Azur Kral - Light Novel

Azur Kral – Bölüm 113 – Deniz Parvana’nın Değişimi

Azur Kral Kapak Foto

Azur Kral – Bölüm 113 – Deniz Parvana’nın Değişimi

** 113 – Deniz Parvana’nın Değişimi

Karabars Gerelbayar Deniz Parvana, Alev Kızıl, Melek Parvana ve Doğa Kaol’u yanına alıp 12 Güneş Derin Deniz Klanı’na gittiler. Sadece birkaç saniye süren bu yolculuk 12 Güneş Derin Deniz Klanı Klan Sarayının önünde son bulmuştu.

Oraya vardıklarından hemen, birkaç saniye içinde de Kaim Bu grubun yanına gelmişti. Kaim Bu’nun gelmesindeki tek sebep Deniz Parvana’nın aurasını hissetmesiydi. Deniz Parvana’yı gördüğü anda ona koşmuş ve sarılmıştı. Gözlerinden birkaç damla yaş süzüldükten sonra Deniz Parvana’nın ne kadar kötü bir modda olduğunu anlamıştı.

“Gelin! İçeri gelin!”

O anda tek söyleyebildiği şey bunlardı. Çünkü ortamdaki hava çok ağırdı. Klan sarayının ana odasına geldiklerinde Deniz Parvana, kendisine bir koltuk bulmuş ve oturmuştu. Ağzından tek bir kelime çıkmamıştı.

Karabars Gerelbayar, Kaim Bu ve diğerlerine işaret ederek grubu başka bir köşeye çekmişti. Alev Kızıl, Melek Parvana ve Doğa Kaol, Kaim Bu ile tanıştıktan sonra Clitus adasında olanları, Kaim Bu’ya en ince ayrıntısına kadar anlatmıştı.

Karabars Gerelbayar ile Kaim Bu tanıştıktan sonra da Karabars Gerelbayar, Deniz Parvana’nın başına gelenleri ve ondan duyduklarını anlatmıştı. Kaim Bu, Deniz Parvana’nın iyi olduğunu görmesi onu çok mutlu etmişti ama Deniz Parvana’nın aurası çok değişmişti. O güler yüzlü ve sevecen halinden eser kalmamış gibiydi.

Kaim Bu, Karabars Gerelbayar’a saygısızlık edemezdi çünkü onun gücünü ilk gördüğü anda anlamıştı. Deniz Parvana ile bir bağlantısı olduğunu da…

Bu 5 kişi kendi aralarında yaşananları tartışırlarken Deniz Parvana kendi içindeki fırtınayı dindirmeye çalışıyordu.

“Demek bunlar oldu. Kutsal Arena görevlilerinin hiçbir rapor verememesi çok normal. Gizli gizli hepsi öldürülmüş. Deniz ‘in kardeşinin ve diğer krallıkların yaptıkları ise… Gerçekten çok üzgünüm. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Ama… Yine de adadaki o masum insanlar….” Kaim Bu sözünü bitiremeden, Karabars Gerelbayar araya girdi.

“O adadaki hiç kimse masum değildi. Bunu anlayabilirim. Tüm krallıklar bir araya gelmiş ve bir krallığa saldırmış. Tüm krallıklar ve halkları suçlu. Sonuçta savaşı ilan eden krallar olsa da savaşan halktı. Savaşmamayı seçebilirlerdi. Üstelik Mavi Krallık sadece iyilik peşinde koşan bir krallıktı. Burada yapılması gereken her şey yapıldı ve doğruydu.”

“Kıdemlim öyle diyorsa…” Kaim Bu yine de yapılanların fazla olduğunu düşünüyordu. Oralarda bir yerlerde illaki masumlar vardı. Ama olan olmuştu bir kere. Olanları geri döndüremezdi. Sonuç ne olursa olsun, öğrencisine zarar verecek değildi. Zarar vermek istese bile Karabars Gerelbayar’ın izin vermeyeceğini anlamak zor değildi.

“Bu arada… Senin Büyük babanın ismi neydi?”

“Büyükbabamın ismi mi? Yasif Bu idi. Çok severdim. Neden sordunuz kıdemli.”

“Anlıyorum. Büyükbabanın geçmişi hakkında neler biliyorsun?”

