilmem mümkün değildi. Aradan bir kaç hafta geçtikten sonra hiç bir şey olmamış gibi hayatına devam etmem belki de insan denen ne idüğü belirsiz bir cinsin soyundan gelmemden kaynaklanıyor. Animeye, bana bu duyguları yaşattığı için minnettarım. En azından bir kaç günde olsa, o insanların da dünyada var olduğunu bilmek, dünyanın sadece benim etrafımda dönmediğini bilmek , her şeyden öte haddini bilmek. Animeleri neden seviyorsun sorusuna cevabım her halde ; “bana sağlam dersler verdiği için” olurdu. Kısaca izleyin. Yalnız küçük kardeşlerimizin izlemesini pek tasvip etmiyorum ve animeye en az +18 sınırı koymak gerektiğini düşünüyorum. Anime de yer alan taciz ve şiddet sahneler maalesef yaşı küçükler için uygun değildir. Anime hakkında anlatabileceğim tonlarca şey olmasına rağmen, benim hissettiklerimi birinci elden hissetmeniz için izlemeniz gerekiyor ve ben spoiler vermek istemiyorum 🙂 Bu yüzden karakterlere geçmekte fayda var.
Sakuragi Rokurouta
Sakuragi Rokurouta ya da diğer adıyla An-chan. Hücrede altılıya attığı ilk dayakta, başta kötü karakter imajı verse de pırlanta gibi ve deyim yerindeyse mangal gibi yüreğe sahip karakter. Gözlerinde ki korkusuzluk ve dünyaya meydan okuma sizi çok etkileyecek. O cehennemin içinde bu kadar berrak kalması ve diğer altılıya gerçek erkek olmanın ne demek olduğunu öğretmesi ile hayatınızda yeri doldurulamaz anime karakterlerinden birisi olmasını sağlayacak. Bu kadar mükemmel insanlar kalsa bile animede ki gibi bahtları hiç gülmediği için benim aşk umutları yine başka bahara kaldı. Bence Gökkuşağı’nın Menekşe rengi Sakuragi 🙂
Minakami Mario
Küçük An-chan 🙂 Herhalde altılı içerisinde Sakuragi Rokurouta‘yı en çok seven ve örnek alan çocuk. 17 yaşında ki karakterimiz, bir kız öğrenciye tecavüz eden bir öğretmeni yakalayarak feci halde dövmekten ıslah evine düşüyor. Kurtardığı kızın adını lekelememek için ıslah evine düşecek kadar da mert. Aşırı derecede gururlu ve asabi olan gencimizin en büyük hayali An-chan‘ın hayallerini gerçekleştirebilmek. Bölümler ilerledikçe An-chan’a olan benzerliği oldukça artıyor. Gökkuşağı‘nın Kırmızı rengini temsil eden karakter bence 🙂 Bu arada not düşelim . Morio‘yu ünlü Japon oyuncu Shun Oguri seslendirdi.
Maeda Noboru
Diğer adıyla Suppon 🙂 Bu gördüğünüz küçük canavarın altından kalkamayacağı iş yok. Ufak tefek ama marifetleri çok büyük. Hırsızlık ve dolandıcılıktan hapse düşüyor ama onu pek suçlayamıyorsunuz çünkü animeyi izlediğinizde, o kaosun içerisinde 16 yaşında bir çocuğun seçenekleri pek fazla değil maalesef. Ekip içerisinde ki en samimi bazen de en deli karakter. Özellikle o dişleriyle koparamayacağı şey yok diyebilirim. Benim çok sevdiğim karakterlerden birisiydi. Sizinde seveceğinize eminim 🙂 Gökkuşağı‘nın şirin rengi Turuncu olurdu diyorum 🙂
Nomoto Ryuuji
Diğer adıyla Baremoto. Grubun içinde en sevemediğim adam. İnanılmaz zeki ve kurnaz. Grup zor duruma düştüğünde onları her türlü belanın içerisinden alabilecek derecede kıvrak bir zekaya sahip. Neden sevemedin derseniz diğerlerine oranla karakteri oldukça berbat. Bazen yaptıklarıyla beni şaşırtsa da sevemedim işte 😀 Bu yüzden Gökkuşağı‘nın Sarı rengi olmalı 🙂 Seviyorsun ama itici genede 😀
Yokosuka Jou
Kendisine tecavüz etmeye kalkan bir adamı ağır yaralamaktan ıslah evine düşmüş Jou. Hayat hikayesi oldukça üzücü. Kız kardeşiyle birlikte yetimhaneye bırakılan Jou, yetimhane müdiresi tarafından sürekli tecavüze uğruyor. Oldukça çekingen ve kadınsı yapısı yüzünden bütün sapıkların avı haline geliyor maalesef. Sesi çok güzel ve oldukça da yakışıklı. Tek hayali kız kardeşini kötülüklerden koruyabilmek. Seri boyunca ona ayrı bir içiniz cız edecek. Gözleri gibi Gökkuşağı‘nın Mavi rengini Jou‘ya veriyorum 🙂
Matsuura Mansaku
Diğer adıyla Cabbage . Tek derdi yemek olan ve başka hiç bir şey düşünemeyen dünya tatlısı varlık. O kadar masum ki izlerken ısırasım gelmedi desem yalan olur. Sarhoşken kavga çıkardığı için ıslah evine düşüyor. 17 yaşında ki lahanamızı çok seveceğinize eminim. Bu dünya tatlısı varlığa doğallığın simgesi olan Gökkuşağı‘nın Yeşil rengini veriyorum 🙂
Tooyama Tadayoshi
Diğer adıyla Heitai. Asker olmak istediği için ona asker lakabı veriyorlar. Annesinin erkek arkadaşını yaralamaktan ıslah evine düşüyor. Aslında mangada daha çok seveceksiniz askeri. Animede çok havalı ve sessiz adam. Yeri geldiğinde her fedakarlığı yapıyor ama manga da daha efsane 🙂 Ve son olarak Gökkuşağı‘nın Lacivert rengini de Asker‘e veriyorum 🙂
Koike Setsuko
Islah evinin tek güneşi, güler yüzlü hemşire. Gizliden gizliye Sakuragi’den hoşlanıyor. Mahkumların belki şefkat eli ve güler yüz görebildikleri tek yer olan revir. Malum işkencenin bol olduğu ortamda sık sık da ziyaret ediliyor. Bizim yediliye oldukça yardımı dokunuyor anime de lakin hayat …
Ishihara ve Sasaki
Ne yapıyoruz ? Toplu küfür seansı.. Bu iki şerefsize ne kadar küfür edilse az. Birisi küçücük çocuklara tecavüz eden pedofili pislik. Diğer küçük çocukları bu sapığa pazarlayan şerefsiz aşağılık. Ne denilebilir ki..Böyle pislikler her daim var olacak. Allah kimseyi bu gibi insanların eline düşürmesin. Daha geçenlerde Amerika’da patlak veren Pizza Gate olayını düşünürsek bunlar gibi soysuzların arkasının ne kadar kuvvetli olduğunu görebiliriz. Ne diyebilirim ki dünyanın günahını küçücük omuzlar yüklenmek zorunda…