Öncelikle bütün Figurex takipçilerine merhaba…
Bugün, 2015 yılının ilk çeyreğinde bizlerle buluşan Dying Light‘ı konuğumuz ediyoruz. Öncelikle şunu belirteyim; yazıda asla spoiler vermeyeceğim. Sadece yan görevlerle ilgili birkaç konudan ve karakterlerden bahsedeceğim. İyi okumalar..!
Şu sıra nereye elimizi atsak zombi temalı birçok oyun buluyoruz. Bu tanımı genişletecek olursak birçok Hayatta kalma oyunu elimize çarpıyor. Jurassic Park filminin başarısından sonra dinozorların popülerite kazandığı 90’lı dönemler gibi şu sıralar da zombiler popülerite kazanmış durumda. Aslında ”zombi” kelimesi bu kategoriyi daraltıyor. Zombi denince genelde aklımıza maddi ve manevi olarak çökmüş hükümetler, çeteler halinde dolaşan tehlikeli gruplar ya da hayatta kalmaya çalışan insanlar gibi şeyler geliyor. Bu yüzden hayatta kalma konusunu işleyen çoğu eser zombileri ele alıyor. (Ayrıca benim için oyunlar birer sanat eseri. Çoğu incelememde ”eser” sözcüğü kullanacağım ve bu sözcüğün içine oyunlar da giriyor.)
Bu giriş bölümünden sonra hepinizin de anlayacağı üzere Dying Light, zombi temalı bir oyun. Oyunu teknik özelliklerinden girerek incelememize başlayalım.
Oyun en başta Playstation 3, Xbox 360, PC ve yeni nesil konsollar için geliştiriliyordu fakat çıkmasına kısa bir süre kala oyunun eski nesile çıkması iptal edildi. Oyun şu an Playstation 4, Xbox One ve PC platformlarında var. Oyun çıkışında teknik bakımdan sıkıntılıydı, hem konsollar hem de PC için. Fakat oyun şu an çok iyi durumda. PS4’te 1080p, 30 FPS. XO’da ise 1536x1080p gibi bir çözünürlükte 30 FPS çalışıyor. Oyunun grafiklerinden bahsetmek gerekirse; cidden güzel grafiklere sahip. Oyunun yeni nesil olduğunu kesinlikle anlıyoruz. Işıklandırmalar çok hoş ve göze hitap eden şekilde yapılmış. Oyunda biraz zaman geçirdiğinizde grafiklerin gerçekçiliğinden ziyade oyuna has durduğunu hissediyorsunuz.
Oyun parkur öğeleri bulunduran ve bunu çok iyi başaran bir yapım. En başından beri bu özelliğiyle herkesi heyecanlandıran yapım bu mekanikleri oyun içine de gayet iyi uygulamış. Oyunda parkur akıcılığını bozacak hiçbir unsur yok.
Skill ağacımız gayet yeterli ve geniş. Skiller asla kendini tekrarlayan özelliklerden oluşmuyor. Oyunda işimize yarayan birçok değişik skill mevcut. Bunlar genellikle zombilere yapacağımız değişik vuruşlardan oluşsada bunun dışında birçok değişik skill var. Oyunda ki silahlarımızı birçok değişik itemle birleştirerek geliştirebiliyoruz.
Bunlar; düşmanı yakan silahlardan tutunda zehirleyene, elektrik etkisi verenlere kadar gidiyor. Silah çeşitliliği de oldukça geniş. Silahların büyük bir kısmını melee silahlar oluşturuyor. Oyunun verdiği vuruş hissi gayet yeterli ve çok güzel. Zombinin kafasını gövdesinden ayırırken cidden vurduğunuzu hissediyorsunuz. Oyunu buraya kadar övdük fakat burada benim hoşuma gitmeyen bir şey var. Oyunda ateşli silah yok! Aslında var ama sadece 3 çeşit ateşli silahtan oluşuyor. Ben ateşli silahlara da birçok geliştirme ve kombinasyon yapmak isterdim. Aslında oyun gayet iyi bir iş çıkarmış melee silahlarda. Bu yüzden ateşli silahların eksikliği hissedilmiyor, çünkü melee bir silahla zombi kafası uçurması bütün stresinizi alıp götürüyor.
Biraz da hikayeye bakalım. Asla ama asla spoiler vermeyeceğim sadece birkaç noktaya değinip yazıyı bitireceğim. Olay şudur: ”GRE adlı şirket adını çalışan karizmatik sesli Kyle Crane bir görev için Harran isimli bir şehre gönderilir. Bakın buradaki Harran, Şanlıurfa’da ki Harran değil. Yapımcı ekip bunu açıkladı fakat Şehri tasarlarken İstanbul’dan ilham almışlar. Her neyse konumuza devam edelim. Harran şehrine gönderilen karakterimiz pek iyi bir iniş yapamaz ve yaralanır. Crane’in yardımına koşan 2 kişi, Tower adlı bir ekibin üyeleridir ve kısa bir süre sonra bizde onlardan biri oluyoruz.
Başlangıç olarak hikaye böyle ve sonrasında ortaya çıkan komplolar, şaşırtıcı olaylar sizi oyunu oynamaya itiyor fakat hikaye bana bir açık dünya oyununa bakarak kısa geldi. Yan görevlere yöneldiğimizde ise getir, götür işi yapmaktan başka bir şey bulamıyoruz. Karakterlere bakacak olursak, sadece ana karakterden bahsetmek istiyorum çünkü diğer karakterleri sizin tanımanızı istiyorum. Kyle Crane gayet odun bir karakter. Kendini o kadar kasarak konuşuyor ki duygusal değişimleri anlayamıyoruz. Fakat ne kadar odun olsa da bana gayet karizmatik bir karakter olarak görünüyor. Belki duygusallığını belli edemiyor ama sinirlendiğinde gayet bir delikanlı oluyor. Ve son olarak oyunun farklı modlarından bahsedeceğim. Aslında oyunda tek bir mod var ya da multiplayer modu diyelim. İsmi Be The Zombie. Oyunda 2 takım oluyor, oyunculardan biri gece avcısı adı verilen gayet güçlü ve hızlı zombilerden biri iken diğerleri de onu öldürmeye çalışan insanlar oluyor.
Ne yazık ki beni sarmadı bu mod. Çabuk sıkıldım. Sanırsam arkadaşlarımla oynamadığımdan kaynaklanıyor. Son olarak ise şunu söyleyeceğim oyunun singleplayer bölümünü CO-OP oynayabiliyoruz… Yeyy!!! Bu özellik benim çok sevdiğim bir şey. Bir oyunun ana hikayesini yaşadığım duyguları aynı anda arkadaşlarımla yaşamak mükemmel bir şey. Oyunda 4 kişilik CO-OP desteği var. Eğer arkadaşlarınız varsa kesinlikle onlarla oynayın. Oyunda bahsedecek pek bir şey kalmadı geri kalanını siz oynayarak deneyim edinin ve fikirlerinizi lütfen benimle paylaşın. Sorularınızı da çekinmeden sorabilirsiniz. Hepinize İyi oyunlar..!