Serinin yarı finaline geldiğimiz şu günlerde oldukça güzel olaylar oluyor. E sonuçta bu kahraman ruhlarının bir de hikayeleri var, her ne kadar büyük kısmı gerçek olmayıp mitolojiye dayansa da… Ben de şunları kısa da olsa bir araya toplayayım dedim. Koduğum resimlerin hepsi bir seri halinde ve duvar kağıdı olarak da kullanabilirsiniz, bu kıyağımı unutmayın 😀 Keyifli okumalar 🙂
Fate/Apocrypha bazı yönleriyle diğer Fate serilerinden farklı. Normallerinde 7 Usta birbiriyle savaştığı halde bunda her biri 7 Usta‘dan oluşan Kırmızı ve Siyah takımlar birbiriyle savaşıyor. Yani Büyük Kutsal Kase Savaşı! Üstüne bir de Ruler isimli yeni sınıf bir Hizmetkar’la birlikte toplamda 15 kahraman ruhu var. Hadi şimdi bunlara bir göz atalım
Siyah Taraf
Saber: Siegfried
Alman ve İskandinav mitolojisinden ejder katili bir kahraman. Alman destanı Nibelungen‘de adı Siegfried olarak geçiyor. Destanda Siegfried, yaptıkları arasında Fafnir isimli kötü bir ejderhayı öldürmek de bulunan kahraman bir prens olarak tanıtılır. Ejderhanın kanında yıkandıktan sonra Siegfried yenilmez olur. Ancak kanla yıkandığı sırada fark etmeden vücuduna bir yaprak yapışıverir ve böylece sırtında yaprak biçiminde bir zayıf noktası olur. Bu zayıf nokta, Siegfried’in karısı onu korumak için olduğu yalanını söyleyerek sırtındaki bu noktayı bir çarpı çizerek işaretleyince ortaya çıkar. Siegfried bir av gezisi sırasında bir akarsudan su içerken, düşmanının sırtındaki çarpıya attığı bir mızrağın saplanması sonucu ölür.
Siegfried’in Balmung isimli efsanevi bir kılıcı ve kendisini görünmez kılan büyülü bir pelerini vardır.
Lancer: Vlad III.
Voyvoda Vlad‘la ilgili en iyi bilinen şey Romanya hükümdarı olduğu. Hayatı boyunca Vlad, günümüzde Romanya’nın bir bölgesi olan Wallachia‘ya 3 kez hükmetti. Vlad düşmanları tarafından acımasız ve zalim olarak bilinirdi. İdam için en çok kullandığı yöntem düşmanlarını ve mahkumları kazıklara geçirmesiydi ve bu ona Kazıklı Voyvoda adını kazandırdı. Ayrıca Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı‘ya karşı savaştı, bu anime içinde de söyleniyor. Tüm bu acımasız yöntemlerine rağmen, Vlad III. ülkesinde barış ve düzeni korumak için ve düşmanlarına karşı savaşırken zalim yöntemlere başvuran ulusal bir kahraman olarak görülüyor.
Kazıklı Voyvoda isminden başka bir de Dracula lakabı vardır. Bu ismin sebebi babası Vlad II.’nin “Dracul” yani “Ejderha Vlad” lakabı olmasıdır. Dracula da “Ejderhanın Oğlu Vlad” anlamına gelir. Evet, 1 harf ne anlamlar doğuruyor… Ve bu isim aynı zamanda ünlü vampir Kont Drakula’ya da ilham kaynağı olmuştur.
Archer: Chiron
Yunan mitolojisindeki en ünlü sentorlardan yani belden aşağısı at olan insanlardan biri. Yunan mitolojisindeki Titan‘lardan biri olan Cronus‘un oğludur. Chiron bilge bir sentordur ve Hercules, Ajax, Jason, Perseus, Achilles ve Theseus‘un öğretmenliğini yapmıştır. Chiron’un ölümü, öğrencisi Herkül‘ün attığı ve efsanevi yılan Hydra‘nın kanına batırılmış ok yüzünden olmuştur. Chiron, insanlığa ateşi hediye eden Titan Prometheus‘u korumak için kendi ölümsüzlüğünü feda etmiştir.
Chiron’un fiziksel görünüşü diğer sentorlardan farklıdır. Başka sentorlar belden aşağısı at bedeni ve 4 at bacağı bulunur şekildeyken, Chiron’un ön bacakları insan bacağı şeklindedir. Animede ise flashbackte 4 bacağı da at şeklinde, gerçek dünyada ise normal insan olarak çizilmiştir.
