Anime ve manga bir sanattır ve her sanat gibi insanları etkiliyorlar. Sanat diğer insanları etkilerken aynı zamanda kendi içinden çıktığı toplumunda kültürünü diğer toplumlara aktarır. Bence bu sanatın en önemli işlevidir. Sanat kültürü tanıtmanın en iyi yollarından biri olduğuna göre. Anime izleyen birinin Japon kültüründen etkilenmesi kaçınılmazdır. Birkaç anime serisi izleyen birinin herhalde itadakimasu sözünü duymamış olması ve nerede söylendiğini bilmemesi pek muhtemelen değildir. Animeler sadece kendi kültürü dışında başka kültürlerle de etkileşim halinde. Son zamanlarda çıkan bir çok anime de dünyanın bir çok kültüründen esinlendiğini görüyoruz. Kurgusal bir Osmanlı imparatorluğu zamanında geçen Shoukoku No Altair yakında ekranı süsleyecek iken, kültürümüzde başka animeye uyarlanabilecek hikayeler var mı diye düşünüyoruz? Sonuç tabi ki DESTAN ve EFSANELER çıkıyor.
Şimdi bazı destan ve efsaneler hakkında biraz bilgi verelim hem de animeye uyarlansa nasıl olurdu onu tartışalım.
5. TÜREYİŞ DESTANI
Büyük Hun hakanlarından birinin iki kızı vardır. Her iki kızı da o kadar güzeldir ki Hunlar, kızların ancak ilahlarla evlenebileceğine inanırlar. Hakan da aynı şekilde düşündüğü için kızlarını insanlardan uzak tutmak için ülkesinin en kuzey ucunda, çok yüksek bir kule yaptırır. Sonra kızlarını bu kuleye kapatır. Daha sonra da inandığı ilaha yalvarmaya, gelip kızlarıyla evlenmesi için yakarmaya başlar. Öyle yalvarır ki hakanın inandığı İlâh dayanamaz ve bir Bozkurt şekline girip Hun Hakanının kızlarıyla evlenir. Bu evlenmeden bir çok çocuklar doğar; bunlar Dokuz Oğuz-On Uygur diye bilinir. Çocukların hepsinin sesi Bozkurt sesine benzer. Yine bu çocuklar, birer Bozkurt ruhu taşıyarak çoğalır.( Rapunzel’i anımsatmıyor değil )
Bu destandan etkilenerek anime nasıl mı olurdu?
Gayet güzel olurdu. Konu aynı böyle olurdu fakat işleyişi Bozkurt üzerine olabilir. Bozkurt’un kuleye varana kadar yaşadıkları olaylar anlatılabilir. Bozkurt bir avatar olur istediği zaman dev bir kurda dönüşebilen bir insan şeklinde. Kuleye varana kadar bir çok engelle karşılaşması hatta diğer tanrılar tarafından kıskanılıp engellenmeye çalışılması buna konu olabilir. Ve yine önünde ki engellerin eski Türk mitolojisinden varlıkların olması oldukça güzel olurdu.
4. BOZKURT DESTANI
Türkler, Lin adlı ülkenin orduları tarafından yenilgiye uğratılırlar. Lin orduları tüm Türkleri yaş-cinsiyet ayrımı yapmadan katlederler. Sadece 10 yaşında bir çocuğu bırakırlar ve onun acı içinde ölmesini istediklerinden kol ve bacakları kesip bataklığa atarlar. Lin kralı bunu öğrenir ve emir vererek son Türk’ünde öldürülmesini ister. Son Türk ise bir bozkurt tarafından kurtarılır. Bozkurt onu Altay dağlarında içinde büyük bir ova da bulunan bir mağaraya götürür. Bozkurt onu iyileştirir ve besler. Son Türk büyünce Bozkurt ile evlenir. Bu evlilikten 10 tane çocuk doğar. 10 çocuk dışarıdan kızlarla evlenirler. Çoğalırlar, ordular kurarlar ve Lin ülkesine saldırıp atalarının intikamını alırlar.
Bu destandan etkilenerek anime nasıl mı olurdu?
