Kızıl Prenses anormallere emiri verdikten sonra arkasını döner dönmez haydut lideri üstüne çullandı. Sırtı üstü yere düşen Kızıl Prensesin boynunu iki kol birden sıkmaya başladı. Ellerini kullanamıyordu çünkü iki elde onları sağlı sollu tutmuştu. Gözünü açıp baktığında boynunu sıkan ellerin hayduttun omuzlarından çıkan enerjiden oluştuğunu gördü.
Kızıl Ayı kardeşinin yardımına koştu. Kollarından çıkan enerjiden oluşan iki ayı pençesi ile liderinin göğsüne vurarak onu kardeşinden uzaklaştırdı. Kızıl Prenses öksürerek ayağa kalktı. Liderin yanına bir adamı gelmiş. Anormal çocuklardan da büyük olan ikisi gelmişti.
Bu karmaşa sırasında ıssız yolun ilerisine gitmişlerdi. Bulundukları yer sallanmaya başladı. Üzerindeki basınca dayanamamış yer göçüyordu. Koca arazinin ortasında kocaman bir yarık çıktı. Her şey o kadar hızlı oldu ki Kızıl Prenses, Ayı, iki çocuk, haydutların lideri ve bir adamı aşağı düşüyordu.
Ahtapot ile Kalkan aynı anda ‘’Abla, Abi’’ diye bağırdı. Kızıl Prenses düşerken ‘’Aptallar savaşa bakın. Biz burayı hallederiz siz diğer üçünü halledin.’’ Ardından birkaç küfür etti ama sonrası anlaşılmadı.
Ablası ve abisi içi endişelenecek zaman yoktu. Sekiz kişiydiler ve yanlarında ablası kadar olmasa da güçlü Serçe vardı. Karşılarında üç tane yetişkin yaşam sanatı kullanıcıları vardı. Ne kadar güçlü olabilirlerdi? Yaş, Yaşam sanatı kullanıcılarının gücünü belirleyen bir etmen değildi. Yaşam sanatı çok dengesizdi. Kimde ve ne zaman çıkabileceği kestirilemezdi. Şimdi bu üç haydut çocukluklarından beri yaşam sanatı kullanabiliyor olabilirdi veya birkaç sene öncesinde kullanamıyor olabilirlerdi. Fakat bu onları güçlü veya güçsüz yapmazdı.
Kalkan onlardan birinin gücünü anlayabilmek için ileri doğru koştu. Vücudunu beyaz enerji kapladı ve karşısındaki haydutta vurdu. Gördü ki o kendi gibi savunma tarzı idi. Fakat Kalkan daha güçlüydü karşısındaki hayduttu itebildi. Hemen ardından arkadaki haydut sert bir yumruk indirdi öyle sıradan bir yumruk değildi. Belli bir süre enerji biriktirerek yapılan bir yumruktu ki bu darbe Kalkan’ı fazlasıyla sarstı.
Aldığı bu hasar sayesinde rakiplerinin yeteneklerinin yanı sıra taktiklerini de anlamasını sağladı. Ona vuran haydut enerjiyi ellerinde biriktiriyor sonrada bir noktada çıkmasını sağlıyordu. Fakat bunu yaparken savunmasızdı bu yüzdende savunma yetenekleri olanlar tarafından korunuyordu. Bunun anlamı yeteneğinin ne olduğunu bilmedikleri üçüncü kişinin de büyük olasılıkla savunma türü olmasıydı.
Kalkan, Ahtapot ve Serçe aldıkları eğitimle tahmin etmeleri sorun olmamıştı ama diğer beş çocuk içinde bu durumu anlayabilirler miydi? Serçe ‘’Kalkan, Ahtapot’’ Kalkanın ilk saldırdı hayduttu göstererek ‘’Siz ikiniz onu alın.’’ Diğer beş çocuğa döndü ‘’Sizde şunu.’’ Yeteneğinin ne olduğunu bilmedikleri adamı işaret etti ve fark etti bu çocukların adları yoktu.
Kalkan ve Ahtapot savaş için pozisyonlarını aldılar. Kardeş ve yıllardır beraber eğitim görmenin sonucu olarak çok uyumlulardı. Kalkan önde Ahtapot arkasında, savunma ve saldırı aynı anda.