Ölümünden sonra Chiron bir yıldıza dönüştü ve Akrep takımyıldızındaki yıldızlardan biri olarak kaldı.
Caster: Solomon ibn Gabirol
Yahudi şair ve filozof. Hakkında en iyi bilinen şey, ruh ve akıl da dahil olmak üzere her şeyin madde ve formlardan oluştuğunu iddia ettiği ve İlahi İstek‘e vurgu yaptığı Evrensel Hilomorfizm felsefesidir. Bir şair olarak şiirlerini Yahudi toplumuna felsefik görüşlerini açıklamak için yazmıştır.
Solomon’un genç yaşlarından beri hasta olduğu bilinmektedir. İnsanlardan ayrı yaşadığı süre içinde bir ya da daha fazla canlı golem yarattığı söylenir.
Rider: Astolfo
Matter of France şiirindeki Charlemagne‘ın 12. Paladin‘i. Fransız ve İtalyan edebiyatında sayısız maceraya konu olmuştur. Nadir büyülü eşyalara sahip olduğu söylenir. Rakiplerini atlarından vuracak bir mızrak, şeytani büyüler, bir flüt ve bir boynuz, düşmanlarının onun önünde bile duramamasına neden olurdu. Astolfo ayrıca bir griffin, bir hipogriff ve alev ve kasırgadan yapılma bir at sürmüştür. Astolfo’nun İtalyan Rönesans dönemi romantik şiirlerinde görünüşü genellikle esprili bir doğaya sahiptir. Buna benzer bir sebepten dolayı animede de temiz kalpli ve iyi bir karaktere sahiptir.
Assassin: Jack the Ripper
Karındeşen Jack dendiğinde birazcık daha tanıdık gelecektir sanırım. İngiltere’nin en ünlü seri katilidir. Lonra’da 1888 ile 1891 yılları arasında “Beyaz Şapel Katilleri” adıyla araştırılan sayıları 5-11 arasında değişen azılı seri katillerden biri olduğu düşünülmektedir. Jack’in hedefleri genellikle boğazlarını kesip cesetlerini parçaladığı fahişeler olurdu. Ancak bölgede bu şekilde işlenmiş sayısız cinayet olduğu ve bunların ne kadarının bağlantılı olduğu bilinmediği için kurbanların sayısı ve katilin niteliği hakkında bilinen kesin bir şey yok. Karındeşen Jack’in kimliği hiçbir zaman resmi olarak açıklanamadı ancak katiller ve kurbanlarla ilgili pek çok teoriye konu oldu.
Animede ise annesinin rahmine dönmeyi takıntı haline getirmiş psikopat bir genç kız halinde görülüyor. Neden kız? Çünkü Fate.
Berserker: Frankenstein’ın Canavarı
“Frankenstein” ismi sıklıkla parçalanmış cesetlerden alınan parçaların birleştirilmesiyle oluşturulan ve yıldırım gücüyle hayata döndürülen isimsiz yaratık için kullanılsa da bu isim aslında bunu yapan doktora aittir. Kurgusal bilim adamı Victor Frankenstein, ilk olarak Mary Shelly’nin Frankenstein isimli bilim kurgu romanında görüldü.
Frankenstein’ın hayat yaratma girişimi başarıyla sonuçlandı ancak sonuçta oluşan yaratıktan korkarak kaçtı. Canavar bir süre amaçsızca ortalıkta dolaştı ancak nereye gittiyse herkesin onu dışladığını gördüğünde doktordan intikam almayı takıntı haline getirdi. Sonunda canavar Frankenstein’dan huzur içinde yaşayabilmeleri için kendisine bir arkadaş yapmasını istedi. Doktor başta bunu kabul etti ama daha sora canavarı yok etmeye çalıştı, bunun üzerine canavar Frankensten’ın sevdiği her şeyi yok edip intikam aldı ve onu ölmeye zorladı. Yapımcısının öldüğünü duyduktan canavar muhtemelen kendisini yok etmek üzere ortadan kayboldu.
Frankenstein’ın canavarının hikayesi tarih dışı pek çok kurgusal hikayeye konu oldu. Animede ise erkek yerine kız biçiminde tasvir ediliyor. Neden? Çünkü Fate.
Kırmızı Taraf
Saber: Mordred
Arthur’un efsanevi Yuvarlak Masa Şövalyeleri’nden biri Kral’ı deviren şövalye. Efsaneye göre, Mordred, Arthur‘un yokluğunda onun yeğeni veya gayrimeşru oğlu olduğunu iddia ederek taht üzerinde hak iddia etti ve bu yüzden Arthur’la hayatlarını ortaya koydukları bir savaş yaptı. Mordred’ın adı tarih boyunca ihanetle eş anlamlı olarak kullanıldı.