Hikayede biraz daha akla yatkın hale gelebilmesi için Bozkurt‘tun bir insan formu olması şart. Doğan 10 çocuğun her birinin ayrı ayrı insanüstü yeteneklere sahip olabilir. Çocukların dışarıdan evlenecek kızları bulup orduları kurması anlatabilir. Çeşitlilik ve heyecan katması açısından da Lin ülkesinin büyücüleri ile Türkler çoğalmadan onları bulmaya çalışmalı. Mesela Mankurt işkencesi kullanılabilir.(Saçları kazıtılan Türkler‘in kafasına geçirilen deve derisi ile çölde güneşin altında günlerce bekletilmesiyle kişinin aklını kaybetmesi.) Gerçi bu biraz klişe olacaktır ama iyi işlenmiş bir klişe konu her zaman iyidir.
3. ERGENEKON DESTANI
Moğol ilinde Oğuz Han soyundan İl Han‘ın hükümdarlığı sırasında Tatarların hükümdarı Sevinç Han, Moğol ülkesine savaş açar. İl Han‘ın idaresindeki orduyu Kırgızlar ve diğer boylardan da yardım alarak yener. İl Han‘ın ülkesindeki herkesi öldürdüler. Yalnız İl Han‘ın küçük oğlu Kıyan, eşi Nüküz ve yeğeni ile kaçıp kurtulmayı başarırlar. Düşmanın, onları bulamayacağı bir yere gitmeye karar verirler. Yabanî koyunların yürüdüğü bir yolu izleyerek yüksek bir dağda dar bir geçite varırlar. Bu geçitten geçerek içinde akarsular, pınarlar, çeşitli bitkiler, çayırlar, meyve ağaçları, çeşitli avların bulunduğu bir yere gelince Tanrı’ya şükrederler ve burada kalmaya karar verirler. Bu yere “maden yeri” anlamında “Ergene Kon” adını verirler. Kıyan ve Nüküz‘ün oğulları çoğalır. Dört yüzyıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğalır ki, Ergenekon‘a sığamazlar. Atalarının buraya geldiği geçidin yeri unutulmuştur. Ergenekon‘un çevresindeki dağlarda geçit ararlar. Bir demirci, dağın demir kısmı eritilirse yol açılabileceğini söyler. Demirin bulunduğu yere bir sıra odun, bir sıra kömür dizer ve ateşi yakarlar. Yetmiş yere koydukları yetmiş körükle hep birden körüklerler. Demir erir, yüklü bir deve geçecek kadar yer açılır. İl Han’ın soyundan gelen Türkler yeniden güçlenmiş olarak eski yurtlarına dönerler ve atalarının intikamını alırlar. Ergenekon‘dan çıktıkları gün olan 21 Mart’ta her yıl bayram yaparlar. Bu bayramda bir demir parçasını kızdırdılar, demir kıpkırmızı olunca önce Hakan, daha sonra beyler demiri örsün üstüne koyarak döverler. Bugün hem özgürlük hem de bahar bayramı olarak hala kutlanmaktadır. (Kaynak: wikipedia)
Bu destandan etkilenerek anime nasıl mı olurdu?
Her açıdan animeye uygun olan bir destan. Destanın farklı anlatılışları da var. Her farklı anlatılışta ki fantastik öğeler ayrı ayrı kullanılabilir. Destanın farklı anlatılışların da dağı eritmek yerine dişi bozkurt Asena’nın yol gösterdiği anlatılır. Bu iki farklı anlatılış birleştirilebilir. Asena dağı eritmek için gereken özel odun ve kömüre rehberlik etmeli. Bu yolda bin bir türlü engeller olmalı. Tabi bu engeller Türk mitolojisinden çıkma canavarlar kesinlikle olmalı. En sonunda Ergenekondan çıkılıp atalarının intikamını almalı.
Kişisel düşüncem olarak anime olarak uyarlanmasını istediğim destan bu olurdu.
2. KÜRŞAD VE KIRK ÇERİSİ
Gerçek mi yoksa tamamen bir efsane mi hala tartışma konusu olan bir konu. Lakin tarihte anlatılan bir şey varsa kesinlikle dayandığı bir gerçekte vardır.