Kalkan önündeki haydutta doğru koşmaya başladı hemen arkasından Ahtapot takip ediyordu. Etrafına bir baktı tahmin ettikleri gibi 3. haydut savunma tarzı bir yeteneğe sahipti ve çevresindeki beş çocukla mücadele ediyordu. Çocuklar ona vahşice saldırıyordu. Adam sadece kendini savunmaya çalışıyordu.
Serçe ise kollarından çıkan yarı saydam beyaz enerjiden oluşan serçe kanatlarıyla biraz havalanmış ortadaki enerji toplayan haydutta hızla süzüldü. Adam onu savuşturamadı ve yere yığıldı. Serçe üstünlüğü sağlasa da adam hala onu üstünden atmaya uğraşıyordu.
Kalkan artık önündeki düşmanına odaklanabilirdi. Kalkan tüm gücüyle haydutta doğru koştu haydut ile aralarında bir metre ellerini kaldırdı yine bir güç karşılaştırması yapacaklardı fakat bu sefer Kalkanın belinin yanından uzanan enerjiden ahtapot dokunaçları adamın ellerinden tuttuğu gibi kendine çekti. Haydut gafil avlanmıştı adam dengesini kaybetmiş tamamen savunmasız kalmıştı. Şimdi Kalkan’ın önü açıktı tüm gücüyle hayduttun suratına yumruğu geçirdi adam yere düştü sonrada kalkamadı. Dövüş çok kolay olmuştu.
Adamın kendinden geçtiğinden emin olduktan sonra etrafına baktı. Serçe çoktan işini bitirmişti çocuklar ise adamın üstündeydi. Serçe ‘’Acele edin diğerlerinin bizim yardımımıza ihtiyaçları olabilir.’’
Ahtapot omuz silkti ‘’Eğer ablamın karşılarındakilerde bunlar gibi zayıfsa ablam onları tek başına yeter.’’
Kalkan ‘’Ama düşükten sonra neler olduğunu bilmiyoruz. Belki de onlar hiç savaşmadılar bile.’’
Bir gülme sesi geldi. Ses Serçe’nin yere serdiği hayduttan geliyordu. ‘’Sizinkiler çok talihsizmiş, şimdiye ölmüş olmalılar. Lider aranan bir suçlu hepimizin toplamından daha güçlüdür. Biz dördümüz bile onu yavaşlatamayız.’’
Ahtapot sağ elinden uzanan ahtapot dokunacı ile adamı boynunu sarıp havaya kaldırdı ve dedi ki ‘’Seni pis haşerat. Sen ablamı tanımıyorsun. O Kızıl Prenses.’’ Adamın boynunu daha fazla sıkmaya başladı. Eğer daha fazla sıkarsa adamın boynunu rahatça kırabilirdi bunu fark eden Kalkan ve Serçe hemen müdahale etmek istediler, diğer çocuklar ise hiçbir şey yapmadan izliyorlardı. Kalkan kız kardeşinin omuzundan tuttu.
‘’Dur artık ahta. Buna gerek yok.’’ Serçe ise Ahtapot kolunu tutmuştu ‘’Dur artık.’’ Diye emretti. O an Serçe ile Ahtapot göz göze geldi ‘’Sen bana emredemezsin.’’
Eğer biri araya girmezse bu iki kız kavgaya tutuşabilirdi neyse ki araya girecek biri vardı. Kalkan ‘’Ne yaptığınızın farkında mısınız? Hemen abim ve ablama yardım etmeliyiz.’’
İkisi de durdu bu arada adam boynundaki baskı yüzünden kendinden geçmişti. Ahtapot onu öylece bıraktı.
Serçe açılan çukura baktı. Kollarından serçe kanatları açarak aşağı süzüldü. Biraz sonra sesi duyuldu. ‘’Burası çok dik değilmiş aşağı düştükten sonra yuvarlanmış gibiler. Sizde gelin.’’ Anormal çocukları haydutların başında bırakıp hızlıca çıkıntılardan tutarak aşağıya indiler.
Tünellere ayrılan yolları izlediler yerdeki izler burada bir kovalamaca olduğunu gösteriyordu. Hızla takip ettiler. Ses yoktu bu Kalkan’ın rahatsız etmeye başladı kardeşine baktı belli etmemeye çalışsa da Ahtapot da endişeliydi.