Fate’te Arthur kız olduğundan dolayı Mordred da kız olarak tasvir edilmiş ancak buna rağmen hala onun oğlu olduğunu iddia ediyor. Animedeki hikayesi farklı biçimlere sahip, hangisinin kesin doğru olduğu konusunda bir şey söylemek zor. Wiki’sinde Merlin‘in bir geceliğine erkeğe dönüştürdüğü Arthur ile Arthur’un kız kardeşi Morgan Le Fay‘in çocuğu olduğu yazıyor. Ancak geçenlerde bir üyemizin yazdığına göre bir drama CD’sinde Morgan Le Fay, Arthur’un DNA’sını büyüyle kopyalıyor ve bunu bir homünkülüse aktarıyor. Yani homünkülüsleri küçümseyen Mordred’ın kendisi de aslında bir homünkülüs. Maalesef hangisi doğru tam olarak bilmiyorum.
Archer: Atalanta
Atalanta, Yunan mitolojisinden bir prenses. Kral Iasus‘un kızıdır ve babası tarafından henüz bir çocukken terk edilir. Atalanta vahşi doğada büyür ve yetenekli bir avcı olarak yetişir. Babasıyla yeniden bir araya geldiğinde Atalanta, evleneceği kişinin bir koşu yarışında kendisini geçebilmesi şartıyla evlenmeyi kabul eder. Sonunda, yarışta onun dikkatini dağıtmak için Afrodit‘ten aldığı 3 altın elmayı kullanan Hippomenes tarafından yenilir. Hippomenes’in evine giderken yolda bir tapınakta dinlenir ve insel ilişkiye girerler. Bundan dolayı sinirlenen tapınağın tanrısı her ikisini de birer aslana dönüştürür. İnanıldığına göre aslanların bir araya gelmesine izin verilmez ve leoparların arasında atılırlar, dolayısıyla da Atalanta ve Hippomenes bir daha birbirlerini göremezler.
Lancer: Karna
Hindu destanı Mahabharata’dan bir karakter. Karna, Arjuna karakterinin rakibi ve yarı kardeşidir. Ölümlü bir kadınla güneş tanrısı Surya‘nın oğludur ancak annesi o sırada evli olmadığından Karna’yı bir sepete koyup nehre bırakır. Karna, altın bir zırha ve kendisini savaşta yenilmez yapan inci küpelere sahiptir. Ayrıca bunları kendi isteğiyle Tanrılar kralı Indra’ya hediye ettiği için ona hedefi ne ya da kim olursa olsun öldürebilecek büyülü mızrak Vasavi Shakti hediye edilir.
Hayatı boyunca Karna birden çok kez lanetlenir. Bir tanrının oğlu olarak yenilmez olmasına rağmen bu lanetlerin hepsini aynı anda harekete geçirip onu güçsüz bırakan rakibi Arjuna tarafından öldürülür.
Caster: Shakespeare
Ozan. Oyun yazarı William Shakespeare, İngilizce’deki pek çok trajik ve komedi tiyatro oyunlarının yazarıdır. Hakkında daha fazla bir şey bilmek istiyorsanız kitaplarını okumanız daha iyi olacaktır.
Rider: Achilles
Efsanevi Yunan kahramanı Aşil. Efsaneye göre bir çocukken Achilles’in annesi onu su perisi Thetis‘e götürerek vücudunu alevlerle yıkattı ve ölümü onun vücudundan sildi. Ancak Thetis ölümlülüğü tamamen yakamadı ve alevler topuklarına değmediği için topukları incinebileceği tek yer olarak kaldı. Aynı zamanda Chiron‘un öğrencisiydi.
Achilles, Truva Savaşı‘nda Truva kahramanı Hector‘u yenmesiyle ve Truva Prensi Paris tarafından topuğundan vurularak ölmesiyle ünlüdür. Achilles’in efsanesi kişinin zayıf noktalar için kullanılan “Aşil Topuğu” teriminin kaynağıdır.
Assassin: Semiramis
Asur kraliçesi. Efsaneye göre deniz kızı bir tanrıça ile insan bir adamın kızıdır. Farklı kaynaklara göre bir büyücü ve baştan çıkarıcı olarak tanımlanır. Semiramis’le ilgili bir diğer inanç, Mezopotamya’ya çok tanrıcılık ve tanrıçalara ibadeti getiren, aynı zamanda Babil Kulesi‘ni yaptıran Asur Kralı Nimrod‘un eşi olduğudur. Başka bir rivayete göre ise Asur Kralı Ninus‘la evlenmiştir. Ninus öldükten sonra Semiramis orduları on yıllarca yönetti ve Asya topraklarının büyük bölümünü fethetti. Semiramis’in ayrıca antik Babil’i yeniden kurduğu da söylenir.