“Burada doğmadığını biliyorum. Söylediklerine göre çok uzaklardan gelmiş. Daha doğrusu kovulmuş. Neden kovulduğu hakkında bir bilgim yok. Buraya gelene kadar birçok yer görmüş ve gezmiş. Ama özellikle bir yeri çok anlatırdı. Bir ustasını… Ama adını hiç söylemedi o sürekli bahsettiği ustasının. Tek dediği şey, yaptıkları adına tam uyar ama soyuna uymaz ‘dı. Bunun ne anlama geldiğini hiç anlamadım.”

Yaptıkları adına tam uyar ama soyuna uymaz. Ahahaha! Karabars Gerelbayar! Deniz haklıymış. Ben senin büyük babanın o, sana sürekli bahsettiği ustasıyım. Cennetsel Kılıç Villa Kıtası’ndaki Kutsal Kara Kılıç Gölgesi Klanı’nın daha doğrusu eski klanının eski lideriyim. Aaah, Yasif Bu en sevdiğim öğrencilerimden biriydi. Bir inat uğruna alıp başını gitmişti.”

“Gerçekten! Büyük babam Cennetsel Kılıç Villa Kıtası ve Kutsal Kara Kılıç Gölgesi Klanı’ndan bahsetmişti. Ama kıdemlim eski derken…”

“Ahaha! Öyle bir klan artık yok. Deniz ve ben o klanı köklerine kadar yok ettik. Buraya da oradan geliyoruz. Deniz bir şekilde kimsenin girememesi gereken bir yere daha doğrusu beni hapsettikleri yere girebildi. Onun sayesinde özgür kaldım ve onunla da beni oraya hapseden kendi klanımdan intikamımı aldım.”

“Çok üzüldüm kıdemli. Kendi klanınızın yok olması…”

“Ahaha! Üzülme. İyi bile oldu. Artık o lanet yere bağlı kalmak zorunda değilim. Buralarda bir süre dinlendikten sonra çekip gideceğim. Artık yaşlı bir adamım. Sıkıntıdan uzak durmak istiyorum. Elbette yapmak istediğim son bir şey daha var”

“Kıdemlim, burada istediğiniz kadar kalabilirsiniz. Hem ustamın hem büyük babamın ustasını ağırlamaktan onur duyarım.”

“Teşekkür ederim evlat. Deniz’e gelince onu bir süre yalnız bırakın. İçindeki fırtınaları dindirmesi gerekiyor. Çok kısa bir zaman diliminde yıkıcı çok fazla şey öğrendi ve yaşadı. Onları sindirebilmesi zaman alacak.”

“Peki Kıdemlim. Nasıl isterseniz.”

Konuşmaları bittiğinde Karabars Gerelbayar bir anda ortadan kaybolmuştu. Hem Deniz Parvana’yı yalnız bırakmak hem de bu kıtayı biraz dolaşmak istiyordu.

Kaim Bu, Melek Parvana ve diğerleri ile başka bir salona geçmişler ve yaşananlar hakkında tekrar konuşmaya başlamışlardı. Onlarında çok yorgun olduğunu fark ettiğinde hepsine birer oda ayarlamıştı ve dinlenmeleri için vakit vermişti.

En çok merak ettiği şey ise Deniz Parvana’nın durumuydu. Onunla konuşmak istiyordu. Herkes’in öldüğünü düşündüğü öğrencisi mucizevi bir şekilde geri dönmüştü. Ama kısacık 2 yıllık bir zamanda Deniz Parvana inanılmaz değişmişti. Daha karanlık ve soğuk bir hale gelmişti. Kendisi bile Deniz Parvana’ya baktığında içi ürperiyordu. Öldürdüğü o kadar çok insanın acıları, nefretleri ve öfkeleri Deniz Parvana’nın ruhuna karışmış gibiydi.

Deniz Parvana ile konuşmak istiyordu. Bu isteğini bastırmakta zorlanıyordu. Defalarca kapının önüne kadar gelip geri gitmişti. Hızlı akan zaman sanki durmuştu. Zaman geçmiyor gibiydi.

**

Aradan 5 ay geçmişti. Deniz Parvana hala odadaydı. Artık dayanacak gücü kalmamıştı. Tam kapıyı açacağı anda kapılar açılmıştı ve Deniz Parvana tam karşısındaydı.