Biraz sonra karanlıktan çıkan ablasını gördüler. Ablası ve yanında kolunu omzuna atarak sürüklediği baygın anormal çocuklarından biri vardı. Perişan gözüküyorlardı ablasının ağzından kan geldiğini gördüler bu aldığı hasar yüzünden değildi ablası kendini çok zorlamıştı. Taşıdığı baygın çocuğun ise başı kanıyordu başkada önemli bir yarası yok gibiydi.
Kalkan ‘’Abim nerede?’’
Kızıl Prensesin cevabı yoruma açıktı ‘’Düştü diğerleriyle beraber.’’
Serçe korkuyla ‘’Nerede? Onu hemen çıkarmalıyız.’’
Kızıl Prenses, Serçe’ye bağırarak ‘’Düştü dedim! Onlar için artık bir yerlerden çıkmak yok. Eğer burada durursak bizi de aynı son bekliyor olacak.’’ Dedi ve ‘’Kalkan, Ahta yardım edin.’’ Taşıdığı çocuğu kardeşlerine verdi.
İlk önce annelerini kaybetmişlerdi birkaç sene sonra canlarını defalarca tehlikeye atıkları imparatorluk tarafından ihanete uğramışlar ve babalarından ayrı düşmüşlerdi. Babalarının şimdiki durumunu bilmiyorlardı. Ve e kötüsü Kızıl Ayı’yı kaybetmişlerdi.
Geldikleri yerden tekrar yukarıya çıktılar. Bıraktıkları beş çocuk adamların başındaydı adamlar kendine gelmişti, direnmiyorlardı.
Ahtapot bitkin bir şekilde ‘’Şimdi ne yapacağız?’’
Kızıl Prenses ‘’Geldiğimiz yoldan geri gideceğiz babamız yakalandıysa yada bir şekilde kaçtıysa. Bize dokunmayacaklardır.’’ İtiraz sesi gelmedi. Bu arada Kalkan ve Ahtapotun taşıdığı çocuk kendine gelmişti.
Kalkan ablasına ‘’Biraz dinlenmelisin abla çok zarar görmüşsün kendini fazla zorlamışsın. Daha önce seni bu şeklide görmemiştim.’’
Kızıl Prenses ‘’Ah sonradan gelen beni görmediğin o kadar çok an var ki. Burada duramayız bizi satan şu haşereler kimle anlaştıysa her an gelebilir. Tekrar dövüşecek durumumuz yok hemen gitmeliyiz. Şu haşeratları burada bırakıyoruz.’’ dedi
Hemen az olan eşyalarını toplayıp yola çıktılar. Belli bir uzaklığa ulaşınca Ahtapot ablasına yaklaşıp ‘’Eve dönmüyoruz değil mi?’’
Kızıl Prenses şaşırmıştı ‘’Nereden anladın?’’
Ahtapot gururla ‘’Bu haşeratlar zaten bizi imparatorluğa satmışlardır. Eğer dönecek olsaydık hiç onlarla savaşmazdık. Adamın bizim geri, döneceğimiz sanmasını istediğinden bıraktın.’’
Kızıl Prenses ‘’Her zaman kafanın çalıştığını düşünmüşümdür. Sonuçta benim kardeşimsin.’’
Ahtapot ‘’Peki nereye gidiyoruz.’’ Kızıl Prenses öksürdü hala savaşın etkisi vücuduna zarar veriyordu. ‘’Haydutlar bizi Serbest Bölgeye getirmeye anlaşmışlardı. Onlarda gerçekten tam nereye gideceğimiz bilmiyorlardı. Neyse ki önlemimi aldım nereye gitmemiz gerektiğini biliyorum. Uygun fırsatta haydutlardan kurtulacaktım bizden güçlü olmadıklarını ışınlandığımızda gördüm. Onlar zayıftı ışınlanmadan çok etkilendiler. Fakat büyük bir hata yaptım o lider sandığımdan güçlüydü bunun bedelini ağır ödedim.’’ Büyük bir bedeldi kendi ikizini kaybetmişti devam etti ‘’Bizim gideceğiz yer Kralsız Ülke.’’ Hiç kimse bir şey söylemedi hiç kimseden ses çıkmadı.