Tarihsel olarak ise Semiramis, Asur’un antik krallarından birinin karısıydı ve kocasının ölümünden sonra oğlu tahtı isteyinceye dek 5 yıl boyunca devleti yönetti.
Berserker: Spartacus
Spartaküs filmini izleyenler zaten hikayesini biliyordur ancak yine de anlatayım. Spartaküs başta Roma ordusunda bir askerdi. Ancak yeteneği ve dayanıklılığı sebebiyle, aynı zamanda köle olması yüzünden Roma’da bir sürü olan ve asilleri eğlendirmek için birbirlerini öldürmeye zorlanan gladyatörlerden biri yapıldı. Spartaküs 70 civarı gladyatörün kaçmasına yardım etti ve sonra bu özgür bıraktığı gladyatörlerin başına geçerek Roma kuvvetlerine isyan etti. Spartaküs sadece güçlü bir savaşçı değil, aynı zamanda amansız bir stratejistti.
Spartaküs gücünü artırmak için Sicily‘ye göç etmeye çalıştı ancak yolda kendisi ve adamlarını oraya götürmeleri için tuttuğu korsanlar tarafından terk edildi. Spartaküs geri dönmek zorunda kaldı ve gücü yavaş yavaş onları takip eden askerler tarafından azaltıldı. Spartaküs’ün bir savaşta öldüğü söylenir.
Spartaküs’ün baskı ve otoriteye karşı yükselen ayaklanması kendisinden sonraki pek çok gerçek ve hayali olaya örnek oldu.
Hakem
Ruler: Jeanne d’Arc / Joan of Arc
“Orléans Hizmetkarı” olarak bilinir. Yüzyıl Savaşları‘nda Fransa için savaştı ve ölümünden sonra Roma Katolik Kilisesi tarafından azize ilan edildi. Jeanne, kendisine kutsal görev verildiğini iddia ederek Charles VII‘i destekleyip Fransa için savaştı. Orléans Kuşatması‘nda başarısı ve daha sonraki zaferleri Charles VII’e tacı kazandırdı. Bundan sonra İngilizler’e teslim edildi ve siyasi sebeplerden yargılandı. Cadılıkla itham edilerek ölüme mahkum edildi. 1431 yılında yakılarak idam edildi. O sırada 19 yaşındaydı. Aynı zamanda Fate/Zero‘daki Caster, Gilles de Rais ile yanyana çarpışmıştır.
Efsaneye göre savaşta kılıcının keskin tarafını asla kullanmamış ve kimseyi öldürmemiştir. Ordu komutanları Jeanne’nin sözlerinin ilahi bir ilham taşıdığını ve varlığının her zaman moral verici olduğunu söylemişlerdir. 1920 yılında kilise tarafından azize ilan edildi.
Diğer
Ruler: Amakusa Shirou
12. bölümde gerçek kimliği açıklanan Shirou Kotomine, gerçek adıyla Amakusa Shirou 1637 yılındaki Shimabara İsyanı‘nda Shogunluk ordularına karşı savaşmış karizmatik bir liderdi.
Hristiyan bir daimyou, yani derebeyinin oğlu olan Amakusa Shirou günümüzdeki adı Amakusa olan şehirde doğdu. Hayatıyla ilgili çoğu şey bilinmemekle beraber doğumundan beri insanları bir araya toplamış biri olduğu bilinir. Asil biri olarak doğduğundan dolayı iyi eğitimlidir. Japon Katolik Hristiyanları tarafından mesih olarak görüldüğü söylenir, çünkü kör bir kızı dokunuşuyla iyileştirdiği ve su üstünde yürüdüğü bilinir.
Bu doğal karizması ve popülerliği sayesinde Shogunluğa karşı yapılan Shimabara İsyanı’nın lideri oldu. Liderliği boyunca bir haç taşıdığı söylenir.
İsyancı ordusu Hara Kalesi’ni ele geçirdi ve 3 ay boyunca savaştı. Ancak erzak ve cephane yetersizliğinden dolayı Shogunluk ordusu tarafından ortadan kaldırıldılar. Amakusa Shirou yakalandı ve başı kesildi. Bu sırada 16 yaşında olduğu tahmin ediliyor.