Hikayeden kısaca bahsedecek olursak esaret altında kalan Türkler bağımsızlık için Çin imparatoruna suikast düzenleyeceklerdir. Çin imparatoru belirli günlerde sarayından dışarı çıkmaktadır. Kürşad ve kırk askeri, Çin imparatoruna o gün saldırmak için hazırlanırlar. Aksilik bu ya o gün öyle şiddetli bir yağmur yağar ki imparator sarayından çıkmaz. Kürşad geri dönmeyi kabul etmez ve saraya saldırır. Kahramanca savaşırlar yüzlerce Çinli korumayı kılıçtan geçirseler de imparatora ulaşmak imkansızdır. Geri dönerler lakin bu seferde Çin ordusu arkalarındadır. Ordudan kaçarken nehir ile ordu arasında sıkışıp kalırlar. Başka seçenek kalmaz ve Kürşad ve askerleri ölümüne savaşırlar. En son ölen Kürşad’da kadar Çin ordusuna büyük bir zayiat verirler. Kürşad ve kırk askeri amaçlarına ulaşamazlar. Ama bir avuç Türk’ün Çin ordusuna verdiği bu zarar Türk milletini ateşlemeye yetmiştir.
Bu hikayeden etkilenerek anime nasıl mı olurdu?
Kürşad’ı ilk olarak tanımamız Sabahattin Ali‘nin “Esirler” adlı piyesiyle gerçekleşti. Yani bir anime seri olmaktan çok bir anime film uyarlamasına daha uygun. Fantastik öğelere de gerek yok. Konuya eklenecek pek bir şey yok. Kürşad karakterine çok önem verilmesi gerekir çünkü Kürşad’ın temsil ettiği inancın seyirciye verilmezse olmaz. Ve tabi ki Filmin destansı savaş sahnesi.
1. TARKAN
Evet bildiğimiz Tarkan! O yüzden konusunu anlatacak değilim. Zaten film serisi ile Türk fantastik film tarihi içinde çok önemli bir yere sahiptir. Sezgin BURAK tarafından yazılan ve çizilen Tarkan. Çizgi romanlarını bilmeseniz de onlardan uyarlama Kartal TİBET’in Tarkan’ı canlandırdığı filmleri en azından izlemiş olmalısınız. İzlemediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz.
Bu hikayeden etkilenerek anime nasıl mı olurdu?
Muhteşem olurdu. Bir şey eklemelerine gerek yok. Filmleri kaliteli çizimlerle koysunlar yeter. Düşünsenize Viking Kanı filminde ki o korkunç ahtapotun(tamam şimdi komik görünüyor olabilir ama çocukken ilk izlediğim oldukça korkmuştum. O gözler yok muydu o gözler 😀 İyi bir animasyonla izlediğinizi, en zorlu rakiplerinden biri olan büyücü Goşa ile mücadelesini, Serinin son filmi olan Güçlü Kahraman filminde ki en zorlu rakibi olan Wang Yu ile destansı dövüşünü izlemeyi…
Sayabileceğimiz daha çok örnek var.
aslında bu tarzda girisimlerde bulunsa koskoca tarihden 1tane duzgun film yapamıoruz yapıncada göruyonuz 5para etmıyor örnegın mel gibsin gibi birisi gitti iskocya adına cesur yuregı cekdı bızımkıler böle bıseye yanasmıor kendılerı denıor fos oluyor buyuzden anıme tarzında calısmalar olsa muthısolurdu
Emeğine sağlık.. güzel hazırlandı devamını bekliyor olacağım..
Aslında Japonların biraz bu konularda bilgisi ve ilgisi olsa müthiş hikayeler çıkardı.Berserk vari bir Tarkan mesela mükemmel olurdu. Bu biraz bizle de alakalı öz kültürel değerlerimizi yeni nesillere aktaramıyoruz ki başkalarının aktarmasını bekliyoruz.Maalesef toplumda öyle bir kültürel yozlaşma var ki sanki tarihimiz Malazgirt ile başlıyor.Hatta çoğu insanımız Osmanlı önceki tarihi yok sayıyor ya da hiç ilgilenmiyor.Tarih öğrenimimizi ne zaman siyasetten soyutlarsak işte gerçekten o zaman daha bilinçli bir şekilde öğreniriz ve öğretiriz.
O kadar haklısın ki :/ Osmanlı Devleti tabi ki bizim tarihimiz. Tabi ki seviyorum ama bize yaptığı çok büyük de bir darbe var. O da Araplaşmak. Şu an özümüzden kopmuş ve Türk olmanın ne demek olduğunu unutmuş bir milletiz. Toplumun yarısı Arap yobazlığında yarısı ise Avrupa hayranlığında 🙁