“Deniz! Deniz nasıl oldun? İyi misin? Çok merak ettim seni!”

“Özür dilerim usta. Seni endişelendirdim. İçimdeki Ateş ejder tanrısı yüzünden miras alanı çıkışındaki boyutsal transfer esnasına yoldan çıktım ve ateş ejder tanrısının beni götürdüğü yere gitmekten başka çarem yoktu.”

“Ah! O değil! O sorun değil. Sonuçta geri döndün sağ salim. Benim… Benim demek istediğim…”

“Anladım usta… O konuyu zor olsa da sindirebildim. Artık sorun değil. Clitus adası sizin denetiminizdeydi. O kadar sinirlenmiştim ki rasyonelliğimi yitirdim ve adayı içindeki tüm suçlu ve masumlarla birlikte yok ettim.

Rasyonelliğimi kazandığımda yaptığımın farkına varabildim. Bu beş aylık sürede öldürdüğüm masumlarla tek tek yüzleştim. Onların ruhları tüm zaman boyunca benimleydi sanki. Hepsiyle tek tek yüzleşmem uzun sürdü.”

“Şimdi nasılsın peki?”

“İyiyim usta. Ruhsal olarak, asla eski halime dönemeyeceğimi biliyorum ama elimden geleni yapacağım. Tekrar özür dilerim usta…”

“Özür dilemene gerek yok. Olan oldu artık. Kıdemliden ve diğerlerinden yaşadığın her şeyi öğrendim. Kıdemli uzun zamandır ortalarda yok. Diğerleri ise saray bahçesindeler. Onları görmek ister misin?”

“Hayır usta. Bir süre daha onlarla yüzleşemem.”

“Nasıl istersen.”

“Usta, bu arada… Miras alanına girmeden önce tüm klanlar arasında yapılacak bir turnuva olduğunu duymuştum ama zamanı hakkında bir şey bilmiyorum. Yakın bir zamanda mı?”

“Evet, Dâhiler Karşılaşması deniyor. 1 yıl sonra yapılacak. Her 5 yılda bir tekrarlanıyor.”

“Peki usta. Bu bir yıl boyunca bu turnuvaya hazırlanmak istiyorum. Bu hem kendi ruhsal durumumu düzeltmek hem de kendi sırlarımı çözmem için gerekli.”

“Bunu yapmak zorunda değilsin. Zaten şu anda bir kıdemli olacak kadar güçlüsün. Yaşın tutuyor ama katılmasan da kimse seni küçük görme hatasında bulunamaz.”

“Ondan değil usta. Burada hala bir düşmanım var. O düşmanı da yok etmek istiyorum. Hayatımın sonuna kadar burada kalamayacağımı biliyorum. Sevdiklerim için gözlerimin arkada kalmayacağı bir yer hazırlamak istiyorum.”

“Düşman mı? Kim o düşmanlar!”

“Onları kendi ellerimle yok etmek istiyorum usta. Onları rezil ederek, aşağılayarak ve acı vererek. Miras alanında bir çoğunu zaten öldürdüm. Kaçanlar oldu. Zaten bana büyük bir kin besliyorlardır.”

Kaim Bu, bu sözlere diyecek bir şey bulamamıştı. Durum düşündüğünden çok daha kötü görünüyordu. Ancak Deniz Parvana’yı dururacak değildi. Sonuçta Kaim Bu zaten bu düşmanları çok iyi tanıyordu.

********************************************************

Yazar’ın Köşesi 🙂

Yeni bölümler her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri saat 09:00’da…

NOT: Arkadaşlar sitemizin tam ortasında yer alan Abone Ol kısmından abone olursanız her yazımızda mail alırsınız. Bu şekilde bir bölüm attığımda haberiniz olur. 😉 

Keyifli Okumalar…

Seri Sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

********************************************************

About Mustafa BÜKÜLMEZ

Boş zamanlarımın tümü bilgisayar karşısında geçer. Bilgisayar oyunlarından en sevdiğim oyun World Of Warcraft’tır. Daha sonra sırası ile half-life, minecraft, moba oyunları ve prince of persia serisidir ek olarak hemen her oyunu oynarım. Animelerde en genel anlamda fantastik türü anime-manga severim.

Related Posts

Bir cevap yazın