Gogol – Palto Kitap İncelemesi

Gogol – Palto… Akakiy Akakiyeviç pek silik bir adamdı. Eski bir paltosu ve kısa boyuyla pek de ciddiye alınacak bir tip değildi. Sadece yaptığı devlet memurluğuyla kendini var edebilen bu adam işini şevkle ve dikkatle yapardı. İş arkadaşları tarafından aşağılanmak onun için oldukça normaldi.
Çünkü alay etmemeleri için Akakiy Akakiyeviç onlara hiçbir sebep veremezdi. Veremediği gibi bu durumun ‘olması gerektiği gibi bir durum’ olduğunu çoktan kanıksamıştı. Ah bir paltosu olsaydı!

Gogol, Akakiy Akakiyeviç’e can verdiğinden beri küçük insanın kendi paltosunu bulma çabasını anlatmak için, başka bir tanıma ihtiyaç duymayız. Bir yılanmış gibi kıyafetleriyle var olan insanlık bıraktığı derisiyle yok olmaya mecburdur.
Bu yok olmanın eşiğinde Akakiy Akakiyeviç kendisini bir paltoyla var etmek ister. Kış da gelmiştir durum ciddidir.

Artık yama yapılamayacak kadar yıpranmış bu paltonun çöpe gitmesi gerekmekteydi. Akakiy Akakiyeviç terzinin yolunu tuttu ve en güzelinden kendine bir palto yaptırdı. Bu paltoyla Akakiy Akakiyeviç artık onun fakirliklerini gizleyen toplum korumasına sahipti. Kendisinden daha kötü paltoya sahip herkesten daha üstündü o.

Müdürü de bunu fark etmiş olmalı ki onu akşam yapılacak olan yemeğe davet eder. Yemek güzeldir içkiler insanın içini ısıtır. Akakiy Akakiyeviç gecenin sonunda evden ayrılır ve hiç bilmediği ışıklı sokakları terk eder. Artık gecenin fakiri zengini ayırt edilmez hale soktuğu andadır ve o anda bir serseri grubu etrafını çevreler.
Durumun farkında olan Akakiy Akakiyeviç hemen kaçmaya çalışır ama başaramaz. Serseri grubu Akakiy Akakiyeviçin paltosunu alır. O günden sonra Akakiy Akakiyeviç yaşayan bedeniyle değil paltosuyla ve ruhuyla paltosunun peşine düşer. Halka korku saçar.

Akakiy Akakiyeviç paltosuyla birlikte kimliğini de kaybeder. Artık bir kimliğe sahip olamayan Akakiy Akakiyeviç yaşayamaz var olamaz varlığını sürdüremez ve yok olur.

 

İnsanın sahipsizliği o günden beri böyle trajik anlatılamadı.

Çar I. Nikola’nın (1825-1855) otoritesini bir anayasayla sınırlamak isteyen hareketin (Dekabrist Ayaklanması – 14 Aralık 1825) başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra bu muhalif harekete destek verenlerin kimi asılır, kimi de Sibirya’ya sürgüne gönderilir.

İktidar, gitgide katılaşan tutumuyla ‘fikirleri özgürce ifade etme’ yollarının önünü keser. Rus aydınının (intelligentsia) üzerinde ödünsüz bir baskı kurulur.
Sansür mekanizmasını işletmek için kurulan ‘gizli servis’, görevini acımasızca yerine getirir; sadece düşünmek ve yazmak bile mutlakiyete, serflik sistemine karşı ‘bir başkaldırı’ addedilir. Böylesi bir siyasi ve sosyal atmosferde Gogol, ‘küçük adam’ temasını işlediği ‘Palto‘yu yayınlar. Eser ilerleyen yıllarda Dostoyevskiye, “Hepimiz Gogolun paltosundan çıktık” dedirtecektir.

Baskı mekanizmalarının insanların/toplumların üzerinde kurduğu baskı bazen insanı bir palto arayışına bazen sadece kaçma ve pusma ihtiyacına sürekler. Akakiy Akakiyeviç gibi paltosu yıpranmış kimseler umarım Gogol‘un anlatmak istediği gibi, baskı ve yıpranma karşısında yalnızca kendi istekleri ve özgürlükleri doğrultusunda hareket eder.

Böyle bir dönemin Gogol’a, böylesi bir eser yazdırması hiç şüphesiz ki Rus Edebiyatının gelişmesi noktasında önemli bir rol oynamıştır.

İyi bir paltoya sahip olamasak da sahip olduklarımızla kendimiz olalım.

Gogol ” Hoşuna giden okuduğu şey değil, okumanın, okuma işinin kendisiydi ”

 


Diğer kitap incelemeleri yazımız için tıklayabilirsiniz.

Kategori:

Kitap,

Son Güncelleme: 17 Mayıs 2019